Çok geniş bir grubu içerisine alan kimyasal kanserojen maddeler, doğrudan etki gösteren ve dolaylı etki gösteren kimyasal maddeler olmak üzere iki farklı grupta incelenmektedirler.
Oldukça farklı yapılara sahip olan kimyasal kanserojen maddeler, hem doğal ve hem de sentetik ürünleri içermektedirler.
Doğrudan etki gösteren maddeler,
kanserojenik yapıya dönüşmek için herhangi bir kimyasal değişime
ihtiyaç duymazlar. Bu maddelerin zayıf kanserojen etkilerinin olması
nedeniyle bazı kanser türlerinin tedavisi ve kontrolünde
"kemoterapötik" yani "kanser ilacı" olarak da kullanılmaktadırlar.
Zayıf kanserojen etkilerinden dolayı ikincil bir kanser hastalığı
oluşturma riski düşük olmasına rağmen yine de bu tür kimyasal
maddelerin konunun uzmanları tarafından protokollere uygun olarak
belirlenen dozlarda verilmesi gerekmektedir. Doğrudan etkili kanserojen
maddeler içerisinde alkile edici maddeler (antikanser ilaçlar) ve
açilleyici maddeler sayılabilir.
Dolaylı etki gösteren maddeler ise doğrudan etki gösterenlerden farklı
olarak etki gösterebilmeleri için bazı metabolik değişimlerden sonra
aktif forma dönüşmekte ve hastalığın oluşumunu tetiklemektedirler. Bu
tür maddelere "prokanserojen", aktif son şekillerine de "kanserojen" denilmektedir.
Dolaylı etki gösteren ve metabolik olarak aktivasyon isteyen kanserojen
maddeler içerisinde polisiklik ve heterosiklik aromatik hidrokarbonlar
(bu maddeler organik maddelerin yanması sırasında oluşurlar. Sigaranın
yanması sırasında,
özellikle yağ oranı fazla olan etlerin ateşte veya kömürde pişirilmesi
sırasında ve tütsülenmiş et ve balıkta bu tür kimyasal maddeler bol
miktarda oluşmaktadırlar), aromatik aminler, amidler ve azo boyaları (özellikle bazı gıdalara renklendirici amaçla katılan katkı maddeleri), doğal bitki ve mikrobiyal maddeler (özellikle uygun şekilde saklanmayan, nemli ortamlarda depolanan tahıl ürünleri ve kabuklu yemişlerde oluşan bir küf mantarı türünün oluşturduğu aflatoksin B1), nitrozamin ve amidler, vinil klorid, nikel, krom, insektisit ve fungusitler, arsenik ve daha da önemlisi ülkemizde halen daha çeşitli amaçlarla kullanılan asbest (amyant) maddesi yer almaktadır.
Hem direkt reaksiyona giren ve hem de dolaylı etki gösteren kanserojen
maddeler elektronları eksik atomlara sahiptirler. Bu nedenden dolayı
elektrondan zengin yapılar olan ve genetik yapımızı oluşturan özellikle
DNA yapımızla, RNA ve hücresel proteinlerle güçlü bir şekilde reaksiyona girerek etkilerini gösterirler.
Birçok kimyasal kanserojen madde hastalığı oluşturmak için diğer kanserojen etkenlerin (örn. radyasyon, virüsler vb.) etkilerine ihtiyaç duyarlar.
Uzm.Mine Çağlar