hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı 2duy3hj

Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı Empty
MesajKonu: Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı   Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı EmptyPtsi Şub. 22, 2010 11:24 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Neden bazıları diğerlerinden daha sağlıklı ve uzun
bir ömür sürüyor? Neden bazıları şeker hastası, hipertansiyonlu ya da
kalp hastası iken sağlıklı zannettiğimiz insanlardan daha uzun yaşıyor?
Şansları yalnızca yiyip içtikleri mi yoksa genleriyle mi ilgili? Yani
işin sırrı, nar veya yoğurtta mı yoksa genetik kodlarda mı? Bu
soruların yanıtı henüz kesinleşmiş değilse de Amerika’da çalışan Dr.
Nir Barzilai’ye göre ise işin sırrı genlerde gizli!

DOKTOR Nir Barzilai, Albert Einstein tıp okulunda
görev yapıyor. “Moleküler Tıp” ile ilgileniyor. Yaşlanma ve uzun yaşama
konusunda önemli çalışmaları var. “Yaşlılık araştırmaları” bölümünde
başbakanlık yapıyor. Geçen haftaya bu doktorun yaptığı bir açıklama,
daha doğrusu verdiği bir müjde damgasını vurdu. Ona göre 5-10 yıl daha
dişimizi sıkabilirsek, yüz yıl yaşamak hayal olmaktan çıkacak! Dr.
Barzilai ve ekibinin bulduğu uzun ömür genlerini etkileyen bir ilaç,
eğer bundan sonraki aşamaları başarı ile geçebilirse şeker hastalığı,
Alzheimer ve kalp hastalığı gibi önemli hastalıkların önüne geçecek.
Üstelik kilo sorununuz, hareketsiz bir hayatınız, hatta
hipertansiyonunuz da olsa mucize hap bu işi başarabilecek.

Küçük bir hap
Böyle bir haberle umutlanmamak mümkün değil. Düşünsenize, her sabah
uyanınca küçük bir hap yutacak, sonra keyfinizce yaşayacaksınız. Yani
istediğinizi yiyip içecek, istediğiniz kadar uyuyacak, canınız
çekiyorsa yürüyecek, istemiyorsanız yan gelip yatacaksınız. Sonuç hiç
değişmiyor. Yüz yılınız garanti! Ben size yine de en azından önümüzdeki
on yıl için bu ve benzeri mucize ilaçlara bel bağlamak yerine,
bildiğiniz doğruları yapmaya devam etmenizi öneririm. Bu doğruları kısa
bir özet halinde kutucukta bulacaksınız. Ama bir konu var ki,
zannettiğinizden çok daha önemli. Bu konu sık yaptığımız iki yanlışla
ilgili. O yanlışlardan birincisi eskiye oranla çok fazla şeker, un ve
nişasta tüketmemiz, ikincisi, hareketsiz bir hayat sürmek konusunda
ısrar etmemizdir.

Şeker, un ve nişasta deposu besinleri çok fazla
yiyip içmek, en önemli sağlık tehditlerinden biri, hatta birincisidir.
Bu besinler yalnız görüntünüzü değil, metabolizmanızı da bozar. Kana
neredeyse bir yarış atı süratiyle karışan bu gıdalar (meşrubatlar,
kolalı içecekler, beyaz pirinç, açma, börek, poğaçalar, tatlılar...)
kan şekerinde dalgalanmalarına ve insülin patlamalarına yol açar.
Birçok kez yazdık ama tekrarında fayda var: Kanda insülin hormonunun
artması kilo kazanımı, şeker hastalığı eğilimi, yüksek tansiyon,
kolesterol dengesizliği, karaciğer yağlanması, bağışıklık sisteminde
bozulma, hatta kanser anlamına gelir.
Bu “kötü karbonhidratlar”ı ısrarla yemeye devam ettiğinizde çok
geçmeden ruhsal yapınızda da değişimler başlar. Yiyip içtikçe
keyiflenen biriyken zamanla depresif, içine kapanık, yemeklerden sonra
uyuklayan, iş toplantılarında sesi sedası çıkmayan asabi, gergin ve
agresif biri haline de gelebilirsiniz.

Un ve şeker tutkusu
Eğer bu olumsuz gelişmeleri ciddiye almaz, un ve şeker tutkunuza son
vermezseniz bir süre sonra belleğiniz de zayıflar. Herhangi bir işe
odaklanmanız zorlaşır. Ruh halinizdeki değişimler derinleşir: Sabırsız,
kararsız, sinirli, öfke kontrolü bozuk, yorgun ve bitkin biri haline
gelirsiniz. Bir süre sonra yemek yemenin sizi sakinleştirdiğini, tatlı
tabaklarının “tranklizan-rahatlatıcı ilaçlar” haline geldiğini,
makarna-pilavın “uykunuzu derinleştirdiğini” fark edersiniz. Sizi
geçici mutluluk yolculuklarına çıkaran tatlı krizlerini birkaç saat
sonra terleme ve çarpıntı atakları –hatta panik ataklar-, bir süre
sonra da uyuklamalar – ve gök gürültüsünü andıran horlama nöbetleri-
takip eder.
Yüz yıl yaşamanın ilacı bulunur mu bilinmez ve bu kadar hayatta kalmak
gerekli mi tartışılır ama bu iki sorunu çözebilirseniz sizi daha
keyifli ve mutlu hayatın beklediği kesindir...

Hep aynı sorular
BİR UYARI- Eğer çok fazla şeker-un tüketiyorsanız
kendinize şunları daha sık sormaya başlarsınız: Neden hep yorgunum? Bu
gece terlemeleri de nereden çıktı? Uykum niye bölünüyor? Reflü
problemim yeniden niye azdı? Niçin canım eskisinden daha çok şeker veya
tuz çekiyor? Elim neden her akşam buzdolabının kapısına yapışıp
kalıyor? Yemeklerden sonra kendimi neden sersemlemiş gibi hissediyorum?
Cinsel isteğim neden azaldı? Göbek sorunum da nereden çıktı? Bazen
yemeklerden sonra niçin diyazem yutmuş biri haline geliyorum?
Bu soruları çoğaltmanız mümkün. Ben size soru sormayı bir yana bırakıp
soruna çözüm üretmenizi öneriyorum. Çözüm için önerilerim şu: Önce
sorunun size uygun olmayan yanlış yakıtlar kullanmaktan kaynaklandığına
inanın. Sonra da bir dâhiliye veya endokrinoloji metabolizma uzmanından
randevu alın. Bu mümkün olmazsa en yakındaki bir laboratuarda kan
analizleri yaptırmayı deneyin. Laboratuar analizlerinizdeki rakamlar
yan kutudaki rakamlara yakınsa doktorunuzdan alacağınız randevuyu daha
erken bir tarihe çekmenizde fayda var.

Daha az yemek daha çok hereket
BİR ÖNERİ- Önce çözümün zannettiğinizden kolay
olduğunu ve sizden başladığını hatırlatayım. Bütün mesele yaşam
tarzınızla ilgili uygulaması kolay şu iki kararı almanızla ilgili: Yeme
içme tarzınızı değiştirecek, hayatınıza birazcık hareket
getireceksiniz, hepsi bu. Mümkün olduğu kadar erken saatlerde uyanıp
sıkı bir kahvaltı yaparak güne başlamanızı öneriyorum. Kahvaltıda unlu
şekerli nişastalı yiyecek içeceklerden uzak durun. Yumurta (kolesterol
sorununuz varsa sadece beyazı), az yağlı peynirler (lor), süt
(kolesterol sorununuz varsa yarım yağlı olanlarını tercih etmelisiniz),
taze doğranmış meyve ile karıştırılmış yarım yağlı yoğurt ve/veya 5-6
adet zeytin ile birlikte salatalık, domates gibi sebzeler kahvaltı için
çok iyi seçimlerdir.. Öğle ve akşam yemeklerinizi de zamanında yemeği
ihmal etmeyin. Bu öğünlerde de balık, tavuk, yağsız kırmızı et gibi
proteinli öğünler oluşturmayı ve bunları bol sebze salata ile
desteklemeyi unutmayın. Şekerler, hidrojene yağlar-margarinler-,
fruktoz şuruplu meşrubatlar, diyet içecekler, kolalar, beyaz ekmek,
unlu diğer ürünler, fast food abur cuburlar sofralarınızdan uzak
kalsın. Ara öğünlerde ceviz, fındık, kuru kayısı, badem veya meyveler
ile oluşturulmuş atıştırmalıklardan faydalanın. Akşam yemeğini mümkün
olduğu kadar hafifletin ve mümkünse erkenden yiyin. Yatmadan 2-3 saat
önce yeme içme seronominize artık son verin. Böyle bir beslenme planını
her gün 30-45 dakikalık sıkı yürüyüşlerle destekleyebilir ve beslenme
planlarınızı oluştururken kalorilerden %25-30 civarında tasarruf etmeyi
becerebilirseniz kendi kendinize (hiçbir profesyonel yardım almadan) ve
hiçbir sağlık riskine girmeden her ay 2-3 kilo yağ kaybedip ciddi
boyutta sağlık kazanımı sağlayabileceğinizi garanti ederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yüz Yıl Yaşamanın Sırrı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Uzun yaşamanın 10 Altun Kuralı
» İyi uyumanın 12 sırrı
» AMD'nin büyük sırrı bu mu?
» Dünyanın en iyi saklanan 3 sırrı...
» Uzun yaşamın 20 sırrı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Danışmanlık ve Yardımlaşma :: Sağlık Sorunları :: Sağlık Bilgileri-
Buraya geçin: