hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Titanik faciasının sırları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Titanik faciasının sırları 2duy3hj

Titanik faciasının sırları Empty
MesajKonu: Titanik faciasının sırları   Titanik faciasının sırları EmptyPaz Mayıs 09, 2010 10:29 am

Titanik faciasının
sırları



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


TİTANİK’İN SIRRI NEYDİ?


Tüm zamanların en ünlü
gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası nedeniyle tanınır
oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem saklı.



Titanik’in akıl almaz
öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik’i batıran gerçekten
bir buz dağı mıydı?

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


Hiç kimse onun dünyanın
en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını bilmiyordu. Hatta
kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson´du, Amerikalıydı,
1861´de doğdu, gençken denizcilik yaptı, sonra ise bir elmas eksperi
oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü
okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha
sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve
kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki
dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü
olacaktı.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Hayali “Titan Kazası”
Hayalinde dev bir yolcu
gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu
olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den ABD´ye
gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama
öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar
ve bir deniz kazası batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollanacaktı.
Robertson´un teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim
verdi; "Futility"yani "Nafile" ve "Titan Kazası"... Evet, yanlış
okumadınız; Titan... Şimdi beraberce Robertson´un romanından bİr
bölümü; "Titan"ın batış sahnesini okuyalım.

"Gözcü haykırdı;
´buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine
tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi durmuyordu,
hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buzdağı
yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri
duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan
pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla
yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak
tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda
ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan
yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara
öldürücüydü çünkü uğursuz buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek,
parçalamıştı."

Daha sonra Robertson
öyküye; gemi hızla su aldığını. Alarm verildiğini, filikaların
indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları
yapılırken, Avrupa´nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensuplarnın
birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan’ın buzlu
kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.



İnanılmaz kehanet
gerçekleşiyor...

Ve Robertson 1898 yılında
öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra
ölümsüz yapacaktı, dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini
yazmıştı ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın adı gibiydi
yani "Boşyere" Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir
gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi
Titanik, İngiltere’nin Southampton limanından yeni dünyaya doğru denize
açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede
sisler arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen
Titanik’in katili olacaktı. Yukarda okuduğunuz Robertson´un romanındaki
batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan
Robertson Titanik´den 14 yıl önce yazdığı romanında daha neleri
bilmişti;

Robertson´un romanındaki
Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra
Titanik de aynı limandan yola çıktı.

Romandaki gemi ile,
Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik
252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları
da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında
yazmıştı; Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.

Her iki geminin de üç
pervanesi vardı ve her ikisi de 3000’er yolcu taşıyorlardı. Gerek
romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´ nın sayılı
zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.





Daha da ötesi var;


Robertson´un romanındaki
dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´ de bir buzdağına
çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Talihsiz Titanik de 14 yıl
sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına
çarparak okyanusa gömüldü.

Ve her iki gemide de;
yeterince cankurtan filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24
filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu
yüzden can kaybı büyük oldu.

Sonra...Gerçek kazanın
sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu. Aynen 14 yıl önceki
romanda yazıldığı gibi... Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500
kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi
binmişti.

Aynı asla batmaz denen
gemi,

Aynı yerden aynı yere
yolculuk,

Aynı tarihte, aynı yerde
kaza,

Aynı buzdağı ve aynı tür
batış,

Aynı yolcu ve ölü sayısı,


Hatta iki gemi de
batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar...

Bir kez daha okuyun ve
düşünün...




Büyük kehanet farkedilmiyor...
Morgan Robertson başarılı
olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi.
Bunalıma girerek, bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni
biröykü yazdı, bir Fransız dergisinde yayınlanan bu öyküde de,
denizaltılardan söz ediyor ve periskopu tarif ediyordu. Ama yine ilgi
görmedi. Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915´de bir otel odasında
ayakta geçirdiği bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Asıl inanılmaz
olay burada çünkü Robertson mart 1915´de öldü. Yani gerçek Titanik´ in
batışından üç yıl sonra...Ve hiç kimse Robertson´la ilgilenmedi, yine
kimse farketmedi ve hiç kimse onun 14 yıl önce Titanik´i aynen nasıl
anlatabildiğini merak etmedi.

Kimse onu anımsamadı, ta
ki 1980´lerde inanılmaz olaylarla ilgili araştırmalar yapılıncaya
kadar... Morgan Robertson;Titanik batmadan 14 yıl önce, gemiyle ve
kazayla ilgili herşeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı ? Raslantımıydı? O,
başarısız bir yazar olarak tarihin karanlıkları arasında kayboldu,
şimdi ise ruhu hatırlanmanın sevinci içinde olmalı... Kehanet sıradan
bir iş değil, ve asıl gizem kendi yapısında, ne zaman ve nerede ortaya
çıkacağı hiç belli olmuyor; oysa gelecekte nelerin olacağı konusunda
çevremiz sayısız ipucu dolu; yeter ki görmek için çaba gösterelim.
Titanik´ in gizemi burada da bitmiyor. Biri daha var;


"Denizde tehlikede
olanlar için dua ediyoruz..."

Kanada, Winnipeg´de
Rosedale Metodist Kilisesi´ndeyiz, Rahip Charles Morgan bir pazar
sabahı erkenden kalkmış, o günkü ayin için hazırlık yapıyordu. Okunacak
ilahinin numarasını karatahtaya yazdı. Tüm hazırlıklarını bitirdikten
sonra, ayine kadar biraz uyumak amacıyla odasına çekildi ve derin bir
uykuya daldı. Birden kendini çok canlı ve etkin bir rüyanın içinde
buldu. Karanlıkların içinde, dev bir kütle vardı, dalgaların sesleri
duyuluyordu, çanlar çalıyor ve Rahip Morgan´ın çok uzun yıllardır
işitmediği bir ilahi duyuluyordu. Rüya o kadar etkili ve rahatsız
ediciydi ki, Morgan uyandı, ilahi ve çan sesleri kulağından gitmiyordu.
Saatine baktığında, fazla zaman geçmemiş olduğunu gördü, rüyanın kötü
etkisinden kurtulmaya çalışarak yeniden uyumaya çalıştı ve yeniden
uykuya daldı. Rüya tekrar başladı, ilahi, çan sesleri, karanlık, dalga
sesleri ve devrilen dev kara kütle. Morgan bu kez, panikle uyandı ve
kendini boş kiliseye attı, karatahtaya giderek o bir türlü
kulaklarından gitmeyen ilahinin numarasını yazdı. Ayin saati gelmişti,
cemaat toplanıyordu, Rahip Morgan ilahiyi başlattı, notalar kilisede
çınlarken, aynı anda binlerce mil ötede okyanusun ortasında aynı ilahi
buzlu denizi çınlatmaktaydı; "Duy, Kutsal Baba, Sana denizde tehlikede
olanlar için dua ediyoruz." İlahi biterken, Rahip Morgan´ın gözlerinden
yaşlar akıyordu. Aynı günün sonraki saatlerinde, Rahip ilahiyi
okudukları sırada Atlas Okyanusu´nun derinliklerinde büyük dramın
yaşandığını öğrendi. O gün, 14 Nisan 1912´idi ve Atlantik´in
kuzeyindeki buzlu sularda Titanik suların içinde yokolmuştu.





Titanik’de bir gariplik
var...

Titanik battığında, ünlü
İngiliz gazeteci William T. Stead gemide bulunuyordu.1892 yılında Stead
hikayeler yazarak yaşamını kazanıyordu. Gazeteciliğinin yanısıra
Stead, ölüm ötesi ve Spiritüaliizm ile yani Ruhçuluk’la da ilgileniyor,
araştırmalar da bulunuyordu. O yıl yazdığı kısa hikayelerden birinin
adı neydi biliyormusunuz? "Titanik" ve yine Titanik´den 20 yıl
önce...YineTitanik´de olduğu gibi, Stead´ın hikayesindeki Titanik´de
bir buzdağına çarparak batıyordu. Ve Stead´ın yazdığı hikayede, Stead
kendisini kazadan kurtulan biri olarak anlatıyordu. Ve; 20 yıl sonra
gerçek Titanik batarken, o buzlu ve soğuk denize gömülenlerden birisi
Stead´ ın gerçekten kendisiydi. Ama; sonu romandaki gibi olmadı çünkü
kurtulamayacaktı. Zira bu roman gerçekti ve başka bir romancı
tarafından yazılmıştı. O anda Stead ne düşünmüştü? 20 yıl önce yazdığı
hikayeyi düşünüp, kurtulacağına inanıyormuydu? Bunu asla
bilemiyeceğiz...

Biri daha var. Ama çok
daha sonra; 1935´ de... William Reeves adlı bir denizci bu;
İngiltere´den Kanada´ya giden "Titanian" adlı kömür yüklü buharlı gemi;
soğuk bir Nisan gecesinde Kuzey Atlantik´de seyrediyordu. Bütün
denizcilerin ezbere bildikleri o uğursuz yere; Titanik´in battığı
noktaya varmışlardı. Reeves, güverteden denize bakarak yıllar
öncesindeki olayları düşlüyordu. Ve o gün Reeves ´in doğum günüydü,
olabilir ama Reeves´ in doğduğu tarih çok önemliydi, çünkü Reeves 14
Nisan 1912´ de doğmuştu. Yani Titanik´in battığı günde. İşte tam o
günde; Titanik´in battığı günde Reeves doğum gününü; Titanik´ in
battığı yerde kutluyordu. Ve birşey oldu... Reeves birden, suların
kaynaştığını ve dev bir buzdağının geminin yolu üzerinde belirdiğini
gördü. Tam o anda da, köprüden alarm verildi. Uzaklık yeterliydi.
Mürettebat gemiyi zamanında durdurdu, buzdağının yanından geçeceklerdi
ama olmadı... Çünkü bir saat içinde çevreleri; yüzlerce buz kütlesi
tarafından sarıldı. Artık hareket etmelerine imkan yoktu. Reeves ve
arkadaşlarının içinde bulundukları Titania adlı gemiyi, ancak 9 gün
sonra yetişen buz kırma gemileri kurtardılar. Neden? Buzdağları o
korkunç gecenin yıldönümünde, bir grup denizcinin orada bulunmasını mı
istemişlerdi ?

Evet... İnanılmaz ama
gerçek zira Titanik´ in gizemi şaşırtıcı. Titanik şimdi okyanusun
derinliklerinde uyuyor sadece bir kez ziyaret edildi. 1 Eylül 1985´de
Amerikalı ve Fransız uzmanlardan kurulu bir sualtı ekibi onu buldu ve
görüntüledi. Morgan Robertson; Titanik batmadan 14 yıl önce, gemiyle ve
kazayla ilgili herşeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı, raslantımıydı?
William T. Stead 20 yıl sonra içinde öleceği geminin adını ve
kendisinin de içinde bulunduğu öyküsünü, hangi raslantı sonucunda
yazmıştı? Titania adlı gemiyle, Titanik´in battığı günde doğan ve doğum
gününde Titanik´in battığı yerde bulunan Reeves´ in buzdağları
tarafından 9 gün hapsedilmesi de raslantımıydı? Düşünür Voltaİre diyor
ki; "Belki de raslantı dediğimiz şey; belirli bir şeyin bilinmeyen
nedenidir..." Robertson, Stead ve Reeves bizim gibi birer insandılar.
Bizler gibi normal ama bilinmeyen yönleri olan insanlar. Her insan
gibi... Ve siz de; bilinmeyen raslantılarla her an
karşılaşabilirsiniz...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Titanik´den sesler;
Kazadan kurtulanların
anıları;

"Kazadan bir gece
önceydi, karım başıma Titanik´in sahibi olan White Star Şirketi´nin
ambleminin bulunduğu kepi giydirdi, güvertedeydik ve tam o anda gökde
bir yıldız parçalara ayrılarak dağıldı. Karım bundan hiç hoşlanmadığını
söyledi. "

Kamarot Arthur Lewis


"Babam heyecanlı, annem
moralsizdi ve hayatımda ilk kez onun ağladığını gördüm. Umutsuzdu ve
birşeylerin yolunda gitmediğini söylüyordu. Yedi yaşındaydım ve daha
önce hiç hiç gemi görmemiştim. Çok büyüktü, herkes çok heyevanlıydı,
kamaraya indik, babam anneme yatmasını ve sakinleşmesini söyledi ama
annem bütün gece oturdu, ta ki kazaya kadar ve sadece ben kurtuldum. "


Eva Hart


"Woolston´da yaşıyorduk,
okul öğleyin tatil edildi ve Titanik´in limandan ayrılışını görmeye
götürüldük. Öğretmenimiz başımızdaydı, sonra Titanik yavaş yavaş
iskeleden ayrılmaya başladı; bu onu son görüşümüzdü, Southampton
sularında gittikçe uzaklaşıyordu. Yanımda yaşlı bir adam vardı, eliyle
iyi şans işaretleri yaptıktan sonra başını salladı, sonra yüksek sesle
hiç umut olmadığını söyledi."

Lois Brown Jacobs


Nasıl battı?


Titanik nasıl battı? O
kadar çok kuram var ki; bunların en yenilerinden bir tanesi kasıtlı
batırıldığı yolunda; tabii ki sigorta parası için. Ama buzdağının nasıl
gemiye çarptırıldığının cevabı yok, yanlız ilginç iddialar ortaya
atılıyor. Titanik´in Kuzey Atlantik´in derinliklerinde yattığını
hepimiz biliyoruz. Buzdağı, gemiye sancak tarafından çarpmış ve çelik
levhaları yarmıştı. Ünlü tiyatrocu Thomas Andrews gemi batarken ön
tarafta bulunan beş su geçirmez kamaranın birisindeydi. Çarpmanın hemen
ardından kamaralara buzlu deniz suyu dolmaya başladı. Aslında
kamaraların sadece birisi delinmişti ama su kolayca diğerlerine de
geçti, Andrews olayın tanığıydı yani su geçirmez denilen kamaralar su
geçiriyordu. Aynı şey su geçirmez denilen alt bölümlerde de oldu ve
Titanik bu yüzden kolayca battı. Jack Thayer, Titanik´in batmadan evvel
su yüzeyindeyken iki bölündüğüne inanıyor ve anlatıyondu ama çok
kişiye göre kaza böyle olmamıştı fakat 1985´de

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


Dr. Robert D. Ballard,
Titanik´i okyanusun dibinde iki parça olarak buldu. Ballard ve ekibi
Titanik´in pruvasından kırıldığını belirledi çünkü yara alınca gerilime
dayanamamış ve denizden evvel içeri dolan sert havanın basıncıyla
ikiye bölünmüştü. Bugün iki parça birbirlerinden yarım kilometre
uzaklıkta ayrı yönlerde duruyor.




Titanik´in
batış nedeni söylenceleri az değildir;


* Titanik, kardeşi
Olympic´le beraber sigortalanıp, ikisi de kasıtlı mı batırıldı?


* Mürettebat ve Kaptan
Smith sarhoş muydular?

* Gemi subayı Murdoch,
neden kendini öldürdü?

* Kaptan Smith´in de
intihar ettiği, telsizle gerçekten bildirilmiş miydi?


* Niçin görevliler
dürbünle çevreyi gözlemediler? Oysa bu yapılsaydı, buzdağı çok önceden
görülebilirdi.

* Titanik buzdağını son
anda görüp dönmeye çalışırken, önce kıçından sonra da önünden iki defa
mı yara aldı.

* Su geçirmez bölmeler
neden açıktı?

* Söylendiği gibi
Californian adlı gemi veya bilinmeyen bir diğer gemi, Titanik´i
batarken görmesine rağmen yardıma gelmedi mi? Kurtulanlardan birçok
kişi, bir geminin ışıklarını gördüklerine dair yeminler ediyorlardı.





Bunları biliyor musunuz?


* Biliyor muydunuz...
Bazı yolcuların köpekleri güvertede bulunan köpek kulübelerindeydi.
Bunlardan birisinin değeri 750 £´du ve 1912 yılında bu miktar çok büyük
bir paraydı. Bugünkü değeri 300.000 £ olarak hesaplanıyor.


* Biliyor muydunuz...
İkinci Dünya Savaşı sırasında, adı "Titanic" olan bir propaganda filmi
yapıldı. Gemide gizli olarak bulunan bir Alman subayının hikayesiydi.


* Biliyor muydunuz...
Yolcuların bazıları, gemi batmadan biraz evvel, jimnastikhanede
bisiklete biniyorlardı.

* Biliyor muydunuz...
Titanik´in birinci sınıf kamaralarının ve dinlenme salonunun bazı
pencereleri ve kepenkleri, İngiltere Alnwick´de bulunan White Swan
Oteli´nden alınmıştı.

* Biliyor muydunuz...
Titanik´den kurtulan gemi subaylarının ve mürettebatın hiçbirisi
yaşamlarının kalanında mesleklerini sürdürmelerine rağmen asla kaptan
olamadılar.

* Biliyor muydunuz...
Titanik, Southampton´dan ayrıldıktan hemen sonra kömür depolarında
yangın çıkmış ve söndürülmüştü.

* Biliyor muydunuz...
Kurtulanlardan birisi olan gemi subayı Murdoch, gemi batmadan evvel
intihar etti, aslında elindeki tabancayla kalabalığın filikalara hücüm
etmelerini engellemekle görevliydi.

* Biliyor muydunuz...
Gemi batmaya başladıktan sonra uzaklaşan ilk cankurtaran filikasında
sadece 28 kişi vardı, oysa filika 64 kişilikti.

* Biliyor muydunuz...
Titanik limandan ayrılmadan evvel demirlerini alırken, çıpaların birisi
yakınındaki bir geminin iplerine takıldı ve neredeyse onu batırıyordu
ve geminin adı Titanik´in asla göremeyeceği limanın adıydı; "New York"

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

* Biliyor muydunuz...
Faciadan hemen sonra, New York´da bir söylenti yayıldı; Titanik´in
batış nedeni bulunmuştu çünkü kargonun konulduğu yerin gizli bir
bölmesinde demir kafesli bir sandığın içinde bir lahit vardı. Lahit ve
içindeki Mısır kralının mumyası, ABD´de gizlice satılmak üzere eski
eser kaçakçıları tarafından gemiye yüklenmişti. Mısır inançlarına göre
bu hırsızlık, tanrılara karşı bir hakaretti ve Anubis´in kudreti buna
izin vermezdi. Tanrılar Titanik´i batırdı ve mumya denizin dibini
boyladı. Belki... İki yıl sonra, söylenti yine başladı ama bu kez
farklıydı; mumya batmadan evvel kaçırılmıştı yani gemide bulunan
kaçakçılar veya kaçakçı gemicilere rüşvet vererek, mumyayı ambardan
çıkarttırmış ve bir filikaya yükletmişti. Ve şirketin subaylarından
birisi bu öyküyü onaylıyordu. Sonra kaçakçı rüşvet vermeye devam
ederek, mumyayı Carpathia gemisine yüklemeyi de başararak, New York´a
getirdi. Ama şansı orada sona erdi, satış yapılamadı, kimse mumyayı
almıyordu. Kaçakçılar mumyayı geri götürmeye karar vererek, bu kez
Empress Of Ireland adlı gemiye yüklediler ve Empress Of Ireland´da
battı ama mumya yine kurtarıldı ve Ameriya´ya geri döndü. Sonuncu kez
yine bir gemiye yüklenerek, yola çıkarıldı ama kader kararından
dönmüyordu. Üçüncü gemi de torpillenerek batırıldı. Geminin adı
Lusitania´idi. Kimliği bilinmeyen gizemli firavun sonunda huzura
kavuşmuştu.

* Biliyor muydunuz...
Titanik mitleri neredeyse sonsuzdur. Örneğin Kaptan Smith´in bir bebeği
kurtararak, bir filikaya kadar yüzerek götürdüğü ve sonra yine yüzerek
geriye döndüğü ve gemiyle beraber battığı anlatılır. Weekly World News
gazetesine göre olay gerçektir. Titanik´de bulunan altınların ve
mücevherlerin miktarı bilinmiyor zaten kargo kesin olarak
belgelenmemişti; ama gemide kesin olarak bulunan Ömer Hayyam´ın el
yazması mücevher işli "Rubaiyat"ı büyük kayıptı. Kargo listesinde, bir
de yeni Renault otomobil vardı,





Kim uğursuzdu?


İki gazeteci olan John
Eaton ve Charles Haas´a göre, mumyanın kaderini paylaşan gerçek
birisinden söz ediyorlar; adı Frank "Lucky-şanslı" Tower. Tower, belki
de gezegenin en uğursuz denizcisiydi. İlk önce Titanik´de ateşçiydi,
kazadan yüzerek kurtulmuş ve ölümü atlatmıştı sonra o da Empress of
Ireland´ın mürettebatına katıldı ve o da battı, Tower bu kez çok zor
kurtulmuştu. En son işini bulduğunda mutluydu ama bu uzun sürmedi,
Lusitania´da iş bulmuştu, gemi ayaklarının altında sulara gömülürken
Tower haykırıyordu; "Şimdi zamanı geldi mi?" Bu öykü iki gazeteci
tarafından anlatılmasına ve Ripley´in ünlü "İster inan, ister inanma"
külliyatında yer almasına rağmen, tarihçiler tarafından onaylanmadı;
tarihçiler üç geminin mürettebat listesinde bu isimde birisinin
bulunmadığını söylüyorlardı. Ripley ise, gemicinin adının farklı
olduğunu söylerek, işin içinden sıyrıldı; peki üç gemide de aynı isimli
biri var mıydı? Evet, bir değil, birkaç kişi vardı ama bunların aynı
kişiler olup olmadığı asla anlaşılamadı. Fakat bunlardan birisinin
öyküsü kesin gerçekti; Aslında Titanik´in kamarotlardan Violet Jessup,
White Star Gemi Şirketi´nin gerçekten de lanetli kişisidir. Genç kadın,
önce şirketin Olympic gemisindeydi, geminin Hawke şilebiyle çarpışıp
batmasından kurtuldu, sonra Titanik´de de hemşire asistanı olarak
görevlendirildi ve yine kurtuldu. Violet, Şirketin üçüncü gemisi olan
Britannic´de görevini yaparken son yolculuğuna çıkmıştı. Violet´in
kaderi White Star Şirketi´nin gemileriyle aynıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Titanik faciasının sırları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Enteresan Olaylar-
Buraya geçin: