hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Vatandaş Nazım Efendi!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Vatandaş Nazım Efendi! 2duy3hj

Vatandaş Nazım Efendi! Empty
MesajKonu: Vatandaş Nazım Efendi!   Vatandaş Nazım Efendi! EmptyC.tesi Mayıs 08, 2010 8:28 am

İnsanlar bulundukları topraklara belli maddi ve manevi
değerlerle

bağlanırlar. Aidiyet böylece teşekkül
eder. Dini değerler, kavmi ve

tarihi geçmiş, o
topraklarda doğup büyümek gibi…



Mesela
Almanya’ya giden işçi Mehmedimiz, yıllarca bu ülke de

çalışır,
bu arada çocukları olur, o ülkenin dilini tam olarak öğrenir,

vergi
verir, askere bile gider. Bu birkaç nesil de devam eder. Peki bu

kişi
o ülke için ne ifade eder? Alman mı olur? Hıristiyan mı olur?

Elbette
hiçbiri değil. Ya kimdir bu Mehmet? Sadece vatandaş…




Almanya’da işler bozulur, Almanya harbe girer yahut bazı tabii

felaketlere
duçar olursa ne yapar? Tatlı canını seve seve verir mi? Bu

topraklar
için “Bin Mehmed feda olsun” der mi? Elbette hayır…




Demek ki bir toprak parçasını vatan yapmak için vatandaşlık yeterli

bir
aidiyet değildir. O topraklar herhangi bir derde duçar olduğu zaman

vatandaşın
burnunun kemiği sızlamaz. Vatandaş o vatanda rahat yaşamak

ve
menfaatlerini devam ettirmek idealindedir. O zararda yoktur, kârda

vardır;
ölümde yoktur, yaşamakta vardır. O kendi için kaymak devşirmek,

şöhret
olmak, cep doldurmak yollarında vardır. Bu değerlendirme yalnız

Almanya
ve Mehmed için değil, herkes için geçerlidir. Siz bana

Güneydoğu
mücadelemizde verdiğimiz on binlerce şehit için de bir tane

bile
vatandaş örneği gösterebilir misiniz?



A.
Hikmet Müftüoğlu’nun “Üzümcü” isimli okuma parçası bu gerçeği

çok
güzel anlatır. Koskoca bir Osmanlı Devleti rûy-u zemininde bizimde

sayısız
din, ırk, cins ve cibilliyette vatandaşlarımız olmuştur. Biz de

onlara
sadakatleri boyunca nice nimetler dağıtmışız. Din de kardeş

olmadıklarımızı
bile “tende kardeş” kabul ederek can, mal, ırz ve

namuslarını
korumayı vazife bilmişizdir. Vatanımız dört bir yandan

çevrildiği
zaman ne acılar, ihanetler, arkadan hançerlemeler yaşamadık

mı?
Bu iç düşmanlar ne acı ki asırlarca Osmanlı ekmeği yemişlerdir.

Şimdi
ki çağdaş (!) emperyalist canavarlar gibi biz onlara “dinime gir,

dilimi
öğren, benim gibi yaşa” da dememişiz. İsteyen çanını çalmış,

isteyen
borusunu öttürmüştür. Bu tarihi gerçekleri kimse inkar edemez.

140
milyon Osmanlı arşiv kaynakları sapasağlam elimizdedir. Gelelim

“Vatandaş
Nazım Efendi” meselesine.



Polonya
Yahudilerinden Verzanski ailesi İstanbul’a yerleşir.

Sabetayist
kökenli bir ailedir. Osmanlı Devletinden kayda değer mevki

makam
ve dünyalık devşirirler. Paşalar gibi yaşarlar. Zaten Nazım

Efendi
bir paşazadedir. İşçilikle ırgatlıkla hiçbir zaman alakası

olmamıştır.
Gençlik yıllarında “Ağa Camii” gibi şiirler de yazar. Ama

bu
kısa bir dönemdir. O her zaman kübik salonları, tatlı su Frenklerini

ve
komünist Rusya sevdalılarını tercih etmiştir. Dini, tarihi ve kültür

değerleriyle
kavgalıdır. Sistem ile olan mücadelesini milletimize

hakaretlerle
devam ettirmiştir. Komünist Rus mezalimini ağzına bile

almamış,
Stalin zaliminin katlettiği milyonlarca (Türkmen, Azeri, Kırım

ve
Ahıska) Müslümanları için kılını bile kıpırdatmamış aksine - “ Beni

Stalin
yarattı.” hezeyanını ifade etmiştir. Dinine, vatanına, milletine

vefa
göstermediği gibi karısı ve oğlu Memede de vefa göstermemiş,

Rusya’dan
bulduğu Vera isimli bir kadınla yaşamıştır.




Aslında Nazım korkak bir zavallıdır. Eski tüfek komünistler

kitaplarında
ve gazete röportajlarında bu gerçeği teferruatlı bir

şekilde
anlatırlar. Ülkemizde ki Nazımperverlik akımına gelince bu

tamamıyla
hissi bir kahraman üretme komedisidir. Onlarda bu gerçekleri

bilirler.
Ama ne olursa olsun bizim de bir Nazımımız olsun derler.

Kendisini
sağcı, milliyetçi, muhafazakâr addedenler içinde de bu akıma

kapılıp
Necip Fazıl’ı Nazım ile zikretmeyi bir mecburiyetmiş gibi gören

şahsiyet
yoksulu zavallı bedeviler vardır. Bu tipler ne zaman Necip

Fazıl
diyecek olsa hemen yanında Nazım derler. Güya bununla her

düşünceye
saygılı olduklarını ifade etmiş olurlar. Bu şap ile şekeri

birbirine
karıştırmaktan başka bir şey değildir. Bu acziyettir,

cehalettir,
gaflettir. En kötüsü Necip Fazıl merhumun hatırasına büyük

bir
hürmetsizliktir.



Merhum Necip Fazıl’da
sisteme karşı kavga vermiş, hapislerde

yatmış,
çileler çekmiş ama hiçbir zaman yurdunu terk edip kaçmamış,

Müslüman
Türk milletinin ezeli düşmanlarının çizmelerini yalamamıştır.

O
mücadelesi içinde milletinin yüce değerlerini hayatı pahasına

savunmayı
borç bilmiştir. Bu iki insanı aynı kabul etmek ikisi de

madendir
diye altın ile demiri bir saymak kadar abestir. Hele şiir

konusunda
bu kıyas fil ile farenin kıyasından da zavallıcadır.




Bu asil milleti millet yapan değerlerden uzak oluşu bir yana bir de

mukaddesat
düşmanlığı yaparak milletimizin can düşmanlarıyla hareket

edeceksin.
Buna rağmen ben her türlü maddi ve manevi imkanlarını bu

vatan
için seferber edenlerle seni aynı kefeye koyacağım öyle mi?

Elbette
böyle olmamalı.



Bütün insanları sevelim,
ayrım yapmayalım, kimseye zulmetmeyelim

derken enayi
de olmayalım. Dostumuzu düşmanımızı, bizi sırtımızdan

hançerleyenleri
unutmayalım.



Ülkemizdeki Nazımcılık başlı
başına bir paranoyadır. Bir kişi hem

Atatürkçü, hem
Nazımsever, hem CHP’li, hem milliyetçi nasıl olabiliyor?

Bunların
hiçbirinin ciddi ve akla uygun izahı yoktur. Çünkü birbirine

zıt
olan şeyler aynı kabul edilemez. Nazım, Mustafa Kemal ile mücadele

etti,
İnönü zamanında kodeslere girdi, milli değerler ile kavgalıydı.

Bu
samimiyetsiz haller sapmışlığın meydana getirdiği eksantrik

durumlardır.



Ama her şeye rağmen allem-kallem
ettiler, Nazım Efendi’yi büyük bir zafer kazanmışcasına vatandaşlığa
kabul ettiler.



AK Parti’nin Kültür
Bakanlığını deruhte edemeyen nakıs kültürlü

bakanı
(kurban ve çarşaf çağdışıdır vecizesinin sahibi!) böylece tarihe

geçmiş
oldu. AKP’nin bu millete namus yeminleri ile verdiği nice sözler

unutuldu.



Nazım’ı vatandaş yapmanın ne Nazım’a, ne AKP’ye ne de bu millete

bir
faydası vardır. Bu eski tüfek solcu Kültür Bakanının AKP’ye attığı

ofsayttan
bir goldür. Bilenlerce malumdur ki, değişen bir şey

olmamıştır.


(BEN
BU SİTENİN KURUCUSU
VE AK GENÇLİK ÜYESİ OLMAMA RAĞMEN AKPNIN BU NAZIM
KONUSUNDAKİ AFFINA
SEÇİM YATIRIMI OLARAK BAKIYORUM.BU OLAYI
KONFERANSTADA TEŞKİLET
BŞKANLARINA AÇMIŞTIM AHMET KAYA AFFINDA İSE BİR
SAMİMİYET VE
GEREKLİLİK SEZİYORUM.KIRMIZI YAZI HARİÇ DİĞER BÖLÜMLER
BANA AİT
DEĞİLDİR.)






Nazım
zaten ezelden beri “Vatandaş Nazım Efendi” değil miydi?




A Efendiler!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Vatandaş Nazım Efendi!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Biyografiler-
Buraya geçin: