hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Tevazu Sahibi Bir Deha

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Tevazu Sahibi Bir Deha 2duy3hj

Tevazu Sahibi Bir Deha Empty
MesajKonu: Tevazu Sahibi Bir Deha   Tevazu Sahibi Bir Deha EmptyÇarş. Mayıs 05, 2010 5:36 pm

Tevazu Sahibi Bir Deha

Atatürk’ün alçakgönüllüğü,
hitabetteki
ustalığı ve bu ustalığı en etkili şekilde kullanması, dünya
tarihinde,
çok az sayıda liderde görülebilecek gerçek bir beyefendilik
özelliğidir.

Birinci İnönü Zaferi’nden sonra, silah arkadaşı İsmet
Paşa’ya
yazdığı teşekkür mektubu bu özelliğini açık bir şekilde ortaya
koymuştur;
“İnönü
Muharebe Meydanı’nda, Metris Tepe’de Batı Cephesi
Komutanı ve
Genelkurmay Başkanı General İsmet’e: Dünya tarihinde sizin
İnönü
Meydan Muharebeleri’nde üzerine aldığınız görev kadar ağır bir
görev
kabul etmiş komutanlar azdır.
Düşmanın çılgın istilası, azim
ve
hamiyetinizin kayalarına başını çarparak paramparça oldu. Namınızı,
tarihin
şeref sahifelerine kaydeden ve bütün milleti hakkınızda sonsuz
minnet
ve şükrana sevk eden büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken
üstünde
durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir
şeref
meydanını seyrettirdiği kadar, Milletimiz ve kendiniz için parlak
yükselme
ile dolu bir gelecek ufkuna da baktığını ve egemen olduğunu
söylemek
isterim.”
Atatürk’ün vurgulamakta ve yüceltmekte en hassas
olduğu
konu, Yüce Türk Milletinin fedakarlığı, cesareti ve özverisi
olmuştur.
Nitekim kazanılan eşsiz zaferin mimarı Mustafa Kemal, bu
zaferin
Anadolu halkının eseri olduğunu her fırsatta dile getirmiştir:
“Düşünmediler
ki
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri kendilerinin mel’un
ihtiraslarına
karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.
Nitekim
milletimiz düşmanın hazırlıklarına karşılık için, hiçbir
fedakarlıktan
çekinmedi. Ordumuzu takviye para, insan, silah, hayvan,
araba
velhasıl her ne lazımsa seve seve verdi. Avrupa’nın en mükemmel
araçlarıyla
donatılan Konstantin ordusundan, Ordumuzun donatım
itibariyle de
geri kalmaması ve hatta ona üstün gelmesi gibi inanılmaz
mucizeyi
Anadolu halkının fedakarlığına borçluyuz.” 6
Atatürk aynı
alçakgönüllüğü,
30 Ağustos Zaferi’nden sonra da göstermiş; kazanılan bu
büyük
zaferin arkasında Türk Ordusunun komuta heyetinin ve Türk
subaylarının
bulunduğunu belirtmiş; bu büyük zaferi Türk Milletinin bir
anıtı
olarak gördüğünü ifade etmiştir. Türk Miletinin bir evladı olmak
ve
bu milletin ordusunda Başkumandan olarak hizmet etmek; eşsiz deha
sahibi
bu Büyük Kumandan için övünülecek tek özellikti:
“Her
safhasıyla
düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle
sonuçlandırılmış
olan bu muharebe; Türk Ordusunun, Türk subaylarının ve
komuta
heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha
tesbit
eden çok büyük bir eserdir. Bu eser, Türk Milletinin ölmez bir
anıtıdır.
Bu eseri meydana getiren bir milletin evladı, bir ordunun
başkomutanı
olduğum için, sonsuza dek mesut ve bahtiyarım.”
Burada
dikkat
edilmesi gereken önemli nokta, Atatürk’ün Türk Milletinin ve
Türk
Ordusunun bir bütün olarak işlenmesinden, millet ve ordusu
arasındaki
bağ ve yardımlaşmadan bahsetmesidir. Bu bağ yalnızca
Kurtuluş
Savaşı’nda görülmemiş; Cumhuriyet sonrasındaki yıllarda da
açıkça
hissedilmiştir. Günümüzde de Türk halkının Kahraman Ordusu’na
karşı
gösterdiği hassasiyetin ve onun, her Türk’ün kalbinde özel bir
yeri
bulunmasının sebebi; tarih boyu süregelen ve Atatürk’ün de
sözlerinde
altını çizmiş olduğu bu kopmaz bağdır.
Atatürk, Kurtuluş
Savaşı’nın
zaferle sonuçlanmasının ardından, hükümdar, diktatör, halife
ve
benzeri sıfatlar alabilirdi. Fakat büyük adam olabilmek için, onun
parlak
ünvanlara ihtiyacı yoktu. Zeminini hazırladığı ve ilkeleri
doğrultusunda
kurduğu Cumhuriyet’in başkanı olduktan sonra; çizdiği
medeniyet
yolunda yürümeye başladı. İsteseydi, şüphesiz ki tahta
çıkabilirdi.
Fakat basireti buna mani oldu. Kibirsizdi; gösterişi
sevmez,
öğünmesini bilmezdi. Hergün biraz daha filozoflaşmış, halk
arasında
kıymeti artmıştır. 7
Bu büyük insanın sahip olduğu tevazu,
yakın
çevresi ve diğer insanlarla birebir ilişkilerinde daha da net bir
şekilde
ortaya çıkıyordu. Cumhuriyet dönemi ressamlarından İbrahim
Çallı’nın
Atatürk’le yapmış olduğu sohbet, bu tevazunun açık bir örneği
olmuştur.
İbrahim
Çallı’nın o gün yaşadıklarını, Hasan Cemil Çanbel şöyle anlatıyor:
Çallı
- “Büyük reisimiz, beni huzurunuza kabul buyurdunuz. Ve beni
konuşturdunuz, siz ne büyüksünüz ki, bizi dinliyorsunuz.”
Atatürk
-
“Ben sizi dinlerim, sizin konuşmak ne kadar hakkınızsa, benim de bu
büyük
millete söylemek, kendimi ona dinletmek hakkımdır.”
Çallı - “ Size
malik olmak, bu güzel talih Türk Milletine nasib oldu.”
Atatürk
- “
Aynı milletin çocuklarının beraber bulunarak birbirini tanımaları,
sevmeleri
ve yüksek hislerle aynen tabi olmaları güzel bir şeydir. Eğer
siz
güzel sanatlar mensubu olarak bunu tesbit ederseniz bütün millete
ve
bütün insanlığa hizmet etmiş olursunuz.”
Çallı - “Büyük Reisi
Cumhur...”
Atatürk
- “Hayır ben bu akşam sizinle Cumhurbaşkanı
olarak değil, bir vatandaş
olarak konuşuyorum. Bu memlekette ve her
memlekette, daima bir
cumhurbaşkanı vardır. Ben sizinle şimdi
konuşurken bir vatandaş
sıfatını düşünüyorum.”
Çallı - “Siz bu
milleti kurtardınız.”
Atatürk - “Bu bahsi burada bırak, şimdi Gazi
Mustafa Kemal yok, sizinle eşit koşullar altında konuşabilirim.”
“Sözleriniz
güzel
ama bitti, yalnız sen mi söyleyeceksin. Sanatçılar sanırlar ki
yalnız
kendileri heyecanlanırlar. Etraflarındaki insanların
kendilerinden
ziyade heyecanlandıklarını unuturlar.”
Çallı- “Büyük Paşam, bir
eserim var, Fındıklı Sarayı’nda duruyor.”
Atatürk-
“Fındıklı
Sarayı neresi? Ben saraylardan hoşlanmam. Devlet Başkanı
olmak
mecburiyetinde, İstanbul’a gittiğimde Dolmabahçe denen soğuk bir
yerde
oturuyorum. Ve ben orada rahatsız oturuyorum. Bir evde otursam
daha
rahat ederim.” 8
Atatürk, yaşamının önemli bir bölümünü
cephelerde
mücadele etmekle geçirmiş, bir ülkenin Kurtuluş Savaşı’na
tek başına
yön vermiş, Türk Ordusunun başına geçmiş ve büyük bir zafere
imza
atmış, eşsiz bir devlet adamıdır. Ancak kahramanlıklarla dolu bir
geçmişe
sahip olan bu insan; günlük yaşantısında gösterişten uzak,
sakin bir
hayat sürmeyi tercih etmiştir. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı
sonrasındaki
yaşamı onun bu özelliğini göstermektedir.
Atatürk
Ankara’daki
zamanlarını Marmara Köşkü’nde geçirir, öğle yemeklerini
orada yer,
sıradan bir vatandaş gibi çiftlikle meşgul olur, bazen
sohbet etmek
için yakın arkadaşlarına uğrardı. İstanbul’dayken de
motorla boğaz
gezintisinden, Anadolu sahilini takiben Ada’ya gitmekten
hoşlanırdı.
En büyük zevki halkın arasına karışarak, onların
eğlencesine iştirak
etmekti. Herkes bilirdi ki Ata’nın en mutlu olduğu
dakikalar,
halkıyla beraber olduğu anlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tevazu Sahibi Bir Deha
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İşte Bursaspor TV'nin yeni sahibi
» Köpekler sahibi ne yaparsa, onu yapıyor
» Asıl kusurlu maden sahibi
» Avrupa Şampinası Ev sahibi belli oldu
» Dünyanın en uzun penisinin sahibi dertli

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: M.Kemal Atatürk ve Cumhuriyetimiz-
Buraya geçin: