LEYL SÛRESİ
Sahih kavîe göre Mekkîdir, 21 ayettir. Bu surede Cenab-ı
Allah insanların amel ve sevap bakımından değişik durumlarda olduğuna
yemin etmiştir. Sonra da onları, asîler için hazırlanmış, itaatkârlara
ise dokunmayacak olan kızgın bir ateş ile uyarmıştır. Bu surenin Hz.
Ebu Bekir hakkında nazil olduğunu söyleyenler olmuştur. Ama itibar,
sebebin hususîliğine değil de lafzın umumîliğinedİr.
Amel Defteri
Rahman ve- Rahim olan Allah adıyla.
1- Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye and olsun.
2- Açılıp aydınlattığı zaman gündüze and olsun.
3- Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki:
4- Ey İnsanlar! Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşitlidir. .
5-7- Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakının en
güzel söz olan Allah'ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız.
8-10- Ama, cimrilik eden, kendini Allah'tan müstağni sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin güçlüğe uğramasını kolaylaştırırız.
11- O kimse ölüp ateşe yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez.
12- Bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.
13- Şüphesiz ahiret de, dünyada bizimdir.
14- Sizi alevler saçan ateşle uyardım;
15-16- Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan ö en azgmdan başkası yaslanmaz.
17-18- Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur.
19-20- O, yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinîn hoşnudluğunu gözeterek yapmıştır.
21- Elbette kendisi de hoşnud olacaktır.
Bazı Kelimeler:
Karanlığı ile herşeyi örtüp düzler. Zuhur edip ortaya çıkar,
Şetit kelimesinin çoğulu olup birbirinden uzak olan dağınık şeyler,
yani tür ve ceza bakımından değişik olan şeyler. Güzel haslet ile Zor
ve girift yol için. Kolay yol için. Düştü, yani kabrine İndi. Tutuşup
alevlendi.
Onun İçine girip onunla yanmaz,
Çok şakî ve bedbaht. Ondan uzak tutulur. Cezayı hak eder.
Çok tak vah.
Açıklama:
Kutlu ve yüce olan Hak Teâlâ, bütün heybetiyie gelen ve
ortalığı karan-lığıyla örten, hiçbir şeyi ortada bırakmayan geceye
yemin etmiştir. Evet gece, karanhğıyla gelip mevcudatı perdelediği ve
herşeyi kanadının altında gizlediği zaman kâinat sükuna erer. Bütün
canlılar küçük Ölüm ile ölürler.
Cenab-i Allah, Güneşin "doğusuyla ortaya çıkıp herşeyi keşfeden ve
canlıları hayata sevk eden, herşeyi uykusundan uyandıran gündüze yemin
etmiştir. Gündüzleyin Güneş doğduktan sonra canlılar geçimlerini temin
etmenin peşine düşerler. Uyuduktan sonra kalkıp gayret içine girerler.
Ey Rabbim Senne münezzeh ve yücesin. Geceyle .gündüzü birbirini takip
eder hale getirmişsin. Zikredip şükretmek isteyen kimseler için gece
ile gündüz birbirlerini takip ederler. Şayet gece veya gündüz sürekli
olsaydı o zaman halimiz nice olacaktı?!
Cenab-ı Allah, erkek ve dişi olmak üzere çiftleri yaratana da yemin
etmiştir. Halbuki bunların yaratılmalarına menşe olan su aynı sudur.
Yetiştikleri- mekân aynı mekândır. Ama sânı yüce oîan Allah dilediğine
dişi, dilediğine de erkek bahşeder. Veya onları erkekli ve dişili
olarak çift halde meydana getirir. Dilediğini de kısır kılar. Geceyi ve
gündüzü, aydınlığı ve karanlığı, erkeği ve dişiyi yaratan Allah,
noksanlıklardan münezzeh ve yücedir. Halbuki bunlara menşelik yapan
madde hep aynıdır. Sonra Cenab-ı Allah bütün bun*lara yemin ederek
buyurmuş ki, ey insanlar, sizin çalışmanız ve ameliniz, cins, tür, gaye
ve nihayet bakımından değişiktir. "De ki: Herkes kendi (hali)ne uygun
yolda hareket eder? "Yoksa kötülükleri işleyen kimseler, kendilerini,
inanıp iyi ameller işleyenler gibi yapacağımızı mı sandılar?" "Ateş
halkıyla Cennet halkı bir olmaz" "Hiç inanan kimse, (imandan çıkan)
fasık gibi olur mu? Bunlar bir olmazlar (elbet)''
Yanında bulunan malın bir kısmını veren ve gücü nisbetinde infakta
bulunan, Allah'tan ve O'nun yasaklarından sakınan, nefsini nevadan
uzaklaştıran, güzeli doğrulayan, faziletli, halis amelle bitişik kalbî
bir tasdik ile tasdik eden kimselere gelince Cenab-ı Allah onlara güzel
mükâfat verecek, onları doğru yola iletecek, onlara güze! haslet
bahşedip kolay yollan gösterecek, güzel fiilleri işlemelerine
muvaffakiyet verecektir. Çünkü onların kalpleri nur ile dolmuş olup
hayrı itiyat haline getirmişlerdir.
öte yandan malında cimrilik edip insanlardan müstağni olan, onlar için
hayır yapmayan, onlara bakmayan,—çünkü o malı ile mağrur olmuştur—
fazileti yalanlayan kimselere gelince Cenab-ı Allah onları
cezalandıracak, doğru yola iletmeyecek, her zaman çetin yola onları
sürecektir ki, orada helaklerini bulsunlar. Bilindiği gibi birinci
gruptaki İnsanlar Cennetliktirler. İkinci gruptakiler ise
Cehennemliktirler. Güzeli doğrulayıp onun için amelde bulunan, infak
edip malım Allah yolunda sarfeden, Allah'a karşı gelmekten sakınıp
azabından korunan kimseye Cenab-ı Allah, yolların en kolayını müyesser
kılar. Nefsini kemalat ile mükemmel kılıp salih amelleri işlemeye
müsait hale getirir ki meziyetleri ile dünya ve ahiret mutluluğuna
erişsin. Kişi hayır işlemeye kendini ahştırırsa artık onu itiyat haline
getirir ki, bu da Allah'ın hayrı işlemeyi kendisine müyesser kılmasıyla
mümkün olur. "Ona en kolay (en rahat şeylerin yolun)u
kolaylaştırırız'.' Ayet-i celîlesinin manası da budur. Bunun aksi de
doğrudur: "Ona en güç (şeylerin yolun)u kolaylaştırırız!' Çünkü f bir
kimse kendi nefsini kötü fiiller işlemeye alıştırır ve beraberinde
fesadı da yaygınlaştınrsa —Cenab-ı Allah'ın yasası uyarınca— Allah ona
çetin yolları; kolaylıştinr. Yani onun kötü yola girmesine müsaade
eder. Bu yolda insan 1 kendi nefsini alçaltıp rezilliklerin kucağına
atılır, hayvanlar seviyesine iner. Rezillik çamuruna ve batağına
düştüğünde yahut kabrine indiğinde malı kendisine fayda sağlamaz!
Fakat Cenab-ı Allah, kuluna serbest irade verip dilediği fiili
işlemesine imkân tanıdığı halde, yaptığı işlerden ötürü onu nasıl olur
da sorguya çeker?! Kur'an-ı Kerim bu sorunun cevabım veriyor. Şöyle ki:
Biz, insanı dünya ve ahirette sevap kazansın diye bize ibadet etmesi
için yarattık. Şu halde hayır ve şer yolunu ona göstermek bize düşer.
Ama iradesini de serbest bırakır, dilediği fiili işlemesine imkân
tanırız. Bu da insan için bir ikram ve şereflendirmedir. Bundan sonra
kim hayırlı bîr fiil işlerse onun mükâfatını görür; kötü fiil işlerse
de cezasını çeker. Bu, "Ona (insana) iki tepe (iki hedef: hayır ve şer
yolunu) gösterdik'.' Ayet-i kerimesine benzemektedir. Evet dünya da
ahi-ret de Allah'a aittir. Ey insanlar! Cenab-ı Allah, sizleri şiddetle
tutuşup alevlenen ateşle uyarmıştır. Siz o ateşe düşmekten sakının.
Ancak küfür ve is-| yanda ileri gidip tevbe etmeyen bahtsızlar o ateşte
yanarlar. Onlar ki Allah'ı yalanlayıp inkâr ettiler. Hak'tan yüz
çevirip îslâmı kabullenmediler. Bir an olsun dahi Hakka yönelmedüer.
Bunun yanısıra takvada ileri giden, hidayetten fazlasıyla hissemend
olan, malının zekatını Allah rızası için veren, kendisinde hiç kimsenin
karşılık verilecek bir nimeti bulunmayan, bütün amellerini Allah
rızasını elde etmek için işleyen kimseler bu ateşten uzak
kalacaklardır. Dünya ve ahirette Cenab-ı Aİlah bunlara, razı ve hoşnut
olacakları kadar bağışta bulunacaktır. Ey insanlar! Cenab-ı Allah size
hayrın ve şerrin yolunu göstermedi mi ve bu iki yolun akibetini
açıklamadı mı? Artık bundan sonra her kim zerre ağırlığınca hayır
yaparsa onun karşılığını görecektir. Kaldı ki sadece akıl ve insan
tabiatı, hayır ve şernin aslını idrâk edebilir.
KAYNAK: FURKAN TEFSİRİ