| hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum |
|
| Efendi Hazretleri'nin bilinmeyen yönleri ve hikayeleri. Mutlaka okuyun | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: Efendi Hazretleri'nin bilinmeyen yönleri ve hikayeleri. Mutlaka okuyun Paz Mayıs 16, 2010 8:45 am | |
| DEĞERİNİ HAYVANLAR ANLADI BİZ ANLAYAMADIK EFENDİM... Bir kadir akşamı günü idi.Bu değerli geceyi en iyi nerede değerlendirebiliriz düşüncesi ile yola çıktık.Yolumuz Çarşamba'daki Yavuz Selim camii'ne düştü.Öğrendikki Efendi Hazretleri bu gece Yavuz Selim Camiin'de vaaz edecek. Gönül bahçemizde güller açacağını hissederek camiye girdik.'Aman Ya Rabbi' bir izdiham,bir kalabalık,muhteşem bir tablo!Arkadaşlarla bir kenara oturduk.Sohbet başlamadan bizi bir feyiz,rahmet dalgası kaplamıştı.Derken bir dalgalanma oldu.Dalgalnmadan Efendi Hazretlerinin camiye girdiğini anladık. O'nun gelişi ile heycan kat kat artmıştı.Vaaz edeceği kürsünün önüne geldiğinde,sanki kürsü dile gelmiş onu davet ediyordu.Caminin içini manevi bir hava kaplamıştı. Camideki kalabalık bir an olsun gözünü ondan ayırmıyordu.Her türlü zulüm,haksızlık ve zorbalıkla kirlenen dünyada gerçek bir peygamber varisi görmek ne büyük bir nimetti.Beklediğimiz an gelmiş, mübarek zat sohbetine başlamıştı.Hamd ve besmeleden ve ardından ayetleri ve hadisleri okuduktan sonra şöyle buyurdu: ''Cemaati müslimin! Şu an aramız da Allah dostları bulunmaktadır.Belki biz onların kim olduğunu bilemeyiz;ama şunu biliniz ki,ya sağınız da, yada solunuzda ALLAH'ın dostları var ve bu sohbette hazır ve nazırdırlar.Lakin Mevlamız onları bizden gizliyor.'' Efendi Hazretleri bunları anlatırken kürsünün önünde bir hareketlenme oldu.Kürsüye çıkmak için dayanan merdiven tekrar dayandı.O da ne merdivende takım elbiseli, kravatlı bir adam çıkmadı mı?Efendi Hazretleri ise sohbeti kesmşti.Cemaatin şaşkınlık içindeki bakışları altında bu adam konuşmaya başladı; Ey cemaati müslimiin.Beni bir kaç dakika dinleyin.Ben eski......bakanıyım.Az önce Efendi Hazretleri aramızda Allah'ın dostlarının olduğunu söyledi.Sizlere bir olayı anlatıcam sonrada sizden dua isteyeceğim. Ben bir tarihte Efendi Hazretleri ile bir umre fırsatını bulmuştum.Allah nasib etti,çok güzel bir umre yaptık.dönüş zamanı geldi çattı.İstanbul Yeşilköy havaalanına indiğimizde sabahın erken saatleri idi.Uçaktan iner inmez Efendi Hazretleri'ne bir teklifte bulunmak geldi içimden:''Efendi hazretleri bu sabah kahvaltıyı bizim evde yapalım, bir yorgunluk kahvesinden sonra sizi bırakırım''.dedim.Sağ olsun Efendi Hazretleri bizi kırmadı ve teklifimi kabul etti.Birlikte bizim eve doğru yola çıktık.Mevsim yaz olduğu için yazlık evime gidiyorduk.Bir yandan yol alırken,bir yandanda ,aklıma evimin önünde bulunan ve son derece saldırgan olan köpeğim geldi.Zira bu köpek sıradan bir köpek değildi.Özel eğitim almış yabancı insana tahammülü olmayan bir köpekti.Yabancıyı gördümü hemen saldırıyordu.Sonuç olarak iri,kıyım bir köpek bizi bekliyordu.Bunları düşünerek yol alırken,Efendi Hazretleri'ni rahatsız edecek diye endişeleniyordum. ''Efendi hazretlerini rahatsız eder mi? Huysuzluğu ve havlaması...'' Ben bu düşünceler ile meşgul olurken, Efendi Hazretleri'ne konuyu açamadım.Bu düşünceler içinde eve geldik.Kapıyı açtılar, içeri girdik.Her an bir hareket bekliyordum;ama yazlığın içine girene kadar beklediğim hareket olmadı. Eve gelmiş kahvaltımızı yapmıştık.Efendi Hazretleri kahvaltıdan sonra işrak namazını kıldı.Namazı bitirir bitirmez bana döndü:''Senin şu köpeği merak ettim, haydi bir görelim.''dedi.Efendi Hazretlerinin bu talebi beni son derece şaşırtmıştı.Çünkü ben ona köpeğimden bahsetmemiştim.Ben telaşlı bir vaziyette:'' -Aman Efendi Hazretleri, o sizi rahatsız eder. -Yok yok hiçbir şey olmaz, haydi bir görelim. Israrı karşısında bir şey diyemedim.''Peki buyrun bahçeye çıkalım''diyerek Efendi Hazretleri ile birlikte bahçeye çıktıkKulubeye doğru ilerlerken, tedirginlğimi üzerimden atamamıştım.Her an kulubeden sıçramasını bekliyordum. Efendi Hazretleri'ne dikkatli olmasını, köpeğin her aan kulubeden çıkacağını söyledim.Ha havladı, havlayacak derken, kulubenin önüne gelmiştik.Ben şaşkındım;çünkü normalde şimdiye kadar çoktan bizi fark edip ortaya çıkması lazımdı.AMA ODA NE!Köpek, kulubesinde sessizce duruyordu.Birden başını dışarı çıkardı.Efendi Hazretleri'ne bakmaya başladı.Tepeden tırnağa süzdü.Daha sonra başını iki ayağının arasına indirerek, yerde sürüne, sürüne bize geldi.Ben dehşetle olayı izliyordum.Şaşkın ve heyecan içindeydim, zira ortada çok garip bir hadise vardı.Köpeğim Efendi Hzaretlerinin önüne kadar geldi.Efendi Hazretleri'ne sevgiyle baktığını inaanın hissettim.Köpeğim başını yana yatırdı.Efendi ye bakarken Vallahi ağlıyordu,gözlerinden süzülen yaşları bir görmeli idiniz.Efendi Hazretleri köpeğime tebessüm edip başıyla selam verdi.Bu ne muazzam bir manzara idi.Tüylerim diken diken olmuştu.Köpeğimin bir zarar vermesinden korkarken o, Efendi Hazretlerinin önünde saygıyla eğilmiş ağlıyordu.Efendi Hazretleri bana; -Hadi gidelim... Bir rüyadan uyanmıştım.Son derece hırçın olan köpeğimin bu derece sessiz ve sakin olması beni şaşırtmıştı.Ayrılırken köpeği elimle dürttüm.Dürtmemle bu sefer bana havlaması bir oldu.Sanki düşündüklerimi anlamış ve''sen ne yapmaya çalışıyorsun''der gibiydi. Eve dönerken Efendi Hazretleri bana şöyle buyurdu; -''Gördün mü?Köpek sahibine mahçup olmamak için, benim gibi birine havlamadı''' Aman ALLAH'ım ne büyük bir tevazu...... Bunları anlatan zat,anlatmasını bitirmiş,yüzünü cemaatten,kürsüde oturan Efendi Hazretlerine döndü ve yüksek bir ses tonuyla adeta haykırdı '''EFENDİ HAZRETLERİ..SİZLERİN KIYMETİNİ, DEĞERİNİ HAYVANLAR BİLE ANLADI BİZLER ANLAYAMADIK''' -------------------------------------------------------------------------------------------------------
BİR SEN ANLADIN! Efendi Hazretlerimiz İsmailağa'ya ilk imam olduğu zaman kapı kapı dolaşıyor.Çevredeki her evin kapısını tıklayan Efendi Hazretleri,''Ben bu caminin yeni imamıyım, bir sıkıntı ve ihtiyacınız olursa benim kapım her zaman açık.Sizi namaz da camimizde görmek bizi mutlu eder.'' diyerek insanları namaza ve camiye çağırıyor.İnsanlarımız güzel muameleye güzel karşılık verirler.İnsanların yapısında da bu vardır. ''Allah razı olsun, ne demek hocam, inşallah hocam'' diyorlar.Herkesin aynı olması, herkesten aynı muameleyi beklemek de yanlış tabii.bB öyle bir iş yapan her türlü hakarete hazırlıklı olması lazım. Efendi Hazretlerimizin kapısına tıkladığı bir evden de et ve kemik yığını olarak tabir edilen iman ve akıldan nasibi olmayan dev gibi boylu poslu, iri yarı bir adam çıkıyor.Efendi Hazretleri aynı şeyleri ona da söylüyor.Adam Efendi Hazretlerine şöyle yukardan alaycı bir şekilde bakıyor ve ''Şuna bak, sen bir hiçsin ya!'' diyor.Efendi Hazretlerimiz adamın bu terbiyesiz tavrına ''Hiç olduğumu bir sen anladın'' diyerek çok manalı bir cevap veriyor.Bu cevaptan sonra adamın surat şeklini görmek isterdik doğrusu... -------------------------------------------------------------------------------------------------------
İMTİHAN Efendi Hazretleri'nin kayınçosu Muhammed hoca devamlı yanında bulunduğundan çok dikkat etmesi gerekiyor.Çünkü evliya, yanındakileri her zaman imtihan eder.Muhammed Hoca;''Tabakta üzüm var, Efendi Hazretleri bazen bir tane üzüm istiyor.Bende bir tane alıyorum ve getiriyorum.Eğer üç tane veya daha fazla alsam söz dinlememiş olurum'' diyor. -------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÇİVİ GİBİ DUR Efendi Hazretleri geçtiğimiz yıllarda yine Çavuşbaşın'da dinlenmede iken hatme hace yapılıyor.Hatme haceden sonra İshak Hoca aşrı şerif okuyor.Aşrı şerif okurken hafif sallanan İshak hoca'yı Efendi Hazretleri'miz omuzundan tutuyor ve ''Bende bir keresinde aşrı şerif okurken Üstadım Ali Haydar Efendi beni omuzumdan tutarak 'Böyle çivi gibi ol' buyurdu.Sende öyle ol'' buyurmuş. -------------------------------------------------------------------------------------------------------
SÜNNET İLE GELEN HİDAYET O zamanlar cemaat bu günkü gibi kalabalık değil.Cami kısmı ya doluyor, ya dolmuyor...İslamı bildiği kadar yaşamaya çalışan, siyah fötür şapkası ile ticaret yapan bir iş adamının yolu Fatih Çarşam'dan geçince İsmailağa'ya uğramaya karar veriyor.İsmailağa'ya girer girmez çok tabii olarak kendisini başka bir dünyada buluyor.En ön safa kadar ilerleyip oturuyor.Efendi Hazretleri ise o sırada sohbet ediyor.Efendi Hazretleri bir kitabı, rafa koyması için bu iş adamına vermek istiyor.Adam elini uzatınca Efendi Hazretleri kitabı geri çekiyor.Bu iki üç kere tekrarlanınca yanındakiler adama ''Sağ elini uzat'' diyorlar.Sağ elini uzatınca Efendi Hazretleri kitabı veriyor.Efendi Hazretleri bu hareketinin sebebini de kürsüden açıklıyor.Rasulullah Efendimizin sünnetinde; işlerin sağ el ile yapılması, almanın vermenin, yemek yemenin sağ el ile yapılması gerektiğini sol elin taharet eli olduğunu ve bunlara dair hadisi şerifleri anlatıyor. Bu zat, sohbet bitiminde Mevla'nın kalbine verdiği hidayet nuru ile aydınlanıyor.Kendi anlatımı ile:''Böyle bir edep ve sünnet aşkı daha ne olabilir ki...O gün sohbet çıkışı İsmailağa'nın altında bulunan terziye indim, cübbe ve şalvar aldım.Eve gittiğimde hanım ve çocuklarda beni böyle görünce sen madem böyle giyindin bizde çarşaf giyeriz dediler ve Elhamdülillah giydiler, o günden bu güne böyleyiz işte'' diyor.İsmini burada vermeyi uyugn görmediğimiz bu zat şimdi büyük bir hocamızdır ve sohbetleri ile insanları bu yola çağırıyor. -------------------------------------------------------------------------------------------------------
YALAN Efendi Hazretlerimiz'e sormuşlar:''Efendi Hazretleri siz hiç yalan söylediniz mi?.'' Efendi Hazretlerimizin verdiği cevap ''Bana hiç saatin kaç olduğunu soran olmadı!'' Yani şu dikkate bakarmısınız!!!... Aman Ya Rabbi! Ne kadar ince düşünüyor.Saat sorulduğunda verilen cevabın yanlış olmasını bile yalan sayıyor Efendi Hazretlerimiz.Hani birisi saati sorsa ''saat kaç?'' diye.Eğer saat ekrep ve yelkovenlı ise saate bakarsın ve pek dikkat etmeden 9 un üzerindeyse 8 dersin.Bu bile yanlış oluyor ve Efendi Hazretlerimiz bunu yalandan kabul ediyorlar.... -------------------------------------------------------------------------------------------------------
ABDESTSİZ OLMAMAK Abdestli bulunmak ve yatmak hakkında bir çok hadisi şerif vardır.Efendi Hazretlerimiz'de abdestli bulunmaya çok önem veriyorlar.Odalarında ve uzun yola çıktıklarında yanlarında bir tuğla bulunduruyorlar. Neden? Abdestleri bozulduğu vakit abdest mahalline varıncaya kadar ayaklarının yere abdestsiz basmasından korkuyorlar.O tuğla ile teyemmüm alarak o anlık bu ihtiyaçlarını gidermiş oluyorlar. Efendi Hazretlerimiz hastalandığı zaman uyuyor ve uyanıyor.Uyuyor ve uyanıyor.Ancak uyandığı zaman (bizim gibi kıvrılıp daha bir iştahla uyumaya çalışmıyor) abdest almak için sıcak yatağından kalkıyor.Yani uyuyarak bozulan abdestini alıyor ve abdestli uyumuş oluyor.Bu hal yani uyanmak kaç kere olursa olsun, bıkmadan ve usanmadan kalkıyor abdest alıyorlar.... | |
| | | Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: Geri: Efendi Hazretleri'nin bilinmeyen yönleri ve hikayeleri. Mutlaka okuyun Paz Mayıs 16, 2010 8:45 am | |
| Hikmet Damlaları *Namazı vaktinde kılacaksınız cemaatle.Ondan sonra tesbihinizi çekeceksiniz. *Dünya dolusu (altın) bir Lailaheillallah alamıyor.Dünyada bedava. *Filimlerde ne gördülerse o var kalplerinde.Gazetelerde ne okudularsa o var kalplaerinde.Göze yakın olan gönülede yakındır.''benim kalbim temiz'' !.bir defa kuran dinledimi acaba.Ne hayır var onların baktıkları şeylerde. *Bu millet kimin elinde kaldı.Eyvah Eyvah!.Acımak lazım *Cihadın en faziletlisi emri bil maruf(güzeli emretmek),nehyi anilmünker(kötülükten men etmek)tir. *Camiinin yanından geçerken yüz çevirirler,susuz kalınca alır kovayı gelir camiye.Senin yanında bir kova su kadar değeri yokmu ALLAH'ın. *Çok cemaate gerek yok.Az olsun, öz olsun buğday unu olsun. *Herşeyimiz, oturmamız, kalkmamız, yazmamız, okumamız, düğünümüz, derneğimiz ALLAH için olmalıdır. *Osmanlı devletini nerelere yükseltti kuran.kuran la oldu bu.Onlar kendilerini Resulullah uğruna feda ettiler. *Dünyaya meyl asla olmamalıdır. *İnsanlara sabırla vaaz edilecek. *Osmanlı devleti Kuran'la OSMANLI oldu. *Elinde kuran olanın ve onunla amel edenin sırtı yere gelmez. *Boyda arama,endamda arama.Güzelliği islamda ara. *Yahudi, hıristiyanlar ALLAH'ı bilmez.bilseler oğlu var derlermi? *Yazık etmeyelim kendimize.Kuran ne diyorsa ona uyalım. *Dinimize sahip çıkalım.Ölüler mi bu dine sahip çıkacak. *Hiç kimse üşenmesin,usanmasın vakit buldukça nafile kılınsın. *Bir memlekette ilim olmazsa orda zulüm olur. *Temizlenmek isteyen temizlensin yoksa ateş temizleyecek. *Adama sarık tak deyince sanki ona vasıtasız göğe çık demiş gibi geliyor.Bu Rasulullahın sünnetidir. *İnsan ateşi görünce tövbenin kıymetini anlıyacak. *Efendimiz ayakları şişinceye kadar namaz kılardı.Bizde öyle olalım. *Birbirimizi nurlandıralım.Nasıl?Birbirimize kuran öğretelim. *Müslümanın sabunu istiğfardır. *En büyük kurt nefislerimizdir. *Derman ararsan derde rabbini zikret heryerde. *Her kim dinle oynar,birgün cehennemde kaynar. *TANDIR TAVA GELDİ HAMUR TÜKENDİ AKIL BAŞA GELDİ ÖMÜR TÜKENDİ. *Bela insanı düzeltmez.Ohalde bela değil hidayet ver diyeceğiz. *Cenneti yarattı,cenneti kazanma yollarınıda yarattı. *Bir insan insana ihtiyacı olunca ona yaklaşır.Mevlaya her an muhtaçsın tarafına bakmıyorsun. *Bilmemek özür olamaz.Herşeyi bildinde bunu(kuranı,islamı) niye bilemedin *Memleketi uçuruma getiriyor bu faiz. *Cahillik hiç yakışmıyor insana.Sana yakışmıyandan kaç. *Ağzı konuşur mevla ile,kalbi konuşur dünya ile. *İnsan bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, yürüt gemini, göreyim seni. *İnsan suretten hakikate zikrullah ile çıkar,zikrullah her ilmin kapısıdır desek yeri vardır. *Her bir haram insanı sarhoş eder. *Salikin (dervişin) başına tembellikten büyük bela yoktur *Sözümüz özümüze muhalif olmasın *İstiyorum ki emsile, bina, avamil bilmeden ahirete gitmeyesiniz. *Efendi babam dediki ''Adem (Aleyhisselam) bile tövbe ile yaşadı oğlum'' Ya Rabbi sana sığındık, istiğfara ehil eyle bizi. *Bol, geniş elbise (şalvar, cübbe) niye giymiyorsun, FATİH SULTAN dan daha büyük adammısın İstanbulu'mu fethettin? *Zikrullah öyle bir kaledirki hem zahir düşmandan,hemde batın düşmandan korur. *DÜNYAYI BIRAKMAK:çalışacağız ama onu sevmeyeceğiz, bizim olmadığını bileceğiz. *Karınca bacağı kadar ekmek atmayın,bu bizi helak eder. *Ençok neden korkalım biliyormusunuz..!! O, sevgili ALLAH'ımızı gücendirmekten korkalım. *Bedeni hastalık belli olur ama ruhi hastalık gizlidir. *Dünyanın hiçbirşeyine özenmeyelim,insanı küçük eder. *Azmak iyi değildir.Azmak, kendine kuyu kazmaktır. *Cehalet ala vezni rezalet *Yalansız haber isteyen kuran'a gelsin *KABRİNDE NE HASIR VAR NE KİLİM, SEN OTURDUN SEYREDİYORSUN FİLİM. *Gözler iki ırmak gibidir, ne görürse düşürür kalbe.
1. Derdini bilmeyenlere derman edilmez.. 2. Cehalet,rezalet vezni üzeredir.. 3. Eşek dokuz yüzme bilir,denize düştüğünde hepsini unutur.. 4. Bazıları diyor benim kafam yatmıyor.Efendi böyle diyen birine bir gün dedi;Senin kafan ancak yastığa yatar.. 5. Şeytanı şeytan yapan onun inadıdır.. 6. Sar sarık, Allah' yalvar yanık yanık! 7. İlah olmak gökten yağdırmakla, yerden bitirmekle olur.. 8. Bir insan kuşluk namazını kılmayacak olursa,islamın aleyhine çalışıyordur.. 9. Allah kuluna vermek için bahane arar.. 10. Bir insanın amelidir onu değerli kılan.. 11. Onun kulağı sağır,sen ona istediğin kadar bağır.. 12. Kanser hastalığına kötü demeyin, kanser kötü bir hastalık değildir.Namaz kılmama hastalığı daha kötüdür.. 13. Ehli irfan arasında aradım kıldım talep, her güner makbul imiş illa edep, illa edep.. 14. Giy şalvar, Allah'a yalvar! 15. Senin bir sünneti ihya etmen ile Allah Teala (celle celaluhu) Rusya’nın Afganistan’a atmış olduğu bombayı etkisiz hale getirir.. 16. Bir hoca yüz bin televizyondan daha tesirlidir.. 17. Rabıta muhabbetle olur.Muhabbette ittiba ile olur.İttiba edersen seversin ve sevilirsin.. 18. Avrupa modasına uymak,namazı terk etmekten daha ağır geliyor bana.. 19. Sarıl bir hak dostuna, kurumuş yaprak gibi.Ezse de ses çıkarma, sakin ol toprak gibi.. 20. Cenab-ı Hak sana amel defterini oku dediği zaman yanında kuran-ı kerimi koyacak..Soracak ’Bu günahı yaptın.Benim kitabımın neresinde buldunda yaptın’ buyuracak.. 21. Kuşluk namazını terk etmek bana ölümden daha ağır geliyor, kılmamaktansa ölmek daha hayırlıdır.. 22. İnsanlar et gibi,ulema tuz gibidir.Tuzsuz et koktuğu gibi,ulema ve sohbetinden mahrum kalanda çürür ve kokar.. 23. Sarığı kabul etmeyeni Peygamber s.a.v., Cebrail a.s. ve Allah (c.c.) da kabul etmiyor.. 24. Dünya içinde her şey mel’undur..Fakat zikrullah ile meşgul olan,emri bil maruf nehyi anil münker yapan,okuyan ve okutan değildir.. 25. Senin mektubunu annen,baban,hanımın aldığı anda birkaç gün okumasalar,kenara koysalar gücenirsin.Rabbin seni gördüğü halde ondan gelen mektubu hiç eline aldın mı?Utanman lazım.. 26. Ottan,samandan süt yapan Allah (celle celaluhu) ‘a hayran kalmıyorsun da kafirin elektriğine mi hayran kalıyorsun.. 27. Annenizin karnındaki çocukları okutun..Kendini,hanımını,çocuğunu seviyorsan Arapça oku ve okut.. 28. Siz ilme ne kadar önerm verirseniz, bende size o kadar önerm veririm.. 29. Ya islamı yaşayacaksın, yada bu belayı çekeceksin! 33. Bir kimse asılacağından korktuğu gibi, imandan küfre döneceğinden de öyle korkacak.. 34. Boyda arama,endamda arama..Güzelliği islamda ara.. 35. Bir memlekette ilim olmazsa,orda zulüm olur.. 36. Davamız o kadar büyük ki,siyaset anca ayaklar altında kalıyor.. 37. İyilik yapmayı bilmiyorsan,hiç olmazsa kötülük yapma.. 38. Kibir bele bağlanmış taş gibidir..Onunla ne yüzülür ne de uçulur.. 39. Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa işte doğru insan odur.. 40. Mal cimride,silah korkaklarda,karar da zayıflarda olursa düzen bozuktur.. 41. Deryaya düştük,susuzluktan ölüyoruz..Bu olacak iş mi..?? 42. Lisan zikrederken,kalbi başka yerdeyse,samimiyetinden söz edilemez.. 43. Erkekler hanımlarına kaba muamele yapıp,onları dövmemeli,bilakis onlara ihsan ile güzel muamelede bulunmalı.. 44. Bütün kainat onu tesbih ederken,insanların saz çalıp,oyun oynayışta olmaları hangi akılla anlaşılabilir.. 45. İnsanları çekiştiren kimsenin hali,bir mancınık kurarak güzel amelleri doğuya,batıya,her yana atan kimsenin haline benzer.. 46. İlimle birlikte Mevla’ya yönelmende artıyorsa,bil ki o zaman gerçek alim olmaya doğru gidiyorsun.. 47. Bir tokat atarsan,vurduğun adamı kaybedersin..Vurmak,kırmak marifet değildir..Asıl marifet düzeltmek,ıslah etmektir.. 48. Bilgisiz bir kimse savaş davuluna benzer,sesi çoktur,içi boştur.. 49. Sen nefsini hak ile meşgul etmezsen,nefis seni batıl ile meşgul eder.. 50. Devamlı iyilik yapınız,bir sineğe dahi olsa.. 51. Talebe dövülmemeli,kötü söz ile rencide edilmemeli,hakaret hiç edilmemeli.. 52. Bir hoca talebesinin hem hocası,hem müdiresi hem ablası,hemde annesi olmalıdır.. 53. Giy cübbe olma züppe.Giy şalvar,Allah’a yalvar.Giyme kot,olursun ot.. 54. Kim ki sever maç,kalır ahirette aç.. 55. Bir hayat ki sonu ‘cehennem’;bu hayatın sefasından ne çıkar!Bir hayat ki sonu ‘cennet’; bu hayatın cefasından ne çıkar.. | |
| | | Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: Geri: Efendi Hazretleri'nin bilinmeyen yönleri ve hikayeleri. Mutlaka okuyun Paz Mayıs 16, 2010 8:45 am | |
| Eserleri Hatme Hace Sohbetleri Mahmud Efendi Hazretlerimiz'in muhtelif tarihlerde Hatme Hace adı verilen zikir halakalarından sonra okunan ayeti kerimelere verdiği mana ve tefsirlerden oluşan yerine göre uzun ve kısa sohbetler Efendi Hazretleri'nin damadı tarafından bir araya getirildi. Yasin Yayınevi'nden çıkan eser ilk günden itibaren yoğun ilgi görmeye başladı.Müridlerin ruhuna hitab eden eseri Yasin Yayınevin'den temin edebilirsiniz. Tasavvuf literatüründe zahir ve batın ilmine sahip olan şeyhlere “zü’l-cenaheyn/çift kanatlı” denir. Halidi şeyhleri diğer tekkelerin mürşitlerinden ayıran en temel özellikte bu yönleridir. Diğer tekkelerde zaman zaman zü’l-cenaheyn mürşitler irşad makamına otururken Halidi Şeyhlerin neredeyse tamamı “zü’l-cenaheyn”dir.Efendi Hazretlerimiz bu geleneğin muasır örneğidir. Bu yüzden Onun irşat faaliyetleri kadar tedris ve telif çalışmaları da dikkate alınmalıdır. Telif ettiği eserlerin bir kısmı bizzat kendi kaleminden çıkarken bir kısmı da öğrencilerinin Onun ders ve sohbetlerinden derledikleri notlardan oluşmaktadır. Ruhu’l-Furkan Efendi Hazretleri’nin en hacimli eseri, Ruhu’l-Furkan adlı natamam tefsirdir. Tefsir “rivayet” tarzına daha yakındır. Fakat eserde yer yer “işari” manalara da rastlanmaktadır. Ruhu’l-Furkan, içerisinde fıkhi meseleleri barındırması cihetiyle “ahkam tefsiri” özelliğini de taşımaktadır. Tefsirde önce ayetlerin kelime anlamları verilmekte, sonra mealleri, ardından da tefsirleri yapılmaktadır. Ruhu’l-Furkan’da fıkıh, kelam, tasavvuf gibi temel İslami disiplinlerle alakalı meselelerin derinlemesine tahlil edilmesi, Efendi Hazretleri’nin İslami ilimlerdeki derinliğini ortaya koyması açısından ayrıca önemlidir. Efendi Hazretleri tefsirinin mukaddimesinde niçin böyle bir çalışmaya başladığını açıklarken şunları söylemektedir: “Kur’an-ı Azimu’ş-şan’ın manasının kelime kelime anlaşılmasına çok hevesli olduğumuz sohbetlerimize iştirak eden kardeşlerimiz tarafından yakinen bilinmektedir.Nice büyük alimler, Kur’an-ı Kerim’i Türkçe tefsir ederek, bu büyük kitabın manasını anlama hususunda milletimizin ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bu yüzden ziyade aciz olan bu kardeşiniz böyle büyük bir işe girişmeyi bu zamana kadar düşünmüş dahi değildi. Ancak hicri 1407 senesi şaban ayının Beraat gecesinde Ravza-i Mutahhara’da bulunduğumuz sırada Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem tarafından vaki olan manevi bir işaretle, bu mühim işe başladık ve yukarıda geçtiği gibi kelime-kelime mana verilmesine ziyade ihtimam göstererek yola çıktık.” Tefsirin en büyük özelliği ise tefsirinde Alusi'den nesefi ye,Beyhaki'den Ruhul Beyan'a bir çok tefsir aliminin görüşüne yer verilmesidir.İlahiyattan bazı hocalarımız bu tefsiri okuyanın başka tefsire ihtiyacı olmayacağına da dikkat çekmişlerdir. Tefsir yazımının tedris ve irşat faaliyetleri ile birlikte yürütüleceğini, bu yüzden eserin tamamlanmasının uzun bir zaman alacağını söyleyen müellif, okurlarından bu özrünün kabulünü istirham eder. Halen yazımı devam eden tefsirin 2009 yılı itibariyle 21. cildi basılmıştır. Risale-i Kudsiyye Şerh ve Tercümesi Risale-i Kudsiyye, İsmet Efendi Tekkesi’nin kurucusu Mustafa İsmet Efendi tarafından kaleme alınan,manevi bir işaret ile melekler huzurunda yazılan manzum bir eserdir. Eserde Nakşibendiyye-Halidiyye tarikatının zikir usulleri, prensip ve kaideleri anlatılmakta, İslam Akaidi ile alakalı temel meseleler işlenmektedir. Sufi bir cemaatin bilmesi gereken konuları hikmetli bir dille anlatan eser, İsmet Efendi’den sonra gelen Tekke’nin şeyhleri tarafından müracaat kaynağı olarak görülmüştür. Efendi Hazretlerimiz, her sohbetinde Risale-i Kudsiyye’den bir dörtlük okur ve şerh eder.Talebeleri O’nun bu açıklamalarını yazıya aktarıp 3 cilt halinde Risale-i Kudsiyye Şerh ve Tercümesi başlığıyla basmışlardır. Nakşibendiyye-Haliddiyye tarikatıyla alakalı temel meselelerin ayrıntılı bir şekilde işlendiği bu eser farklı isimler altında birkaç defa tab’ edilmiştir. Sohbetler Efendi Hazretleri, İmam-Hatip olarak görev yaptığı İsmailağa Camii başta olmak üzere birçok camide vaaz etmiştir.Pazar günleri sabah namazından sonra Sultan Selim Camii’nde yaptığı sohbetler ise irşad tarihinde ayrı bir yere sahiptir. Sohbetler, sabah namazından sonra olmasına rağmen cami erken saatlerde dolar geç kalanlar vaazı çevredeki camilerden dinlerlerdi. Misafir hocaefendilerin okuduğu aşırların tefsir edildiği sohbetler işrak vaktine kadar devam ederdi. Sohbetlerde öğrencilerin aldığı notlar 1995 yılından itibaren kitaplaştırılmaya başlandı. 3 yılda hacimli 4 ciltlik bir eser ortaya çıktı. 1998 yılında sona eren sohbetler Hocaefendi’nin rahatsızlığından dolayı bir daha başlayamadı. Konuların vaaz üslubunda ve sade bir dille işlendiği “Sohbetler” kitabı İslami disiplinlerin kompozisyonundan ibarettir İrşadul Müridin Efendi Hazretlerin'in muhtelif sohbetleri ve vaazlarından tasavvuf ile ilgili her ayrıntı alınmış ve bir eserde toplanmış,nihayetinde Efendi Hazretlerimizinde izni alınarak tarık-i müridanın hizmetine sunulmuştur.Eserde tasavvufun gerekliliğinden edeplerine kadar tüm konular şevk ve lezzet verici bir uslub ile anlatılmakta,tasavvuf ehli için feyz kayanağı olmaktadır. Tefsirli Kuran Meali Efendi Hazretlerimizin denetiminde, Cübbeli hocamızın önderliğinde hazırlanan bu eser büyük bir boşluğu dolduruyor ve bu eser ile Kuran-ı Kerim meali arama derdine bir son verilmiş oluyor.Ayetlerin Meal-i şerifi yanında küçük ve öz tefsirlerde yer alıyor. Ruhul Furkan tefsirinin 13. cildine ara verilerek hazırlanan bu eserden tüm islam aleminin faydalanmasını temenni ediyoruz. Sırat-ul Muttakin-Sırat-ul Mühtedin Bu kitapta üç bölüm vardır. Birinci bölüm Sırac-ul Muttakın'dir.Bu bölümü Arapça hadisi şerifler oluşturur.Yaklaşık 500 tane seçme hadis vardır.Hadis-i şerifler arapça olup bazı kelimelerin açıklaması yapılmıştır. İkinci bölümünde Tasavvuf dervişlerinin rehberi, yol ışığı; Risale-i Halidyye vardır.Ancak Osmanlıca Türkçesi ile yazılmıştır. Üçüncü bölüm de ise Efendi Hazretleri'nin her sohbet başında bir beytini okuduğu Risale-i Kudsiyye bulunmaktadır. Ayrıca Sırat-ul Muttekın'in Sırat-ul Mühtedin adlı izahatı türkçeleştirilmiş ve müslümanların hizmetine sunulmuştur. Sırad-ul Muhtedin eserinin Takrizinde Efendi Hazretlerimiz şöyle buyurmaktadır: ''Talebelik devirlerimde, hadisi şerife olan merakım sebebiyle Zübdet-ül Buhari adlı kitaptan epeyce hadis-i şerif ezberlemiştim.Ezberlediğim bu hadisi şerifleri, hafızamda tutmama halen yardımcı olan Molla Selim'in bu hadisi şerifleri açıklayıcı mahiyette derlediği kitabın, evvelen; taleb-i ümeraya, saniyen; bütün okuyuculara menfaatli olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim...'' | |
| | | | Efendi Hazretleri'nin bilinmeyen yönleri ve hikayeleri. Mutlaka okuyun | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|