hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI 2duy3hj

Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI Empty
MesajKonu: Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI   Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI EmptyC.tesi Ara. 19, 2009 7:47 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Nazi UFO Teknolojisi - Elektromanyetik sevkle çalışan Nazi uçandaireleri...

Alman UFO'su Mars Gezegenine Gitti Mi?

Almanya’nın geleceği tehlikeye düşünce Hanuebu-3 modeli Uçan
Daire’yi ürettiler. Bu gemi Mars yolculuğuna çıktı. Bu yolculuk 20
Nisan 1945 tarihinde başladığına dair deliller vardır. Bu uçandaire
Vril Projesi kapsamında Almanların 68 ışık yılı uzaktaki
Aldebaranlı’lar ile ortaklık kurdukları ve bunun için de Mars
gezegeninde üs kurmak üzere yola çıktığı SS kayıtları Amerikan
askerlerinin eline geçince bu gemiyi ve yolculuğu öğrendiler.

Amerikan askerlerinin ele geçirilmiş Andromeda Geraet adlı dev geminin belgelerden biridir.

Andromeda Geraet denilen 139 metre uzunluğunda ve silindir şeklindeki
“Ana Uzay Gemisi” Aralık 1944’e kadar plan ve eskizler halinde idi.
Geraet, bir Haunebu, iki Vril ve iki tane de Vril-2 uçandairesi
taşıyacak şekilde planlanmıştı. Bu silindir veya puro şeklindeki uzay
gemileri SS’lerin sorumluluğu altında geliştiriliyordu. İşgalde bunlar
ele geçirildi ve varlıkları ortaya çıktı.

Aradan yıllar geçti. ABD Viking-1 uydusunu Mars’a gönderdi. 24 Temmuz
1976’da Mars’a inmesi ile dünyaya ilginç resimler göndermeye başladı.
Bunlar arasında Cydonia bölgesinde bulunan ünlü “İnsan Yüzü” Mısır’daki
Sfenks’in başına benzetilmektedir. Ve bunun 15 km uzağında bulunan
piramitler, devasa şehir yıkıntıları çok dikkati çekmişti. Ayrıca
Mars’ın güney kutbunda esrarengiz dikdörtgen ve kare şeklinde duvara
benzer buluntular görülmüştü ki, NASA bunlara İNKA ŞEHRİ adını
vermişti.


Haunebu-3 uzay gemisi 19 test uçuşundan sonra Nisan 1945’in sonunda
kutuptaki üs’ten Neuschwabenland’dan havalanarak Mars’a doğru yola
çıkmıştı. Geminin 70 kişilik bir mürettebatı vardı. Bunlar arasında
kadınlar da bulunuyordu. Mars yüzeyinde bulunan Mars medeniyetine ait
anıtlar, bu mürettebatın işlerinden mi acaba?


Yalnız Mars’da değil, Ay üzerinde de “R” ve “S” harflerine rastlanıldı.
Örneğin kare gibi geometrik şekillere rastlanmaktadır. İlginçtir ki
Viking-1’in Mars’tan gönderdiği resimler arasında kayaların üzerine
işlenmiş “B”-“G” veya “8” şeklinde yorumlanabilecek yapay şekiller
görülmektedir. Bu suni yapılar, Sovyetlerin ve ABD’nin insanlı ve
insansız uzay sonda ve kapsülleri tarafından çekilen bütün
fotoğraflarda görülmektedir.

Büyük bir çan’a benzeyen uzay gemisi Haunebu-3 Mars’a doğru yola çıkmış
ve problemsiz bir şekilde gezegene inmişti. Mürettebatı milyonlarca
yıldır orada bulunan Mars yüzeyinin altındaki tesislere gitmişlerdi.

1950’li yılların başlarında Ay üzerinde birçok UFO görülmeye
başlanmıştı. 1952 yılında çekilen Ay yüzeyinin teleskopik bir
fotoğrafında, dış görünümü ve Haunebu-3’e benzeyen bir UFO tespit
edilmişti. Bu UFO muhtemelen, Mars, Ay ve Güney Kutbundaki
Neuschwabenland-Alman Üssü arasında mekik seferi yapan bir araçtı. 1951
yılında çekilen başka bir fotoğrafta ise Dünya ile Ay arasında Puro
şeklinde uzay gemisi görülmüştü. 1945’ten sonra kutuptaki gizli üste bu
puro biçimli geminin aynısı yapılmış olabilir.

