hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlıda Eyalet Askerleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Osmanlıda Eyalet Askerleri 2duy3hj

Osmanlıda Eyalet Askerleri Empty
MesajKonu: Osmanlıda Eyalet Askerleri   Osmanlıda Eyalet Askerleri EmptyÇarş. Ocak 27, 2010 9:12 am

Osmanlıda Eyalet Askerleri - Tarih - frmturkey

Yerli kulu

Yerli kulu piyadesi eyalet paşaları ile sancak beylerinin komuta ve
idaresinde bulunan komutanlarıda bunlar tarafından tayin olunan
muntazam ve disiplinli bir askeri sınıfıdır.Bu sınıfa dahil askerleride
gördükleri hizmetlere göre, 1. Azepler, 2. Sekban ve tüfekçiler, 3. İcareliler, 4. Lağımcılar, 5. Müsellemler olmak üzere beş gruba ayrılır.

Azab

Azab Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon komutanı olarak görev yapan
bir askeri birimin adıdır. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir. Daha
evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Tersane ocaklarında
çalıştırılan askeri sınıfa bekâr olmaları koşulu ileri sürüldüğünden
ötürü Azab denirdi.
Ana madde: Azab

İcareliler
Sadece sınırlarda bulunan kent ve kalelerde kullanılan yerli
topçulardır. Bunların subayları kuşkusuz topçuluk bilgileri bulunması
gerektiğinden Eyalet Paşalarının komutasında bulunmak üzere
İstanbul'dan gönderilirlerdi. Buna da Topi ya da Topçu Ağası denilirdi.
Bu topçulara ücretli olarak çalıştırılmalarından icareli denmiştir.

Lağımcı
Kuşatma altındaki surlarının altından tünel (lağım) kazmak suretiyle yıkan veya düşmanın açtığı tünelleri kapatan askeri sınıf.
Yer altında yollar açarak fitil ve barutla kale bedenlerini yıkan veya lağım açarak berheva eden lağımcılık, Osmanlı ordusunda çok gelişmişti.

Müsellem
Başlangışta atlı birliklerdi. Daha sonra geri hizmet kıtaları içine alındılar. Savaş zamanında, ordunun önünde giderek yol açmak ve köprü yapmakla görevli askerlerdir

Serhat kulu

Deli (Delil)
Savaşırken ayı postu giyerek ordunun önünde bulunurdu ve düşmanları
korkuturdu.Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak
adlandırılmışlardır.
Aslı "delil" olmakla beraber, halk arasında "deli" olarak anılan süvariye denir.

Gönüllü
günüllü hreye kendi arzu etiği gibi hareket eden. yada kendi isteğiyle yaptığı yada yaptıan demektr.

Besli=
Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki
kalelerin korunmasında görevlendirilirdi.ayrıca göşlü ve dolgun demek.

Topraklı Süvarisi
Bu süvari askeri has,
zeamet ve tımar sahipleri ile savaşta bunların yasal olarak çıkarmağa
zorunlu bulundukları cebelulardan oluşurdu. Barışta da devlet
tarafından kendilerine gösterilen toprağın aşar geliri ile geçimlerini
sağladıklarından bunlara topraklı denilmiştir. Evvelce de anlatıldığı
gibi Eyalet Paşaları ve sancak beyleri has sahibi oldukları gibi,
saltanat başkenti ile eyalet ve sancakların ileri gelen memurlarına da
geçimlerini sağlamak üzere has verilirdi. Bunlar çoğu zaman hasların
kendileri tarafından atanan yerli bir ümena (emin güvenilen kimseler)
aracılığıyla toplarlardı. Savaşta ise yukarıda anlattığımız gibi
hasların her beşbin akçesi için bir süvari çıkarmaya zorunlu olurlardı.
Has,
atanma ile olduğu halde zeamet ve tımar çocuklara geçerdi. Kayıtlı
gelirleri yirmibin akçeden yüzbin akçeye kadar olan dirliğe zeamet
denirdi. Bunun asıl baş kalemine,
yani temeli oluşturan yirmibin akçesine "Kılıç Hakkı" ve ödül olarak da
yüzbin akçeye kadar sonradan alınan hak ve tahsis olunan miktarına
"Terakki" denirdi. Zeamet sahibi kayıtlı bulunan gelirin her beş bin
akçesi için, en üstün silahlarla donatılmış bir süvari erini savaşa götürmeğe zorunlu idi. Zeamet, Başkent ile eyalet ve sancak merkezlerinde bulunan bazı memurlara da bedeli karşılığı verildiğinden,
zeamet sahiplerinin kendilerine bırakılan arazinin başında bulunmaları
koşulu ileri sürülmezdi. Babadan evlada intikal eden zeamet sahipleri
kendi vatanlarının subay ve sahibi, ülkelerinin ocakzadesi bulundukları için, halk bunları büyük görmüştü. Kendileri de soylulukları ile övünen görkemli kişiler olduklarından, barış döneminde, tımar sahipleri ile birlikte, ilçe ve köylerin asayişinin korunmasını ve düzenini tamamiyle sağlayabilirlerdi. Böylece, kendilerine bırakılan arazinin kalkınmasından maddi olarak yararlandıklarından,
ülkenin bayındırlığına ve servetin çoğalmasına olağanüstü çaba gösterir
ve çalışırlardı. Gelir kayıtları üçbin ya da altıbin akçeden yirmibin
akçeye kadar olan dirliğe "Tımar" adı verilirdi. Bunun,
"kılıç hakkı" denilen üçbin ya da altıbin akçesinden sonra her bir katı
için tımar sahibi savaşa bir süvari götürmeye zorunlu bulunurdu. Tımar,
bazı kalelerin korunmasında çalıştırılan erlere ve sınırda bulunan
camii şeriflerin imam ve hatipleriyle Padişah Sarayının hizmetlilerine
verilebilirlerdi. Bunlardan birincisi ve en çok olanları eşkinci tımarı
adındaki kişilerdi ki,
kesin olarak kendi topraklarında oturmaya zorunlu idiler. Ancak savaş
zamanında muharebeye giderlerdi. Dirlik sahibi olanlar aşar gelirleri
kendilerine bırakılmış olan toprağın yasalara göre sahibi sayılırlardı.
Bu arazilerin ürününü,
yasal olan aşarını kendilerine almakla beraber mahlülat ını yani
doğrudan varisi olmadığı halde ölenlerin vakfa kalan miraslarını
isteklilere devretmek,
ferağ ve intikal halinde belirli olan harcı ödetmekle tapu senedi
vermek hakkı vardı. Ancak toprağın ekim hakkı köy ve kasaba halkından, toprağı kullananlara ait bulunurdu. Zamanla tımar ve zeamet usulü kaldırılmış olduğundan, aşar gelirleri maliye hazinesince, ferağ ve intikal harcı,
defteri hakani (Tapu ve Kadastro Bakanlığı) nezaretince alındığından
dolayı mirasçısı olmayan araziyi başkasına devretmek de ortadan
kalkmıştır. Her sancakta bulunan tımar ve zeamet sahipleri ile bunların
çıkarmaya zorunlu oldukları atlılar savaş zamanı sancak beyinin bayrağı
altında toplanır,
sancak beyleri de bağlı oldukları Eyalet Paşasının komutasında olarak
savaşa giderlerdi. Savaşa memur olan tımar ve zeamet sahiplerinin onda
biri hem yurdu koruma görevinde bulunmak,
hemde arkadaşlarının dirliklerinin işlerini düzenlemek üzere korucu
adiyle sancaklarında kalırlardı. Sayıları yüzelli bini geçen bu süvari
kuvvetinin savaş zamanı iaşe işleri de has,
tımar ve zeamet sahiplerine aitti. Muharebede meydana gelen kayıplardan
boşalan yerlere geçmek ve kahramanlıklar göstermek suretiyle
yararlanmak için gönüllü adı ile savaş zamanı defterlere kaydolmamış
olan bir hayli atlı savaşçı da bu süvari kuvvetine katılırdı. Osmanlı
Devleti nin Kırım Hanlığı, Erdel Krallığı,
Eflak ve Buğdan Emaretlerinden oluşan mümtaz eyaletlerinden de savaş
zamanında Padişah Ordusuna kuvvet verilerek yardım olunurdu. Bu mümtaz
eyaletler tımar ve zeamete bölünmüş olmadığından, askeri sınıfları kendilerine özgü bir biçimde kurulmuştu. Tümünün askeri kuvveti de kırk elli bin süvariden oluşurdu.

Tımarlı Sipahiler
Sipahiler,
Kapıkulu Ocağının bağlı ve eyaletlerde dirlik sahipleri besledikleri
atlı askerlerdir. Tımar sahibi süvari askeri. Ordunun en büyük gücünü
oluştururlardı.
Tamamı Türk olup Osmanlı ordusunun asıl askeri gücünü oluşturur.
Timarlı sipahi veya süvarinin hizmet karşılığı reayadan almış olduğu
öşür ve resme dirlik ve sipahinin kendisine de Sahib-i arz denilirdi.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmanlıda Eyalet Askerleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Osmanlıda Aile Hayatı
» BM ve ABD askerleri Haitilileri dövdü
» BM ve ABD askerleri Haitilileri dövdü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: M.Kemal Atatürk ve Cumhuriyetimiz-
Buraya geçin: