İnsanların başarıya ulaşmasını engelleyen en önemli güçlerden birisi, şu anki bulundukları konuma bakış açılarıdır.
Onların özlemini duydukları başarıya ulaşmalarını engelleyen en önemli
güç; yaşadıkları çevre, aile yapıları, bulundukları şehir vb.
etkenlerdir.
Bu insanlar hayata nasıl bakarlar ?
- “Ailemiz çok fakir, ben üniversiteyi asla kazanamam”
- “Bu alkol batağına bir kere düştüm artık çıkış yolum yok”
- “Ben bu köyde doğdum gidebileceğim hiçbir yer yok. Hayatımın sonuna kadar burada yaşamak zorundayım.”
- “Gözlerim bir hastalık yüzünden kör oldu. Ne kitap okuyabilirim, nede kitap yazabilirim. Benim kültürel hayatım artık bitti.”
Bunlara benzer düşüncelere sahip olan insan sayısı oldukça fazladır.
Aslında tüm bu düşüncelerin ortak noktası şudur; ”mazeret bulma
hastalığına yakalanmış olunması.”
Bu hastalık, insanın hedeflerine ulaşması için yapması gerekenleri
engelleyen bir virüs gibidir. İnsanın beyninden vücudun en hassas
noktalarına kadar yayılır. Ve sonunda insanın hem duygusal gücünü hem
de fizyolojik gücünü kontrolü altına alır. Yani insanın kaderini
kontrol altına alır.
Mazeret bulma hastalığının reçetesinde beş tane ilaç yazılıdır. Mutlaka bu ilaçların kullanılmasına dikkat edilmelidir.
1. Uygun bir hedef belirleme:
Hayattan beklentiniz nedir ? 5 veya 10 sene sonra hangi konumda olmak
ve nasıl bir hayat yaşamak istersiniz ? Zihninizde dolaşan hedefe
gerçekten ulaşmayı istiyor musunuz ? Ona ulaşmak için fedakarlığa hazır
mısınız ? O amaca ulaşmak için ne gibi fedakarlıklar yapmalısınız ? Ana
hedefe ulaşmak için hayatınızı, yıllarınızı, aylarınızı ve hatta
günlerinizi, sizi ana hedefe ulaştıracak ara hedeflerle doldurdunuz mu
? O hedefe ulaşmak için gerçekten karar verdiniz mi ? Bu sorulara
vereceğiniz cevaplar sizin bir hedefe mi yaksa bir hevese mi kendinizi
adadığınızı gösterecektir. Mazeret hastalığından kurtulmak için önce
size güç verecek bir hedefi bu sorulara cevap vererek tespit edin.
2. Karar vermek:
Hedefiniz belli ancak ona ulaşmak için kesin bir karar vermemiş önünüze
çıkacak her engelde vazgeçme tehlikesiyle karşı karşıya
kalabilirisiniz. Hayatta başaranlarla başaramayanlar arasındaki en
önemli ayırıcı faktör “karar” dır. Karar sayesinde bir insan harekete
geçer, karar sayesinde bir insan karşılaştığı engeli aşma gücünü
kendinde görür. Karar sayesinde insan başarı yolculuğuna çıkar. Karar
sayesinde insan “mazeretler denizinde” boğulmaktan kurtulur.
3. Başaracağına inanmak:
Bir insan başaracağına inanmıyorsa belirlediği bir hedefe asla
ulaşamaz. Çoğu insan hayatını yönlendirenlerin ailesi, çevresi veya
arkadaşları olduğunu zanneder. Aslında bir insanın hayatını yönlendiren
en önemli güç belirlediği hedefe ulaşacağı yönünde içten duyduğu bir
“başarı inancı”dır. İnancın niye bu kadar önemli olduğunu Anthony
Robbins şöyle anlatıyor ; “inançlarımızı bir kere kabul ettiğimiz
zaman, bunlar sinir sistemimize tartışılmaz emirler biçiminde iletilir,
bugünkü ve gelecekteki olanaklarımızı genişletme yada yok etme gücüne
sahip olurlar.” Görüldüğü gibi inancın bir yıkıcı birde yapıcı yönü
vardır. “Mazeret hastalığına” yakalanmış olan insanlarda yıkıcı tarzda
bir inanç vardır. Onlardaki inanç ; hedeflerine ulaşmayı başaramayacağı
yönündedir. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise insanı başarıya
ulaştıracak inançlar edinmekte yatar.
4. Vazgeçmemek:
Elektriğin mucidi Edison üzerinde çalıştığı yeni ampulün içine koyacağı
tel için 200 den fazla maddeyi denemiş. Yakın dostları ona “200 den
fazla maddeyi denedin yinede başaramadın. Niye bu işten vazgeçmiyorsun”
dediğinde onlara dönerek “ben bu denemelerle 200den fazla maddenin
ampulün içine konamayacağını buldum” diye cevap vermiş. O maddeyi
aramaktan asla vazgeçmemiş. Sonunda ise ampulü ışıklandıracak maddeyi
bulmuş. Sizlerde hedefinize ulaşacağınız engeller karşısında asla
vazgeçmeyin. Bu durum aslında sizin başarıya ne kadar yakın olduğunuzu
gösterir.
5. İç disiplin sahibi olmak:
Başarıya ulaşmak için bir takım fedakarlıklar yapmalısınız. Akşam geç
yatmalısınız. Daha az uyumalı daha çok çalışmalısınız. Eğlenceye
ayırdığınız zamanı kısıtlamalısınız. Bu fedakarlıkları yapmak
zannedildiği kadar kolay değildir. Çünkü bu alışkanlıklar kendini
koruma altına almıştır. Sizin her hamlenize cevap vermektedir. Öyle
olmasaydı ders çalışmanız gerektiğini bildiğiniz halde sinemaya gider
miydiniz ? Bitirmeniz gereken bir raporun olduğunu bildiğiniz halde
akşam eğlence mekanlarını dolaşır mıydınız ? Yapmanız gerektiğini
bildiğiniz halde bir faaliyeti yapamıyorsanız bunun nedeni sizde bir
“iç disiplin” sorunun olmasıdır. Yani sizde başka bir ifadeyle
“iradenize sahip olamama” sorunu vardır. Mazeret hastalığına yakalanmış
insanlarda yüksek düzeyde “iç disiplin” yetersizliği vardır. İç
disiplin sahibi olabilmenin yolu insanın duygularına ve fizyolojisine
sahip olabilmesinden geçer.
Hayatta isimleriyle yaşamaya devam eden insanların hepsi bu hastalıkla baş edebilmiş kişilerdir. İşte size bazı örnekler:
Mustafa kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin temellerini atmaya
başladığı yıllarda, halkın kendini savunması için ne bir gemisi, ne bir
tüfeği vardı. Nede bir savaşı sürdürecek yemeği ve maddi kaynağı. Ama o
“ben bir ülkenin önderi olamam, hele bu şekilde hiçbir gücü kalmamış
bir milletin asla” mazeretine sığınmadı.
A merikalı ünlü bir yazar olan Irwing Stone, Van Gogh hakkında yazdığı
meşhur kitabı tam 15 yayınevi tarafından kabul edilmemişti. Ama o “ben
hiç ilgi çekici bir kitap yazmadım” mazeretine sığınmadı.
Ünlü İngiliz yazar G.K. Chesterton, çocukluğunda oldukça şişman ve
çirkin bir çocuktu. Daha da önemlisi 8 yaşına gelinceye kadarda okumayı
öğrenememişti. Ama o “ben okumayı öğrenemedim ve oldukça çirkin bir
çocuğum ben asla yazar olamam” mazeretine sığınmadı.
Şu anda hayatımızı kolaylaştıran dikiş makinesinin mucidi Elias Howe,
icat ettiği makinenin ucuna takabileceği iğneyi bulmak için çok
uğraşmıştı. Her denemesinde başarısız oluyordu. Ama o “böyle bir makine
asla olamaz, bende zaten bunu yapamam” mazeretine sığınmadı.
Günümüzde en önemli hastalıklar olarak sık sık vurgulanan “kanser”,
“AIDS”, aslında bireysel ve toplumsal geleceğimizi önemli düzeyde
etkileyen “mazeret hastalığından” daha fazla önemli değildir. Çünkü
AIDS ve kanserle savaşmanın ilk koşuluda “iyileşemeyeceğim”
mazeretinden kurtulmakla başlar…
Mazeretsiz nice günlere.