Bu UFO’ların Mars yolculuğu ve Haunebu-2, Vril-1 ve Andromeda Geraet
ana gemisinin 2’nci Dünya Savaşı’nın bitimine az bir zaman kala Ay’da
konuşlandırılmalarının sebebi, Reich Almanyası’nın yönetiminin umduğu
gibi, her iki gezegenin Ay ve Mars’ın yüzeyinin altında bulunan sağlam
tesisleri yeniden harekete geçirmek ve 68 ışık yılı uzaklıktaki güneş
sisteminden yani Aldebaran’dan gelecek olan dünya-dışı insanların
oluşturduğu “Kurtarıcı Uzay Filosu”nun gelişi için üsleri hazır
vaziyette tutmaktı.

ABD’nin 1972 yılında sürdürdüğü NASA insanlı Apollo programını Ay’a
inişten sonra aniden kesmesi ve oraya bir daha hiç astronot
göndermemesi, ayrıca Viking Mars projesinin başarısızlığa uğraması
tesadüf değildir. Sovyetlerin 1989 yılında Mars’a gönderdiği “Phobos-2”
adlı uydusu da Mars’ın yörüngesinde iken dünya ile bağlantısı
kesilmişti.

Aynı şekilde 24 Ağustos 1993’de Amerikan Mars uydusu “Observer” da Mars
üstünde iken dünya ile bütün bağlantıları kesilmişti. Ay ve Mars’da
meskun “Zekâlar” Reich Almanyası uzay gemisi mürettebatı ve
Amerikalıların Ay’da ve Mars’da karşılaştıkları Aldebaranlılar, hem
Amerikalıları hem de Sovyetleri bu iki gezegende de istemiyorlardı.

Mars ve Ay’daki birleşik Reich Almanyası ve Aldeberanlılar gücü, ABD ve
Sovyetlere, gayet açık ve net olarak buralarda istenmedikleri mesajını
vermişlerdi. Daha sonra iki müttefik, insansız Mars denemelerinden
sonra, insanlı Apollo uçuşları gibi, Mars’a da insanlı bir keşif gezisi
düzenlemek istemişlerse de Aldebaranlı “Marslılar” ve Reich Almanları,
Amerikan Viking teşebbüsünü ve Rusların Mars uydusunu tamamen etkisiz
duruma getirmişlerdir.

Yorumlamaya gelelim: Benim uzun zamandır iddia ettiğim Amerika’nın
korkudan Ay’a neden gidemediği ve orada Üs kurma projesinden neden
vazgeçtiğini düşünüyorum, sonuçta oradaki üslerde yaşayan uzaylıların
Amerikalıları burada istemedikleri ortaya çıkıyor. 1972 yılından beri
Ay’a gidemeyen ABD’nin Apollo uçuşları sonunda düşüncesi 2000’li
yıllarda Ay’a üs kurmaktı. Oradan yola çıkacak uzay gemileri, güneş
sistemini keşfe çıkacaktı. Bu gerçekleşmedi.

Şimdi ne yapılıyor: Dünyanın çevresinde büyük bir uzay istasyonu
yapılıyor. Oraya durmadan malzeme taşınıyor. Gelecekte o büyük
istasyondan Mars’a veya başka bir gezegene yola çıkacak uzay gemisi
yapılacaktır.

Bir diğer ilginç konu da şudur. Amerika dünya milletlerine düşüncesini
Hollywood sinemasıyla sunar. Hollywood’un yaptığı filmlerde dünyaya
uzaylılar saldırır ve Amerika da ortaya çıkardığı gizli silahlarıyla bu
savaşı kazanır. Uzaylıları yener ve dünyayı kurtarır. Acaba bu mesaj
Güney Kutbunda, Ay’da ve Mars’da bulunan Reich Almanyası ve Aldebaranlı
müttefiklere gönderilen bir mesaj mıdır. Bir yandan uzaylılar ile
temasa geçmek için 3 milyar dolar para ayıran Amerikan Devleti, diğer
yandan da uzay çalışmaları için milyarlarca dolar harcamaktadır.

Amerika Mars’a gidebilecek mi? Bunu zaman gösterecek ama bu konuda
Başkan Bush kararlı ve 600 milyar ile 1 trilyon dolar tutan projeye
start verdi. Süre ise 2025 olarak belirlendi. Yaşarsak göreceğiz.
Şurası gerçek ki Amerika 2’nci Dünya Savaşı bittiğinden beri tüm gücünü
uzay çalışmalarına verdi. Ve bu çalışmalar gizli olarak yapılmaktadır.

Reich Almanlarının kutuplarda yaşayan müttefikleri olan Arianniler’in
veya Aldebaran Yıldız Sisteminden gelenlerin Amerikan Başkanı
Eisenhower ile görüştükleri iddiası da vardır. UFO’ları ile ABD’ye 20
Şubat 1954 Edward AFB Amerikan Hava Kuvvetleri üssünde iken, 5 UFO
inmiş ve uzaylıların aynı bizim gibi insan oldukları ve bizim
atmosferde nefes alabildikleri görülmüştü. Uzaylılar Amerikan
Başkanından Nükleer silahlanmaya son vermesini istemişlerdi. Uzaylılar
Eisenhower ve yanındaki yetkililerin gözleri önünde hem kendilerini,
hem de gemilerini görünmez bir duruma getirmeyi başararak onlara
teknolojik üstünlüklerini göstermişlerdi.

Eisenhower’in bu konuşmayı pek önemsemediği sonraki yıllarda Amerikan
Ordusunun nükleer füzeleri geliştirmesi bunun somut örneğidir.
1980’lere gelindiğinde ABD ve Rusya nükleer silahları
sınırlandırmışlardı. Bugün de iki tarafın elinde önemli derecede
nükleer silah bulunmaktadır.
Çetin BAL: Almanların Nazi UFO teknolojileri konusu aynen
Amerikalıların Philadelphia Deneyinde olduğu gibi bir sis perdesi ile
örtülüdür.Belli bir zaman süreci sonucunda sizlerinde yukarıda
okuduğunuz hikaye gibi ''gerçekle- kurgu'' birbirine karışmakta ve bu
bilimsel teknolojilere dair üretilen spekülasyonlar oldukça fantastik
bir hale bürünmektedir.Nazi bilim adamlarının uzaylılarla bir şekilde
irtibat kurması mümkün. Ama sadece ışıktan hızlı yolculuk
teknolojilerine dair kuramsal bilgiler almış olabilirler. Bu çerçevede
elektromanyetik sevk denebilecek bir bir hareket sistemi ve itme gücü
üstünde Nazi bilim adamları çalışmış olabilirler. Bir kaç başarılı
deneysel prototip ile test uçuşları yapmış olabilirler. Ama o dönemin
teknolojisi bilgisayar teknolojisine hakim bir teknoloji değildi. Yani
sadece güç ve itme sistemi üstünde başarılı olmak demek bu araçlarla
yıldızlar arası yada uzaya doğru bir yolculuk yapabiliriz anlamına
gelmez.Buna mukabil bu araçların daha mekanik yarı otomatik kontrolü
ile yakın gezegenlere yolculuk çokta akla uzak imkansız bir şey gibi
gelmiyor.

Işık hızını aşmaya olanak sağlayan bir güç ve itme sistemi tek
başına bize bir yarar sağlamaz. Böyle bir aracın henüz insanların
bilmediği bir çok yan cihazlara( ek donanımlara) ve teknolojilere
ihtiyaç duyacağı kesindir.Örneğin ışıktan hızlı şekilde yıldızlar arası
yola çıkacak bir aracın yapıldığı materyal kalıp bilinen gibi olmamalı.
Bizim sıradan radar teknolojimizin dışında farklı algılama yöntemlerine
sahip uzun mesafelerde kullanılabilen gelişmiş üç boyutlu radar gözlem
ve tespit cihazlarının geliştirilmesi lazım. Bu gelişmiş radar
dünyadayken ay'daki bir toplu iğnenin yerini koordinatlarını tespit
edebilmelidir. Hatta ordaki iğnenin üç boyutlu görüntüsünü ekrana
verebilmelidir. Sanki bu radar durugörü medyumu gibi zaman ve uzayda
yer ve koordinat tespiti yapabilmelidir. Belki bunun için evrenin
holografik doğası kullanılabilir. Yıldız haritalarını üç boyutlu ve
dört boyutlu hologramik haritalara döküp buna göre bir rotasyon ayarını
bilgisayar kendisi çıkarabilmeli! ''Yön ve hız kontrol tertibatını''
yönlendiren analiz eden verileri işleyen bir bilgisayar zekasına
ihtiyacımız olacağı muhakkaktır. Sistemin elektriki gücünü üreten
devasa güçteki minyatür elektrik güç kaynaklarınında yapılabilmesi
lazım.Yani hatırı sayılır bir elektiriki gücü 10 yada 15 metre çaplı
bir uzay gemisi içinde sürekli üretecek özel güç ünitelerine ihtiyaç
vardır.

Gerçekçi olmak gerekirse eski batık kıta Atlantis hikayeleri Mu kıtası
hikayeleri ve Hint kültürü içinde mahabarata destanlarında geçen
nükleer savaş felaketleri gökten inen tanrı figürleri ( ki bunlara
uzaylılar diyebiliriz) ve eski mısır'ın yada insan atalarımızın
uzaylılar tarafından ziyaret edildiği düşüncesi doğru olmayabilir!
Sanırım Atlantis, Mu, Hiperbora v.b gibi tüm bunlar speküle edildiği
gibi üstün teknoloji ile bağlantılı uygarlıklar olmayabilirler! Neden
derseniz gerçekten böyle bir tarihten uygarlıklar süreci içinden
geliyor olsaydık en azından ay'da ve Mars gibi yakın gezegenlerde ciddi
uygarlık kalıntılarına koloni izlerine rastlamamız gerekirdi.Ve
dünyanın değişik arkeolojik kazı alanlarında bol miktarda yüksek
teknolojiye dair materyal izlerinin bulunması lazımdı?

Benim kendi kanımca teknoloji dediğimiz şey ve onu takiben gerçek
anlamda teknik ve bilimsel bir uygarlık evrene yayılmış zekaların
doğadaki en temel güç kaynağını yani elektrik ve manyetizmayı tanıyıp -
keşfedip - kullanmaya başladıkları anda ortaya çıkar. Biz dünya
insanlığı elektromanyetizma konusunda yaklaşık 2.dünya savaşından bu
yana daha yeni yeni kayda değer kullanım alanları elde ettik
diyebilirim.Yani uygarlığımızın elektrik enerjisi ile tanışması ve onu
çok yönlü kullanabilmesi henüz başlangıç aşamasındadır. Eğer dünya
insanlığı olarak yıldızlar arası uzaya hakim bir ırk olmak istiyorsak
ortada ışık hızı gibi aşılması geren önemli bir proplem vardır. Böyle
bir hız duvarını ise tepkimel jet ve roket teknolojisini ifade eden
yanmış sıcak gazların mekanik bir tepkisine dayalı bir hareket sistemi
ile aşamayız! Bu kabül edilmesi gereken bir gerçektir. Evrende Işık
hızıyla gidebilmek için bir uzay gemisinin kendisini içine alan yerel
uzay/zaman dokumasına müdahalede bulunarak bu dokuyu sıkıştırıp açarak
yada bu dokuya istediği yönde kavis vererek karadeliksel bir
yerçekimsel potansiyel altında kendisini hareket ettirmeyi düşünmesi
lazımdır.Işık hızını aşamanın anahtarıda ''farklı boyutların''
bilgisine sahip olabilmektir. Işık hızını aşmak mevzu bahis konusu
olduğunda uzaya bağlı zaman boyutunun açılıp genişletilip
daraltılabilmesi imkanının gündeme gelmesi gerekir. Zaman
çerçevesindeki bu hafif değişim bizi üst bir uzayın zaman süreklisi
içine dahil edebilmelidir.Bu üst uzay/zaman süreklisi içinde aracın
''en küçük bir ışık hızı adımı mesafesi '' bir alt uzay/zaman süreklisi
içindeki ışık hızı adımına göre iki kat daha fazla olacaktır. Boyutlar
yükseldikçe ve buna paralel olarak (buna bağlı olarak) zaman
genişledikçe en küçük ışık hızı adımlarıda genişler.

Daha geniş bir tablodan bakıldığında tüm uygarlığımız içinde üretilen
mitlerin efsanelerin, dinlerin, masalların, hikayelerin ve yakın
zamanlı tüm modern spekülatif ifadelerin, kurguların ötesinde insana,
evrene ve geleceğimize dair gerçek bir takım bulgulara ve doğru
denebilecek bir takım yaklaşımlara sahip olabilmek için aklımızın
mantığımızın ve yüksek şuurumuzun eleğinde kendimize özel bağımsız,
özgür ve tarafsız bir eleştirel bakış açısına sahip olmamız gerekir.
Sorun şu ki kimse gerçeği bulma konusunda kendisine karşı samimi
değil!! Basit insanlar ve kitleler tarih boyunca şu küçücük
dünyalarında gerçeği bilme isteminden daha çok kendisini öyle yada
böyle tatmin edip hoşlarına gidecek kendilerine geçicide olsa narkoz
etkisi yapacak kendilerini rahatlatacak, zevke getirecek, yada
derinlikli sorular sormasına mani olacak, ruhlarını teselli eden,
kendilerini mutlu eden, fikirlerin, tarikatların, ideolojilerin
felsefelerin ve dinlerin peşinden gitmeyi tercih etmişlerdir. Yani
kimsenin derdi GERÇEĞİ BİLMEK ve bulmak değil. Sadece bu akıl
erdirilemez görünen varoluş sonsuzluğu içinde kendilerini mutlu
edebilecek, derinlikli soruların üstüne kilit vuracak bir inanç ve bir
hayal dünyasına sahip olmaktan ibarettir. Dinler sanki gizliden şu
mesajı telkin ediyorlar gibiler: Cehalet erdemdir! Hiç birşey bilmemek
herşeyi bilmekten yeğdir!

İnsanlık alemi, odası oyuncaklarla dolu küçük bir çocuğa benzemektedir.
Sahip olduğumuz tüm kültür ve düşünce tarihimiz o odanın duvarları
içinde olanlarla sınırlıdır. Çocuğun tüm evreni o odadan ibaret sanması
gibi tüm hayal dünyasının sınırlarıda o odanın duvarlarında son
buluyor. Oysaki o küçük çocuk (insanlık alemi) o duvarların ardında
başka duvarlar ve o duvarlar içinde yaşayan kendisi gibi sayısız
çocuğun ve sayısız evin ve daha başka odaların binaların olduğunu
bilmiyor. Hatta bu başka odaların binaların evlerin bir araya gelerek
bir mahalleyi bir şehri bir ülkeyi ve devasa bir kıtayı meydana
getirdiğini dahi hayal etmekten oldukça uzaktır. Bu gerçek onun
havsalasına ve küçücük dünyasına sığdıramayacağı kadar korkutucu bir
büyüklüğü ifade eder. Kimse maalesef bu kadar sonsuz ve uçsuz bucaksız
dünyalar gerçeğini hayal etmeye, görmeye ve kabüllenebilme olgunluğuna
henüz sahip değil! Bugün inanç sistemleri asıl orijininden uzaklaşarak
''düşünmek istemeyen belli kabüller içinde uyuyan'' kitle modelleri
yaratmıştır. Evrim süreci bu çocuğun büyümesini destekleyerek bir süre
sonra zamanla ona alışması ve kabüllenebilme olgunluğuna erişmesi için
gereken zihinsel, bilimsel teknolojik ve biyolojik alt yapıyı devreye
sokacaktır.

Konuyu toparlayacak olursak Nazi almanyasının şöyle yapmış olması
Atlantislilerin böyle yapmış olması Amerikalıların öbür türlü yapmış
olması yahut UFOların hergün arka bahçeme inip beni gözetleyip kaçıyor
olmaları yahut büyük annemin ruhunun hergün evin içinde eşyaların
yerlerini değiştirip durması benim için çokta önemli hususlar değil!
Daha bir çok tüm bu bilimsellik havası katılmış yahut söylentiler
şeklinde yayılagelmiş hikayelerin içindeki anafikre bakmak lazım.
Renklendirilmiş resimlendirilmiş ve sonradan üstü boyanmış bir takım
olası gerçeklerin neler olabileceğini görebilmek lazım. Gerçek nedir? (
Burda biraz kendimi Gizli dosyalar dizisindeki ajan Murdak 'a
benzettim.) Bizim konularımız içinde Nazilerin Mars'a gidip
gitmedikleri hususundan çok yada UFOların dünyamıza gelip gizlice
aramızdan birileri ile konuşup hızlıca kaçtıklarını varsaymaktan çok
dikkati daha işe yarar pozitif bilgilere vermek gerektiği
kanaatindeyim. Aradığımız şeyi bilirsek tüm bu spekülatif bilgiler
içindende doğru yanları seçebilir ve kısmende olsa bilimsel anlamda
araştırmalarımıza katkı sağlayabiliriz. Böyle bir bilgiye dair
Philadelphia deneyinden (philadelphia Experiment) sonra devam eden
Montauk Projesi dahilindeki sözde hikayeyi örnek gösterebiliriz. Hikaye
içindeki isimlerden biri olan Alfred Bielek bu deneylere bir şekilde
dahil olduğunu iddia eden bir yalancı yada doğruyu söyleyen bir tanıkta
olabilir.( Bob Lazar'ın 51.area hikayesindeki uzay gemisi (alien ship)
gibi) Ama bu adamın anlattığı Montauk Projesi dahilinde geçen en işe
yarar ve dikkat çekici tek bilgi hikaye dahilinde geçen zamanın bir
dalga olduğu gerçeğinin (Time Wave) vurgulanmış olmasıdır! Zaman
boyutlarını zaman çizgisi denen ekseni dalga çarpıntılarından yapılma
bir tür frekans bandı gibi ele almak bence oldukça ilginç ve gerçeğe
çok yakın bir düşünce.Bu speküle bilgiler içinde derin mühendislik
bilgileri bulmayı beklemek aptallık olur. Zaten bahsi geçen olaylara
dahil olanlarda sadece tanık oldukları hikayenin resimsel kısmını
anlatabiliyorlar. Bob Lazar gibi, George Adamski gibi, Daniel Fry gibi,
Al bielek gibi Ufo temascıları yada gizli deneylere katılanlar ancak
duydukları ve gördükleri yada kendilerine verildiği oranda bir bilgiyi
kendi dağarcıkları ölçüsünde bizlere nakledebiliyorlar.Bu speküle
bilgiler içinde en ilginç olanı bir bilim adamı olan Nikola Tesla'ya
dair olan bilgilerdir.Nikola Tesla'da serbest enerji (Free Enegy) ile
bir şekilde bu bahsi geçen gizemli olayların sis perdesi altında belli
belirsiz görülen bir isim! Gizemler perdesine daha dikkatli
baktığımızda Ufolar, yıldızlara yolculuk, antigravitasyon, ışınlanma,
zamanda yolculuk derken Albert Einstein' da Birleşik Alan Kuramları ile
bu sis perdesi altındaki gizemli dünyaya dahil olmaktadır.

RESİMLER;
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x600.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hitler ve Nazilerinin zekası;NAZİ UFO'LARI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hitler'in öldürttüğü Adıyamanlı [21 Şubat 1944, Fransa // Paris ]
» Tarihteki Nazi Kadınları.
» Dünyayı Yöneten Yahudi Aile : Rotschild Ailesi,Kukla Diktatör Hitler,Kennedy Suikasti
» Adolf Hitler
» Hitler Hakkındaki Düşüncesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Kültür & Sanat-
Buraya geçin: