hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri 2duy3hj

Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri Empty
MesajKonu: Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri   Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri EmptyPaz Ocak 17, 2010 3:02 pm

PEPERO'NUN MACERALARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Güney Amerika'da geçen bir diğer çizgi film de Pepero'nun Maceraları
idi. Bizim Altın Kuşlu Esteban'a benzerdi ama Pepero daha eskidir.
Esteban gibi Pepero da Altın Kenti yani El Dorado'yu aramaktaydı. Çünkü
kabilesi açlıktan kırılıyordu ve Pepero'nun onlara yiyecek bulması
gerekmekteydi. Pepero'nun can yoldaşı ChuChu, arkadaşları Aztek ve
küçük bir kız olan Kuena idi.


WUZZLES


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte efsanevi Cumartesi'den Cumartesi'ye kuşağında yayınlanan
sevdiğimiz bir çizgi dizi de Wuzzles idi. Wuzzles genetik mutasyona
uğramış bir grup hayvancığın maceralarını anlatırdı. Sizi temin ederim
o zaman ne gen ne de mutasyon kelimelerini bilirdik. Fakat hayvancıklar
çok matraktı. Mesela yarısı fil yarısı kanguru , yarısı hipopotam
yarısı tavşan (vallahi uydurmuyorum) yarı panda yarı kunduz... bu böyle
giderdi. Jenerik şarkısı çok eğlenceliydi. Ama kısa ömürlü bir dizi
olmuştu.



ROBOSTORY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Rellelle rellelle teneke teneke trenler" diye şarkı söyleyen acayip
robotları hatırlıyor musunuz? İşte o çizgi film bu idi. Bu dizinin
kahramanı turuncu saçlı bir küçük kızdı. Bu kız çomarıyla beraber
acayip bir gezegene düşüyordu. Burası robotların yaşadığı bir
gezegegendi ve rengarenk iyi robolar kapkara kötü robotların
tuzaklarından kurtulmaya çalışırken bize de o acayip şarkıyı söyleyerek
coşmak kalırdı: rellelle rellelle teneke teneke trenler!

SPORTMEN BILLY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Adı üzerinde spor hakında bir çizgi filmdi. Billy başka bir gezegenden
gelmiş kahramanımızdı. Hayatta tek derdi zeki, çevik ve ahlaklı bir
sporcu olmak ve dünyada sporu korumaktı. Tabii düşmanı da vardı,
He-Man'deki kötü Lin'e benzeyen Vanda! Billy'nin yardımcıları da
sportmen küçük bir kızla bir köpekti. Bunların ne zaman başı derde
girse Billy o çirkin spor çantasını çıkartır içinden illa tam işine
yarayacak bir spor malzemesi bulurdu. O çantanın içinden kompile spor
salonu bil çıkartırdı ben size öyle söyleyeyim! İşte bu Billy'i hiç
sevmezdim, koca kafalı itici bir tipti!

ULYSSES 31


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
31. yüzyılda geçen, mitolojik çağların kahramanlarının uzay
maceralarını anlatan bir çizgi filmdi. uzaylılar Odisseus uzay
gemisinin kaptanı Ulysses'in oğlu Telemakos'u kaçırıyor, kaptan da
Kikloklar'ı kesip oğlanı kurtarıyordu, yanında bonus olarak bir de
uzaylı kız geliyordu. Fakat Kikloklar'ı kestiği için tanrıların kralı
Zeus, Odisseus'u cezalandırıp dış uzaya atmıştı. Dizinin kalanında
kahramanlarımızın dünyanın yolunu bulma çabalarını izlemiştik. Ama
dünyaya gidebilmek için önce Hades krallığını bulmaları gerekiyordu,
sonunda ne olduğunu bilen varsa yazıversin bir zahmet.



MOLIERISSIMO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Benim çok sevdiğim bir dönemde, Üç Silahşörler ve Kardinal Rişliyö
döneminde geçen bir Fransız çizgi filmiydi. Kahramanımız küçük akrobat
Quentin, meşhur Moliere'in sevgisini kazanıp gezici kumpanyasına girmiş
ve tiyatrocularla seyahat etmeye başlamıştı. Tabii her gittikleri yerde
maceralara bulaşırlar, gerektiğinde kılıçlarını çekip coşarak olaya
girmeyi ihmal etmezlerdi. Her Fransız çizgi filmi gibi bunun da çok
güzel bir şarkısı vardı.

DÜĞME BURUN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çok sevilen, neşeli, uçuk kaçık bir çizgi filmdi. Düğme Burun'un babası
Çilek Araştırma Merkezi başkanıydı (????) Düğme Burun bir gün babasının
yerine çileklerle uğraşırken , çilek almaya gelen bir uzaylının
gemisine atlayıp Meyve gezegenine gitmişti. Burada kendisini esir
almaya çalışan gezegen halkından kızımızı Ekmek Kadayıfı amcası
kurtarmıştı (ooeeh) Düğme Burun yaz tatilini bu tatlı (??) amcayla
geçirmeye karar veriyor ve Meyve gezegeninde maceradan maceraya
koşuyor, coşuyordu.

MUZ ADAM


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kahramanımız Eric kendi halinde bir öğrenci idi. Ama her ne zaman ki
bir tane muz yiyor, birden inanılmaz şekilde Muzadam'a dönüşüyordu.
Sahip olduğu az biraz beyin varsa o da bu işlem esnasında kayboluyordu!
Allahtan bunun düşmanları bundan daha da gerzektiler de, bizim ki
dünyayı kurtarmayı başarıyordu her seferinde. Fiona diye bir kıza aşık
olmayı da ihmal etmedi tabii bu arada. Çok eğlenceli bir çizgiydi
doğrusu.



SİHİRLİ KURDELE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Doksanların hemen başında yayınlanmış ve çok sevilmiş bir çizgi filmdi.
Himeko biraz erkek Fatma tadında küçük bir kızdı, çok hoş küçük
hanımefendi ablasını kıskanırdı. Birgün bunu bir peri ziyaret etmişti
(ama peri kızı aynen Himeko'nun ikizi gibiydi) ve bizimkine kırmızı bir
kurdele vermişti. Bu kurdele ile kızımız istediği ademoğlunun yerine
geçebiliyordu! Tabii kaçınılmaz olarak sakar Himeko sayısız maceralar
yaşıyordu onun bunun yerine geçerek.



KONT DUCKULA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İsmi bile komik bu vampir ördek çok sevimli bir yaratıktı. Kont Duckula
aslında yüzyıllardır reenkarne olan ve aktif olarak vampirlik yapan
tarihi bir kişilikti ama son seferde bir hata olmuş, reenkarnasyon için
gerekli kan bulunamayıp domates salçası kullanılınca bizim vejataryen
vampir ortaya çıkıvermişti. Milletin boynunu ısırmak yerine şöyle sulu
sulu bir havuç kemirmeye bayılıyordu! Bunun bir de evlere şenlik İgor
isimli uşağı ile balina gibi bir dadısı da vardı.

KÜÇÜK LULU


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Birgün TRT'de "az sonra çizgi film Küçük Lulu" diye bir yazı çıktı, ben
de bunu çok sevdiğim Çiçek Kız Lulu zannederek hevesle ekran karşısına
kuruldum, bir de ne göreyim, bu bücür kız! O zamandan beri Lulu ile pek
hoşlaşmam. Bu Lulu'nun lüleli saçları, hiç değişmeyen kırmızı elbisesi,
bir de eteğinin altından görünen fırfırlı paçalı pazen donu vardı.
Sürekli yaramazlık yapar, şişko bir oğlanla uğraşırdı. Çocukluğumuzun
çizgi filmlerinden biriydi yaramaz küçük Lulu.



EMİLİE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
işte uykudan Önce programında yayınlanıp hepimizi uyutan çizgi
filmlerden biri de bu küçük kızın maceralarını anlatan az gelişmiş
çizgiydi. Bunun bir de şarkısı vardı ki, o zamanlarda istisnasız tüm
küçük kızlar ezbere bilirdi :

benim adim emily
kardeşlerim steven ve pat
bir de minik kirpimiz var
çok severler hepsi beni
görünce hemen tanırlar
kırmızı başlıklı elbisemle
kalemlerim var

Unutmadan söyliyeyim, kirpinin adı da Hanfri idi.



HAYALET AVCILARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Filmlerdeki tiplerin oynadığı çizgi filmden önce işte bu hayalet
avcıları vardı, 2 tane alakasız tiple çok gelişmiş bir goril
başroldeydi. Tiplerin biri ince uzun sarışın, öbürü kalındı, uzun bir
palto giyer, tayyareci gözlüğü takardı. Bunların kurukafalı bir
telefonu vardı, çangır çungur çalar, bizimkiler öcülerin peşine
koşarlardı. Çok eğlenceli, matrak bir çizgi filmdi. Sonradan bildiğimiz
hayalet acvıları "real ghostbusters" olarak ortaya çıkmıştı, öz hakiki
koç turizm hesabı.

JUMARU


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yine TRT tarafından yayınlanmış, herkesi etkilemiş bir çizgi film idi.
Bu çizgi filmde çocuklar, pinpon masası gibi bir masa üzerinde ufacık
robotları dövüştürürlerdi, hem de bunlar laptopla yönetirlerdi.
Seksenlerde laptop görülmüş duyulmuş şey değildi bizim memlekette.
Kahramanımız Sanşiro'nun robotunun adı Jumaru'ydu. Jumaru oyunun
başlarında dayak yese de sonunda toparlanır, herkesi döverdi. Jumaru
kırılıp bozuldukça Sanşiro ile beraber ekran başında biz de ağlardık. O
günlerde pek çok çocuk evde Jumaru imal etmeye kalkıp koltukları
yakmış, annesinden dayak yemişti.



NADIA, MAVİ SUYUN ESRARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TRT'de yayınlanmış ve çok sevilmiş çizgi filmlerden biriydi. Ayrıca pek
çok Türk genci bu dizinin kahramanı Nadia'ya da aşık olmuştur. Nadia 14
yaşında sirkte çalışan yetim bir kızdı. Boynunda işte bu meşhur Mavi Su
denen kolyesi vardı. Birgün hırsızlar buna saldırıp kolyesini çalmaya
kalkışmışlar, Nadia'yı Jean adında çok akıllı bir çocuk kurtarmıştı.
İkilimiz hırsızları takip ederek okyanusa ulaşmışlar veee inanılır gibi
değil ama çocukluğumuzun unutulmaz denizcisi, Denizler Altında 20000
Fersah'ın kahramanı, Nautilius'un kaptanı Kaptan Nemo ile
tanışmışlardı. Kaptan Nemo çocukları hırsızların başı, şeytani
Gargoyle'dan kurtarmaya kara vermişti, çünkü Gargoyle mavi suyu
kullanarak efsanevi Atlantis kentini yeniden kuracak ve dünyaya hakim
olacaktı.



CONAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Barbar Conan ile hiç alakası olmayan, fütüristik çigi filmler ekolünden
bir diziydi. Bu çizgi filmde 2008 yılında korkunç bir nükleer silahın
patlamasıyla dünyamız sulara gömülüyordu. İnsanlar uzay gemileriyle
kaçmaya çalışırken kötüler bunları engellemiş, gemiler sularla kaplı
dünyaya dönüp kaybolmuşlardı, yalnızca bir gemi dünya üzerinde kalan
küçük bir toprak parçasına inebilmeyi başarmıştı. Bizim ufaklık Conan
bu adada yıllar sonra doğmuş ve dedesiyle yaşarken, birgün sahilde Lana
diye bir kız bulmuştu. Sonra kötüler bu kızı kaçırınca, kızın peşinden
gidip diğer insanları aramaya koyulmuştu.



Pazartesi, Mayıs 01, 2006

SYLVANIAN AİLELERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Haftada bir gün akşamüzeri TRT'de izlediğimiz öğüt verici, birbirimizi
sevelim, birbirimizi öpelim temalı çizgi filmlerden biri de bu
Sylvanianlar'dı. Bunlar büyülü bir ormanda yaşayan minicik ayıcık,
tavşancık vb hayvanatlardı. Her bölümün başında bizim dünyadan çok
dertli bir velet ağlayarak uykuya dalar, sonra hooop sihirli ormancının
yanında uyanırdı. Ormancı buna aynen Alis gibi acayip bir şerbet
içirir, bizimki bir anda cüceye döner, Sylvanianlar'la aynı boya
(bkz.bamya boy) inip kocaman bir ağacın dibindeki minicik kapıdan
geçerek bunların yanına koşardı. Sylvanianlar bu çocuğun derdine derman
olurlardı. Tabii burada kötü tipler de yaşardı, tipsiz bir yarasa ile
gerizekalı bir timsah Sylvanianlar'a gıcık olup bunları ormandan atmaya
çalışsalar da beceremezlerdi. Her bölümün sonunda çocuk kahraman
dersini almış şekilde kös kös evine dönerdi.



BELLE VE SEBASTİAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sebastian Pireneler'de yaşayan kimsesiz bir oğlandı. Annesi bunu
doğurduktan sonra aslen bir Çingene olduğu için yerinde duramamış ve
dağlarda gezmeye gitmiş ama bir türlü geri dönmemişti. Yaşlı bir
dayıyla yaşayan Sebastian bir gün Belle isimli kocaman bir köpek
bulmuştu, bunu köylüler canavar sanıyor, adam öldürmekle suçluyorlardı.
Sebastian, Belle'i alıp dağlara kaçmış, annesini aramaya başlamıştı.
İşte biz de bu köpek ve çocuğun dağlardaki maceralarını izlemiştik.
Yanlış hatırlamıyorsam bir de minicik bir köpek daha vardı bu çizgide.
Sonunda ne olduğunu anımsayan lütfen anlatsın.



TENTEN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çizgi romanlardan doğmuş Belçikalı bir gazeteci oğlandı. Adam mı çocuk
mu belli değildi, yaptığı işlere bakarsan koca adam, yumurta suratına,
tepesindeki bir lüle saça bakarsan böyle genç, süt gibi bir oğlandı.
Fındık diye cins bir köpeği vardı. Maceralarında yakın dostu çılgın
kaptan Hadok ve deli mucit profesör Turnasol Tenten'e eşlik ederlerdi.
Ne zaman Tenten suçlu duruma düşse ikiz dedektifler Dupont&Dupont
çıkagelirdi. Tenten, maceralarında bütün dünyayı dolaşmış, bir
keresinde aya bile çıkmıştı (oha) . Hatta bir macerada Himalayalar'a
gidip (belasını arıyor ya!) kar adamı Yeti'yi görmüşlüğü vardı yanlış
hatırlamıyorsam.



ASTERİKS


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yıllarca hem çizgi romanlarını okuyup hem de çizgi filmini izlediğimiz
en sevilen kahramanlardan biri de cesur Galyalı Asteriks'ti. Bunlar
Roma işgali altında inleyen Fransa'da bir türlü ele geçirilememiş minik
bir Galya köyünde yaşıyorlardı. Asteriks'in can dostu, sırtında kocaman
taşları taşıyabilen, üçyüz kiloluk Hopdediks'ti. Hopdediks'in minicik
Idefiks diye bir köpeği vardı, bu köpecik çok tabiatseverdi. Ne zaman
bir ağaç kesilse ağlardı. Her kavgada Romalılar'ı dağıtan elemanların
sırrı köy büyücüsü Hokus Pokus'un pişirdiği "deve gücü tazı hızı
şerbeti" idi. Ne zaman savaş çıksa bizimkiler bu şerbetten içer ve
Romalılar'ın ağızlarını burunlarını kırarlardı. Ama Hopdediks küçükken
şerbet kazanına düştüğü için onun içmesine izin vermezlerdi. Köyün şefi
Toptoriks, Romalıları kocaman balıklarla döven balıkçı Palamutiks,
güzel kızı da Dilberiks idi. Bir de sesi çok çirkin bir Şair vardı. He
maceranın sonunda köyün meydanına şölen sofrası kurulur, yaban domuzu
kızartması yenir, ama Şair şarkı söylemesin diye bir ağaca asılırdı.

GALAKSİ ŞERİFLERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Hikayeye göre 2086'da iki uzaylı "hey dünyalı biz dostuz" diyerek bizim
gezegene geliyorlar ve de bundan sonra insanlar uzayda yayılmaya
başlıyorlardı. Tabii bunlarla birlikte evrende çeşitli belalar da
artınca güvenliği sağlamak için Galaksi Şerifleri devreye giriyordu.
Buna resmen uzayda geçen western diyebiliriz. Gezegenler John Wayne
filmlerinden fırlamış gibi olurdu. Şeriflerin lideri Zach diye bir
adamdı. Hatta bunun karısını kötü uzaylılar kaçırıp kadının aklını
almışlardı.



RAHAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu abimin bile bildiği oldukça eski bir çizgi filmdi. Rahan prehistorik
çağlarda yaşayan numunelik bir dayıydı. Bunun kabilesi yanardağ altında
mı ne kalıp yokolunca diğer kabileleri aramak üzere yola düşmüştü.
Boylu poslu, uzun sarı saçlı, solaryum yanığı renkli ve ayı postundan
bir don giyen heyecanlı bir gençti Rahan. Boynunda babasından yadigar
dişli bir kolye vardı, yanlış hatırlamıyorsam bu dişlerin her biri
cesaret, bilgelik vb bir erdemi temsil ediyordu. Rahan bıçağını bir
kaya parçasının üzerinde fırdöndürüp ne yöne gideceğine karar verirdi.
Karşısına göl çıksa üşenmez kano yapardı. Arpası fazla gelmiş denen
cinstendi. Kendine benzerleri ararken yolda gördüğü esmer tiplere
iyilik, güzellik, insanlık dersleri de vermeyi ihmal etmezdi.



UÇAN FİL DUMBO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çocukluğumuzda bizi ağlatan acıklı Disney çizgi filmlerinden biri de bu
yelken kulaklı ufaklıktı. Dumbo bir sirkte doğmuştu. Annesinin bunu
hortumunda salladığı sahneye en taş kalpliler bile dayanamazdı.
Kulakları yüzünden herkes Dumbo'yla dalga geçerdi. Annesi de onu
korumaya çalıştığı için hapse yani sirkteki kafeslerden birine
atılmıştı. Fakat bir gün sirkteki kırmızı üniformalı minik fare buna
bir ot vermiş ve Dumbo kulaklarını flap flap çarparak uçmaya
başlamıştı. Uçarken o yeşil otu hortumun ucuyla tutardı. Sonuçta Dumbo
meşhur olup paranın gözünü vurmuş, annesini de kurtarmıştı. Biz de
ağladığımızla kalmıştık.



BAY MERAKLI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Rahmetli Cenk Koray'ın sunduğu tatil programı Stüdyo Pazar içinde
aralara serpiştirilmiş bir çizgi karakterdi. Ekranda ince bir çizgi
görünür, sonra ortaya çıkan bir el bizimkini çiziverirdi. Bay Meraklı
lala lala laaa laa yürürken onu heyecanlandıran birşey görür,
badabirirgurukiri baaa diye anlaşılmaz bir dille çizerle kavga eder,
sonunda ppppppuaahahahahaa diye kahkahayı basardı. Ailede herkesin
sevdiği unutulmaz bir karakterdi.

Şu sayfada maceralarını izleyebilirsiniz:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



LAFF-A-LYMPICS OLİMPİYATLARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Görülmüş en az katılımlı olimpiyat oyunu bu Laffalimpik idi, sadece 3
takım yarışırdı: Scoobyler, Yogiler ve de Gerçek Kötüler. Bütün
karakterler diğer çizgi serilerden toparlama tanıdık tiplerdi. Gerçek
Kötüler hep hile yapar, yaptıkları hile en sonunda ağır çekim
gösterilirdi. Ama hiçbir zaman kazanamazlardı. Çünkü hep Scoobyler
kazanırdı. Of Allahım bir kere bu kötülerin kazandığını göremedik, hep
Skubi hep Skubi. Sadece bir kez Yogiler kazanmış, biz de şoke olmuştuk.




SOKAK KURBİŞLERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Comic Strip kuşağındaki çizgi filmlerden biriydi. Bunlar mütemadiyen iş
arayan, sürekli pizza yiyen ve tuhaf tuhaf rap yapan birtakım
kurbağalardı. Bu kuşakta ayrıca Karate Kat, Minik Canavarlar ve de
Tigersharks'ı da izlerdik. Tigersharks resmen Thundercats'in su altında
geçen versiyonuydu. Minik canavarlar Dracula, Frankenstein gibi
öcülerin 0-5 yaş grubu maceralarını anlatırdı. Karate Kat ise dedektif
bir kediydi. Benn bir karate makinesiyimmm der, kötülere dalardı.

TAO TAO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TRT'de yayınlanmış mutluluk dolu çizgi filmlerden biri de bu pandacığın
maceralarını anlatan Tao Tao idi. Tao Çin'de yaşayan bir yavru
pandaydı, arkadaşlarıyla bütün gün ormanda koşar oynardı. Bunlar
yoruldukça Tao'nun annesine gider, ondan bir öykü anlatmasını
isterlerdi. Anne panda da aynen Adile teyze gibi, onları hiç kırmaz,
her zaman bir hikaye anlatırdı. İşte biz de her bölümde bu ana pandanın
anlattığı hayvan ökülerinden birini izlerdik.



BRAVESTARR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gelecekte, uzayda geçen western çizgi filmlerden biri Bravestarr'dı.
Kahramanımız bir Amerikan yerlisiydi. Bunun en önemli özelliği başı
sıkıştığında "ayıınıın gücüüü, pumanın hızııı, atın bilmemnesiii" diye
bağırıp gaza gelmesi ve bu hayvanların özelliklerine sahip olarak
coşmasıydı. Kahramanımız gezegenindeki acayip bir minerali kötülere
karşı koruyor ve her bölümün sonunda bize bu bölümden çıkarmamız
gereken dersi anlatıyordu. Salağız ya biz anlamayız.



UZAY ŞÖVALYELERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
(SABER RIDER AND THE STAR SHERIFFS) 21.yüzyılın sonlarında insanlığın
tüm kainata yayılacağını varsayarak yapılmış uzayda geçen çizgi
filmlerden biri de Saber Rider idi. Kahramanımız siyahlı beyazlı
üniforması ve robot atıyla, İskoçyalı bir sövalye idi. Ekibindeki
şeriflerden biri Şumi her yarışı kazanan bir şoför, ötekisi de attığını
vuran bir kovboydu. Bir de April diye baştan ayağa kırmızılar giyen,
uzuuun sarı saçlı bir kız vardı ekipte. Bunların gemisi robota
dönüşüyor, kahramanlarımız gezegenleri kötülere karşı koruyorlardı.

HAYALET AVCILARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Meşhur film serisinden uyarlanmış çok eğlenceli bir çizgi filmdi.
Yanlış hatırlamıyorsam yaz tatili ekranında, hafta içi akşam üzeri
yayınlanırdı. Bunlar dört çılgın bilim adamıydılar. Hangar gibi bir
ofisleri, kabarık kızıl saçlı kaçık bir sekreterleri, bir de evlere
şenlik bir arabaları vardı. Hayaletleri yakalayıp elektrik süpürgesi
gibi bir cihazla hapsederlerdi. Bazen hayaletler şehirde serbest kalır,
ortalık şenlik yerine dönerdi. Bir de bunların başlarına ekşiyen Slimer
diye çok şeker, yeşil bir hayalet vardı. Bu da sürekli yemek yer,
heryere salya bulaştırırdı.



CAPTAIN FUTURE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çok değişik bir çizgi filmdi. Bir bilim adamı karısını ve ortağını alıp
Ay'da gizli bir üsse yerleşiyordu. Ortağının bedeni iflas etmiş
olduğundan bilim adamı herifin beynini bir kasaya yerleştirmiş, bizimki
bundan sonra hayatına Beyin olarak devam etmişti. Bilim adamı ve Beyin
beraber bir robot ve android icat etmişlerdi (C3P0'nun dedesi)
Gelgelelim kötü adamlar bilim adamıyla karısını öldürmüş, ve bunların
çocuğunu bu Beyin, Robot ve Android büyütmüştü, işte Captain Future bu
çocuktu. Captain Future zeki, çevik ve ahlaklı bir bilim adamı ve
sportmen kişilik olarak büyümüştü. Ve bilimsel yeteneklerini insanların
hizmetine sunmuştu.



SCOOBY DOO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Star'da yayınlanırdı. Fred, Shaggy, Vilma, Daphne ve salak köpek
Scooby'nin maceralarını anlatırdı. Bunlar her bölümde illa ki bir takım
öcülere, hayaletlere, canavarlara bulaşır, zavallı Scooby'nin korkudan
ödü patlardı. Fakat kahramanlarımız sonunda esrarı çözer ve hayalet
maskesinin altından o bölümün kötü kişisi çıkardı. Bir kez olsun gerçek
bir hayalet görseler dişimi kırardım!



SİNBAD


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Binbir Gece Masalları'ndan uyarlanmış eski bir çizgi film idi. Minik
Sinbad'ın maceralarını anlatırdı, bunun özellikle sarı şalvarını
unutamamışımdır. Omzunda kuşuyla denizlerde dolaşır, çeşitli maceralar
yaşardı. Alaaddin'in uçan halısı da bu çizgide görünmüştür.



RICHIE RICH


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Star'da yayınlanırdı. Bu çocuk artık zenginliğin dibine vurmuş, bir eli
balda ötekisi çikolatada, Dolar isimli çomarı (yuuhh) ve arkadaşlarıyla
maceralar yaşardı. Hayal edip edilemeyecek herşeyi vardı. Sevgilisinin
adı Gloria idi galiba. Tipik ingiliz uşakları tadında bir de uşağı
vardı. bundan esinlenmiş Silver Spoon-Gümüş Kaşıklar diye bir dizi film
de izlemiştik ufakken. başrolünde Şampiyon filmindeki sarı oğlan
oynuyordu. Yıllar sonra yapılan Richie filminde ise Macaulay Culkin
oynmıştı.



Çarşamba, Nisan 19, 2006

MOCK VE SWEET


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
çuç çu ri çuç çuu dorrik dorrik moguu moguu... Herhalde gelmiş geçmiş
en sevimli, en şeker çizgi tipler, bu köstebek kardeşler Mock ve Sweet
idi. Hele o Mock'un pilot şapkası ile gözlükleri çok bitirimdi. Bu
tıfıllar acep yukarıda neler oluyor diye meraka düşüp kaz kaz kaz
kazarak yeryüzüne çıkıyor, kötülerle mücadele edip iyilere yardımcı
oluyorlardı, ama bu çizgi filmin asıl unutulmaz özelliği, istisnasız o
zamanın tüm çocuklarının ezbere bildiği "dorrik dorrik mogu mogu"
şarkısıydı. Erhan Konuk'un Pop Saati programının jeneriği nasıl
beyinlere kazındıysa, mogu mogu da öyle bir unutulmaz klasik olmuştu,
bugün bile bizim kuşaktan birini dorrik dorrik? diye selamlarsanız size
mogu mogu! diye cevap verir.



MARCO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Minik yavruları ağlat ağlatabildiğin kadar ekolünden, acıklı bir çizgi
film de Marco'ydu. Marco ailesiyle İtalya'da yaşardı, babası da
doktordu, ama fakirlere parasız baktığından borçlar almış yürümüş,
Marco'nun annesi de Arjantin'e çalışmaya gitmişti. Gel zaman git zaman
anneden ses çıkmaz olunca Marco kalkıp Arjantin'e gitmiş, annesini
aramaya koyulmuştu. Zaten asıl ağlatıcı sahneler bundan sonra
başlamıştı. Her bölümde tam o geldiğinde annesi gitmiş olur,
izleyenlerin gözlerinden yaşlar boşalırdı. Neyse ki mutlu sonla biterek
bunalttığı yüreklere biraz su serpmişti.



FLANDERLER'İN KÖPEĞİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yetmişlerde yapılmış salya sümük ağlatan çizgi filmler ekolünden, çok
acıklı bir çizgi diziydi. Hollanda'da geçerdi. Nello isimli fakir bir
oğlanın hikayesini anlatırdı. Nello'nun Alois adında babası zengin bir
kız arkadaşı vardı. Bu kız otantik sabolar, uçları kıvrılan bir de
şapka giyerdi. Nello birgün Patraş diye bir köpek buluyor, ve köpekle
çocuk can ciğer arkadaş oluyorlardı. Çizgi filmin sonunda Patraş Hakkın
rahmetine kavuşuyor ve kimse gözyaşlarını tutamıyordu. Ooofff, zaten
bunun arkasından da çocuğun kendi geyiğini vurduğu çizgi film geldi ve
minicik beyinlerimizde yer etti.



REMI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Biz küçükken çizgi filmler eğlendirici değil üzücü olurdu, çizgi film
ne kadar çoluk çocuğu ağlatmışsa o denli iyi sayılırdı. İşte bu Remi de
en acıklı, en damar çizgi filmlerin başında gelirdi. Remi köyde kendi
halinde yaşar giderken anne-babası sandığı insanların gerçek ailesi
olmadığını öğrenmiş ve canavar üvey baba tarafından Vitalis diye yaşlı
bir adama satılmıştı. Vitalis'in köpekler ve maymunları başrolde
oynattığı bir gezici tiyatrosu vardı. Remi bundan sonra her bölümde
felekten sille tokat dayak yemiş, kızlı erkekli seyreden tüm çocuklar
gözyaşlarına boğulmuştu. Of içim daraldı. Sonunda gerçek annesini
bulduydu.



KARAKANAT


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Karakanat Darkwing Duck çok eğlenceli bir Disney çizgi filmiydi. Açılış
şarkısı harikaydı. Çılgın Pilot'la maceralar yaşar, sevimli ve de
akıllı kızı Gasoline ile uğraşırdı. Bu Gazolin'in tombik bir erkek
arkadaşı da vardı sanırım. Ama Karakanat'ın en güzel yanı, kötülerle
karşı karşıya geldiğinde sarfettiği "ben gecenin içinde kanat çırpan
terör", "ben begonyalarda iz bırakan sümüklüböcek", "ben saçlarına
yapışan sakız" gibi repliklerdi. En sevdiği renk mor olan karizmatik
bir ördekti.



TSUBASA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte bizim kuşağa dünyanın yuvarlak olduğunu öğreten , popülaritesi
tavan yapmış çizgi film bu idi. Ender arkadaşımızın da en sevdiği çizgi
film buydu. Tsubasa Nankatsu takımının kaptanıydı, kalecileri
Wakabayaşi ile çocuk liginde şampiyonluğa oynarlardı. Saha koş koş
bitmezdi, futbolcular koştukça dünyanın yuvarlak olduğu ispatlanırdı.
Bunlar da fizik kurallarına aykırı vuruşlar yapar, top korkunç bir
hızla kaleye gider, kaleci topa direnç göstererek durdurmaya çalışır
ama topla beraber gol olurdu. Bir keresinde çok iddialı bir kaleciye
karşı oynuyordu Tsubasa, seyirciler bu kalecinin hiç gol yemediğinden
dem vuruyorlardı ki kalecide de acayip bir kendine güven vardı, Tsubasa
meşhur vuruşu ile topu kaleye yollamış, herkes gol olacağını beklerken
kaleci topu inanılmaz bir refleksle çelmiş, top kornere çıkmıştı ve
kaleciden kendine olan güveninden dolayı şu yaran cümle gelmişti:
"kahretsin sadece kornere çelebildim!"

GOL (STRIKER)


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Japon futbol çizgi filmleri ekolünden izlediğimiz ikinci çizgi Gol idi.
Bunun kahramanı Benjamin diye İtalyan-Japon kırması bir çocuktu. Bu
çizgi filmin en önemli özelliği, sürekli Tsubasa ile karıştırılan ,
maagnuum vuruuşuu, aakuulee vuruşuuu, cart vuruşu, curt vuruşu
teknikleri idi, kahramanlarımız magnum vuruşu diye bağırır, sonra
bacaklarını anatomiye tamamen aykırı şekilde havaya kaldırıp, zavallı
topa bi tane geçirirlerdi. Top topluktan çıkar, şirazesi kayar,
yamulur, bir elips haline gelerek ağları delerdi. Sayısız Türk çocuğu
mahalle maçında bu vuruşları yapayım derken pantolonlarını yırtmış,
bacaklarını ayırmışlardır.



PEPEN'İN BALONU


[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu aslında çizgi olmasa da hepimiz uykudan önce Pepen'i izlemiştik. Bu
Pepen bir boruyu üfürünce oyuncak maymun, karga, kızıl saçlı kız birden
balonun içine girip uçarak bir yerlere gider, maceralar yaşardı. Karga
"hey Pepen uçur bizi haydi" derdi, maymunun da "üzüntü ve muz kabuğu"
lafı klasik olmuştur. Varsan baksan Yakari kadar embesil, uyutucu
birşeydi.



KUMKUM


[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
En eski çizgi filmlerdendi, sevgili Gaye arkadaşım bunun özellikle
hastasıydı. Hatta en baştan beri siteye Kumkum'u koymadık diye bize
kızmıştı kulakları çınlasın! Kumkum taşdevrinde yaşayan bir gurup
çocuğun maceralarını anlatırdı.Bunlar dağ başında yaşar, başlarını
düzenli olarak belaya sokarlardı. O zamanlar İstanbul'da Kumkum çocuk
mağazası bile açılmıştı.





BİBERLEYELİM


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte bizim kuşağın en çok seyrettiği, herkesin ezbere bildiği, hepimize
"biraz biberleyelim çocuklar" lafını öğretmiş çizgi film bu idi. TRT
bunu her iki program arasında, her boşlukta, her fırsatta gösterir, biz
de her seferinde izlerdik. Bir müzeye kaldırılmış beyzbol topunun
hatıralarını anlatıyordu. Bu top oradan oraya gidiyor, stadyumda
oyuncular "haydi biraz biberleyelim çocuklar" diyerek topu atıp
tutuyorlardı. En sonunda meşhur bir oyuncu buna bir tane geçirip
stadyum dışına yolluyor, o tarihten sonra bizimki müzelik oluyordu.
Filmin sonunda da kameraya kıçını dönüp meşhur oyuncunun imzasını
gösterirdi. Bu "biberliyelim"i herhalde hatırlamayan yoktur, hepimizin
beyninde yer etmiş efsanevi bir çizgi filmdi.




SPACE ADVENTURE COBRA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu aslında oldukça eski bir manga iken animesi yapılmış, Show Tv de
bunu alıp yayınlamıştı. Sarışın ve de yakışıklı kahramanımızın sol kolu
silahtı, bu kolunu çıkartır, lazer kılıcıyla önüne geleni doğrardı.
Kırmızı taytlarıyla bir ekoldü. Ayrıca çok seksi bir yardımcısı da
vardı bunun. Hakettiği yerlere gelememiş bir anime klasiği idi bu çizgi
dizi. Sonunda ne oldu bilemiyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri 2duy3hj

Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri Empty
MesajKonu: Geri: Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri   Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri EmptyPaz Ocak 17, 2010 3:02 pm

G.I. JOE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Uzun süre TRT'de hafta içi akşamları yayınlanmış bir çizgi filmdi. Bir
grup Amerikan askerinin Kobra kumandana karşı mücadelesini anlatırdı.
Bunların her biri kendi özgü bir tip olup çeşit çeşit özellikleri
olurdu. Kobra kumandan bir örnek giyimli askerleriyle insana Darth
Vader'i anımsatırdı. Ben bu Joe'lardan Flint'in hastasıydım, onun
aşkına her bölümünü izlerdim GI Joe'nun. Ama birgün bunun elemanları
değişti, bir grup başka askerin maceraları başladı, ben de seyretmeyi
bıraktım. Bunun oyuncakları da deli gibi ortalığı sarmıştı, ben de yan
gözle bakardım Flint'in oyuncağı var mı diye ortamlarda.



MUPPET BEBEKLERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Herkesin bayıldığı çılgın Muppet Show karakterlerinin bebekliklerini
anlatan bir çizgi diziydi, yaz tatili sırasında seyretmiştik biz bunu.
Kermit ve Piggy'nin ufaklık halleri ne kadar şeker olursa olsun, o
gecelik entarisi ve fırfırlı bonesiyle Animal hepsinin feriştahı idi.
Şirinlik muskası olmakta onun eline hiçbiri su dökemezdi. Bu Muppet
veletleri mütemadiyen yaramazlık eder, olmadık olaylara bulaşır,
sonunda tabii işin içinden sıyrılırlardı.



VÜCUDUMUZU TANIYALIM


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İnsan vücudu içinde geçen çok enteresan bir çizgi filmdi. Burada en
unutamadığım şey akyuvarlardı. Nerede vukuat olsa akyuvarlar koşarak
yetişir, yarayı tamir etmeye, pıhtılaşarak kanamayı durdurmaya
çalışırlardı. Vücudun içinde ufolarla gezen tipler vardı. Olayları da
anlatan sakallı yaşlı bir dede idi. Herhalde gelmiş geçmiş en öğretici
çizgi film buydu. Bundan sonra şımarık sarışın kızların maceraları
başladı ve bir daha hiç böylesi bir çizgi film yayınlanmadı.



MONÇİÇİLER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Nilgün arkadaşımızın en sevdiği çizgi filmdi. Bunlar minicik, yüzleri
hariç her yerleri tüylerle kaplı maymundan bozma şirin yaratıklardi.
Bulutların üstünde Monçiçiya diye bir ülkede yaşıyorlardı. Bunların tüm
derdi yaşadıklari ağaçların dallarına kuyruklarıyla tutunup daldan dala
atlamaktı. Her zaman mutluydular, öyle çocuğun okul taksidi, vergi iade
formu gibi dertleri yoktu. Sanki çok eskiden bende bu tipten bir
oyuncak vardı, çünkü oyuncağını çizgisinden daha çok hatırlıyorum.
Bunların da Şirinler gibi dedesi, güzeli, muciti vb. var oğlu vardı,
ama Şirinler'den daha eskidir.



AFACAN AYILAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bunları ilk çıkartmaların, kartpostalların falan üzerinde tanımıştık.
Sevgi böcüğüydüler. Bulutların üzerinde yaşayan pek pofuduk şeylerdi.
Herbirinin göğsünde özelliğini gösteren bir sembol bulunurdu. Hayatta
tek dertleri derdi olana yardım etmekti.



AKILLI BIDIK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Küçük, mavi ve de son derece zeki köpek Bobi'nin maceralarını izlerdik.
Hatta bu çizgi filmden sonra bilmiş çocuklara ya da okuldaki kısa boylu
ama cin gibi tiplere akıllı bıdık demek moda olmuştu. TRT'nin mükemmel
seslendirmesinin de hakkını vermek gerek. Taşdevri ve Ayı Yogi gibi
Akıllı Bıdık ta bir seslendirme harikasıydı.



SEVİMLİ AYI AİLESİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte Gaye arkadaşımızın en sevdiği çizgi film bu idi. Biz nasıl Red
Kit'e, Süpermen'e falan aşık idiysek, o da bu çizgideki salıncaklı
koltuğunda oturup pipo içen, homur homur konuşan baba ayı Tom'a aşıktı.
Günlerce resmini bulayım diye beynimi yedi, nihayet uzun uğraşlar ve
ayı araştırmaları sona erdi ve kahramanlarımıza kavuştuk: Ayı aleminin
Bundy'si , Hillbilly ailesi!



MİNİK FOK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Cumartesileri yayınlanırdı. Kahramanımız Seabert minicik bir fok
yavrusuydu. Çevrecilik bilincimizi geliştiren ilk çizgiydi. Bunu
avlayıp kürk yapmak isteyen kötü adamlar vardı, biri eskimo 2 tane
velet bu kötü adamlarla uğraşır, her seferinde yavruyu kürk olmaktan
kurtarırlardı. Ama zırt pırt "Seabööört çok ayııpp" diye ayar
verirlerdi diye anımsıyorum. Bir seferinde çocuklar kötü adamın ofisine
girmişler, adam bunlara kim olduklarını, hangi bölümde çalıştıklarını
sorunca da "biz otur konuş bölümünde çalışıyoruz" demişlerdi, ben de bu
lafı yıllar sonra kazık kadar olup çalışmaya başlayınca kullanır
olmuştum.



ALVİN VE SİNCAPLAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Alvin, Simon ve Theodore Chipmunk kardeşlerin maceralarını anlatan bir
çizgi filmdi. Bunların en cerzebelisi Alvin'di. Elebaşı oydu. Bunlar
rock star falandılar galiba. Kendilerini evlat edinen Dave diye bir
adamla yaşarlardı. Tuhaf gecelik entarisi gibi kıyafetleri vardı bu
elemanların.



YAVRU GEYİK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Feci acıklı, kesinlikle izlememek gereken bir çizgi diziydi. Pazarları
yayınlanırdı. Kahramanımız Jody'nin babasını yılan sokunca adamın
hayatını kurtarmak için bir geyik öldürmüşler, geyiğin kimsesiz
yavrusunu da bu Jody evde kedi köpek niyetine beslemeye başlamıştı. Gel
zaman git zaman yavru geyik büyüdü, ailenin ekinlerini yemeye başladı.
Birtürlü engelleyemiyorlardı. Sonunda Jody geyiğini vurup öldürmüştü. O
geyiğin öldüğü sahne şu yaşımda bile beynimden çıkmamıştır,
çıkamamıştır. Ne fenaydı yarabbim, içimiz parçalana parçalana
seyrederdik biz pazar günleri bu çizgi diziyi.



AFACAN İLE BABACAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
(TALESPIN) Sanırım 90'larda bir yaz tatili ekranında yayınlanmış bir
Disney Çizgisiydi. 1930'larda geçerdi, pırpırlı deniz uçağı olan bir
ayı ve bunun dedektiflik maceralarını anlatırdı, oldukça eğlenceliydi,
çok maceralıydı, oldukça sevdiğimi hatırlıyorum ben bu çizgi diziyi.



TAZMANYA CANAVARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Deli dolu, azman,kuduruk, gerçek bir canavardı. Hön hön hön diye
dönerek çıka gelir, ne var ne yok yer, ortalığı silip süpürürdü.
Memleketimizde çok popüler olmuş, her yerde bir sürü tişörtü, oyuncağı
görülmüştür. Taz-mania, taz-mania diye hareketli bir şarkısı vardı.



ROADRUNNER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye
bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada
kalırdı. Roadrunner buna bir saniye görünür, "beep beep" diye korna
gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan
kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine
de yakalayamamıştı.



TOM VE JERRY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir
fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine
taşırdı. Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası
afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların
suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek
gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry'nin peşine düşerdi. İkisi de
birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.





WOODY WOODPECKER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kocaman kırmızı bir saçı olan mavi bir ağaçkakandı. En acayip özelliği
tuhaf kahkahasıydı, abimle biz yıllarca böyle gülmeye çalışmıştık. Bu
deli kuş, ahahahaa diye katılarak güler, sonra takatakataka ağaçları
gagalardı.




DAFFY DUCK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bugs Bunny'nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela
çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi. Özellikle
Bugs Bunny buna etmediğini bırakmaz, kafasına örsle vurup gagasını
ensesinden çıkartırdı. İstisnasız bütün Looney Toons elemanlarından
dayak yemişliği vardır kendisinin.




SPEEDY GONZALES


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Meksikalı bir fareydi, kocaman şapkası bile vardı. Bunun en önemli
özelliği acayip hızlı koşması, mütemadiyen civardaki kedilerin eline
vermesiydi. Üç Küçük Domuzcuk'tan sonra Gaye arkadaşımızın en sevdiği
karakterdi kendisi ayrıca. Bu fare yüzünden bazı arkadaşlarımız deli
gibi acılı kurufasülye yemiş, dilleri şişip dudakları kabararak resmen
rezil olmuşlardır..




BUGS BUNNY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç
bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara
koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde
Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını
sağlamıştı. Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından
tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Kadın erkek ayırmaz,
acımadan yumulurdu. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm
karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.





TWEETY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir
kuştu. Bu da hünsa karakterlerdendi, yani kız mı, erkek mi
anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu
otururdu. Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm
sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye
bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına
koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını
sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna
vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer,
"yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.





KAPTAN MAĞARA ADAMI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yeni nesil Taş Devri'nin süper kahramanıydı. Wilma ile Betty gazeteci
olmuşlar, her işe burunlarını sokuyorlardı. Bu yüzden ne zaman kötü
adamı kızdırsalar adam bunları kaçırtıyor, kızlar "İmdaaatt kaptan
mağara adamııı yetiişş" diye bağırınca bu dayı zopasını alıp uçarak
kızları kurtarmaya gidiyordu. Yolda benzini biter, motoru tekler, arada
yere düşerdi. Fena değildi, eğlenceli bile sayılırdı. Bu dayının en
büyük özelliği, baştan ayağa kılla kaplı olmasıydı.




TEMEL REİS


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çocukluğumuzun efsane denizcisiydi. Sevgilisi Safinaz'la bir türlü
evlenmediler, yüzyıllarca nişanlı kaldılar. Safinaz fasülye sırığı
gibiydi, ölçüleri 40-40-40 tı. Bu Safinaz pek ayran gönüllüydü,
kendisine yan bakan, çiçek veren her herifin peşinden gider, kollarına
atlar, sonra başı sıkışınca Temeeel diye bağırırdı.Temel Reis bir kutu
ıspanak yiyince pazuları kocaman şişerdi. Sonra da Safinaz'ı öpmeye
çalışan adamı eşşek sudan gelene kadar döver, üzerinden tır geçmişe
çevirirdi. Bu kötü adamların en meşhuru Kabasakal'dı. Bir nesil bu
Temel yüzünden "ıspanak ye, ıspanakta demir vardır, güçlenirsin
çocuğum" lafını dinlemiş, zorla ıspanak yemiştir. O yüzden bizim kuşak
ıspanaktan nefret eder.




PAMUK PRENSES VE 7 CÜCELER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ah bu Pamuk acıların kızıydı. Öksüzdü, cadoloz bir üvey anası vardı,
kraliçe üvey ana sihirli aynasıyla konuşup dururdu. Sonunda kafayı
sıyırmış, en güzel olmak için Pamuk'u öldürmeye karar vermişti. Ormanda
avcıdan kaçan pamuk, 7 Cüceler'in evine sığınmış, bunlara kibarlık
kuralları falan öğretmeye başlamıştı. Kendi de bu arada çeyizini
hazırlıyor, prensini bekliyordu. Sonunda prens gelip bunu götürmüş,
kraliçe de Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Pamuk'u biz çılgın Türkler bile
sinemaya uyarlamıştık, başrolde de Zeynep Değirmencioğlu oynamıştı,
Allah akıl fikir versin!





PİNOKYO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Disney'in en klasik uzun metrajlarından biriydi. Minik tahta çocuk
Pinokyo'nun etli kanlı hakiki bir oğlan çocuğu olmak için uğraşmasını
konu alırdı. En önemli özelliği yalan söyledikçe bununun uzamasıydı.
Hatta abim benim de burnuma bakıp yalan söylediğimi anladığını iddia
eder, beni korkuturdu. Bu çizgide çok güzel mavi elbiseli, kelebek
kanatlı bir de peri kızı vardı hatırladığım kadarıyla.





FERDINAND, ÜÇ KÜÇÜK DOMUZ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bir de Disney'in yarattığı karakterler vardı, bunların en meşhuru
Barışçı Boğa Ferdinand idi. Bu Ferdinand kırlarda bayırlarda gezen,
çiçek kokularıyla kendinden geçen ince hisli bir boğaydı. Bunu zorla
arenaya götürüp , torero ile güreşmesi için uğraşsalar da Ferdinand
çiçek koklamaya devam eder, sonunda bunu kuyruğundan çekerek kırlara
geri götürürlerdi. Diğer kahramanlarımız arasında Küçük Kızılderili,
Hayvanat Bahçesinden Kaçan Aslan, Üç Küçük Domuz başta gelirdi.
Bunların özellikle Gaye arkadaşımız hastasıydı. Hillbilly Bears ve
Speedy Gonzales'ten sonra en çok bunları severdi.



KLASİK DİSNEY ÖYKÜLERİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Mikilerden başka Disney'in yorumuyla çok acıklı klasik çocuk öykülerini
izlerdik, Ağustos Böceği ile Karınca, Çirkin Ördek Yavrusu, Tavşan ile
Kaplumbağa, bir de hiç bilmediğim bir köyden indim şehire öyküsü vardı,
bunun adı Tarla Faresi ile Şehir Faresi idi. Köylü fare şehirdeki
kuzeninin yanına geliyor, ama sonunda şehrin zorluklarına dayanamayıp
koşarak köyüne geri dönüyordu.



GUFİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ben yıllarca Gufi'yi yaratık zannettim. Sonradan öğrendim ki köpek
cinsindenmiş. Gufi saftirik bir hayvandı. Miki ve Donald ile takılır,
başına bir sürü dert açar, sonunda tabii ki kurtulurdu. Gufi'nin en
meşhur macerası evinde spor yaptığı, bam güm duvarlara vurduğu ,
pencereden uçtuğu hikayeydi.



DONALD AMCA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Donald ülkemizde ilk olarak Vakvak Amca ismiyle ünlenmişti. Bunu
çoğumuz Miki'den daha çok severdik, çünkü çok öfkeliydi, hiç iyi huylu
ve de sıkıcı karakterlere benzemezdi. Donald'ın Deyzi isminde bir
sevgilisi, üç tane de yaramaz yeğeni vardı. Donald'ın başı sürekli
küçük yaratıklarla dertteydi. Pikniğe gider, karıncalar yemeklerini
çalardı. Ormancı olur, yaramaz sincaplarla uğraşırdı. Ya da hamakta
keyif yapmak istese bu sefer arılar buna saldırırdı. Donald yerinden
fırlar, arka arkaya anlayamadığımız galiz küfürler savururdu. Bir
özelliği de donsuz gezmesiydi. Prensip itibariyle sadece üstünü giyer,
alttan çıplak dolaşırdı.



MİKİ FARE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Dünyanın en meşhur faresiydi. Pluto isminde cibilliyeti belli olmayan
bir köpekle birlikte yaşardı, kafasında kocaman kurdelesi olan Mini
diye de bir sevgilisi vardı. Donald ve Gufi en iyi arkadaşlarıydı,
beraber maceradan maceraya koşar, bin türlü kılığa girerlerdi. Bunların
bir tane karavana dönüşen evleri vardı, bu karavanla yaşadıkları
macerayı ben çok severdim.



DISNEY KÖŞESİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Biz küçükken her hafta sonu TRT'de Cumartesi'den Cumartesi'ye diye bir
program vardı. Bu program Disney köşesi ile başlar, arka arkaya bir
sürü çizgi film yayınlanırdı. Programın sonunda her hafta Ankara
Keçiören Belediyesi'ne bağlanılır, Ponponlar ile Tontonlar'ın abuk
subuk yarışmaları izlenirdi. Bir grup çocuk havuzlara düşer, çuvallara
girer, artık birsürü saçmalık yapar, kazanmaya çalışırlardı



LADY OSCAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Artık bu çizgi dizi yayınlandığında ben çocuk falan değildim,
üniversiteye gidiyordum. Heyecanlı bir jenerik müziğine sahip bu dizi
Fransız devrimi ile sona erecek olan aşk, savaş ve kahramanlık
öykülerini anlatıyordu, kahramanımız Oscar Fransua dö Jarjaye, erkek
gibi yetiştirilmiş çok güzel bir kadındı. Kraliçe Marie Antuanet'in
korumasıydı, kraliçenin İsveçli sevgilisi Fersen'e aşık olmuş, Fersen
kraliçeyle al takke ver külah kralı boynuzlarken, Paris'in karanlık
sokaklarında isyanları bastırmak için çarpışıp durmuştu. Sonunda
yıllardır kendini seven seyis Andre ile mercimeği fırına vermiş,
İhtilal'in patlak vermesi ile Bastille'i havaya uçurup, tüm
kahramanlarımız topluca Hakkın rahmetine kavuşmuştu.



VARYEMEZ AMCA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu çizgi filmin kahramanı bizim Donald Duck'ın Ördekkent'te yaşayan
zengin, pinti ve de nekes amcası Varyemez'di. Donald birgün küçük
yeğenleri Cin, Can ve Cem'i Varyemez'in evine bırakıyor ve de
maceralarımız başlıyordu. Bu benim en sevdiğim çizgi filmlerdendir. En
güzel sahnesi de Varyemez'in çizgili mayosunu giyip altın para dolu
hazine kasasında yüzdüğü andı. Yüzüstü, sırtüstü, kurbağalama yüzer,
ağzından para püskürtürdü. Ördekkent'te yaşayan Mucit bunlara türlü
türlü aletler icat eder, Varyemez'in hayatta ilk kazandığı şanslı
parasını korurlardı. Bi tane kötü tip vardı, büyü yapmak için
Varyemez'in uğur parasının peşindeydi. Çok eğlenceliydi, müziği de pek
neşeliydi.



GENKİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Teleon kanalında yayınlanmış acıklı bir Japon çizgi filmiydi. Genki
başarısız bir boksörün oğluydu, babası kanlı bir dövüş sonunda sizlere
ömür olunca zengin dedelerinin yanına gitmek zorunda kalmıştı. Kafasına
boksör olmayı koymuş, sürekli çalışırdı. Gözlerini geliştirmek için
elektrik direklerine tırmanıp trenlere bakardı, alkolik döküntü bir
adamdan da ders alırdı, adam her fırsatta bunu eşşek sudan gelene kadar
döverdi. Acıların çocuğu küçük Genki büyüyüp serpilip Tokyo'ya giderek
boks şampiyonasına katılmış, alkolik hocası da bu arada rahmetlik
olmuştu.



THUNDERCATS


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Muhteşem gaza getirici jenerik müziğiyle heyecanlı bir çizgi filmdi.
Bunların hepsi kedigillerden insanımsı yaratıklardı. Liderleri Lyno
adeleli ve kırmızı yeleli bir tipti. Pumara, Cheetara, Bengali, Tigra
diğer karakterlerdendi. Bunların yanında Kit ve Kat diye iki de çömez
kedigil vardı. Hep beraber Mummra'ya karşı savaşırlardı. Mummra sürekli
canavarlar yaratırdı ama Lyno'nun sihirli kılıcına yenilmeye mahkum
olurdu. Benim kuzenlerden biri bu Cheetara'nın greyfurt büyüklüğündeki
memelerinin hastasıydı.



YEŞİLİN KIZI ANNE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
90'ların başında Show TV'de yayınlanmıştı. Türkiye'de basılmamış çok
meşhur bir kitaptan Lucy Maud Montgomery'nin Anne of Green Gables
romanından uyarlanmıştı. Kanada'da Prens Edward Adası'nda yaşayan bir
çiftçi ailesinin evlat edindiği Anne Shirley isimli kimsesiz bir kızın
maceralarını anlatırdı. Bu kızın en büyük özelliği inanılmaz bir hayal
gücü olması ve hayallere dalarak kendini ve herşeyi unutabilme
becerisiydi. Anne, komşu çiftliğin kızı Diana ile arkadaş olmuş, okulda
kırmızı saçıyla alay eden Gilbert'in kafasında taştahtasını kırmıştı.
Çok fazla seyredemedim ben bunu, lisede miydim neydim? Yıllar sonra
Amazon'dan bu romanın serisini aldım, hala daha okuyorum.



LADY LYNN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu benim hiçbir zaman başından sonuna izleyemediğim bir çizgi dizidir.
Bunu Star ya da Kanal 6 vermişti, emin değilim. Küçük lady Lynn'in
annesi yoktu, babası da iş için biryerlere giderdi hep. Bunun Sarah
diye baba bir ana ayrı bir ablası vardı, dedeleri bu Sarah'ı sever,
başka kadından oldu diye Lynn'i sevmezdi. Sarah veremdi, bir de
nişanlısı vardı galiba, Lynn de bu nişanlının küçük erkek kardeşi ile
takılırdı. Sonunda ne oldu bilmiyorum.



GALAKSİ LİSESİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yine TRT'de izlediğimiz bir çizgi diziydi. Dünyadan bir kızla bir
oğlan, alelacayip yaratıklarla dolu galaksi lisesi'ne geliyorlardı
değişim öğrencisi olarak. Burada uzaylı tipler türlü türlü maceralar
yaşamışlardı. Gayet Star Wars'tan etkilenmiş eğlenceli bir diziydi.



CESUR AYILAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gummi bears 15 yıl önce TRT'nin yaz kuşağında öğleden sonraları
yayınlanıyordu, bu ayıoğlu ayılar bir ağacın içinde yaşar,sihirli
şerbet mi ne içer, sonra kızak gibi birşeye biner, ciyuvvv diye
evlerinden çıkar, hoplaya sıçraya maceradan maceraya uçarlardı. Jenerik
şarkısı da çok hareketliydi, belli bir öyküsü yoktu, her bölümde bir
macera yaşarlardı.



MÜFETTİŞ GADGET


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yaz tatili kuşağında TRT'de yayınlanan çizgi dizilerden biriydi. Gadget
kimselere benzemeyen bir kahramandı. Her yanından bir alet çıkar,
tepesinden helikopter açılır, bizimki uçarak kötüleri takip ederdi.
Mekanizmanın çalışması için HADİ HADİ GADGET KOLLAR ya da işte HADİ
HADİ GADGET-KOPTER demek gerekirdi. Gadget çok sakar, şapşal biriydi,
bunun bir de çok bilmiş bir yeğeni vardı, bunlar her bölümde başka bir
macera yaşar, sonunda mutlaka kötüleri yakalarlardı.



HOLLYWOOD YARAMAZLARI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu çizgi Star1 ilk açıldığında yayınlanmıştı, o zamanlar herkes
kolaylıkla istediği kanalı seyredemezdi, sürekli antenler,
yükselticiler alınır, Star'ın sinyali yakalanmaya çalışılırdı. Benim
abim de bahçenin üstündeki antene tırmanır, o çevirirken ben de
aşağıdan "olduu, olmadııı", acık daha oynatttt" diye bağırırdım. Yıllar
sonra kablo tv çıktı da kurtulduk. Bu çizgi film bir grup zengin, güzel
ve şımarık gencin maceralarını anlatırdı. Esmer güzeli Bianca kötü
karakterdi, Wilshire diye bir şoförü vardı. Lark iyi kahramandı,
sevgilisi de Troy'du galiba. Rockçi bir kızla oğlan, küçük mucit,
Blaze, televoleci Switchboard diğer kişilerdendi. Bunlar sürekli
dondurmalı soda içerler, ben de çok merak ederdim bu ne diye. Sonunda
bir gün bildiğimiz Kızılay maden suyuna yarım tabak dondurmayı boca
etmiş ve ağlayarak çöpe dökmek zorunda kalmıştım.



SANDYBELLE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
90'ların başında yayınlanmış bir diziydi, Sandybelle İskoçyalı'ydı
sanırım, bir de çoban köpeği vardı, yani lassie cinsinden bir çomar.
Babası ölünce bu kız bir minibüsle dünyayı gezen bir gazeteci olmuş,
annesini aramıştı. Sonunda da annesini rahibelerle dolu bir adada
bulmuştu. Bir de aşık olduğu Mark Wellington diye zengin bir oğlan
vardı. O da sanırım fotoğrafçı olarak bu kızcağıza eşlik etmişti
seyyahatlerinde. Hiçbir özelliği yoktu, salak bir kızdı işte.



CHARLOTTE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
15 sene önce TRT'nin yaz tatili kuşağında yayınlanmıştı, o yıl TRT yaz
tatili boyunca haftaiçi sabahtan akşama kadar çizgi film yayınlayarak
beni mest etmişti. Bu kız Kanada'da bir çiftlikte yaşardı, annesi
kaderin sillesini yiyerek babasından ayrılmış ama o gece Kanada'ya geri
dönmüştü. Charlotte'un babası, anasını karşılamaya giderken fırtınada
kaza geçirip Hakkın rahmetine kavuşunca Charlotte'un aslında çok zengin
bir lord olan Fransız dedesi (ulan böle yazınca ne saçma geliyor???),
Charlotte'u Paris'teki Mountburn malikhanesine kaçırmıştı. Dizinin
ilerleyen bölümlerinde Charlotte'un buradan kurtulma ve annesini bulma
çabalarını izlemiştik. Ben bunun en son bölümünü kaçırmışım haberim
yok, bunu izleyecem diye televizyonu açınca karşıma Judy çıkmıştı. Şoke
olmuştum, hey gidi...



PORTAKAL YOLU


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
(KİMAGURE ORANGE ROAD) : 1987 yılında Japonya'dan çıkarak tüm dünyada
fenomen olmuş bir çizgi diziydi. Biz de 1991 yazında TRT'de izlemiştik.
Kahramanımız Kyoske Kasuga, yeni taşındığı şehirde Madoka diye bir kıza
ilk görüşte aşık oluyordu. Ancak Madoka'nın çocukluk arkadaşı, saftirik
Hikaru da Kyoske'ye aşık olduğundan Madoka aradan çekilmeye karar
veriyordu. Bu dizide işte bu üçlü aşk öyküsü ekseninde liseli gençlerin
maceralarını izlemiştik. Kyoske'nin esrarlı telekinetik güçleri vardı,
eşyaları hareket ettirir, zamanda seyahat edebilirdi. Ama çok
kararsızdı, büyüleyici Madoka mı, çıtır Hikaru mu, bir türlü seçemezdi.
Harika bir çizgi filmdi, müzikleri de çok güzeldi.



STEP JUNE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
1991 yılı tatil ekranı çizgilerinden biriydi. Step Jun kızıl saçlı ve
çok zeki minik bir kızdı, o kadar akıllıydı ki evinde robotlar yapar,
banyoda füzeler uçururdu. Bu kız çok akıllı diye bunu koleje
göndermişlerdi. Jun kolejde Zero diye bir oğlana aşık olmuştu ama Zero
Jun'dan yaşca 10 yıl, boyca da 1 metre büyüktü. Böyle motorsikletle
dolaşan, pislik, serseri bir oğlandı. Jun'un bunun peşinde koşması o
kadar komikti ki hiç kaçırmadan izlerdim. Jun'a arkadaşlık eden robotu
da bizim R2-D2'ya benziyormuş, şimdi farkettim. Bu dizinin çok komik,
piiipiikopikoo pipikopikopikoo diye de bir şarkısı vardı.



JUDY VE UZUNBACAK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Judy Abbott yetimhanede yaşayan kimsesiz bir kızdı, sürekli gülen
neşeli bir karaktere sahipti ve çok güzel makaleler yazıyordu. Birgün
esrarengiz bir adam makalesini beğenip bunu zengin kızların okuduğu
Lincoln Memorial Lisesi'ne yatılı olarak göndermişti. İşte çizgi filmde
Judy'nin bu okulda geçen 3 yılını izlemiştik. Oda arkadaşları sevimli
ve iyi kalpli Sally ile çok zengin ve kibirli Julia idi. Judy yetim
olduğunu herkeslerden saklamaktaydı. Bu yüzden sürekli bir gerilim
vardı, durum ortaya çıkacak mı , çıkmayacak mı? Bir gün Julia'nın
egzantrik ve de yakışıklı Jervis amcası okula gelmiş ve Judy ona aşık
olmuştu. Daha sonra ortaya Sally'nin sportmen abisi Jimmy çıkmıştı ve o
da Judy'e aşıktı. Ama Julia da Jimmy'e aşık olunca herşey karıştı. Bir
bölümde Judy ve Jervis Lock Willow Çiftliği'nde beraber tatil yapmışlar
ve romantizm ayyuka çıkmıştı. Ben de hergün kaçırmadan izliyordum
bunların aşkını. Sonunda Jervis Judy'e evlenme teklif etti ama Judy
yetim bir kız olduğunu itiraf edemeyince çareyi çocukcağızı reddetmekte
buldu. Jervis verem oldu. Bunu tam mezuniyet günü öğrenen Judy yaptığı
veda konuşmasında yetim olduğunu cümle aleme ilan etmiş ve New York'a
Jervis'i ve Uzunbacak babayı bulmaya gitmişti. Hey gidi günler hey!
İşte benim hayatımın çizgi filmi Judy olmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri 2duy3hj

Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri Empty
MesajKonu: Geri: Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri   Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri EmptyPaz Ocak 17, 2010 3:03 pm

SON DİNOZOR DENVER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
San Fransisko'da mı Kaliforniya'da mı ne öyle bir memlekette geçerdi.
Bir grup oğlan arka bahçeyi kazarken eşşek kadar bir yumurta bulmuşlar,
yumurtadan dana kadar bir dinozor çıkmıştı, mavi gözlü sevimli dinoya,
Denver adını takmışlar sonra da beraber alemlere akmışlardı. Bu
Denver'a söfçü şortu ve güneş gözlüğü giydirip plaja götürürler, sörf
yaptırırlar da kimse bunun dinozor olduğunu anlamazdı. Yıldız şeklinde
Elton John gözlüklerini takıp rock n' roll bilem yapmıştı. Eğlenceli
geliyordu o zaman bize.



NİNJA KAPLUMBAĞALAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Türk gençliğine pizza sevgisi aşılayan çizgi filmdir. Bu dizide Japon
Sensei Splinter, 4 tosbağası ile yeraltında saklanırken Shredder'ın
mutasyon ışınlarına maruz kalıyor ve en son lağım faresine dokunduğu
için fareye dönüşüyordu. Tospaalar da insana benziyorlardı. Splinter
bunlara en sevdiği Rönesans sanatçılarının isimlerini takıyor ve
Shredder'in üzerine salıyordu. Bunlar hep yeraltında lağımda yaşıyor ve
sürekli ama sürekli pizza yiyorlardı. Bunlara yardım eden bir de
televizyoncu kız vardı, April. Bu April'in sarı bir tulumu vardı ve
başka hiçbirşey giymezdi. Severek izlerdik biz bu kaplumbağaları.



BENIM KÜÇÜK PONY'M


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Allahım, minik kanatlı, lüle lüle yeleli, kuyrukları kurdeleli
beygirler oradan oraya uçuşur, biz de ağzımız açık seyrederdik.
Bunların sonradan çılgın gibi oyuncakları çıkmıştı. Benim de bir tane
pony silgim vardı, mor yeleli ... Sanırım bunların kraliçesi alnında
boynuzu olan bir unicorn idi. Fakat bu dizinin ana fikri neydi
hatırlayamıyorum.



TRANSFORMERS


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Hayatımıza Star1 ile girmiş bir çizgi filmdi, özellikle oğlanlar daha
çok severdi bunu. Çünkü araba ve kamyonlar hakkındaydı. Kahramanımız
arabalar hızla giderken birden bükülüp katlanmaya başlar ve robota
dönüşürlerdi. Sonra da bir güzel kötülerle dövüşürlerdi. Oyuncakları da
heryeri kaplamıştı, epey popüler olmuştu.



RED KIT


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gelmiş geçmiş en hızlı silah çeken kovboydu, gölgesinden bile hızlı
ateş eder, sürekli Joe, Jack, William ve Avarel Dalton kardeşlerin
peşinden koşar, aptal köpek Rin Tin Tin'in başını beladan kurtarır,
emektar atı Düldül ile muhabbet ederdi. Red Kit herkesin sevdiği bir
klasikti, Milliyet gazetesi yıllarca bunun çizgi romanını vermişti. Red
Kit her maceranın sonunda ortadan kaybolur, batan güneşe doğru atını
sürerken, ben yalnız bir kovboyum diye şarkı söylerdi. Kıyafeti hep
aynıydı, ama yıllar sonra sigara içmeyi bırakmış, onun yerine ağzında
bir ot taşır olmuştu. Sarah Bernhard'la, Kalamiti Jane ile maceralar
yaşamış, bir keresinde Nensi diye bir kızla nişanlanmıştı. Çinli
çamaşırcı, akbaba cenaze levazımatçısı en sevilen tiplerdendi. Posta
arabası şirketi Wells Fargo Co. sloganı Yolculukta Banko idi.
Kızılderililer'le barış çubuğu içer, Papatya Kasabası'nı korur, posta
arabalarına eşlik ederdi. Kusursuz adamdı. Aşıktım herhalde ben Red
Kit'e.



80 GÜNDE DEVRİALEM


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Jules Verne'in meşhur romanının serbest bir uyarlamasıydı bu dizi,
çünkü bütün karakterler kedi, aslan, puma çita ve sair kedigillerden
oluşuyordu. Yalnız Phileas Fogg'un uşağını başka bir cinsten hayvan
oynuyordu, Prenses Ouda bembeyaz Van kedisi gibi bir kediydi mesela.
Öyküsü güzeldi ama o tam takım ful aksesuar giyinmiş centilmenin
pantolonunun kıçından böyle sırma gibi bir kuyruk çıkıyor olması
felaketti. 15, 16 yıl önce seyretmiştik biz bu diziyi, olasılıkla
TRT'nin yazın yaptığı Tatil Ekranı kuşağında.



JETGİLLER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Taşdevri'nin gelecek çağlarda geçen versiyonuydu, bunların da herşeyi
egzantrik ve moderndi. Hizmetçileri robottandı, araba yerine uçan
daireleri vardı doğal olarak. Bende fazla bir heyecan uyandırmazdı
gelgelelim.



SEVİMLİ HAYALET CASPER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bunun belli bir saati yoktu, her an karşınıza çıkabilirdi. Arkadaş
bulmak için dolaşır, ama bunu her gören hayalet görmüşe döndüğü için
kimseye yaklaşamazdı. Sonunda bir kahramanlık yaparak herkesin sevgi ve
hayranlığını kazanırdı. Yıllar sonra sinema filmi bile yapılmıştı.



CİCİ KIZ GEORGIE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TRT'nin sarışın kızlı çizgilerinden biriydi. Bunun da özellikle
sapık bir öyküsü vardı. Avustralyalı bir çiftçi nehir kenarında ölmek
üzere olan bir kadın buluyor ve kadının kızı Georgie'yi evlat
ediniyordu. Gelgelelim adamın 2 oğlu birden kıza aşık oluyorlardı.
Georgie büyüyüp serpilince böyle saçları gözlerinin üzerine düşen bir
İngiliz Lordu'na aşık olmuş, Londra'ya kaçmıştı, tabii bunun peşinden
giden abisi hapse düşmüştü. Bu çizgidizinin tarihe geçen sahnesinde
Georgie nehre düşerek donma tehlikesi geçirince, abisi bunu çırılçıplak
soyarak kendi de soyunup üzerine yatmış, ten ısısıyla onu hayata
döndürmüştü. Dizinin sonunda kızımız zengin ama hastalıklı oğlanı
bırakıp fakir ama taş gibi eski abi Abel ile mercimek fırında yapmış,
bir oğlan bilem doğurmuştu, gördüğümüz ilk sevişen çizgi karakter bu
Georgie idi.



CLEMENTINE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Her cumartesi TRT'de yayınlanırdı, muhteşem Fransızca bir jenerik
şarkısı vardı. O günün çocukları arasında bugün ekol olmuş bir dizidir.
Bu Clementine uçak kazası geçirip sakat kalmış bir kızcağızdı. Birgün
buna kocaman bir küre içinde uça uça Hemera diye güzel bir cadı
geliyordu. Sonra Clementine bu cadıyla dünyayı gezerek maceradan
maceraya koşuyor, yürüyor, uçuyordu. Bu dizide çok korkunç ateşten
adamlar vardı. Bunların patronu Malmot idi. Bir çizgiden umulmayacak
kadar kanlı ve vahşiydiler, Clementine bunlara karşı savaşır, paçası
sıkışıp korkudan altına ettiği anlarda Hemera uçan küresinin içinde
gelir, Clementine'i alır götürürdü. Biz de kafadan ata ata şarkısını
söylerdik.



ÇİÇEK KIZ LULU


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ben bunu çok severdim, Lulu isimli kız aslında Çiçek ülkesinin prensesi
olduğunu öğrenmişti, ama ülkesini kurtarmak için Yedi Renkli Çiçek'i
arayıp bulması gerekiyordu. Yanına kedisiyle köpeğini alıp dünyayı
gezmeye başlamıştı. Bunun bir çiçek anahtarı vardı, bu anahtarı bir
çiçeğe doğru açar LEY LUUU LEY LUU deyince hoop üzerindeki kıyafet
değişirdi. Böylece her ortama uygun elbise giyebilirdi. Lulu'yu mavi
entarili kötü bir kadınla, kadının uşağı olan kunduz ya da rakun cinsi
Moris diye bir yaratık kovalardı. Bu kız yedi renkli çiçeği bir türlü
bulamamış, nihayet kös kös eve dönüp çiçeğin evin bahçesinde açtığını
görmüştü. Sonunda çiçek ülkesine giderek Seli isimli oğlanla da işi
pişirmişti. Her bölümün sonunda çiçek dilinde bilmemne şu anlama gelir
diye bir çiçek tanıtılırdı.



KÜÇÜK PRENSES SARA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TRT'nin Cumartesi kuşağında yayınladığı çok acıklı bir çizgi diziydi.
Hindistan'da büyüyen Sara'yı babası Londra'da bir kız okuluna
yazdırmış, sonra iflas ederk ölünce Sara da okulda hizmetçi olmuştu.
Allahım ne çileler çekti, şımarık zengin kız Lavinia buna
ayakkabılarını bile boyatmıştı. Ben bu dizinin hastasıydım ama her
hafta seyredemezdim çünkü o zamanlar biz annemle cumartesileri ya
Süheyla teyzeme ya da Selma teyzeme giderdik, ben çığlık çığlığa
ağlasam da otobüse yetişmek için kös kös annemle çıkmak zorunda
kalırdım. Birgün aslında Küçük Prenses'in meşhur bir çocuk kitabı
olduğunu öğrendim, Allaaaa, annemle İstanbul'u altüst ettik, Cağaloğlu
yokuşuna bile tırmandık, sonunda Beşiktaş'ta bulduk kitabı. Ben de
Küçük prenses Sara'nın maceralarını defalarca okudum.



ŞNORKELLER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Deniz altında yaşayan birgrup yaratığın maceralarını anlatırdı.
Cumartesileri TRT'de yayınlanırdı. Her bölümün başında önce bu
şnorkelleri keşfeden kaybolmuş bir kaptan mı ne varmış, onun hikayesi
anlatılır, sonra kamera yavaş yavaş alçalır, suyun derinliklerindeki
kahramanlarımızın maceraları başlardı. Çok eğlenceliydi. Mesela barları
bile vardı, bi tane ahtapot davul çalardı, böyle matrak bir yerdi.



AYAKKABILAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Eskiden TRT'de her Cumartesi sabahı yayınlanan çocuk kuşağında
izlemiştik bunu sanırım. Ama ben ortaokuldayken de şarkısı pek
meşhurdu, şu şu şu şuuu pipıılll die uzata uzata söylerdik, ne
günlerdi!



ŞEKERPEMBE


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ah Şekerpembe unutulmaz bir klasikti, TRT'nin Cumartesi'den
Cumartesi'ye isimli kuşağında yayınlanırdı. Bunlar bir adada yaşardı,
küçük bir oğlan, bir de bu oğlanın e'leri eze eze "şekerpiembee,
şeikerpembee" diye ünlediği pespembe bir deniz dinozorunun maceralarını
anlatırdı. Bunlara akıl veren gözlüklü, bilge bir yunus ta vardı, o da
bir mağara da yaşıyordu, dinozor yüze yüze tam mağaraya gider, oğlan
arkasından "şiekerrpieembee" diye başlardı. Bi rahat bırakmazdı
Şekerpembe'yi.



ALİS HARİKALAR DİYARINDA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu da klasik öykünün güzel bir uyarlamasıydı, tavşanın peşinden koşan
Alis acayip bir memlekete geliyor, türlü türlü maceralar yaşıyordu.
Renkli, eğlenceli, çerez niyetine bir çizgi diziydi.



POLLYANNA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bildiğimiz klasik romanın bolca melodram öğesi eklenerek uzatılmış
güzel bir çizgi versiyonu idi. Bu yayınlanırken ben ilkokul sonda idim,
kursa gittiğim için Pollyanna'yı kaçırır, üzülürdüm. Bazı bölümlerini
teyzem videoya kaydedip bana izletmişti, nedense hastası olmuştum ben
bu dizinin. Ama sonunu seyredememiştim. Onun yerine elli kere falan
kitabını okumuştum.



ŞEKER KIZ CANDY


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu çizgi film sonradan özel kanallarda sıkça yayınlansa da asıl
popülaritesini TRT'de gösterildiğinde kazanmıştı. Çok eskiydi,
seyrettiğimiz ilk kocaman gözlü, kabarık sarı saçlı, acı çeken kızlı
japon çizgisiydi. En acıklı bölümünde Candy'nin sevgilisi Anthony attan
düşüp beyin üzeri çakılarak Hakkın rahmetine kavuşmuş, Candycik
"eentınii, eentiiniii" diye ağlamaktan helak olmuştu. Anneme sorsanız
"ah çok ağladık Entıni'ye" diye hala hatırlamaktadır. Sonradan Candy
****** olmuş, bir sürü sevgili eskitmişti. Hele dağınık, uzun saçları
gözlerinin önüne düşen Terry Grandchester'i reddetmesini hiç bir kız
anlayamamıştı. Sonunu hiç izlemedim ben bunun.



ESTEBAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Güney Amerika'da geçen çok zevkli bir çizgi filmdi. Esteban diye bir
oğlan, yanında küçük bir kız ve yerli bir çocukla İnkaların altın
şehrini arardı, bunlara yardımcı olan Mendoza diye bi de herif vardı.
Bu kızla Esteban nihayet dillere destan altın kuşu bulmuşlar,
boyunlarındaki yarım madalyonları takarak kuşu kaldırmışlardı efendim.
Sonradan ne kuşlar kaldırdılar bilemem, bunlar kardeş mi çıktı, yoksam
o kız, Mendoza'nın kızı mıydı, böyle çapraşık işler vardı. Küçücük
çocukların beynini o zamanlardan yıkayıp pembe dizilere, Aliyelere
hazırlıyorlardı yani.



KAYIP DÜNYALAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Muhteşem bir Fransız çizgi filmiydi, hafta içi mi, yoksam cumartesi mi
yayınlanırdı hatırlamıyorum, çok etkileyici bir jenerik müziği vardı,
Clementine'le beraber bize Fransızca sevgisi aşılayan ilk
şarkılardandır. Bu çok acayip maceraydı, bir gezegenin katmanları
arasında dolaşarak arzın merkezine, Arcadia kentine inmeye çalışan bir
grup insanı anlatıyordu. Arcadia kelimesi beni büyüler, kafadan ata ata
şarkısını söylerdim. Gayet karamsar, ciddi bir çizgi filmdi.




VOLTRAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte bir nesil bu Voltran yüzünden uykusuz kalmıştı, pazar sabahı erken
kalkılır illaki Voltran seyredilirdi. Issız bir gezegene düşen bir grup
pilotun maceralarını anlatırdı. Bu gezegenin güzel prensesi pilotlardan
yer altındaki robot aslanları uçurmalarını rica etmiş, sonunda aslanlar
biraraya gelerek , ben kolları oluşturuyorum, ben bacakları, ben de
başşını oluşturuyorum, ve 3 kere VOLTRAN VOLTRAN VOLTRAN diyerek büyük
robotu meydana getirmişti. Prensesi cariyesi yapmak isteyen yamuk tipli
bir herifin çeşit çeşit robot canavarlarına karşı savaşır, illa biraz
dayak yer, sonunda ışın kılıcı ile canavarı ikiye bölerlerdi, bu sıra
da hiç değişmezdi. Bizim de kuzenlerle en sevdiğimiz oyundu. Allahtan
prenses mavi aslanı kullanmaya başlamış ben de oyuna katılmıştım, çünkü
aslan hakkı kutsaldı, kimse kimsenin aslanını alamazdı, yeşil aslan
benim diyene, destur çek yeşil aslan Tolga'nın denirdi.



ROBOTEK


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Eşi benzeri yapılmamış aşmış bir çizgidiziydi, hafta içi okul dönüşü
izlerdik. Dünyayı uzaylılar istila etmiş, insanlar Robotek diye devasa
bir gemiye iltica etmişlerdi, bu gemi alarm moduna geçtiği zaman
katlanıp bükülerek robot haline gelir, uzaylılarla savaşırdı. Rick diye
bir savaş pilotu, Minmey diye bir Çinli kız da vardı, bunlar aşk meşk
yaşıyorlardı galiba, Minmey Çin restoranı açmıştı, yerel kıyafetler
falan giyerdi. Müziği de muhteşemdi. Abimle izlerdik biz bunu, sonra da
eski legolardan uzay gemileri yapmaya çalışır, uzay savaşları oynardık.




SHE-RA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
He-Man karakterinin kızkardeşiydi. Başka bir gezegende yaşıyordu çünkü
bunları bebekken İskeletor bulmasın diye ayırmışlardı, o zamanlar Star
Wars'ı henüz seyretmediğimizden anlamamış, yemiştik biz de bunu yeni
bir hikaye diye! Bu hatun kılıcını kaldırır YÜCE RUHUN ADINA, ADIM
ŞİİRAAA diye bağırır, birden tipi düzelir, kırmızı taytı efil efil bir
mini eteğe dönüşür, atının kanatları peydah olurdu. Bunun da çevresi
gudik tiplerle doluydu, bazı maceralarında kardeşi He-Man gelir,
kötüleri beraber pataklarlardı. He-Man kadar fenomen olamamıştı
aramızda.



HE-MAN


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İlkokuldayken okuldan koşarak gelir artık pazartesi günü mü neyse
He-Man'i izlerdik. Öykü acayip tiplerle dolu bir galakside geçiyordu,
kahramanımız lepiska saçlı Prens Adam oldukça pısırıkken sihirli
kılıcını havaya kaldırıp GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA, GÜÇ BENDE ARTIK deyip
adaleli erkek He-Man'e dönüşür, iskeletor ve elemanlarıyla kapışırdı.
Başı sıkışınca küçük cin Orko, General, General'in kızı Tila ve güzel
Büyücü'den yardım alırdı. Her bölümün sonunda Orko uçarak ekranda
belirir, bize o bölümden çıkartmamız gereken dersi anlatırdı. Ben bunun
birsürü kartlarını falan toplamıştım uzun süre. He-Man'den sonra sıska
tiplere İskeletora dönmüşsün demek moda olmuştu.



LAZERYON


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Pazar akşamları yayınlanırdı. Takaşi isimli bir Japon çocuğu
bilgisayarında net üzerinden bir robot tasarlamış, sonra birden uzay
üssünün hatlarında bir karışıklık olunca bu robot aynen imal edilmişti.
O zamanlar bizde interneti bırak bilgisayar bile yoktu. Lazeryon işte
bu robottu, Voltron'un ışın kılıcı varsa bunun da lazer topu vardı.
Tasarımcısı bu oğlan olduğundan Takaşi'yi Lazeryon'un pilotu
yapmışlardı. Yavrum paso düşman robotlarla savaşır ama sonunda mutlaka
kazanırdı. Olivia diye bir kız arkadaşı vardı, sarışın güzel bir şey.
Takaşi uzayda robotları pataklar ama okulda hep Olivia'dan kötek yerdi.




AYI YOGİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kafayı piknikle, sandöviçle bozmuş; ormana gelen piknikçilerin
sepetlerini yürütmeye çalışırken maceradan maceraya koşan şaşkın bir
ayı idi bu. Sürekli efeemm diye konuşur, başına bin türlü iş açar,
korucu dayı bunlari basınca panik içinde sağa sola koşuştururdu.
Düpedüz salaktı. Yanındaki küçük Bobi mi Bobo mu, o daha zekiceydi. Ama
benim için en güzeli hergün yediğim Ayı Yogi'li baldı, şimdi olsa da
alsak keşke , o Ayı Yogi şişesindeki balın kokusunu bilem hatırlarım
hala.



VİKİNGLER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bir Viking kabilesini maceralarını anlatırdı. Bunlar boynuzlu şapkalar
takar, HAYDİ YALLAH HOP HOP HOP, HAYDİ YALLAH HOP HOP HOP diyerek
küreklere asılır, maceradan maceraya gemilerini zıplatırlardı. Buradaki
asıl hikaye kaptanın Vicki isimli küçük çocuğuydu, hünsa bir
karakterdi, erselik yani, kız mı erkek mi ben hiç anlayamazdım. Bunun
da aklına hep olayı çözecek fikirler gelirdi ama önce burnunu
karıştırır sonra buldumm! diye bağırırdı, sonra da kafasının etrafında
yıldızlar uçuşurdu. Bu çizgi film güzel Türkçe'mize tatak kelimesinin
eklenmesine vesile olmuştur. Bir de "haftayaaa buluşalım haftayaa" diye
bir şarkısı vardı ki biz evde ailecek söylerdik bunu. Çok şükür
sonradan iyileştik!!!



PEMBE PANTER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Herkes ıslıkla Pembe Panter'in müziğini öttürürdü, kendisi bizim ailede
kısaca Pembo diye bilinirdi çünkü babam pek severdi bunu, bi
samimiyetimiz vardı yani, pembo aşağı pembo yukarı ahahaah. Sessiz
sakin dolaşır, olayları çözer, kuyruğunu eline alır sallardı. Bunun da
belalısı yerden bitme pardesülü müfettiti. Peter Sellers'in oynadığı
Pembe Panter filmleri serisinden sonra popülaritesi tavana vurmuştu.



ŞİRİNLER


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Şirinler 3 elma boyunda, mavi renkli ve de kukuletalı bir grup
yaratıktı. Mantarların dibinde bir köyde yaşarlardı, köy imamı da Şirin
baba diye sakallı muhterem bir zattı. Bunun donuyla şapkası kırmızı
idi. Ama o da diğerleri gibi üstsüz gezerdi. Sonradan köye çirkin bir
kız gelmiş, Şirin baba büyüleriyle kızı Britney Spears'a çevirmiş,
ismini de Şirine koymuştu, Şirine yüzünden bütün şirinler birbirine
girmişti. Bunların gözlüklü bilgin şirini, şişko aşçı şirini, uykucu
tembel şirini, adaleli güçlü şirini vardı. Ama en güzeli peşlerindeki
hain Gargamel'di, kedisi Azman'la bu dırdırcı Şirinler'i yakalamaya
çalışır, birtürlü beceremezdi. Gargamel yıllar sonra sanal alemde bizim
kuşağın en çok tercih ettiği takma ad olmuştu.



HEIDI


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kara saçlı ve domates yanaklı bir kızdı, kırmızı gömleği, pembe eteği
ve kocaman bir poposu vardı, bu Heidi ne zaman dağlardan bayırlardan
yuvarlansa eteği kafasına geçer, biz de bunun kocaman beyaz donlarını
seyrederdik. Donlarını fora eden ilk çizgi karakter herhalde buydu.
Keçi çobanı Peter'le dağbaşlarına çıkar oynaşırdı. En dikkat çekici bir
diğer özelliği de yamuk ağzıydı. Bu kızın ağzı yanağından açılırdı. O
da inadına o yamuk yandan ağzıyla "büyüükkbabaaa, büyüükbabaa" diye
çığlıklar atar, büyükbaba da sussun diye buna keçi peyniri kızartırdı.
Ah o peynirden nasıl canım çekerdi anlatamam. Sonradan Heidi büyük
şehire inerek Clara ile arkadaş olmayı da ihmal etmedi. Ama peynirsiz
yaşayamayacağı için dağlara geri dönmüştü.



TAŞDEVRİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Büyük küçük herkesin sevgilisi olmuş fenomen bir çizgi filmdi, sadece
çocukluğumuzda değil, hiç durmadan tüm hayatım boyunca yayınlandı, ben
ömrümce Fred Çakmaktaş'la Barni Moloztaş izledim. Özellikle Fred'i
seslendiren Sezai Aydın'ın başarısı bu çizginin popülaritesini çok
etkilemiştir. Bunlar taşdevrinde yaşayan ama hertürlü modern eşyalara
sahip tiplerdi. Filin hortumundan duş alır, pelikan kuşunu elektrikli
süpürge niyetine kullanırlardı. Özellikle Fred'in YABADABA DUUU lafına,
bovling oynarken parmaklarının üzerinde yürümesine ve kaynanasını
görünce "aaannneecciiğimmm" demesine çok gülerdik. Yıllar sonra
bunların çağ atlamış versiyonunu da izlemiştik, bebekliklerini
bildiğimiz Çakıl ile Bambam kazık kadar olmuşlar, hatta evlenmişlerdi.



KALİMERO


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ama haksızlık bu öyle değil mi? Kafasında yarım kabuğuyla dolaşan ve
her macerasında "ama haksızlık bu öyle değil mi?" diyen minik civciv
Kalimero herkesin sevgilisiydi. Bizde bunu en çok annem beğenirdi,
(yahu bizde ailecek bir çizgi film meselesi var ama dur çözecem ben
bunu) Çok şirindi, biraz da safdildi yanlış hatırlamıyorsam. Pıt pıt
dolaşır, başına bin türlü bela açar, kabak başına patlayınca da "ama
haksızlık bu öyle dii miiii" diye sızlanırdı. Bizim nesil bu yerden
bitme sayesinde haksızlıklara karşı sesini yükseltmeyi öğrenmiştir.



TONTONLAR


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İşte bu Tontonlar, benim hayatta ilk fanatiği olduğum çizgi filmdi. HOP
HOP HOP, DEĞİŞ TONTON diyerek biçimden biçime giren, form değiştiren,
hamur gibi yaratıklardı bunlar, belki de o yüzden sevmişimdir. Ne var
ki benim için büyük utanç kaynağı oldular, çünküm bu tontonlar bitince
saatlerce ağladığım, ortalığı ayağa kaldırdığım, yıllarca bütün aile
toplantılarında anlatıldı. O kadar fanatikmişim ki, tontonlu yastığım
bilem varmış. Sarısı vardı bunların yastığın üzerinde, şimdilerde
Aymar'ın reklamında kullanılan yaratık ta bize tontonları
anımsatmaktadır.



NİLS VE UÇANKAZ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu çizgi film, Voltron'la beraber pazar sabahı uyumamızı engelleyen
çizgilerden biriydi. Nils diye tembel bir çocuk artık sihirle mi,
büyüyle mi neyse parmak kadar kalıyor, anaa pipim de bamya kadar oldu
diye utancından kimsenin yüzüne bakamayacağı için kazına atlayıp
çiftlikten kaçıyordu. Kazın ayağı ise başkaydı sayın seyirciler,
ahaahahaa, evcil kaz Morton göçmen kuşlarla uçmayı kafasına koymuştu,
azimle sıçan taşı deler sözünü kanıtlarcasına kendini kasarak uçmayı
becermiş,o günden sonra bamya Nils olarak hatırlanan kahramanımız da
bunun boynuna atlayarak çiftliği terketmişti. Serinin devamında
bunların maceralarını izlemiştik.



ARI MAYA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Annemin anlattığına göre ben Arı Maya izlerken o da yemeğimi ağzıma
tıkarmış?? Ben bunu izlediğimi hiç hatırlamıyorum ama resimli bir
kitabı bile varmış bende. Bu da böyle kız mı erkek mi bilinmez bir
arıydı, en azından ben hiç bilemedim, böle pösteki gibi yekpare bir
saçı, çizgili donu vardı, çiçekten çiçeğe uçardı. Sevgi ve de mutluluk
böcüğüydü kendisi. Ama çizgi filmi çok acıklıydı, bir nesli hüngürt
şakırt ağlatmıştı. Minik Maya annesini kaybeder bizim gözyaşlarımız sel
olur akardı, aaah ah!



DEĞERLİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yaramaz köpek Değerli'nin en önemli özelliği "kih kih kih" diye
gülmesiydi. Babamın favori çizgi filmlerinin başında gelirdi.Bu pire
torbası it ortalığın tozunu atar, sahibesi yaşlı teyze de hiç bir şeyin
farkında olmadığından "aferim canım benim" diye Değerli'yi pohpohlardı.
Sanırım bu teyze Tweety'deki yengeye ilham veren karakterdir, belki de
kuzeni bilem olabilir.



ATOM KARINCA


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Atom karınca süper güçlü bir karıncaydı, kellesindeki antenler cızzztt
bızztt yapar, bizimki Süpermen'i utancından ağlatacak şekilde uçar,
kahramanlıklar yapardı. Vallaha babam bunu pek severdi, herhalde ben de
babam Atom karınca seyrettiği için maruz kalmışım. Babam gelecek
yıllarda "atom karınca geliyooor" diye bağırmaya devam etti.



JUMBO JET SET


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu da Yakari ve Musti gibi "Uykudan Önce" programında yayınlanan
çizgilerden biriydi, Jumbo isimli çok şeker bir yavru uçağın (?????)
maceralarını anlatırdı. Çok ta gaza getirici bir şarkısı vardı, bu
eleman uçarken aşağıdan koyunlar, öküzler Jumbooo diye bağırırdı, tabii
ben de hemen gaza gelir söylerdim. İşte ben uzun yıllar Jumbooo
Juumbooo diye bağıra bağıra dolandım ortalıkta.



MUSTİ


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çarpık ağızlı ve de gömlekli bir kedi yavrusunun maceralarını anlatırdı
bu çizgi dizi. Ben bunun daha çok Milliyet Kardeş dergisindeki
çizgiromanlarını hatırlıyorum, sene 1984, ilkokuldayım. Musti'nin pek
bir olayı yoktu, tintin dolaşır, kirpi kardeş, tavşan kardeş, sevgi
böceği tadında takılırdı. En önemli özelliği kollarıyla bacaklarını
soba borusu gibi tuhaf tuhaf oynatarak yürümesiydi, sonradan aynı
özelliği Star Wars'ta C-3PO'da görecek, Musti'yi rahmetle yadedecektik.




YAKARİ


k [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Allahım ne kadar eski ve iç bayıcı bir çizgiydi bu.
İlkokuldaydım, her akşam köftemi yer, Yakari'yi seyreder, sonra da
yatardım. O kadar sıkıcı olmasına rağmen herhalde geç yatayım diye
izliyormuşum? Bir atı, bir de yakarikikuuu yukurikikuuu diye öte öte
dolaşan bir kartalı vardı. Herşey ağırçekim gibiydi bu çizgide, fenalık
basardı insana. Çabucak ta biterdi, gayet embesil bir şeydi, işte bir
nesil bunu izleyerek uyudu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Çocukluğumuzun Çizgi Filmleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kemal Sunal'ın Filmleri
» Filmleri, sahnelerini eleştirir misiniz ?
» Çizgi Roman Kapakları - Nostaljik
» Hayrete düşüren röntgen filmleri!
» Çizgi Çektim İsmine

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Nostalji-
Buraya geçin: