Mitral kapak darlığı
Mitral kapak, kalpte kanın sol kulakçıktan sol karıncığa akışını
düzenleyen iki kanatlı bir kapaktır.Kapak açılınca kan sol kulakçıktan,
sol karıncığa akar kapandığı zaman kan akımı durur. Mitrak kapağın
darlık ve yetmezlik türünde iki farklı bozukluğu olabilir.Mitral kapağın
yol açtığı lezyonlara bağlı kalp hastalığına mitral hastalığı denir.
Klinik uygulamada mitral bozukluğun saf yetmezlik ya da saf darlık
biçimlerine de rastlanır, ama olguların büyük çoğunluğunda iki bozukluk
bir arada görülür. Genellikle bunların biri öbürüne ağır basar.
Hastalarda iki bozukluktan birinin zamanla etkisizleşeceği düşünülerek
bu olgular genelde mitral hastalığı olarak nitelenir.
Mitral kapak darlığı en sık görülen edinilmiş kapak hastalığıdır.
Romatizmal kalp hastalığı olanların yüzde 50′den fazlasında ortaya
çıkar. Benzer biçimde herhangi bir kalp hastalığı olanlar arasında da
görülme oranı yüzde 10′dur. Ayrıca mitral kapak hastalıklarının en sık
rastlanan biçimidir. Saf ya da çok önemsiz bir yetmezliğin eşlik ettiği
darlık bütün mitral kapak bozukluklarının yüzde 57’sini oluşturur.
Buna karşılık ikili bozuklukların (yetmezlik + darlık) toplam içindeki
oranı yüzde 28, saf yetmezliğin ise yüzde 15′tir. Saf darlık
erkeklerden çok kadınlarda görülür; beş mitral kapak darlığı
hastasından dördü kadındır. Yetmezlikte ise tam ters bir durum söz
konusudur, saf mitral kapak yetmezliğinde beş hastadan üçü erkektir.
Nedenleri
Mitral kapak darlığının bir özelliği de genellikle tek nedene
dayanmasıdır. Bu bozukluğun görüldüğü hastalarda romatizmal hastalık
dışında bir neden bulunmaz. Olguların önemli bir bölümünde hastanın
geçmişinde romatizmal bir hastalığın bulunup bulunmadığını belirlemek
olanaksızdır. Bunun nedeni romatizmal kalp hastalığının görüldüğü
dönemle mitral kapak darlığı belirtilerinin ortaya çıkması arasında
sessiz bir dönemin bulunması ve bu sürenin bazen 20 yıla kadar
uzamasıdır.
Dolaşımla ilgili sonuçlar
Normal koşullarda diyastol (karıncıkların gevşemesi) sırasında sol
kulakçıkla sol karıncık arasındaki mitral kapak tümüyle açık olur ve
kan bu delikten geçerek sol karıncığa dolar. Kanın geçişini sağlayan
önce yerçekimi ve karıncıkların emme gücü, diyastolun sonunda ise
kulakçıkların kasılmasıdır (kulakçık sistolü). Mitral kapak darlığı
kanın sol karıncığa geçerken dirençle karşılaşmasına yol açar, çünkü
geçeceği delik aşağıya doğru daralan bir koni biçimini almıştır; koninin
aşağı ucunda dar bir halka kalmıştır. Kapak açıklığında önemli bir
darlık oluşması için yaklaşık 3/4 oranında bir daralma gerekir. Bu
ölçüde daralma kanın kulakçıktan karıncığa geçişinde gerçek bir engel
oluşturur ve çeşitli dolaşım bozukluklarıyla sonuçlanır.
Daralmış mitral deliğinin yukarısında yanı kanın kulakçıktan karıncığa
geçerken karşılaşacağı engelin öncesinde şu olaylar ortaya çıkar: Sol
kulakçıkta. Kalbin mitral kapak darlığından ilk etkilenen bölümü sol
kulakçıktır. Önce sol kulakçık içindeki basınç artar. Bu durumda kan
dolaşımı dengesini yeniden sağlamak amacıyla kulakçık duvarları işlevsel
uyum sağlamaya yönelik etkinlik göstermeye başlar ve büyük bir
enerjiyle kasılarak darlığın yarattığı engeli yenmeye çalışu.
Kulakçık duvarları aşın kasılmayla bütün kanı sol karıncığa boşaltmayı
başarabilirse, düzenlenmiş (kompanse) bir rahatsızlıktan söz edilir.
Buna karşılık darlık artmışsa ve özellikle önceki romatizmal sürecin,
örneğin kulakçık kası iltihabının olumsuz etkisi de varsa sol kulakçık
bu yüklenmeyi uzun süre aynı düzeyde sürdüremez. İçindeki bütün kanı
sol karıncığa boşaltamaz ve genişlemeye başlar. Akciğer dolaşımında.
Mitral kapak darlığına bağlı kan dolaşımı bozuklukları akciğerlerde
erken dönemde ortaya çıkar. Sol kulakçıktaki basınç artışı ve kan
fazlalığı, kulakçığa giden akciğer toplardamarlanndaki kan akımının
önünde bir engel oluşturur. Bu durumda akciğer toplardamarlarında
basınç artar ve bu damarlarda kapakçık bulunmadığından basmç artışı
bütün akciğer dolaşımını kulakçık boşluğundan akciğer atardamarına
kadar küçük dolaşımda yüksek basmç gelişir ve sol kulakçık ile akciğer
atardamarı genişler. Bir süre sonra sağ karıncık da küçük dolaşımdaki
yüksek kan basıncından etkilenir.
Sağ karıncık bu durumda çok ağır bir yükle karşılaşır; akciğer
atardamarının direncine karşı kanı bu damara pompalamak ve sol
kulakçıktaki yüksek basıncı yenmek zorundadır. Özellikle sol
kulakçıkta flbrilasyon gelişmesi sağ karıncığın yükünü daha da artırır.
Çünkü kulakçık kasılmalarının işlevsiz ve düzensiz seğirmelere
dönüşmesi olan flbrilasyon durumunda sol kulakçık kasılma yeteneğini
tümüyle yitirir ve kan akımını sürdüremez. Sol kulakçığın kanı daralmış
mitral deliğinden pompalayamaz duruma gelmesi dolaşımın daha
gerisindeki sağ karıncığı
da değişirken, mitral kapak darlığında bu miktar 40-30, hatta 20 cc’ye
düşer. Ayrıca atardamar tansiyonunda (kan basıncı) bir düşme görülür.
Böylece mitral kapak darlığı sonucunda artma eğilimi gösteren akciğer
dolaşımı basıncıyla azalma eğilimi gösteren genel dolaşım basıncı
arasında bir denge kurulur. (Genel dolaşımdaki basıncın azalma eğilimi,
bazı düzenleyici mekanizmaların etkisi nedeniyle genellikle hafiftir.)
Daralma sonucunda genel dolaşıma birim zamanda gelen kan miktarı
azalır; kalp daha az kan pompaladığından dokulara da daha az kan gider.
Belirtileri
Hastalığın klinik belirtileri darlığın derecesine gerin kanla dolu
kılcal damarları önemli Ölçüde genişler, şişer, kıvrılır ve akciğerin
hava keseciklerine (alveol) doğru çıkıntı yapar. Böylece hava
keseciklerinin iç yüzeyleri daralır. Damarların duvarından bir miktar
sıvı (serum) alveollerin içine sızar. Basınç artışı nedeniyle serumla
birlikte çok sayıda alyuvar da damar dışma çıkar. Hava keseciği
makrofajlan hava keseciklerinin boşluklarına dökülmüş epitel
hücrelerini ve alyuvarların parçalanmasıyla ortaya çıkan hemoglobini
yutar. Bu makrofajlara “kalp yetmezliği hücreleri” denir. Kan
toplanması akciğer toplardamarına dökülen bronşçuk kılcal damarlarım
ve toplardamarlarını da etkiler. Kanın akciğerlerde birikmesi sonucunda
akciğer dokusunda esneklik kaybı ve sertleşme ortaya çıkar, hava
keseciklerinde hava hacmi azalır. Sağ kalpte. Sol kulakçıktan geriye
doğru yayılan basınç artışı sonucunda gücünü yitiren sağ karıncık
içindeki kanın ancak bir bölümünü sistol sırasında akciğer
atardamarına pompalayabilir ve arta kalan kan nedeniyle zamanla
genişler. Özellikle romatizmal kalp hastalığına ya da koro-ner
damarların daralmasına bağlı beslenme bozukluğunun da bulunduğu sağ
karıncıkta genişleme daha belirgindir. • Genel Dolaşımda. Sağ karıncık
ve sağ kulakçık çalışma gücünü yitirdiğinde genel dolaşımda (büyük
dolaşım) kan birikir. Kanın en çok toplandığı organlar karaciğer ve
böbreklerdir. Böylece kan dolaşımının mitral kapak darlığının öncesinde
kalan bölümünde son evreye gelinmiş, sağ karıncık yetmezliği nedeniyle
toplardamar sisteminde genel bir kan birikimi ortaya çıkmıştır.
Daralmış mitral deliğinin aşağısında, yani engelin sonrasında ise başka
olaylar gelişir. Sol karıncığa gelen karım azalması sonucunda sistol
sırasında sol kulakçıktan genel dolaşıma pompalanan kan miktarı da
azalır. Darlığın derecesi arttıkça pompalanan kan miktarı da göre
değişir. Başlangıç evresinde ya da hafif darlıklarda hastanın fazla bir
yakınması yoktur. Bunu çok çeşitli olabilen ara evreler izler ve
sonunda genel yakınmaların çok arttığı, hastaların yardımsız iş
göremedikleri son evreye varılır. Her şeyden önce hastaların fiziksel
etkinlikleri sınırlanmıştır. Bedensel iş yapabilme kapasitesindeki bu
azalma bir yandan kas güçsüzlüğüne, bir yandan da güç harcamayla
birlikte kişiden kişiye değişebilen düzeyde nefes darlığına bağlıdır.
Kas güçsüzlüğü genel dolaşıma pompalanan kan miktarının azalmasından
ileri gelir ve olguların çoğunda öne çıkmaz. Hastanın fiziksel
etkinliğinin kısıtlanması daha çok) nefes darlığına bağlıdır. Nefes
darlığı kaslarda güç kaybından önce ortaya çıkar ve hastaya daha çok
sıkıntı verir.
Güç harcamayla ortaya çıkan nefes darlığının şiddetinden bağımsız olarak
mitral kapak darlığı geceleri gelen ani nefes darlığı nöbetlerine ve
akut. akciğer ödemine yol açabilir. Mitral hastalığında rahatsız edici
bronş spazmı nöbetlerinin ani nefes darlığı nöbetleri “kalp astımı”
olarak da nitelenir. Bronş spazmının bronşların savunma sistemlerini
zayıflatmasından dolayı, mitral kapak darlığı olan hastalarda yineleyen
bronşit sık görülür.
Mitral darlığında “balgamla kan gelmesi (hemoptizi)” sık rastlanan bir
belirtidir. Balgam bazen bol miktarda, ama genellikle az miktarda kanla
karışıktır.
Hemoptizi hastalığın ilk evrelerinde ortaya çıkar ve akciğer
toplardamarındaki basınç artışına bağlıdır. Akciğer dolaşımıyla aorttan
beslenen bronşlardaki kan dolaşımı arasında geçişler (anastomoz) olduğu
için akciğer toplardamarlarında basınç artması bronş mukozası
altındaki damar ağında genişlemelere yol açar. Fiziksel zorlamanın,
damar içinde ani basınç yükselmesine yol açabilecek bir başka gelişmenin
ya da bir bronşitin ardından bu genişlemiş damarlar yırtılabılir.
Hastalığın geç evrelerinde ortaya çıkan akciğer enfarktüsleri de
hemoptizi yapabilir. Ayrıca akut akciğer ödeminde görülen nefes darlığı
nöbetleri sırasında balgamda çizgiler halinde kan görülebilir.
Olguların küçük bir bölümünde göğsün kalp bölgesinde ağrı nöbetleri
ortaya çıkar. Ağrı bazen klasik argına pektoris Özellikleri taşır.
Bazen de göğüs kemiğinin orta bölgesinde sınırlı kalıp yayılmaması ve
süresi açısından ondan ayrılır; çoğu olguda koroner kalp hastalığı
ağrısını andırır. Ağrılı nöbetler akciğer atardamarı başmandaki ani
yükselmeler sonucunda sağ karıncığın yükünün artmasına bağlanır. Sağ
karıncıkta aşırı büyüme nedeniyle göreli bir oksijen eksikliğinin
ortaya çıktığı, oysa kalbi besleyen koroner damarlardaki kan akımının
bunu karşılayacak biçimde artmadığı dikkate alınacak olursa, küçük
dolaşımdaki ani basmç yükselmelerinin tipik bir ağrı nöbeti yaratması
kolayca anlaşılabilir. Ağrı nöbetini başlatan etkenler arasında
fiziksel zorlanma, heyecan, orgazm sayılabilir. Adet öncesi dönemde ve
gebelikte nöbetin ortaya çıkması kolaylaşır.
Ses tellerine giden rekürens sinir felcine bağlı iki tonlu ses ve yutma
güçlüğü daha seyrek rastlanan belirtilerdir. Bu belirtiler çok büyüyen
sol kulakçığın rekürens sinire ve yemek borusuna baskı yapması
sonucunda ortaya çıkar. Göğüste çarpıntı duygusu çok Önemli bir
belirtidir ve hemen her zaman vardır. Ama bir zorlanma sonrası ortaya
çıkan çarpıntıyı denetimsiz kulakçık fibrilasyonundan ayırt etmek
gerekir. Kulakçık fibrilasyonu karıncık atım sayısının artması ve tam
bir ritim bozulduğuyla birlikte görülür.
Ağır olgularda “mitral yüzü” (facies mitralis) denen görünüm ortaya
çıkabilir. Mitral yüzünde dudaklar ve kulak kepçelerinde morarma,
elmacık kemiklerinde ise kızarma vardır. Hekim kalbi dinlediğinde mitral
hastalığına özgü üfurüm duyar; üfürüm özellikle kalp tepesinde
belirgindir.
İncelemeler
Fonokardiyografi her şeyden önce kalp tepesinde^ duyulan üfürümün
yerinin daha, iyi belirlenmesini sağlar. Ekokar-diyografi mitral kapak
darlığı tanısının kesinleştirilmesi açısından temel bir önem taşır.
Ayrıca elektrokardiyografi (EKG) kalp kaslarının işlevlerini ve hastalık
derecelerini değerlendirmek, göğüs filmi de kalpteki biçim
bozukluklarını (aşırı büyüme ve genişleme) saptamak için kullanılan tam
araçlarıdır.
Gidişi
Mitral kapak darlığı aşamalı olarak gelişir. Romatizmal hastalıktan
sonra bir kapak hastalığının gelişmesi için en az iki yıl geçmesi
gerekir. Kapak bozukluğu bazen çok hafiftir ve yaşam boyunca ağırlaşmaz.
Bu tür hastalarda herhangi bir yakınma olmaz. Hasta uzun yıllar
yaşabilir ve başka bir nedenle ölür (kapak bozukluğu otopside
saptanabilir). Hafif olgularda önemli bir tehlike mitral kapaktaki
lezyonun kolaylaştırıcı etkisinden dolayı, bakteri kökenli yan akut
kalp iç zarı iltihabı (subakut bakteriyel endokardit) riskinin normalden
fazla olmasıdır. Ama olguların çoğunda mitral kapak darlığı hafif
değil, orta ya da ileri derecededir. Bu durumda hastalığın gelişme
evresine göre değişen belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın bütün
gelişimi 10-20 yıl sürer. Ama daha uzun süren ya da çok kısa sürede
(birkaç ay, en çok bir iki yıl içinde) ölümle sonuçlanan ağır olgular
da vardır. Sessiz evre. Tik romatizmal hastalık ile mitral darlığa ait
kesin belirtilerin ortaya çıkması arasında yukarıda da sözü edildiği
gibi uzun ve klinik açıdan sessiz evre vardır. Çünkü kapak yavaş yavaş
daralır ve darlığın kan akımında bir bozukluk yaratabilmesi için belli
bir düzeye ulaşması gerekir.
Akciğer kılcal ve toplar damarlarında yüksek basınca bağlı kan
göllenmesi evresi. Fiziksel güç harcamaya bağlı nefes darlığı ortaya
çıkar; balgamda kan görülebilir. Solunum güçlüğü belirtileri gece gelen
ani nefes darlığı nöbetlerinden akut akciğer Ödemine kadar varabilir.
Hasta yineleyıcı bronşite özellikle yatkındır. Akciğerlerde yapı
bozukluğu ve kapak darlığının gittikçe ilerlemesi, güç harcamaya
dayanıksızlığı artırır.
Sağ karıncığın aşın yüklenmesi evresi. Yüksek kan basıncının akciğer
dolaşımında atardamarları da etkilemesi sağ karıncığın dolaşımdaki
yükünü artırır. Sağ karıncığın bu ayın yüklenmeye uyum sağlaması, her
şeyden önce, romatizmal etkenin sağ karıncık kasmda yol açtığı yıkımın
derecesine bağlıdır. Yıkımın derecesi bu evrenin uzunluğunu belirler.
Bu evrede fiziksel güç harcamaya dayanıksızlığın yanı sıra, göğse
yansıyan kalp ağrıları da görülür. Akciğerde hava kesecikleriyle kılcal
damarlar arasındaki zarın zamanla kalınlaşması ve lenf akışının,
düzelmesiyle akciğer ödemi nöbetleri hafifler.
Sağ karıncık yetmezliği evresi. Akciğerlerde kan göllenmesinin
azalmasına bağlı olarak ani nefes darlığı nöbetleri ve göğüsteki kalp
ağnsı kaybolur. Yetmezlik nöbetleri gittikçe sıklaşır ve zor kontrol
edilebilir hale gelir. Böylece geriye dönüşü olmayan bir yetmezlik
gelişir.
Çeşitli hızlandırıcı etkenlerin araya girmesiyle hastalığın gelişimi
olgudan olguya değişiklik gösterebilir. Her türlü hastalık, bu arada
enfeksiyon hastalıkları, travmalar, metabolik bozukluklar hızlandırıcı
etken olabilir. Bununla birlikte mitral kapak darlığının gidişini
ağırlaştıran başlıca iki etken, yeni bir romatizmal kalp hastalığı
nöbeti ve gebeliktir.
Romatizmal kalp hastalığının her yineleyişinde hem mitral kapaktaki
darlık artar, hem de kalp kası işlevi daha çok bozulur.
Komplikasyonlar
Mitral kapak darlığı ilerledikçe pek çok komplikasyona yol açabilir.
Bunların bir bölümü ağır, hatta Ölümcül kompli-kasyonlardır. Başlıcaları
şunlardır, Emboli, Mitral darlığı embolilerin en sık ortaya çıktığı
kapak hastalığıdır. Emboli, kan pıhtısının yerinden koparak dolaşımla
sürüklenmesi ve tıkanmalara yol açmasıdır. Bu emboliler iki grup
altında toplanabilir.
a) Kulakçık içindeki bir pıhtıdan kaynaklanan emboliler. Sol kulakçık
boşluğu içindeki pıhtı kütlelerinden kopan parçacıklar sol karıncığa,
oradan da büyük dolaşıma geçer. Bunlar kan dola-şımıyla uzak organlara
sürüklenir.
b) Toplar damarlardaki pıhtılardan kaynaklanan emboliler. Genel dolaşım
toplardamarlarında, özellikle bacak ve leğen bölgesi toplardamarlarında
oluşan pıhtı kütlelerinden kopan parçalar kanla taşınarak tıkanmalara
yol açar. Kalp hastalarında özellikle kan dolaşıminin yavaşlaması
sonucunda toplardamar endotelinde lezyonlar ve kanın bileşiminde
bozukluklar ortaya çıkar. Bunlar ve kalp hastalarının fazla hareket
edememeleri pıhtı oluşumunu kolaylaştırır. Pıhtı tıkaçları akciğere
giderek her zaman değilse bile çoğu kez kanamalı bir akciğer
enfarktüsüne yol açar. Günümüzde akciğer embolisinîn, bazen enfarktüsle
birlikte olmak üzere, çok sık ortaya çıkan bir komplikasyon olduğu ve
emboli tanısının birçok olguda gözden kaçtığı düşünülmektedir.
Kalp hastalarında akciğer embolisi tanısı koymak güçtür, çünkü emboli bu
hastalarda daha önceki yakınmaların ağırlaşmasına yol açmaz. Ama kalp
hastasında nefes darlığının aniden artması, kalp ritminin aniden
hızlanması ve ateşin yükselmesi akciğer enfarktüsünden kuşkulanma
nedeni olmalıdır. Bu belirtilerle birlikte balgamda kan ya da
göğüs,karın ağrısı da varsa kuşku doğrulanır.
Anjina pektoris. Mitral kapak darlı-ğıyla birlikte oldukça sık görülen
bir komplikasyon da anjina pektoristir. Göğüste şiddetli ağrı ve
sıkıntıya yol açar. Olguların çoğunda mitral kapak darlığından başka
koroner damarlarda da daralma ve bu daralmadan dolayı koroner damar
yetmezliği geliştiği düşünülmektedir. Bu da ağrı nöbetlerinin fiziksel
zorlanmaların ardından ortaya çıkmasını (efor anjinası) açıklar.
Koroner damar hastalığı lezyonları bir ölçüde mitral kapak hastalığının
koroner damar dolaşımı üzerindeki uzun süreli olumsuz etkisi sonucunda
da ortaya çıkabilir; buna bağlı olarak özellikle büyük çaplı koroner
damarların esnek kasdokusunda bozukluklar görülebilir. Lezyonlar bir
ölçüde de romatizmal hastalığın etkilerine bağlı olabilir.
Kulakçık fıbrilasyonu. Kulakçık fibrilasyonunun mitral kapak
hastalığının en sık rastlanan komplikasyonların-dan biri olduğu uzun
zamandır1 bilinmektedir. Hatta eski hekimler bu hastalığa özgü
düzensiz nabza “mitral nabzı” adını vermişlerdir. Mitral kapak
hastalığı kalp kapakçığı hastalıkları arasında fibrilasyona (benzer
biçimde emboliye ve hemoptiziye de) en sık yol açan hastalık olarak
kabul edilir. Kulakçık fibri-lasyonu kulakçık kasnıdaki yapısal yıkıma
bağlıdır. Bu yıkım, mitral kapak darlığında öbür kapak hastalıklarından
çok daha ağırdır. Fibrilasyon genellikle hastalığın ilerlemiş
evrelerinde, sol kulakçığın Önemli ölçüde büyümesiyle ortaya çıkar.
Hastalığı ağırlaştırır ve genel bir yetmezliğin ilk belirtisi kabul
edilir.
Beklenen gidişi( prognoz)
Mitral kapak darlığı değişik hastalarda değişik biçimlerde sonuçlanır.
Hastalığın beklenen gidişi açısından olgular iki gruba ayrılabilir.
Hafif olgular. Hafif geçirilmiş romatizmal ateşe bağlıdır. Hastalık bir
daha hiç tekrarlamamış ve kapaklarda çok az lezyon bırakmıştır.
Hastanın etkin yaşamı boyunca hiçbir kalp rahatsızlığı ya da yakınması
olmaz ve hastalığı ilerlemez. Çoğu kez başka hastalıklardan ölen
hastalarda bu tür bir kapak darlığı olduğu otopside ortaya çıkar.
Orta derecede ya da ağır olgular. Romatizmal hastalığın ve ona bağlı
olarak kapaktaki yapısal bozuklukların gittikçe ilerlediği olgulardır.
Romatizmal hastalık yalnızca mitral kapağı değil, kalp kasım da
etkiler. Romatizmal hastalığı ortaya çıkaran enfeksiyon odağı kontrol
altına alınamadığından bu hastalığın akut alevlenme dönemleri dışında
bile iltihabı etkinlik devam eder. Bu gruba giren olguların bir
bölümünde hasta kalp hastalığı belirtileriyle birkaç yıl yaşayabilir ve
sonunda ölür. Bir bölümü ise hızlı ilerler, şiddetlidir, kısa sürede
tam bir kalp yetmezliği ve ölümle sonuçlanır.
Hastalığın başlangıcında nasıl sonuçlanacağım tahmin etmek zordur. Bu
yüzden sürekli dikkatli olmak ve hastayı denetim altında tutmak
gerekir. Çok hafif olguların bile ilerleyip ilerlemeyeceği başından
biünemeyebilir.
Mitral kapak darlığının gidişini yavaşlatan ve hafifleten bazı etkenler
vardır. Fiziksel ya da ruhsal zorlanmaların olmadığı sakın bir yaşam
sürmek, soğuktan ve kalbe zarar verebilecek her türlü etkenden kaçınmak
hastalığın gidişini olumlu yönde etkiler. Çok genç yaşta ve erkek
olmak da olumlu etkenlerdir. Kadınlarda âdet çevrimi, gebelik, doğum,
Iohusalık gibi etkenler hastalığın alevlenmesine yol açar. Âdet
kanaması Öncesi ve âdet arası sendromunda akciğer Ödemi ya da ödem
öncesi krizlerine sık rastlanır. Bu durum kanda fo-likülin hormonunun
aşırı yükselmesinden, buna bağlı olarak vücutta su ve tuz tutulmasından
ve plazma hacminin çok artmasından ileri gelir. Bunlar mitral kapak
darlığı olan kadınların yalmzca bir bölümünde görülür. Âdet öncesi
belirtiler ne kadar şiddetliyse, gebelikte ortaya çıkabilecek sorunlar
da o ölçüde ağırdır.
Mitral kapak darlığı olan hastalarda sık sık tiroit bezinin aşırı
çalışmasına da (hipertiroidizm) rastlanmaktadır. Eğer tiroit bezinin
aşırı çalışması uygun ilaçlarla zamanında engellenmezse tiroit
hormonları da kalp kasında yıkıma yol açabilir.
Mitral kapak darhğınm gidişini değerlendirirken önceden tahmin
edilemeyen ve bazen çok ağır olabilen komplikasyonlan da dikkate almak
gerekir. Emboliler, akciğer enfarktüsü, öksürük ve balgamla birlikte
ağır kanamalar, akut akciğer ödemi, anjina pektoris ve kulakçık
fibrilasyonu hastalığın tehlikeli komplikasyonlarıdır. Ayrıca yıkıma
uğramış kalp kapakçığında subakut ya da yavaş ilerleyen bakteri kökenli
kalp iç zar iltihabı riski yüksektir. Karaciğerde kan birikmesi
durumunda kalp kökenli bir siroz da
gelişebilir.
Tedavi
Mitral kapak darlığı olan hastaların tedavisinde izlenecek yol her
şeyden önce hastalığın çok hafif ve durağan mı, yoksa orta derecede ya
da ağır ve ilerleyici mi olduğuna bağlıdır; ayrıca komp-likasyonlar da
göz önüne alınmalıda”. Tıbbi tedaviye duruma göre cerrahi girişim de
eklenebilir. • Tıbbi tedavi. Çok hafif ya da hafif, durağan ve kapak
bozukluğunun ilerlemeyerek yıllarca bir yakınmaya yol açmadığı
olgularda tedavi basittir. Hastaların sakin bir yaşam sürmesi, aşın güç
harcamaktan, ruhsal gerginliklerden, ağır işten, heyecandan, aşırı
sıcak ve soğuktan kaçınması, dengeli beslenmesi, toksik maddeler
(alkol, tütün) kullanmaması önerilir.
Romatizmal enfeksiyonun etkin olmadığı bu hastalarda
elektrokardiyografi, radyoloji ve sintigrafi yöntemleriyle kalp kası
etkinliğinin sık sık kontrol edilmesi gerekir. Kapak hastalığının
oluşturduğu kan akımı bozukluklarına ya da yukarıda sözü edilen
etkenlerden birine bağlı olarak kalp kasında hasara ilişkin ilk
belirtiler görülür görülmez, hastaya daha önce almış olduğu sağlık ve
beslenme önlemlerini daha titiz bir biçimde uygulaması öğütlenir; bu
arada kalbin çalışma koşullarını düzeltecek tedavi başlatılır. Hastaya
kardİyotonik ve koroner damarları genişletici ilaçlar verilerek
dolaşımın düzeltilmesine ve kalbin daha iyi beslenmesine çalışılır. •
Cerrahi girişim. Mitral kapak darlığının cerrahi girişimle giderilmesi
kapağın birleşme yerlerinden kesilmesine (komissürotomi) ya da
çıkarılarak yerine yapay kapak (protez) konmasına dayanır. Eskiden heT
mitral kapak darlığı olgusunda uygulanan komissürotomi, günümüzde
yalnızca mitral deliği ve kapağının ağır biçim bozukluğuna uğramadığı
olgularda yapılmaktadır. Bu tip bir cerrahi girişim için en uygun
anatomik koşul, kapak kanatlarının birleşme yerlerinin basitçe kaynamış
olduğu durumlardır. Buna karşılık ağır mitral dar-lığı-yetmezliğinin
yanı sıra, ağır biçim bozuklukları ya da yaygın kireçlenme nedeniyle
komissürotomi ameliyatında başarısızlık olasılığı bulunan olgularda
protez kapak takılması gerekir. Cerrahi girişimin amacı darlığa yol
açan mekanik etkenleri ortadan kaldırmak olduğuna göre yapılabilmesi
için de darlığın belirli bir düzeye erişmesi gerekir. Daralmış delik
yüzeyinin belirgin küçüklüğü (1-1,5 cm2) ya da akciğer dolaşımında kan
basıncının yüksekliği (60-70 mmHg’den 100-120 mmHg’ ye) durumunda
cerrahi girişim karar verilebilir.
Komissürotomi için en uygun dönem mitral kapak darlığının akciğerdeki
belirtilerinin ortaya çıktığı evresi ya da ödemin görüldüğü evredir. En
iyi ameliyat sonuçları bu evrede elde edilir.
Zamanından önce cerrahi girişim doğru değildir, çünkü erken evrelerde
hasta bu duruma dayanabilir; mitral kapak kan akımında ve buna bağlı
olarak başka organlarda bozukluklara yol açacak ölçüde daralmamıştır.
Ayrıca hastanın bu koşullara uzunca bir süre, belki de yıllar boyunca
dayanabilme olasılığı vardır. Bütün bu nedenlerle erken cerrahi girişim
yapılmamalıdır.
Öte yandan cerrahi girişimde geç kalınması da sakıncalıdır, çünkü
hastalık çok ilerleyince kan akımındaki, kalp ve dolaşımdaki
bozukluklar düzeltilemez duruma gelir. Bu aşamada yalnızca mekanik
etkenleri ortadan kaldıracak bir girişim hastaya çok sınırlı yarar
sağlayabilir.
Akciğerde kan göllenmesi belirtileri şidetliyse, özellikle de akciğer,
atardamar ve dalak çok genişlemişse, bu bozukluklar
düzeltilemeyeceğinden hasta cerrahi girişimden fazla yarar görmez.
Ayrıca akciğer ödemi gelişme tehlikesi de yüksek olduğundan cerrahi
girişimden kaçınmak gerekir.
Romatizmal sürecin etkinleşme olasılığının ve bakteri kökenli kalp iç
zar iltihabının bulunması durumunda cerrahi girişim kesinlikle
yapılmamalıdır. Kan akımını büyük ölçüde etkileyen aort kapağı
bozukluğunun mitral kapak darlığına eşlik etmesi, hastanın yaşlı olması,
akciğer dokusu ve dolaşımıyla ilgili önemli İşlev kaybı bulunması ve
ağır karaciğer hastalığının gelişmesi durumunda ise cerrahi girişim
kararı görede zor verilir.
Akciğer ödemi ya da genel dolaşımda embolilerin ortaya çıkması cerrahi
girişimi gerektirebilir. Ameliyattan sonra görülen başlıca
komplikasyonlar komissürotomi sonrası sendromu ve yeniden darlık
gelişmesidir.