hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı 2duy3hj

Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı Empty
MesajKonu: Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı   Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı EmptyÇarş. Mayıs 12, 2010 10:12 am

Diyadin , Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı - sanatçı hayatı
Musa
EROĞLU Hayatı Yaşamı Biyografisi

1946 yılında içel'in Mut
Kazası'nda doğmuşum. Ortaöğrenimimi Mut'ta tamamladım. Mut'ta eğitmenler
çoktu, o zamanlar. 1953'lerde, 2500 nüfuslu bir ilçeydi, Mut. Bizim köy
Maçkuru Köyü. 1870'lerde Malatya'dan Adana'ya gelenlerin, Cumhuriyet
öncesi siyasal yapının verdiği bir görüntünün yansımaları olan
uçbeyliklerin teşekkülüyle oluşmuş bir yerleşim vardı. Hatta bizimkiler
sanki burada beylerin olması gibi bir durum varmışcasına, buralara
"üçbeylik, üçbeyler" derlerdi. Bu yerleşim alanından bizim köye sekiz
km. bir mesafe vardır. O zamanlar davar güderek aileme katkıda
bulunuyordum. O tarihlerde cumartesi öğlene kadar okullar açıktı. Bir
pazarımız vardı. Pazartesi günleri davar güdüyordum. iki gün
çalıştığımda, on kuruş para alıyordum. Ortaokullarda hocalarımız yöresel
unsurlara, folklora, oyunlara çok önem veriyorlardı. Ortaokuldayken bir
müsamerede bana "Karacaoğlan"ı oynatmışlardı. Saz çalıyordum. Saz çalma
babadan-dededen kalma gelenekti, aslında. Bunu öğrenmek adeta
zorunluluktu. Esasında bizim köyün dışında, Mut'tun diğer köylerinde saz
çalmak-türkü söylemek pek yoktu. Yörede "Karacaoğlan"la ilgili
geleneği, şenliği sürdüren bir köydü, bizimkisi. Çevrede davul-zurna
dışında müzikal pek bir renklilik yoktu. O yüzden bizim köy biraz da
dışlanmıştı, çevre köylerce. O Karacaoğlan şenliğindeki rolüm, beni çok
etkiledi ve böyle sürüp gitti. Sürekli çalışarak, kendimi geliştirerek
sanatımı bugünlere getirdim. Bu sanat ve her sanat için bir ömür yetmez
aslında. Bir altyapı zaruri, okul zaruri tabii eğitim temel zaruriyet.
Mut'ta bir folklor gurubu oluşturuldu. Ben orada görev aldım. O
Karacaoğlan oyununun, beni peşinden sürükleyen o oyunun peşinden gittim
hep. Gezebildiğim bölgelerde, Trakya hariç, Anadolu'nun birçok köyüne
ulaştım. Sadece Çorum'da 340 köy gezdim. Anadolu'da gördüğüm şu;
yaşamların inançların yüzde doksanı ortak. Gelenek ve görenekleri ortak.
Yani ortak bir kültürleri var. Anadolu'daki kültür zamanla bir mozaiğe
dönüşmüş. Biz kendi gelenek ve göreneklerimizi "şehirli kalıbı" içine
oturtmaya çalışmışız. şehirle özdeşleştirmeye çalışmışız. Halbuki, çok
uzunca bir evrim bu. Belki göçebe yaşamı şehirli için garip gelebilir;
ama şehirlinin büyük kısmı huzursuzdur, yaşamından. kırsal alandan şehre
göçte, yozlaşma yaşamış. Alt yapıya uyum yok. Sorunlar çok. Dil mesela,
hiçbir zaman köydeki, obadaki, yayladaki insan şehirdekiler gibi
konuşamaz. Konuşması da beklenemez. Benim için bile bu böyledir. şehir
bambaşka, şehircilik bambaşka bir şeydir. Bu taşınmayla gelen insanlar,
korunmuyor. Kurban Bayramı'nda apartmanda kurban kesen insanının
çaresizliğini düşünün. Halbuki o insan köydeyken, bunu çok doğal ve
rahat yapıyordu. O kültür şehre taşınmamış demek ki. kültürel öğeler
budanmaya başladığı zaman, o güzel türkülerle yoğrulan insanların
ileriye doğru bakışları da törpülenmiştir. Bu yüzden boşluktadır. Köyde
doğmuş, büyümüş, olan biri olarak, her sene köyümü ziyaret ederim. Bu
bir hasrettir. Bunu hiç ihmal etmedim. şimdi köyle şehir, şehirli ve köy
kökenliler arasında bir kopukluk var. Keşke bu kopukluk giderilebilse.
Böyle bir toplumda müzikle, gelenekle, türkü de törpülenir. Anadolu'daki
müzik formu incelenirse, Ege Bölgesi'nde geniş bir müzik formu olduğu
görürüz. Mesela o zeybeklerdeki incelikler, etimolojik yapıdaki
güzellik, estetik ne kadar hoş. Sözler çok az, müzik daha fazla. iç
Anadolu'da sözler daha fazla, müzik daha az. Ege ve Karadeniz: Ege'de,
ihtiyaçtan dolayı (sosyolojik nedenlerden taassuptan filan kaynaklanan)
müzikli renklilik çeşitlilik var. Bunu çalıyor. Daha evvel ne yapıyor?
Boğaz havası dediğimiz bir şey var. ilk önce havasıyla yüksek perdeden
ihtiyaçlarını seslendiriyor. Bu ihtiyaç, bir alt yapıdan doğuyor. 30-40
bin kişilik konserler yapılıyordu, Ege'de. Müziklerin bu kadar çeşitli
olmasının Grek kültürü'yle mutlaka bir ilgisi var. Rodos'tan, Girit'ten
derlenen türkülere baktığımız zaman, sadece sözleri farklı. Yunanca
söylüyor, biz burada onun türkçesi'ni söylüyoruz. Bu müzik, bu halkın
alt yapısının rafineliğinin yansımasıdır. Doğu Anadolu'da ise, iki veya
üç dört sesten oluşuyor melodiler. iç Anadolu'da da daha az.
Karadeniz'de geçmişteki Pontusların torunları vardır. Ama bir kemençenin
çalımı, hiç de küçümsenecek birşey değil. tüm Anadolu'nun incelenmesi
gerekiyor yani teker teker. 1965'teki iki tane 45'lik yaptım. Dinsel
motifli şeyler okumuştum. O günden bugüne 1979'de bir uzunçalar yaptım.
15 tane kaset yaptım. 45'likleri sayamıyorum. Daha fazla. Ayrıca sanatçı
kardeşlerimle yaptığım ortak çalışmalar da oldu. 8 kaset var.
"Muhabbet" adını vermiştik adına. En son Arif Sağ'la resital şeklinde
yapmıştık. Bir de en son UNESCO için bir çalışma yaptım. UNESCO'dan
Henri le'Comte isimli bir Asya müzikleri araştırmacısı, sürekli
gezilerle, incelemelerle müzik çalışmaları yapıyor. Bütün türki
Cumhuriyetler'inde çalınan müzik araçlarının çoğunun CD'lerini yapmış,
kayıtları kendisi yapıyor. Benimle de bağlantıya geçti ve benimle de CD
çalışması yaptı. 1980'li yıllardan itibaren müzik yönetmenliklerim var.
Birçok müzisyenin yetişmesinde katkılarım vardır. Belkıs Akkale, Bedia
Akartürk, Selda Bağcan, ümit Tokçan.... Anadolu'daki semahların
kaybolmaması için, "Bin yıllık Yürüyüş" isimli 90 dakikalık 2 CD
semahları yaptım. Ticari amaçlı değildir bu. ileriye kalabilmesi için
kaybolmasın diye. Bunu halk kültürüne bir katkı olarak görüyorum.
Bunları yaşama geçirmek için, 1980'den(1983) sonra insanlara bağlama
felsefesini öğretmek için de bir dershane açtım. Büyük usta Musa
Eroğlu'nun halk müziğinde kaynak kişi, derlemeci ve besteci olarak
eserleri mevcuttur bunlardan bazıları: Kaynaklık ettiği türküler Bir
kere uğradım hakkın cemine, Bulut bulut üstüne, Ceviz arasında vardır
evimiz, Geyinmiş kuşanmış yayladan gelir, Kullar olam seni doğuran
anaya, şu dağların yükseğine erseler, şu yüce dağların karı eridi,
Yatamadım gasavetten meraktan... Derlediği türküler Emirdağı Birbirine
Ulalı, Dost Bağının Meyvaları Erişti... Bestelediği türküler gönlümüze
Yar Düşünce, Hey Erenler Pazarım Var, Mihriban, Telli turnam, Yol ver
dağlar...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Musa EROĞLU Biyografisi - Hayatı - yaşamı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Biyografiler-
Buraya geçin: