hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay. 2duy3hj

Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay. Empty
MesajKonu: Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay.   Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay. EmptyPtsi Tem. 12, 2010 1:03 pm

Ey Yolcu Cenneti Hayal Ettinmi Şöyle işini dünyayı bırakıp Allah'ın
sana hazırlamış olduğu cenneti düşündünmü hiç Düşünsene Ey yolcu
Rabbimiz Bizi ne kadarda çok seviyor seviyor çünkü bizlere okadar güzel
şeyler hazırlıyorki tahmin bile edemeyiz Web sitemizdeki güzellikler
ancak biz insan oğlunun kendi aklı ile düşündükleri Ya
düşünemediklerimiz.!!! Hz. İmrân bin
Husayn şöyle anlatır:

Bir gün Peygamber Efendimiz bana
buyurdu ki:

- Yâ İmrân, sen de bilirsin ki biz
seni çok severiz. Kızım Fâtıma rahatsızmış. Eğer beraber gelirsen onun
ziyaretine ve hatırını sormaya gidelim.

- Anam babam canım sana feda olsun
yâ Rasulullah, gidelim.

*Başka örtüm
yok

Kalktım, beraberce Fâtımatüz
Zehrâ’nin evine gittik. Peygamber Efendimiz kapıyı çaldı ve “Esselamü
aleyküm yâ Ehli Beytî” diye selam vererek içeri girdiler. Fâtıma da
cevap verdi:

- Ve aleyküm selam, sevgili babam yâ
Rasulullah, buyurunuz!

- Kızım, yanımda İmrân bin Husayn da
vardır. Onunla beraber geldik, örtünü al.

- Babacığım, seni hak Peygamber
olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki bu yün örtüden başka örtünecek
bir şeyim yoktur.

- Kızım, işte onunla örtün.
- Ey Babacığım, başımı örtsem
vücudum, vücudumu örtsem başım açık kalır.

- Öyleyse bu örtüyü düz düzüne değil
de köşeleme, yani uzunlamasına ört ki, vücudunun her tarafını kaplasın.

İmrân bin Husayn diyor ki:
Ben dışarıdan bu konuşmaları
işittikçe gözlerimden yaş, ciğerlerimden kan geliyordu. Fâtıma’nın
dünyaya hiç bağlanmamasına gıpta ediyordum. Nihayet Fâtıma sevgili
Peygamberimizin târifleri üzere örtündükten sonra içeri girmeme izin
verdiler. İçeride Peygamber Efendimizin arkasında oturdum.

Peygamberimiz, “Kızım nasılsın,
rahatsızlığın nasıl oldu?” diye hatırlarını sordular. O da dedi ki:

- Babacığım, bu gece çok
rahatsızdım. Sancıdan sabaha kadar uyuyamadım. Şimdi öyle bir haldeyim
ki bir lokma ekmek yemeye bile takatim kalmadı. Açlıktan çok bitkinim.

Müjdeler olsun ey kızım!
Bu söz üzerine Resûl-ü Ekrem
efendimizin gözünden yaşlar boşandı. Buyurdu ki:

- Kızım, sakın hâlinden şikâyet
etme. Allahu Teâlâya yemin ederim ki benim de üç gündür mideme bir lokma
ekmek girmedi. Halbuki rabbimden istesem beni doyuncaya kadar yedirir.
Fakat ümmetime ibret olması için geçici rızıkları, sonsuz rızıklar için
feda ettim.

Rasulullah Efendimiz, sonra
elleriyle Hz. Fâtıma’nın omuzlarını tutarak buyurdu ki:

- Müjdeler olsun ey kızım, sen
Cennet kadınlarının hanım efendisisin

[/b]
Soru
Dünya hayatının insana verebilecekleri belli, herkesin tek düze rutin
bir hayatı var, herkesin kendine göre bir koşturmacası var, bir yerden
sonra herkesin hayatı rutin oluyor. Ne kadar zengin de olsa
yapabileceklerin belli, hepsini yapıyorsun ve başa dönüyorsun. Dünyanın
gayesi kulluktur. Kulluğunu tam yapan ve cennete giden biri cennetteki
hayatta da kısır döngüye girmez mi, bir yerden sonra o hayattan sıkılmaz
mı, şimdiki gibi her gün aynı şeyler demez mi ? Sonsuz bir hayat sıkıcı
olmaz mı?
.
Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Cennet hayatını dünya hayatına göre değerlendirdiğimiz zaman hataya
düşmüş oluruz. Cennet hayatında insanlar bütün sıkıntılardan ve insana
sıkıntı verecek hasletlerden arındılacaktır. Cennet nimetleri sonsuz
olduğundan ve cennette bir sonraki anımız bir öncekinden daha güzel
geçeceğinden orada bir sıkıntı ve ülfet olmayacaktır.

Ayrıca Cennette makam sabit olmayacak sürekli insanın makamı yükselecek
aldığı lezzet aynı olmayacak bir şeyden aldığı lezzet sürekli artarak
devam edecek. Bu sebebten cennette kısır döngü tarzında bir sıkıntı
olmayacaktır.

Cennette İstenen Herşeyin Olması

Evrende var olan herşey Allah'ın sonsuz gücünü ve sonsuz aklını
yansıtır. Allah dünyada imtihanın bir gereği olarak herşeyi bir kanun
ile yaratmakta ve tüm olup bitenleri insan aklının kavrayabileceği makul
sebep-sonuç ilişkileri içinde göstermektedir. Bundan dolayı insanlar
bir meyve gördüklerinde bunun bir tohumdan gelişen ağacın zaman içinde
verdiği meyve olduğundan şüphe duymazlar. Elbette ki Allah'ın kanununa
göre dünyada meyvenin sebebi budur, fakat unutmamak gerekir ki Allah
dilediği takdirde tüm evreni sebeplerden bağımsız da yaratabilir. Allah
dilediğini dilediği şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan,
hiçbirşeye ihtiyaç duymayandır. Dolayısıyla Allah'ın yaratması için de
hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli
sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması insanları yanıltmamalıdır.
Allah tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Nitekim cennette sebeplere bağlı yaratılış kalkacağı için ağaçtan kopan
meyvenin yerine yenisi hemen geri gelecek, hiçbir eksilme olmayacaktır.
Sebepleri de sonuçları da yaratan Allah'tır. Örneğin bir ağacın
gölgesine baktığımızda bu gölgenin sebebinin Güneş ışınlarının yansıma
açısı olduğu bilgisine sahibizdir. Gölge Güneş'in bir sonucudur, fakat
Güneş'i gölgeye sebep kılan Allah'tır. Bu durum bir ayette şöyle
bildirilmektedir:

Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı
onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş'i ona bir delil kılmışızdır. Sonra
da onu tutup Kendimize ağır ağır çekmişizdir. (Furkan Suresi, 45-46)

... Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte
büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119)

Dünyada bu şekilde herşeyi sebep sonuç ilişkisi içinde yaratması
Allah'ın bir sanatıdır ve Rabbimiz'in bu tecellileri sonsuzdur. Allah
herşeyi istediği anda, istediği şekilde yaratabilir veya dilediği her
şekle çevirebilir. Evreni yoktan var eden Allah, dilediği zaman da
dünyada kavramaya çalıştığımız kanunları ve sebepleri kaldıracaktır.
Salih Müslümanlar cennette akıllarına gelen, hoşlarına giden herşeyi
isteyebilecek, istemeleriyle birlikte Allah'ın izniyle bunlara anında
sahip olacaklardır. Gerek kendileri, gerekse çevreleri istedikleri şekil
ve surette olacak, her istediklerini yapıp, en zevk alacakları nimetler
içinde yaşayacaklardır. Üstelik bunların hiçbiri bir ihtiyacı
karşılamak, bir eksikliği gidermek, bir kusuru örtmek amacıyla da
olmayacak, sadece Allah'tan bir nimet ve güzellik olarak cennet ehlinin
zevk almaları için olacaktır. (En doğrusunu Allah bilir.)

Bu konuda hadislerde verilen örneklerden bir kısmı şöyledir:

Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Cennette at var mı?" diye
sordu. Aleyhissalatu vesselam da:

"Allah Teala Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan
bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her
yere uçuracaktır." buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de:

"Cennette deve var mı?" diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam
öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:

"Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her
hoşlandığı şey bulunacaktır." ((Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 431/14)

Hadiste bildirilen "canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey"
bizim dünyadaki ufkumuzla, hayal gücümüzle sınırlı değildir. Kuran'da
Allah "... orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı
herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız" (Zuhruf Suresi, 71)
ayetiyle bu nimetlerin zenginliğine dikkat çekmiştir. Bu konuyla ilgili
diğer ayetler ise şöyledir:

... Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz
herşey de sizindir. (Fussilet Suresi, 31)

... Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi
kalıcıdırlar. (Enbiya Suresi, 102)

Hepimizin dünyada isteyip de kimi zaman vakit ayıramamaktan, kimi zaman
da risk taşımasından ötürü yapamadığımız pek çok şey vardır. Örneğin çok
hızlı araba ya da motorsiklet kullanmak kimileri için heyecan verici
bir zevk olabilir; kimileri ise uzun saatler derin sulara dalmak ya da
yüksek dağlarda kayak yapmak, paraşütle yüzlerce metre yüksekten atlamak
gibi tehlikeli sporlar yapmak isteyebilir. Ancak bunların hepsi kişinin
hayatını risk altına sokan spor dallarıdır.

Her nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir. Ancak Ashab-ı Yemin
(sağ ehli) hariç. Onlar cennetlerdedirler...

(Müddessir Suresi, 38-40)

Pek çok kişi de profesyonel olarak müzik aleti çalabilmek, resim
yapabilmek gibi özel yeteneklere sahip olmak isteyebilir. Bu gibi şeyler
yeteneğin yanı sıra kimi durumlarda teknik bilgi ve uzun süren bir
eğitim gerektirir. Cennette ise bir kimse dilediği herşeye sahip
olabileceği için istediği anda hiçbir çaba sarf etmeden, yetenek gibi
bir sebebe bağımlı olmaksızın böyle bir imkana sahip olabilir. (En
doğrusunu Allah bilir.)

Bir hadiste cennetteki isteklerin sınırsızlığı şöyle vurgulanmıştır:

Rableri de şöyle buyuracak: "...Burası, size bolca vereceğim bir yerdir.
İsteyin Benden ne isterseniz!"

Ondan hoşnutluk isteyecekler. O da şöyle buyuracak: "Zaten sizi buraya
yerleştiren Benim hoşnutluğumdur. Size daha bolca vereceğim, isteyin!"

Arzuları bitinceye dek durmadan isteyecekler.

Kuran ayetlerinde ve hadislerde, cennette Allah'ın dilemesi ile nefsin
arzuladığı herşeyin mümkün olacağı bildirilmektedir. Dolayısıyla
insanların ancak hayal edebilecekleri ama dünyada mümkün olmayan şeyleri
yaşamaları da mümkün olabilir. Örneğin at üzerinde uçmak dünya
şartlarında imkan dahilinde değildir, ancak hadislerde dikkat çekildiği
gibi bu da Allah'ın dilemesiyle cennette mümkündür. Bir hadiste isteyen
kişinin uçabileceğinden şu şekilde bahsedilmektedir:

Eğer nasip olur da cennete girersen, "Kızıl yakuttan bir beygire
bineyim" dersen binersin. "Uçayım dersen uçarsın." (Ramuz el-Ehadis-1,
s. 149/5)

Bir başka hadiste ise cennetteki nimet genişliği hakkında Peygamberimiz
(sav) şöyle buyurur:

"Allah Teâla Hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım
için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve
hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." ((Buhari, Müslim,
Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 4419/1)

Cennette İstenen Şeylerin Anında Olması:

Dünyada güzel bir yemek isteyen bir kimsenin, bunun için emek ve zaman
harcaması gerekecektir. Hiçbir girişimde bulunmadan, daha aklından
geçirdiği anda bu yiyecekleri önünde hazır olarak bulması ihtimali ise
nefsinin çok hoşuna gidecek bir durumdur. Ne var ki bu, dünya
şartlarında mümkün değildir. Ancak vaat edilen cennet ortamında satın
alma, emek ve zaman harcama gibi pek çok sebep ve aşama ortadan kalkarak
nimetler insanın en çok hoşuna gidecek şekilde sunulur. Bir hadiste bu
durum şöyle bir örnekle aktarılmıştır:

Cennette senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne
getirilip konacaktır. (Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 414/10123)

Bir rivayette Peygamberimiz (sav)'in şöyle bir hadisi haber verilir:

... kuşun etinden yemek o kimsenin hatırına gelir ve bunun üzerine hemen
çeşitli et yemekleri halinde onun önüne varır. Cennet ehli ondan
istediği kadar yer. Doyduğu zaman, kuşun kemikleri toplanır. Sonra uçar,
dilediği gibi cennette otlamaya başlar. (Tezkire-i Kurtubi-1, s. 58)

Öte yandan cennet ortamında bir kimse ne isterse yapabileceği için
hadiste de bahsedildiği gibi dilediği takdirde çalışmaya ihtiyacı
olmadığı halde zevk için tarımla bile uğraşması mümkündür:

Peygamberimiz (sav)'in çöl halkından olan bir adamla konuşurken,
sorularına şöyle cevap verdiği rivayet olunur:

Bir adam (cennette) ziraat yapmak için Rabbinden izin isteyecek. Rabbi
ona diyecek ki: "Sen arzuladığın hal üzerine değil misin? O da şöyle
diyecek: "Evet. Fakat ben ziraati seviyorum." diyecek. Ona izin
verilecek, hemen tohum ekecek bir anda ekin verecek, büyüyecek, harmanı
yapılıp, dağlar gibi mahsul yığılacak... ((Buhari), Büyük Hadis
Külliyatı-5, s. 413/10119)

İstendiği Gibi Suret Değiştirebilme:

İnsanlara yüzleri ve fizikleri ile ilgili tercih imkanı sunulsa kuşkusuz
herkes kusursuz bir görünüşe sahip olmayı ister. Çünkü insanın ruhu
güzellikten zevk alacak şekilde yaratılmıştır ve her zaman en kusursuz
olanı, en mükemmeli arar. En ufak bir detaydaki kusur bile gözüne
çarpar, dikkatini çeker. Ne var ki insan aradığı kusursuz güzelliği
dünyada tam olarak hiçbir zaman bulamaz. Bir kişi dünyanın en güzel
insanı da olsa kaçınılmaz olarak yaşadığı acizlikler, hastalıklar ve en
önemlisi ölümlü olması onun bu güzelliğine gölge düşürür. Çünkü
imtihanın bir gereği olarak dünyada hemen herşey eksik ve kusurlarla
birlikte yaratılmıştır. Bu eksik ve kusurların insanların ahirete
yönelmeleri ve cennet hayatını özlemeleri açısından çok büyük hayır ve
hikmetleri vardır. İnsanın hoşuna giden kusursuzluğun ve güzelliğin
gerçek yeri ise cennettir. Allah cennette kişiyi kusursuz güzellikte ve
onun en hoşuna gidecek surette yaratacaktır. Üstelik bu güzellik tek bir
suretle sınırlı değildir. Allah cennetteki kullarına istedikleri zaman
istedikleri sureti seçebilecekleri bir imkan verecek, bu şekilde cennet
ehli her istediğinde farklı bir güzelliğe sahip olabilecektir.

... Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz
herşey de sizindir.

(Fussilet Suresi, 31)

Peygamber Efendimiz (sav) müminlerin cennetteki çarşılardan beğendikleri
surete gireceklerini bir hadisinde şöyle haber verir:

Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır.
Sadece erkek ve kadın suretleri vardır. Erkek bunlardan bir suret arzu
ederse o surete girer. ((Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 434/17)

Gece Olmaması:

Gece, dünya hayatında insanlar için bir dinlenme vakti olarak
yaratılmıştır. Cennette uykuya ve dinlenmeye ihtiyaç kalmayacağı için,
gecenin karanlığına da ihtiyaç olmayacaktır. Cennette gecenin olmadığı
hadislerde şöyle bildirilir:

Cennette gece yoktur. O, ışık ve nurdan ibarettir... (Ramuz el-Ehadis-2,
s. 366/4)

Uyku Olmaması:

Uyku insanın dünyada yaşadığı acizliklerden biridir. Tüm insanlar uykuya
ihtiyaç duyacak şekilde yaratılmışlardır ve ne kadar isteseler de buna
karşı direnemezler. Dahası vücut uykusuz kaldığında hastalıklara karşı
direnci düşer, kişi yorgun bir görünüm alır. Öte yandan uykuya harcanan
vakit de azımsanamayacak kadar uzundur. İnsan, yaklaşık olarak ömrünün
üçte birini uykuda geçirir. Bu aynı zamanda dünyada zaten kısa olan
ömrünün çok büyük bir bölümünü bir nevi ölü gibi geçirdiği anlamına
gelir. Nitekim Kuran'da "Allah, ölecekleri zaman canlarını alır;
ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında
ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş
bir ecele kadar salıverir..." (Zümer Suresi, 42) ayetiyle uykunun bir
tür ölüm olduğu haber verilmiştir. Fakat cennette uyku, yorgunluk gibi
acizlikler yoktur. Allah "Onlara orada onlara hiçbir yorgunluk
dokunmaz..." (Hicr Suresi, 48) ayetiyle bu gerçeği kullarına
bildirmiştir. Bir hadiste ise cennette uykunun olmadığı şöyle
açıklanmıştır:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Cennet ehli uyur mu?" diye
sordular. Şöyle buyurdu: "Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli
uyumazlar." (Büyük Hadis Külliyatı-5, s.414/10125)

Anlaşmazlık Olmaması:

Cennet ehlinin en önemli özelliklerinden biri de ahlaklarının çok güzel
olmasıdır. Bir hadiste cennetteki müminlerin huylarının güzelliğine
şöyle dikkat çekilmiştir:

Ben, cennet bahçelerinde, cennetin üstünde ve cennetin alt tarafında
birer köşke şu kimse için kefilim ki, o haklı olduğu halde mücadeleyi
terk eder, şaka için de olsa, yalanı söylemez ve insanlar(a örnek
olması) için ahlakını güzelleştirir. (Ramuz el-Ehadis-1, s. 152/6)

Vicdanını kullanan, Allah'tan korkup sakınan kişilerin bulunduğu bir
ortamda herkes rahat eder. Güzel ahlakın yaşanmadığı bir yerde ise
çekişme, kıskançlık, kavga, kızgınlık, kin, alay, alınganlık vardır.
Kuran ahlakından uzak yaşayan kimseler, bu kötü ahlak özelliklerinden
ötürü, kendi elleriyle cehennemi hatırlatan bir ortam oluştururlar.

"Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler
olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar."

(Hicr Suresi, 47)

Huzurlu, mutlu, güven dolu bir ortam içinde dostça, kardeşçe, hoşgörü
ile yaşayabilecekken, dünyevi hırsların peşinde, kendi istek ve
tutkularına kapılarak çok büyük bir nimet kaybına uğramış olurlar.
Müslümanlar için ise dünyada sabırlı, itidalli, akıllı, makul, dengeli,
affedici, şefkatli, sevgi dolu, güzel ahlaklı olmanın derin bir imani
zevki vardır. Bir mümin bu güzel özellikleri kendinde gördüğünde ayrı
bir haz alır, başka müminlerde gördüğünde bunlardan da ayrı bir zevk
alır. Sonsuza kadar sürecek olan bu hoşnutluk, zevk ve güzellikler
cennette de artarak sürer. Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinden
birinde cennetteki bu ortam şöyle tarif edilir:

... Kalpleri, tek bir kimsenin kalbi gibidir. Aralarında ihtilaf,
husumet yoktur... (Kütüb-i Sitte-14, s. 449/3)

Benzer başka bir hadiste de cennet ehlinin ahlakından şöyle
bahsedilmektedir:

Onların ahlakı bir tek kişinin ahlakı üzeredir. (Tezkireti'l Kurtubi, s.
329/579)

Nitekim Allah Kuran'da cennetine layık gördüğü mümin kulları için
"Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler
olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47)
buyurarak, onların yaşadıkları candan ve samimi dostluğa dikkat çeker.

Üzüntü, Sıkıntı Gibi Olumsuzlukların Olmaması:

Üzüntü, sıkıntı gibi insanlara azap veren ruh halleri, din ahlakından
uzak yaşayan kimselerde sıkça görülür. Allah'ın herşeyi bir kader
üzerine, hayırla yarattığını göz ardı eden bu kimseler aksilik, zorluk
gibi görünen olaylar karşısında korku ve paniğe kapılırlar. Allah'a
tevekkül etmedikleri için sıkıntıya düşer, hayıflanır, hatta
sağlıklarına zarar verecek derecede büyük bir üzüntü yaşarlar. Oysa
insan kendisi için neyin hayır neyin şer olacağını bilemez, ancak Allah
bilir. Bir ayette bu gerçek şöyle bildirilir:

... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki,
sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz
bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)

Dünyada zorluk, sıkıntı gibi görünen bir durum ahirette kişinin
cennetine vesile olacak bir güzelliğe dönüşebilir. Bunun bilincinde olan
müminler, dünyada karşılaştıkları sıkıntı ve zorluk gibi görünen
olumsuzlukları imanlarının gücü ile kendilerinden uzaklaştırırlar.
Allah'a teslim olmanın, yarattığı herşeyden razı olmanın rahatlığı ve
huzuru içinde, karşılaştıkları her olayı Allah'ın yarattığı bir güzellik
olarak değerlendirirler. Bu yüzden cennet umudu taşıyan müminler
dünyevi hiçbir şeyi olumsuzluk olarak değerlendirmezler. Cennette ise
Allah'ın rahmetiyle, sonsuza kadar üzüntü, sıkıntı, endişe gibi
duygulardan uzak yaşayacaklardır. Hadislerde cennetteki bu nimet şöyle
haber verilir:

... Her kaygının da arkası kesilecektir. Cehennem ehlinin kaygısı
müstesna... (Ramuz el-Ehadis-2, s. 342/15)

... onlar şöyle diyecekler: "Biz ebedileriz, asla helak olmayız, biz
mutlu kişileriz, asla kederlenmeyiz... ((Tirmizi), Büyük Hadis
Külliyatı-5, s. 409/10099)

Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir."

(Fatır Suresi, 34)

... Orada hiçbir dert ve tehlike yoktur... (Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1)

İncil'de ise bu konu şöyle yer alır:

... "Beyaz kaftan giyinmiş olan bu kişiler kimlerdir, nereden
geldiler?"... Bana dedi ki, "Bunlar, o büyük sıkıntıdan geçip
gelenlerdir... Bunun için, Allah'ın tahtının önünde duruyorlar... Taht
üzerinde oturan, çadırını onların üzerine gerecektir... Allah onların
gözlerinden bütün yaşları silecektir." (Yuhanna'ya Gelen Esinleme, 7.
bölüm, 13-17)

Allah Kuran'da müminlerin bu huzurlu ruh hallerini şöyle bildirmektedir:

Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler.
Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara
hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. (Al-i İmran Suresi,
170)

Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi,
34)

Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara
parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 11)

Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. (Mutaffifin
Suresi, 24)

Daha önce de belirttiğimiz gibi dünyada var olan hemen herşey imtihanın
bir gereği olarak özellikle eksik ve kusurlu yaratılmıştır. Müminler
dünyada karşılaştıkları tüm zorluk ve sıkıntılara güzel bir sabır
gösterir, Allah'a tevekkül ederler. Peygamberimiz (sav) hadislerinde
kişinin ancak cennete girdiğinde gerçek anlamda rahata kavuştuğunu haber
vermiştir:

Ancak cennete giren rahata kavuşur. (Ramuz el-Ehadis-1, s. 138/13)

Bir başka hadisinde ise Peygamberimiz (sav) cennetteki bu huzurlu ortamı
şöyle tarif eder:

Cennet ebedi bir ikamet halinde parıldayan bir nur, yaygın bir koku, çok
iyi inşa edilmiş bir köşk, akan bir ırmak, olgun bir meyve, yeşillik,
neşe, serinlik, tazelik mahallidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cennet hayatını merak edenler ve Peygamber efendimizin basından gecen bir olay.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: İslam ve İnsan-
Buraya geçin: