hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Eski Güney Amerikan'nın Sırları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Eski Güney Amerikan'nın Sırları 2duy3hj

Eski Güney Amerikan'nın Sırları Empty
MesajKonu: Eski Güney Amerikan'nın Sırları   Eski Güney Amerikan'nın Sırları EmptyCuma Şub. 05, 2010 2:33 pm

Eski Güney Amerikan'nın Sırları

Tiahuanaco harabelerinde dünya-dışı varlıkların bıraktığı izler:

Tiahuanaco harabelerinin esrarı, tanınmış Alman arkeologu Schilemann
tarafından da incelenmiştir Bilindiği gibi Schliemann, Truva
harabelerinin yeryüzüne çıkarması ile ün yapmıştır



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Harabe olmuş Tiahuanaco kenti

Schliemann, Tiahuanaco’da bazı petroglifleri okumaya muvaffak olmuştur
Onun tarafından tercüme dilen bir dikilitaş yazıtında aynen şunlar
kazılıydı:

“Zira kudretli ide-BlaCuin Rgyal, Kral Dri-Cum’u tahtından alarak göğe, yanına çekti Onun yerine Ti-Şe geçti”

Tercümeden başka bir bölüm daha:

“Sene 6 Kaan-II Muluk günü, Zayk ayında indik 9 Şuene kadar kalacağız
Buraya ŞUKARA dendi (Şukara Tiahuanaco’nun eski adıdırŞimdiki yerliler
hâlâ bu eski ismi bilirler) Yerli halka bilim öğrettik, kültür yaydık
Yeraltında bir kent kurduk Buna ÜST KUEŞA kenti adını verdik 1 ŞUKARA
Kralı H-Yus’dur”

Burada sözü edilen yer altı kentinin giriş kapısını, tanınmış Fransız tabiatçısı Alcide d’Orvigny bulmuştu

Schliemann’ın Şukara olarak tercüme ettiği kadim Tiahuanaco’dan tarihçi
Gonzoles de la Rosa da bahseder Rosa uzun yıllar Peru’da araştırmalarda
bulunmuştur Dikilitaşladaki petroglifleri tercüme etmiş, fakat maalesef
anahtarı mezara götürmüştür 1625’de yazdığı eserini 1627’de Cizvit
papazı Oliva’ya vermişti

Rosa’nın eseri 1909 yılına kadar Vatikan’da saklı kalmıştı Buradan bazı bölümleri aktarıyorum:

“Eski kentte iki ırk vardı Hükmedenler ve yerliler (İşçiler) Şehir
tamamı ile yeraltında kurulmuştu Yeryüzünde yalnız işçilerin çalıştığı
atölyeler ve evler vardı İşçiler yer altı şehrinin havasına
alışamıyorlardı Çoğu bu yüzden ölmüşlerdi İşçiler ölülerini yatar
durumda gömerlerdi Hükmedenler ise yakarlardı Yakındaki adalarda
(Titicaca gölünde) beyaz tenli sakallı bir ırk yaşardı Göl kenarında
muhteşem bir saray vardı Tiahuanaco’da ilk medeniyeti Uros’lar
kurmuşlardı”

Şukara hakkında ilgi çeken bir diğer konu da, bu bölgede bulunan
piramitlerin yapı bakımından Mısır Piramitlerine benzemesidir!
Kahire’nin 30 km uzağındaki SAKKARAH piramidi, tıpkı Şukara piramidinin
eşidir (Sakkarah ve Şukara arasındaki isim benzerliğine dikkat!)

Harabelerde dağınık bir halde bulunan taş bloklardan biri üzerindeki
petroglifler “Orejona” efsanesini hikaye eder Bu taş bloka, stilize
edilmiş özel elbiseler taşıyan astronot resimleri, uzay gemisi
şekilleri işlenmiştir Blokun üzerindeki petrogliflerin tercümesini gene
Rosa’ya borçluyuz

“İnsanlığın ilkel çağlarında, Titicaca gölündeki Güneş adasına güneş
gibi parlayan altın bir kuş indi Bu kuşun karnından bir kadın çıktı Bu
kadın öbür kadınlara çok benziyordu Yalnız başı konik biçimde,
kulakları uzun (Buda heykelinde görüldüğü gibi), elleri dört parmaklı
ve parmakları ince bir zarla bağlıydı Adı OREJONA idi OİGH’den
geliyordu (Oigh bir planet mi?) Oigh’de yaşam şartları, hemen hemen
burayla aynı idi(1)

Orejona çok bilgiliydi Görevi, indiği yeni dünyada yeni bir ulus
yaratmaktı Yerli erkeklerden birçokları ile birleşti Doğurduğu çocuklar
analarına çektiler Çok akıllı bir ırk meydana geldi Bir zaman sonra
Orejona’nın görevi sona erdi Gene altın kuşuna bindi, göklere uçtu,
geldiği yere gitti”

Tanınmış Rus bilgini Alexander Kazantsev, bu bölgede yaptığı araştırmalarda şöyle diyordu:

“Orejona (Venüslü Havva) ve daha sonra Venüs gezegeninden gelenler,
yüksek And dağları platosunda ileri bir medeniyet kurmuşlardı
Prehistorik çağlarda çevrede geniş sömürge alanlarını kısa zamanda
uzaklara yaymışlardı. Büyük şehirler, atölyeler, fabrikalar kurdular
Gemileri ile yeryüzünde kıtalar arası ticari ilişkileri yürütüyor, uzay
taşıtları sayesinde gezegenlerarası gidiş gelişleri sağlıyorlardı



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



Popol-Vuh’un yazdıkları:

Popol-Vuh, Mayalar2ın İncil’i sayılır Latinceye tercümesi 1544’de Adiran Recinos ve Villacosta tarafından yapıldı

Kitap; Yaratılış, Tanrıların savaşı ve göçler-yerleşmeler bölümlerinden ibarettir Tekvin kısmı, İncil’deki Tekvin’e çok benzer

İşte Popol-Vuh’dan ilginç bir pasaj:

“Zaman çeşitli bölümlere ayrılmıştır Birinci zaman, Kaplan Güneşi
zamanıdır Bundan sonra büyük Rüzgarın Güneşi, daha sonra Ateşli Gök
Güneşi zamanları geçmiştir Bir de şimdiki zaman vardır Şimdiki zaman
dünyanın sonuna kadar devam edecektir Ve işte, üçüncü zaman insanları,
tanrılar tarafından ölüme mahkuma edildiler Ve büyük bir ateş, zehir,
taş yağmuru göklerden yağdı Ateşten daha sıcak rüzgarlar insanlığı
mahvetti(2) İnsanların önce tırnakları döküldü, derileri soyuldu,
gözleri kör oldu, etleri çürüyüp dağıldı Bu felaketten korunmak için
insanlar mısır yığınları gibi evlerde üst üste yığılıp saklandılar
Fakat öldüren rüzgar her yere erişti Hepsini eritti Mağaralara
saklanmak isteyenler, mağaraları erimiş buldular Ağaçlara bulunan
avcılardan bile pek çoğu zehirlendi, çoğunun vücutlarında büyük yaralar
açıldı”

Bilginler tarafından yapılan incelemeler, Maya-Quichi’lerinin kutsal
kitabı Popol-Vuh’un Tevrat’tan, Hintlilerin Vedda’larından ve
İranlıların Zend-Avesta’sından çok daha eski olduğunu ortaya
çıkarmıştır İşin asıl şaşırtıcı tarafı, Popol-Vuh’un yazdıklarının Hint
asıllı kutsal yazılarla (Ramayana ve Drona Parva) desteklenmesidir!

Bu Hint yazılarında şüpheye yer bırakmayacak şekilde bir nükleer
savaşın hikayesi anlatılmaktadır Onlardan alınmış şu pasajı
inceleyelim:

“Güneşten 10000 defa daha kuvvetli olan korkunç ateş, şehirleri
mahvetti Bu ateş insanların saçlarını ve tırnaklarını döktü Duvarlarda
yalnız gölgeleri kaldı(2) Kuşların tüyleri beyazlaştı Bu ateşten
kurtulmak için, askerler kendilerini nehirlere attılar Sağ kalanlar
yaşayabilmek için eşyalarını nehirde yıkadılar Bunlar birdenbire
değiştiler maymunlaşıp ormanlara çekildiler

Üçüncü zaman insanlarından, maymunlardan başka yaratık kalmadı Derler
ki, maymunlar insanlardan türediler, o yüzden insanlara çok benzerler”

Hint kutsal kitaplarından biri diğeri olan Mosola Purva’da da bu konu ile ilgili yazılar buluyoruz:

“Bu bilinmeyen bir silahtır; Demirden bir şimşek… Ölümün büyük
habercisi… VRİŞNİ ve ANDAKA ırklarını bir anda mahvetti Yanan cesetler
tanınmaz hale gelmişlerdi Birkaç saat içinde yiyecek maddeleri çürüdü,
zehirlendi Ve işte KUKRA, uçan bir VİMANA’dan üçlü şehir üzerine uzayın
kuvvetini içinde taşıyan ölüm taşını attı On bin güneşe bedel, dumanla
karışık bir ateş gök yüzüne yükseldi(3) Vimana gökteydi Fakat aşağıda,
üçlü şehirden iz kalmamıştı”

Bu çok eski yazıları inceledikten sonra oturup düşünelim Asya ve Amerika… Birbirinden 20000 km uzakta iki ayrı kıta…

İkisinin de kutsal yazılarında aynı şeyler yazılı! İster istemez, çok
eski çağlarda dünyanın iki ucunda patlak veren bir nükleer savaşı
düşünmeye zorlanıyoruz!

Bugün artık, çok eski devirlerde Asya ve Amerika kıtalarında nükleer
silahların kullanılmış olduğu birçok bilim adamı tarafından kabul
etmektedir(4)

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Teotihuakan Piramiti

Kuzeyden gelen Tanrılar:

Teotihuakan Güneş Piramidi’nde şöyle bir duvar yazısına rastlıyoruz

“Quetzalcoatl (Tolteklerin beyaz tanrısı) insanların en yakın dostuydu
Uygarlığı, ateşin sırrını, madenin işlenmesini hep ona borçluyuz .

Toltek ve Aztekler, Quetzaltcoatl adındaki tanrıyı parlak gezegenden (yani Venüs’ten) gelmiş olarak bilirlerdi

Başka bir yazıtta, aynı ilah için şunlar yazılıdır:

“Sonraları o, Tulla şehrinin boğucu zehrinden kaçarak eski şehir
Tlapallan’a yerleşti Arkadaşları ile birlikte, geldiği yere dönmek
üzere kuş kıllığında batı denizine doğru uzaklaştı Çok sevdiği
halkından ayrılıp, gitti”

Burada “Tulla şehrindeki boğucu zehir” deyimi dikkati çekmektedir Belki
de “tanrı” diye vasıflandırılan kimseler aslında birer uzay adamıdır ve
aralarında nükleer silahlarla savaşmış oldukları için şehirlerin havası
zehirlenmiş (tehlikeli derecede radyoaktivite ihtiva etmiş) olabilir
Eldeki diğer deliller, bu teoriyi destekler mahiyettedir

İnka’ların tanrısı Virakoşa da halkından ayrılıp gitmiştir Efsanelere
göre, Yukatan’ların tanrısı Kukulkan 19 arkadaşı ile birlikte gelmiş
tam 10 yıl Yukatan’da yaşamış, halkına uygarlık ve iyiliğe götüren
yasalar bıraktıktan sonra güneşe doğru uçup gitmişti

Genel bir kaide olarak bütün Güney Amerika’da eski medeniyetleri kuran
tanrılar göklerden geliyorlar, belirli bir süre kaldıktan sonra gene
uçarak geldiklere yerlere gidiyorlar Tanrıların ortak bir özelliği
“beyaz” olmaları ve çok şey bilmeleridir!


Atlantlı’ların izinde:

Tolteklerden kalma bir belge, doğuda “Aztlan” diyarından batı topraklarına göç eden 8 kabileden söz eder

Eski Meksika yazıtlarında Aztlan, dağlık, büyük bir ada olarak geçer
Ada yüksek bir duvarla çevrilidir Çevresinde geniş bir kanal vardır
Toltekler ve Olmekler, Aztlan adasını atalarının yurdu olarak kabul
ederler

Venezuela ve Dairen yardımadası yerlileri hemen hemen kesinlikle beyaz
ırka mensupturlar Saçları kumral, gözleri mavidir Bunlar, eski Atlantik
ırkının tipik temsilcileri olarak gösterilebilir

Beyaz ırka ait bir diğer kabile, Venezuela ormanlarında yaşamaktadır ve
günümüze kadar özelliklerini kaybetmemiştir Bunlar, oturdukları yere
“ATLAN” adı Verne, bakir ormanların halkı Praiya’lardır

Bu efsanenin ana teması gene, doğuda vaktiyle Pariya’ların atalarının
yaşamakta olduğu gök kadar büyük bir adadır Tabii bir felaket yüzünden
ada halkı şimdiki Venezuela kıyılarına yerleşmişlerdir

Toltek, Zapotek, Olmek, Maya ve Aztekler’den kalma taş anıtlarda,
Venezuela’da görülenlerle benzer hiyerogliflere rastlanmaktadır Bu
ideogramlardan bazıları Aztek ve Maya uygarlıklarından kalıntılarında
görülen hiyeroglifleri andırırlar!

Bilginler, Venezuela’da bulunanlarla Mısır hiyeroglifleri arasında belirli ortak yönler bulmuşlardır


Tarihöncesi devirlerdeki “Kara Elbiseli Misyonerler”:

Çin’den Kolombiya’ya ve eski Peru’ya, Orta Amerika cangıllarından
Burma’ya, doğudan batıya birçok gelenekte, çok uzak bir ülkeden gelen
kara elbiseli garip adamlardan söz edilir Bunlar aniden ortaya çıkarak
büyük bir felaketin geleceğini önceden haber vermeye çalışmışlardı

Bu insanlar hakkına söylenebilecek tek şey, “Kara Elbiseli Adamların”
MÖ 11000 yılından önce Amerika ve Güney Asya’da aniden ortaya
çıktıkları gibi, aniden kaybolmaları idi Yukarda belirtilen tarihte
Atlantis ve emperyal kolonisi Hy-Brasil’in bütün şehirleri ile birlikte
sulara gömüldüğü sanılıyor

Eski Brezilya’daki Atlantis İmparatorluğuna, eski İrlandalı göçmenler “Hy-Brasil” diyorlardı

Efsanevi öncü Quetzalcoatl, muhtemelen Atlantis-Brezilya’sından gelerek vahşi Orta Amerika’ya medeniyet getirmişti

Eski Mexico konusunda yerli geleneklerini toplayan Fransisken misyoneri
Juan Torquemada, “Ouetzalcoatl, beyaz tenli, sarışın ve sakallıydı”
demektedir Torquemada, “Monarquia Indiana” adlı kitabında;

Quetzalcoatl

“Quetzalcoatl, uzun boylu sarışın bir adamdı ve üzerinde küçük kırmızı
gamalı haçlar ihtiva eden siyah bir cüppe giyerdi” diye yazmaktaydı

Mexico’nun İspanyol tarihçisi Clavigero, Quetzalcoatl’ı Tolteklerin başkenti Tula’nın baş rahibi olarak nitelendirir

Torquemada kitabının, “De la Poblaçon de Tulla y su Senorio” başlıklı
bölümünde “Toltekler, Quetzalcoatl liderliğinde karaya ayak basarak, iç
taraflarına doğru ilerlediler ve Tullan şehrini kurdular” diye
yazmaktadır

Toltekler, ülkenin yerlileri ile evlenerek Quetzalcoatl komutanlığında
Orta Amerika’nın diğer bölgelerini de kolonize etmişlerdi

Quetzalcoatl ve diğer Atlantisliler ya Hy-Brasil’den ya da Atlantik
Okyanusun’daki Atlantis anavatanından gelmişlerdi “Kara Elbiseli
Adamlar”, Atlantis’li veya “Hy-Brasil”li idiler

Eski Meksika tradisyonunda, Mexico ve Orta Amerika’ya ilk yerleşenlerin beyaz tenli insanlar olduğu anlatılır

Guatemala yerlileri, İspanyol fatihleri zamanında onlara şu gelenekleri aktarmışlardı:

“Çok açık beyaz tenli Kral Quetzalcoatl, istilacı
esmer renkli bir ırka olmayı reddetmişti Esir olarak yaşayamayacağını
söyleyerek, beyaz halkı ile birlikte gemilere binerek, doğan güneşin
yönündeki uzak bir ülkeye doğru hareket etti Oraya vardıktan sonra o ve
halkı oraya yerleşerek büyük bir ırk haline geldiler"


Beyaz halkın bir kısmı, eski Orta Amerika’daki büyük savaş sırasında
ormanlara kaçtı ve bir daha kendilerinden hiçbir haber alınamadı Geri
kalanlar esmer tenli insanlara esir düşerek köleleştirildiler”

Aztek, “Codex Vaticanus”, Quetzalcoatl’ı Hzİsa gibi bir bakirenin oğlu olarak tanımlar

Orta Amerika Quiché yerlilerinin İncil’i syılan Popol-Vuh’da “Votan” ve
Votanlar’dan bahseder Eski Brezilya kabileleri İskandinav tanrısı
Odin’e(5) yaparlardı Bu kült uzay güneyden eski Panama’ya kadar bir
hayli yaygındı

Güney Amerika’daki, Kolomb öncesi mevcut beyaz ırkın yok edilmesi, ilk
“İnka Güneş İmparatorluğu” kurulmadan önce gerçekleşmişti Bu beyaz
imparatorluğun torunlarının bugün hâlâ yaşıyor olması mümkündür
Bunların Brezilya’nın keşfedilmemiş bölgelerinde, And dağları
bölgesinde Amazon nehri civarında yaşadıkları sanılmaktadır

Bugün Titikaka gölü civarında yaşayan modern yerli kabileleri olan
“Colloan” veya “Aymara” yerlilerinin ataları -Cieza de Leon’un 1535’de
tuttuğu kayıtlara baıkılırsa- göl üzerindeki adada yaşayan çok eski,
sakallı ve beyaz tenli bir ırkı, İspanyollar gelmeden çok önce yok
etmişti

1926 veya 1927 yıllarında Hamburg’dan yola çıkan bir Alman doktor,
Brezilya’nın bilinmeyen bir bölgesinde beyaz yerlilerle karşılaşmıştı
Alman doktorun anlattıklarına göre, yerliler eski Grek tipindeydiler
Bunlar kollarında ve boyunlarında altın takılar taşıyorlardı

Unutulmamalıdır ki, ünlü beyaz “Amazon” kadın savaşçılar da bu bölgeden çıkmıştı

Brezilya’nın vahşi ormanlarında ve Amazon nehri civarında, kuruluş
tarihleri MÖ50000-60000 yıl öncesine kadar uzanan pre-historik şehirler
bulunmaktadır Buralarda sakallı, beyaz tenli ve mavi gözlü yerlilere
rastlanmaktadır Bu yerliler Sanskritçe’ye benzer bir lisan kullanmakta
ve kuzeyli tanrı Odin’e tapmaktaydılar

Atlantis’in Güney Amerikan kolonilerden birisi muhtemelen bugünkü
Brezilya idi İlginçtir ki, “Brazil” adı eski İrlandalı Kelt’ler(6)
tarafından biliniyordu

Efsanelere bakılırsa, Quetzalcoatl’ın, Eski Mexico ve Orta Amerika’nın
Hz İsa’ya benzer bir şahsiyeti olduğu anlaşılmaktadır Aztekler,
İspanyol fatihlere Quetzalcoatl’ın Aziz Thomas olabileceğini
söylemişlerdi İlginçtir ki Aziz Thomas, Quetzalcoatl’dan tam 9000 yıl
sonra dünyaya gelmişti

Quetzalcoatl, Mexico körfezindeki Panuco’ya ayak bastığı sıralar, bir
diğer beyaz tenli, sakallı bilge adam, bugünkü Kolombiya’nın olduğu
yere gelmişti Yerliler ona “Bochicha” veya “Zuhe” diyorlardı O,
Chingasa’nın doğusundaki bir ülkeden gelerek aniden ortaya çıkmıştı

Efsanelere göre, Bochicha’nın ortaya çıktığı zamanlarda “Ay”(7) dünyamızın uydusu değildi!

İddialara göre, Bochicha tam 2000 yıl yaşamıştı Şurası da unutulmamalıdır ki, 2000 yıl hesaplanırken 1=365 gün değildi

Başka bir Peru geleneğinde, İnka’ların “Virakoşa” veya “Ayar Manko
Kapak” dedikleri beyaz tenli sakallı bir adamın Titikaka gölündeki
adanın üzerinde birdenbire ortaya çıktığı anlatılır

Hy-Brasil denilen Atlantis kolonisini, göklerden gelen ateş (Venüs
gezegenin yörüngesini değiştirmesi sonucunda) ve depremler yok etmişti

Matto Grosso çevresindeki keşfedilmemiş ölü şehirler, bu pre-historik medeniyetten arka kalan harabelerdir

Richard Oglesby Mars adlı bir Amerikan bilim adamına göre, eski
Atlantis kökenli Brezilya medeniyeti, Maya’ların ve İnka’ların
kültürlerinin temelini teşkil etmiştir

Güney Amerika devleri:

Dominiken misyoner Pedro de los Rios, “Nueva Espana” adlı kitabında
(1566) belirttiği bir Aztek geleneğinde, büyük felaketten ve tufandan
önce, Anahuac ülkesinde –Eski Mexico- devlerin yaşadığından bahseder

Bu devler, kara elbiseli misyonerlerin doğudaki vatanlarına, yani
Atlantis’e veya Hy-Brasil’e dönmelerinden sonra ortaya çıkmışlardı

Eski Meksikalı’lar doğudaki göklerde görünen parlak ışıklı gezegenin Ay
değil, Venüs olduğunu söylerler Acaba bugün dünyanın uydusu olan Ay,
12000 yıl önce mi dünyanın çekim alanına girmişti? Hiç şüphesiz Ay’ın
dünyanın uydusu olma aşamasında, dünya üzerinde bir felaket yaşanmıştı

Eski Peru geleneğinde devlerin denizden gelerek Inca Ayatarco Cuso bölgesine girdikleri anlatılır

Quicha-Peru’lu yerlilerin İspanyol askeri rahibi Don Cieza de Leon’a
1545 yılında anlattıklarına göre, denizden gelen devler o kadar uzun
boylu idiler ki, diz çöktükleri zaman bile en uzun boylu insandan daha
uzundular

Ülkenin içlerine doğru ilerleyen devlerin bazıları çırılçıplak,
bazılarının ise üzerinde ilkel hayvan postundan giysiler vardı Ülkeyi
yağmalayan devler su bulamayınca, dev kayaları kullanarak derin kuyular
inşa etmişlerdi

Bugün (1545’de) devlerin yaptıkları kuyular hâlâ kullanılır durumdadır

Devlet zayıf yerli direnişini ezerek bütün Peru’yu ellerine geçirmişler
ve yerli kadınları da kendilerine eş olarak almışlardı Fakat bu
kadınların birçoğu devlere dayanamayıp ölmüşlerdi

Cieaza de Leon, 1560 yılında Cuzco2da çok büyük insan kemikleri ihtiva
eden bir mezar bulunduğundan söz eder Buna benzer kemikler Mexico
City’de de bulunmuştur

İspanyol misyoneri ve tarihçi Padre Acosta, 160 yılında Manta, Peru’da
dev iskeletler bulunduğundan bahseder 1928 yılında Ekvator’da bir
mağarada dev insan kemikleri bulunmuştu Mağarada bulunan eski
insanların uzunluğu 2,44 m’yi aşıyordu

Buna benzer dev insan iskeletleri modern Mexico’nun Pasifik kıyılarında da bulunmuştur

Peru’nun efsanevi devleri ülkedeki megalitik yapıların ustalarıydı
Tiahuanaco’nun esrarengiz insanlarının bu devler olduğu sanılmaktadır

Eski Avrupa’nın da devleri vardı Homer’in Lestrygon’ları devlerdi Bu
devlerin eski Norveç’te yerleştikleri sanılmaktadır Norveç’teki bazı
mağaralarda devasa boyutlarda kol ve bacak kemikleri bulunmuştur

Eupolemus’un da doğruladığı gibi, eski Babilli rahipler, eski Babili büyük tufandan kaçan devlerin kurduğunu söylüyorlardı

“Tanrının çocukları” denilen bu devler, ünlü Babil kulesini inşa eden
büyük astrologlardı ve Babilli rahipler bütün gizli bilgileri onlardan
almışlardı

Bazı iddialara göre, tufandan önce ve sonra ortaya çıkan bu devler,
Atlantis’teki aşağı bir kastın liderleri idiler Bunlar, Titanlar’ın
tanrılara, İblis’in Tanrı’ya isyan etmesi gibi, Atlantis’teki egemen
kasta karşı isyan etmişlerdi

Eski İrlanda’nın Fomorian’larına, eski Britanya’nın dev tanrılarına ait efsaneler, bu halkın hatıralarını taşırlar

(1) Orejona efsanesinin kazılı bulunduğu monolit blok üzerinde bir uzay
gemisi resmi ve bir de planet şekli belirtilmiştir Uzay gemisi ile
gezegen paralel çizgilerle birbirine bağlanmış haldedir

Halen Peru’da yaşayan kabilelerden biri “OREJONA” adını taşır Bu kbilenin insanları, tarif edilen Orejona gibi uzun kulaklıdır!

(2) Burada nükleer bir savaş mı anlatılıyor?

(3) Hiroşima ve Nagazakiye atılan atom bombalarından sonra çekilen
fotoğraflarda, yüksek ısı dolayısıyla buharlaşan insanlardan geriye,
duvarlarda insan gölgeleri kaldığı görülüyordu!

(4) Atom bombası parçalanması aynen tarif ediliyor

(5) Odin (ya da, “vahşi” veya “öfkeyle kabaran” anlamında Woden): Kuzey
mitolojisinde Bor ve Bestla’nın oğlu Tanrıların en yaşlısı, en büyüğü
ve yöneticisi Ölümlülerin babası, savaş tanrısı

(6) Kuzey batı Arjantin’de bir yerli kabilesi tamamen Gal’ce veya
İrlanda lisanına benzer bir lisan konuşmaktaydı Bu kabilenin modern
İrlanda veya İskoçya ile hiçbir ilgileri yoktu, çünkü ataları İspanyol
fatihlerden yüzlerce yıl önce oralara yerleşmişlerdi 1910 yılında
İrlandalı bir gezgin Arjantin Pampa’da bu yerlilerle karşılamış ve
“Indios Patanios” denilen bu yerlilerle İrlanda lisanı ile konuşmuştu!
Daha da ilginci, bu kabile üyelerinden bazıları İrlandalı Kelt’ler gibi
mavi gözlü ve kızıl saçlıdır

(7) Bu bize Hörbiger’in teorisini hatırlatıyor
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Eski Güney Amerikan'nın Sırları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Maradona Güney Afrika'da
» Rakamların Sırları !
» Rakamların Sırları !
» Amerika'nın Uzay Sırları
» Titanik faciasının sırları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Enteresan Olaylar-
Buraya geçin: