DTP'nin kapatılmasının ardından dillendirilmeye başlanan BDP, programı
ile DTP'nin gerisinde. Programda ekonomi başlığında liberal bir ton
tutturulurken, dış politika başlığında bağımlılıktan bahsedilmeyişi ve
ABD karşıtı bir konumlanış içermeyişi dikkat çekiyor.
DTP'nin kapatılmasının ardından belirledikleri yol haritasını
Diyarbakır'da yapılan bir toplantının ardından dün akşam saatlerinde
açıklayan Ahmet Türk, istifa dilekçelerini en kısa sürede TBMM'ye
vereceklerini söyledi. "Demokratik mücadelemiz sekteye uğrarsa
parlamentoda kalmayız demiştik" hatırlatmasında bulunan Türk,
milletvekilliğinden istifa kararının çok tartışılacağını bildiklerini
belirterek, "demokratik siyaset için gerçekten ısrarlıyız. Mevcut yapı
bizi hazmetme becerisini gösteremedi. Bugün bazı formüller ortaya
koyuluyor. 19+1 diye. 21 milletvekilini hazmetmeyenler 19+1'i nasıl
kaldıracaklar" dedi.
Milletvekilliğinden istifaların ardından hangi düzlemde siyaset
yapacakları sorusu da yine dün, kapatılan DEP'in eski
milletvekillerinden, Demokratik Toplum Kongresi sözcüsü Hatip
Dicle'nin, DTP'li milletvekillerinin istifa etmelerinin arkasında
durduklarını ifade ettiği dünkü açıklamasıyla açıklık kazandı.
Kapatılan DTP'nin milletvekilleriyle görüşen Dicle, "Meclis'ten
çekilmenin demokratik siyaseti bırakma anlamına gelmeyeceği"ni
vurgulayarak, "milletvekili arkadaşlarımızla, Barış ve Demokrasi
Partisi'nin (BDP) güçlendirilmesinde ve Demokratik Toplum Kongresi
çatısı altında demokratik siyasete devam edeceğiz" dedi.
BDP'yi programıyla tartmak...
DTP'nin kapatılması davasının görüldüğü Anayasa Mahkemesi'nden oy
birliği ile kapatma kararının çıkması ve en son da milletvekillerinin
istifa edeceğinin Ahmet Türk tarafından açıklanmasından önce gündeme
"yedek parti" nitelendirmesiyle daha sık gelmeye başlayan BDP, Mayıs
2008'de kurulmuş, Eylül 2008'de de ilk kongresini gerçekleştirmişti.
DTP'nin yedeği olarak kurulan ve kapatılmasının ardından DTP'nin
örgütsel ve siyasi varlığının yeni adresi haline gelecek olan BDP,
kamuoyunda pek tanınmasa ve DTP ile farklılaşan yönleri bilinmese de,
iki partinin programları arasında bir karşılaştırma belli başlı
yaklaşımlara ilişkin veri sunuyor. Son siyasi gelişmelerin
yakıcılığından uzakta hazırlanmış olan ve DTP programının kötü bir
özeti izlenimi sunan BDP programının, özellikle ekonomi başlığında
liberal bir ton tuttururken, dış politika başlığında bağımlılıktan
bahsedilmeyişi ve ABD karşıtı bir konumlanış içermeyişi nedeniyle,
siyasi olarak DTP programının daha gerisinde olduğu görülüyor.
Dünya ve Türkiye analizinde DTP'den BDP'ye: Düşman yok, dostlar var
Her iki programın "Siyasi İlkeler" başlığında yer alan, Anayasa, Kürt
sorununun çözümü, temel hak ve özgürlükler konularında aşağı yukarı
aynı yaklaşımlar sergilenirken, dış politika konusunda ise, AKP
hükümetinin "Demokratik Açılım" adlı Kürtlere yönelik politikasında
tartışmaların odağında yer alan ABD'nin, BDP'nin programında
DTP'ninkine oranla "görmezden gelinen" bir faktör haline dönüşmüş
olduğu görülüyor.
DTP programının giriş bölümünde, "Günümüz Dünyasında Yaşanan Temel
Sorunlar ve çelişkiler" başlığı altında, "ABD ve İngiltere�nin başını
çektiği koalisyon devletlerinin, 11 Eylül olayları sonrası Ortadoğu�ya
yapmış oldukları müdahale bölgesel sorunları daha da ağırlaştırmıştır.
Dünyaya yeni bir biçim vermek iddiasıyla yapılan müdahale, yeni çelişki
ve çatışmaları yaratmış,bu da sistemin krizini derinleştirmiştir",
"Tarihi ve Temel Toplumsal Özellikleriyle Ortadoğu Gerçeği" başlığı
altında, "Bölgenin statükocu ulus devletleri bu sorunlara çözüm
olamadıkları gibi sorunun çelişki kaynağıdırlar. En son ABD müdahalesi
ile birlikte de dinsel doğmatizmden gücünü alan gerici-statükocu
kesimlerin etkinlik kazanmasınına yol açmıştır" denirken sıra "Dış
Politikada temel yaklaşımlar ve politikalar"a geldiğinde, hemen pek çok
başlıkta AB üyeliği sürecini destekleyen pasajlara rastlanırken, ABD
ile ne tür bir ilişki içerisinde olunacağı ilkesel düzeyde
belirtilmiyor.
BDP programının ise, DTP programından farklı olarak anlamlı bir dünya,
bölge ve Türkiye çözümlemesi içermeyen ve sadece birkaç paragraftan
ibaret olan giriş bölümünün yanı sıra dış politika başlığı altında da
ABD'nin izine rastlamak mümkün olmuyor. DTP programında sergilenen
AB'ci yaklaşımın yine özet bir versiyonunu içeren dış politika
başlığının, düşman değil dost tarif eden bir kurguya sahip olduğu
gözleniyor. "Ortadogu'nun bölgesel düzeyde demokratik bütünleşmesi,
dünyadaki gelişmelere baglı olarak temel bir ihtiyaç haline gelmistir.
Bir yandan Ortadogu�nun demokratik bütünlesmesi için çaba içinde
olunurken; diger yandan, Ortadogu halklarının bölgesel çıkarlarını
koruyup geliştirecek bölgesel bütünleşmeyi sağlayacak bir dış politika
esas alınacaktır" ifadesiyle de mücadele edilecek veya ittifak
yapılacak aktörlerin net bir tarifine ulaşmak mümkün olamıyor.
Ekonomi politikalarında piyasacılık daha cesur dillendiriliyor
"Giriş" dışında üç ana bölümden oluşan DTP Programı'nın "Ekonomi"
başlığında, "Türkiye'de ekonomik ve siyasi analizlerde altı çizilmesi
gereken en önemli nokta, ekonomi yönetiminin, sivil-askeri bürokrasi,
sermaye sınıfı ve dar siyasi çıkar anlayışlarının hakimiyetinde,
toplumun denetimine kapalı olması ve tüm bu işleyişten çok küçük bir
azınlığın çıkar elde etmesi ve geniş halk kesimlerinin işsizlik ve
yoksulluk içinde yaşamaya mahkum olma gerçeğidir" denirken, bu tespitle
hiç de uyumlu olmayan bir ekonomi politikası yönelimini anlatan şu
ifadeye de yer veriliyor: "Yerli ve yabancı özel sektörün spekülatif
olmayan, üretimi, istihdamı artıracak, bölgeler arası eşitsizliği
azaltmaya hizmet edecek yatırımları teşvik edilecektir."
Yine DTP Programı'nda özelleştirme politikası veri alınırken,
"özelleştirmede etkinlik, verimlilik ve sosyal yarar ölçülerinin
dikkate alınacağı", "piyasada tekelleşmeye yol açmayacak, sermayeyi
tabana yayacak şekilde olmasına özen gösterilerek, çok ortaklı ve her
aşamasında açıklık ilkesine titizlikle uyulacağı" ve "özelleştirmeden
elde edilecek kaynakların borçlara değil, eğitime, sağlık ve diğer
sosyal hizmet alanları için kullanılacağı" yönünde "düzeltmeler"
öngörülüyor.
BDP Programı ise, özelleştirme politikasını belli "düzeltmeler"i dahi
öngörmeyen bir biçimde veri alırken, partinin, "şeffaf" bir
özelleştirme sürecinin öznesi olacağı ilan ediliyor. "Ekonomide
devletin küçültülmesi" yanlısı olduğu gözlenen BDP'nin piyasacılığı ise
programda yer alan şu ifadelerde ortaya çıkıyor: "Özelleştirme
çalışmalarının yapılması etkin ve verimli bir politikada savunulabilir.
Ancak unutulmamalıdır ki, rekabetçi bir piyasa anlayışı olmadan yapılan
bilinçsiz özelleştirmeler ekonomik dengeleri sarsacak ve denetimi
kaldıracak bir yapının ortaya çıkmasını saglayacaktır. Ekonomide uygun
koşullar oluştuğunda ekonomide �Devletin Küçültülmesi' sağlanacaktır."
Özelleştirme uygulamalarını belli "düzeltme"lerle kabullenen DTP'nin,
özelleştirmelerin sonucunda elde edilecek kaynakların sadece eğitim,
sağlık ve toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren diğer sosyal haklara
vakfetme perspektifi, BDP programında yerini, "özelleştirmede,
çalışanların taleplerine öncelik hakkı tanınacaktır" türü oldukça
muğlak ve geniş toplumsal kesimlerin yararını gözetmekten uzak bir
ifadeye bırakıyor.
(soL-Haber Merkezi)