Bir kadının kaç sevgilisi olmalı?
Bir arkadaşım şöyle demişti: “ Bir kadının üç sevgilisi olmalı!” İlk duyduğumda tüylerim ürpermişti. Bunun saçma ve altı boş bir cümleden öteye gitmediğini düşünmüştüm. Sizce bir kadının kaç sevgilisi olmalı?
Normal şartlarda herkesin vereceği cevap, elbette tek kişidir. Dinlerken ben de öyle düşündüm. Sadakati, aşkın kutsallığını ve sonuna kadar sevgiyi savunan biri olarak, tabii ki herkesin bir sevgilisi olmalıdır. Nedenini sordum. Şöyle açıkladı:
“Kadının bir sevgilisi olmalı, kulağına aşk sözleri fısıldamalı. Kültürü, birikimi, görgüsü, vizyonu ve kalitesi ile başka bir dünyaya taşımalı. Şiirden, edebiyattan, resimden anlamalı. Kadının hiç görmediği, bilmediği bir pencere açmalı. Ruhunu beslemeli, sohbet edip tartışılacak, dertlerini, sorunlarını konuşacak ve doğru çözümler üretecek bir adam olmalı. Sevgiliden çok dost olmalı. Her halinle seven, makyajsız, pembe ayılı pijamanla dolaşırken, sana yine hayran bakan bir erkek olmalı.
İkinci sevgili, maddi sorunları olmayan biri olmalı. Onunla gezip, eğlenip, sefa sürmelisin. Hediyelerle, çiçeklerle şımartılmalısın. Şık mekanlarda, şampanyalar içip, pahalı yaşamı tanımalısın. Kalite ve zevk ile tanıştırmalı. Para nasıl harcanır, nerede yenir, içilir, onunla görmelisin.
Üçüncüsü, seni geceler boyu zevkin doruklarına çıkarmalı. Dokunmaktan, öpmekten, sevişmekten anlamalı. Heyecan, adrenalin ve tutku, o adamla yaşanmalı.”
Bunları dinleyince, aldı beni bir düşünce. Acaba erkekler bu formülü daha önceden öğrenmiş olabilirler mi? Geçmişten günümüze aldatmanın ve çok eşliliğin erkekler tarafından her dönem moda olduğunu düşünürsek, sanki onlar bu işi biliyorlarmış ama bize çaktırmıyorlarmış gibi geldi.
Peki, bu özelliklerin hepsi bir adamda olamaz mı diye sordum. Zormuş! Mantıklı fakat etik değil. Eski devirlerde olsa, biraz daha kolay olabilirdi. Bu zamanda hepimizde cep telefonu, internet gibi teknolojik donanım varken; üçünü bir arada yürütmek oldukça güç geldi bana. Tilkinin kuyrukları birbirine girer vallahi!
Tam ikinci ile Paris’e uçmak üzere havalimanına gelmişiz, telefon çalıyor, birinci arıyor. Ne diyeceksin? Anonslar yüzünden arkadaşlarla toplantıdayız gibi saçma bir bahane de işe yaramaz. Ayrıca arayanı atlattın diyelim, yanındaki kim olduğunu sorduğunda ne cevap verilecek? Hepsine aynı lakap olmaz. Birinci, aşkım, sevgilim derken; senin kalkıp Bilmemne Bey diyecek halin de yok. Bu sırada, üçüncünün de mesaj atacağı tutar. Cebini kapatsan, ilk açtığın anda mesaj yağmaya başlar. Offf! Çok karıştı orası, ben işin içinden çıkamadım.
Aslında hepsini biraz tebessüm edin diye yazdım. Aşkın o koyu gururu bunları kaldırmaz. Zaten bir yürek, başka birine kaydıysa; ne bedenine, ne beynine kimse dokunsun istemez kadın. Ancak bu yazıyı yazdığım gibi, yalnız ve sevgilisiz gecelerden birinde olunca insan, şeytan dürtüyor, aklıma da gelmiyor değil hani! Bir kadının üç sevgilisi olmalı! Birisi yorgun olduğu için kendi evinde uyuduğunda, onun boşluğunu dolduracak, kollarında sizi saracak diğer sevgili yedekte durmalı.
Aman ha! Siz yine de bu yazılanlara uymayın. Ben bu gece biraz fitne fücurum. Hem benim bahanem hazır. Osmanlı geni taşıyan bir kadın olarak, harem kültürünü araştırmak istedim. Bu devirde padişah benim. Ayrıca aşk yazıyorum, acilen malzemeye ihtiyacım vardı. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim; hepsi meslek aşkından!