Doğurganlığı etkileyen faktörler
Erkekler için, çok basit bir test olan sperm tahlili yapılabilir. Bu testle; spermin hacmine,
yoğunluğuna yani bir mililitrede ne kadar sperm bulunduğuna ve spermin
morfolojisine yani şekline bakılabilir. Sperm hücrelerinde,
anormal şekilli spermler muhakkak bulunur. Ancak bunların belirli bir
oranı vardır. Anormal şekillilerin yüzde 40’tan az olmasını gerekir.
Bunun yanı sıra ileriye doğru hareketle sperm sayısının da hiç olmazsa
yüzde 60 olması gereklidir. 1 ml’deki sperm sayısının ise en az 20
milyon olması gerekir. Sperm hacminin ise 2-5 ml arasında olması normal
sınırlardadır. Ancak sperm sayısı biraz düşük olan birisi baba olamaz
diye bir şey söylenemez. Baba olma şansı vardır,
sadece diğerlerine göre biraz daha azdır. Örneğin; bir erkeğin 1 ml’de
15 milyon spermi varsa bu kişiye: "Siz baba olamazsınız." denemez. Baba
olabilir ama bu süreç biraz daha uzun sürebilir. Bunların yanı sıra
günümüzde zaten tedaviyle bu tür sperm bozuklukları gerek aşılama
yoluyla, gerekse tüp bebek yoluyla çok başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
Kadınlarda ise biraz daha detaylı bir inceleme gerekir. Bunlardan
birincisi tüplerin açık olup olmadığının kontrol edilmesidir. Ancak
evli olmayan bir kadında bunun yapılmasını tavsiye edilmez. Bu testin
ancak çocuk yapmaya karar veren çiftlerde hamilelik olmamışsa
yapılmasını tavsiye edilir. Bu süre 35 yaşın altındaki kadınlarda 1 yıl
denemenin ardından hamilelik olmamışsa,
tüplerin açık olup-olmadığına bakılması gerekir. 35 yaşın üstündeki
kadınlarda bu süre biraz daha kısa tutulabilir. Kadınlarda yapılması
gereken bir başka test ise yumurtlama düzeninin olup-olmadığının ve
hormonların dengeli olup-olmadığının araştırılmasıdır. Bunun için iki
basit kan testi vardır. Birincisi, adetin 3. günü yapılacak yumurtalık ve yumurtalığı idare eden hormonların ölçülmesidir. Diğeri de,
adetin 21. günü yapılabilecek ve yumurtlamanın olup-olmadığının kontrol
edildiği kan testidir. Bu testlerle; çok genel bir şekilde bir kadının
hormonal düzensizliği var mı, yumurtlamada sorunları var mı anlaşılabilir.
Adet düzensizliği olan kadınlarda kısır olma olasılığı yüksek midir?
Düzenli olanlara göre bu olasılık daha yüksektir. Adet düzensizliği
derken şunu kastediyoruz: Bir kadın normalde 28 günde bir adet görür.
Ama bunun normal sınırları da 25–32 gün arasındadır.1–2 gün oynamayla
hiçbir sorun olmaz. Ama örneğin; bir kadın 2 ayda ya da 3 ayda bir kez
adet görüyorsa çok büyük bir olasılıkla yumurtlama fonksiyonu tam
çalışmıyordur. Dolayısıyla bu kişinin tedavi olmadan hamile kalma
olasılığı oldukça azdır.
Erkeklerde yaş sınırı nedir?
Örneğin; 70 yaşındaki bir erkek cinsel ilişki kurabiliyor ve ejakulasyon oluyorsa, ki günümüzde bunu sağlayan pek çok ilaç vardır,
baba olması pek bir sorun değildir. Sperm sayısı erkeklerde de
hormonların azalması nedeniyle bir miktar düşer. Ama hiçbir zaman
sıfıra inmez.
Kadınlarda yaşın önemi nedir?
Kadınlarda ise durum tamamen farklıdır. Çünkü bir kız çocuğunun yumurtaları daha kendisi annesinin rahminde bebekken, o kız çocuğunun yumurtalığına yerleştirilmiştir. Yaklaşık hamileliğin dördüncü ayında en yüksek rakama ulaşır,
ki bu rakam yaklaşık 2 milyon kadardır. Fakat bu yumurtalar zaman
içinde gittikçe azalır. Doğduğunda yaklaşık yarısı gider. Buluğ çağına
erdiğinde ise yumurtalıklarında yaklaşık 400 bin tane yumurta kaldığı
tahmin edilmektedir. Ve ondan sonra da bu yumurtalar sürekli olarak
azalır. Kabaca 45 yaş civarında da çok azalır. 45 yaşından sonra hamile
kalmak bu yüzden çok zordur ancak imkansız değildir. Biyolojik yapı
tabii ki kişiden kişiye değişir ama çok nadirdir. 50 yaşında bir
kadının anne olduğunu gazetelerde haber olarak görürüz ama bir erkek bu
yaşta baba olduğunda haber olmaz. Çünkü bu durum doğal fonksiyonunun
bir parçasıdır. Dolayısıyla yaşa bağlarsak 35 yaşına kadar kadınların
doğurganlığında pek bir değişiklik yoktur. 20-30 yaş arası bir kadının
en doğurgan çağlarıdır. 34’e kadar bu devam eder, 35’ten sonra ise azalır. Rakam vermek gerekirse, eğer kadının düzenli bir ilişkisi varsa, tüpleri açıksa ve eşinin sperminde hiçbir sorun yoksa böyle bir çiftin, kadın 35 yaşından gençse, hamile kalma şansı her ay yüzde 30-35 kadardır. 35 yaşından sonra bu oran gitgide azalır. Önce yüzde 20’ye iner,
sonra yüzde 10’a iner. Kadın 40 yaşına geldiğinde ise tedavi olmadan
hamile kalma şansı her ay yüzde 10 kadardır. Dolayısıyla çocuk sahibi
olmayı ileri yaşlara atmayla birlikte, günümüzde kadınların doğurganlığı giderek azalmaktadır.
Çevresel etkenlerin doğurganlık üzerinde ki etkisi
Çevresel etkenlerin etkisini daha çok erkeklerde görürüz. Çünkü
kadınlardaki yumurta üretimi hayat boyu devam etmediği için oluşmuş
olan yumurtaların çevresel etkilerle hasar görmesi söz konusudur.
Örneğin, ilerleyen yaşlarda kadının sadece hamile kalma şansı azalmakla kalmaz,
oluşan hamileliklerde sakat çocuk ihtimali de artar. Bu da daha ziyade
genetik sorunlara bağlıdır. Yumurtalar kadının vücuduna daha annesinin
karnındayken yani hücre bölünmesinin hassas bir evresinde
yerleştirilmiştir. Ve o nedenle de çevresel etkenlere hassastır. Zaman
ilerledikçe bu yumurtaların içinde kromozom hasarları oluşmaya başlar.
O yüzden de 35 yaşından sonra muhakkak hamileliklerde genetik tarama
tavsiye edilmektedir. Erkeklerde ise sperm sürekli üretilir. Hatta
erkek vücudunda en çok üreyen hücre türlerinden birisidir. O yüzden de
çevresel etkilerden daha fazla etkilenir. Sperm üretimi yaklaşık 3 ay
sürer. O arada olabilecek çevredeki kimyasal maddeler, radyasyon,
zehirler ve gıdalara kontrolsüz olarak verilen hormonlar üreme
organlarını etkiler. Mesela Amerika’da 1960’lı yıllarda daha çok
yumurtlamaları için tavuklara verilen bir hormon nedeniyle, bu ürünleri yiyen hamile kadınların çocuklarında üreme bozuklukları ortaya çıkmıştır.
Yaşam tarzı ve sigara kullanımının ne derece etkisi var?
Yaşam tarzı bir insanın üretkenliğini kesinlikle etkiler. Sigara da
üretkenlikten ziyade örneğin; yumurtalık fonksiyonuna olan etkisine
bakarsak,
her içildiğinde damarları daraltan aynı zamanda kanın oksijen taşıma
kapasitesini azaltan bir sürü kimyasal madde içerir. Dolayısıyla her
organa giden oksijen miktarının azalmasına neden olur. Yumurtalık da
bundan etkilenir. Bunun en güzel kanıtı da,
normal menopoz yaşı ortalama 51 iken günde 1 paket sigara içen bir
kadında bu yaklaşık 3 yıl daha erken gerçekleşir. Yani yumurtalığın
ömrünü 3 yıl kısaltır. Yani günde 1 paket sigara içen bir kadının
menopoza girme yaşı 51’den 48’e iner. İki paket içenlerde ise bu yaş
46’ya kadar inebilir. Bunu konuyla ilgili olarak yapılan birçok
bilimsel araştırma kanıtlamaktadır. Sigara yumurtalığı bu kadar
etkiliyorsa doğurganlığı da etkiler. Yine bir örnek verecek olursak;
Amerika’daki birçok tüp bebek ve kısırlık tedavisini karşılayan özel
sağlık sigorta şirketleri eğer çiftler sigara içiyorsa tüp bebek
tedavisini karşılamamaktadır. Önce onların sigarayı bırakmalarını ve
doğurganlık şansını arttırmalarını ister ve ondan sonra tedavi
masraflarını karşılar. Bunlar da bilimsel veriye dayalı olduğu için
kimse karşı çıkamaz.
Doğal yollardan hamile kalmak isteyen çiftlere çevresel etkenlerden uzak kalmaları için önerirler
Kendi kontrollerinde olduğu için öncelikle kendilerine zarar veren
maddelerden uzaklaşmaları gerekir. Sigarayı bırakmaları öncelikli
şartlardan birisidir. İkinci unsur da içkidir. Arada bir içki içmenin
bir zararı yoktur ama sürekli içilen içkinin muhakkak bırakılması
gerekir. Kahve ve çay gibi kafein içeren içeceklerin azaltılmasını
tavsiye edilir. Bunların ötesinde suni boyalarla boyanmış, kimyasal maddeleri çok içeren, içinde koruyucu olarak yüksek miktarda nitrit, sülfit maddeler gibi içeren gıdalardan da çok fazla kullanılmaması gereklidir.
Bir çift tüp bebek tedavisine ne zaman başvurmalıdır?
35 yaşından genç çiftlerin en azından 1 yıl doğal yollardan hamile
kalmayı denemesi gereklidir. Tabii ki hemen görülen ya da bilinen
sorunlar varsa 1 yıl beklemeye gerek yoktur. Örneğin; bir kadın 3 ayda
bir adet görüyorsa: "Bir yıl bekleyip sonra test yapalım." demek saçma
olur. Yani belirgin bir problem varsa bunların tedavi edilmesi gerekir.
Ama saat gibi işleyen bir durumda 1 yıl beklenmesi uygundur. 35
yaşından sonra 1 yılın beklenmesi doğru olmayabilir. Daha erken,
6–9 ay gibi denemeden sonra sperm tahlili gibi bazı testler
yapılabilir. 40 yaşında çocuk sahibi olmak isteyen bir kişiye ise fazla
vakit kaybetmeden test yaptırması ve bir sorun varsa üzerine gidilmesi
tavsiye edilir.
Önceden yapılan kürtajın doğurganlığa etkisi var mı?
Kürtaj her ameliyat gibi belirli oranda risk taşır. Kürtajın yol açtığı riskler; rahim içinde yapışıklıklara sebep olması, enfeksiyon,
kanama ve rahmin delinmesi olarak sıralanabilir. Bunlar tabii ki nadir
gerçekleşen risklerdir. Örneğin; rahim delinmesi çok düşük bir riskken, enfeksiyon biraz daha yüksek bir olasılıktır. Ancak günümüzde antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Kanama,
içeride parça kalmasına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Yapışıklıklar
ise ancak uzun vadede anlaşılabilir. Kürtajın doğurganlık üzerinde
belli bir riski vardır. Ama gayet iyi bir şekilde yapılmış kürtajın bir
etkisi yoktur. Ama her kürtaj yapıldığında böyle bir risk vardır. Yani
3 kere kürtaj yaptıran bir kadın, her operasyonda bu riskle karşı karşıya gelir. Ancak sayının artması öncekilere göre daha fazla risk yaratıyor anlamına gelmez.
Kadınların bir yılda hamilelik şansı en fazla ne zamandır? Özel gün hesaplanabilir mi?
Bir yılda hamilelik şansı,
kabaca 35 yaşından genç kadınlarda %80’dir. O nedenle 35 yaşından genç
çiftlerde 1 yıldan önce hamilelik oluşmamışsa paniğe kapılmamaları
tavsiye edilir. Çünkü %80’i hamile kalır. Ancak hamile kalamayan
%20’sinde testler yapılarak bir sorun var mı yok mu tespit edilir ve
tedaviye geçilir. Birinci yılda alınabilecek bazı tedbirler vardır,
o da hamilelik şansını arttıracak günlerde özellikle cinsel ilişki
gerçekleştirilmesidir. Eğer 28 günde bir adet gören bir kadınsa,
normal olarak 14. günde yumurtlama olmasını beklenir. Yumurta malesef
sadece 24 saat yaşayabilir. Bu süre içerisinde spermle buluşursa
embriyo haline geçer ve bebek gelişir. Spermle buluşamamışsa
kendiliğinden yok olur. Sperm ise kadın vücudunda, iyi sperm parametreleri varsa, ilişkiden sonra 48 saat kadar yaşar. Hatta çok iyi sperm parametreleri varsa ve ortam da uygunsa, bu süre 72 saate kadar çıkabilir. Yani 14. gün gibi bir yumurtlama bekleniyorsa, bu adetin başladığı günü birinci gün kabul edilerek sayılır. Bu da demek oluyor ki,
adetin ilk gününden sonra 14. gün en çok beklenen yumurtlama günüdür.
Sperm de 48 saat yaşadığına göre. Biz kabaca 10. günden itibaren
günaşırı ilişkiyle hamilelik şansının en yüksek seviyeye ulaşacağı
tahmin edilir.
Erkekler için böyle bir zaman var mı?
Erkeklerde pek fazla kısıtlama yoktur. Sperm üretimi de sürekli devam ettiğinden,
spermin içinde sıvı kısmı da oluşması gerektiğinden standart olarak gün
aşırı yapılacak bir ilişkide erkeğin en uygun kombinasyonu üreteceği
tahmin edilmektedir. Bir erkek,
laboratuarda sperm tahlili yaptıracaksa 2-3 günlük bir cinsel perhizden
sonra sperm örneği vermesi tavsiye edilir. Çünkü bu iki günlük
perhizden sonra en uygun sperm profili ölçülebilir. Daha sık yapılacak
ilişkide sperm hacmi ve sayısı azalır. Çok ara verilirse de spermin
hareketliliği azalır. Dolayısıyla gün aşırı yapılacak ilişki hamilelik
açısından en uygunudur. Sperm sayısı zaten çok iyi olan bir erkekte bu
sürenin bir önem yoktur. Bu sıklıkla ilişki gerçekleştirilmesi, sperm sayısı sınırda olan erkekler için geçerlidir.
Tedavi sonucunda kesinlikle hamile kalamama olasılığı var mıdır?
Günümüzde yaklaşık çocuk sahibi olamayan çiftlerin %90’ı tedaviyle
çocuk sahibi olabilir. Geri kalan %10’u çok önemli sebeplerden ötürü
hamile kalamaz. Erkekte hiçbir sperm üretimi olmazsa veya kadında
hiçbir surette yumurta üretimi olmazsa yapılacak bir şey yoktur. Bir de
rahimde ileri derecede bozukluk varsa bir şey yapılamaz.
Tüp bebek tedavisi tutmuyorsa kaç kere denenmelidir?
Sonuçta tedaviler hem keseye, hem psikolojiye hem de zamana karşı gerçekleştirilen bir süreçtir. Ayrıca tedavi sırasında muhakkak stres yaşanıp,
çiftler psikolojik olarak da yıpranır. Dolayısıyla çiftler bir süre
denedikten sonra: "Olmuyorsa olmuyor." diyebilmelidir. Bir önceki
deneme bir sonraki denemenin rehberi olmalıdır. Eğer en son denemede
her şey uygun olmasına rağmen tutmuyorsa bir kez daha denenmelidir. Ama
o arada tekrar denemeden önce muhakkak geriye doğru bakıp niçin
tutmadığı konusunu araştırmak lazımdır. 35 yaşın altındaki bir kadında
ilk denemede tutma şansı %50-60’tır. Ancak her denemede olasılık biraz
azalır. Kadında ortalama 6 denemeye kadar bir sorun yoktur. Ama
günümüzün teknolojisiyle 35 yaşın altındaki bir kadın çok önemli bir
sorun yoksa en fazla üç denemede hamile kalabilir. Ancak kadın 40
yaşını geçtiyse,
doğal yoldan doğurganlık azaldığı için hamilelik şansı daha düşüktür.
Bu yaşlarda tüp bebekle hamile kalma şansı %25 kadardır. Dolayısıyla o
grupta deneme daha fazlası olabilir.
Kadın Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Aydın Arıcı