Dua, ibadetin özüdür. İnsanın, bedenen yeme ve içmeye muhtaç olduğu gibi ruhen de dua etmeye, yalvarıp yakarmaya ihtiyacı vardır. İnsan aciz bir varlıktır. İstediği her şeyi elde edemez; her ihtiyacını kendisi karşılayamaz; başına gelecek her bela ve musibete de karşı koyamaz. Kendi durumunu düşünen her insan Yüce Yaratana mutlaka ihtiyaç duyar, O’na dua ve niyazda bulunur. Bu ihtiyaç insanda fıtrîdir. Bu ihtiyaç, her vesile ile değişik şekillerde kendini gösterir.
Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır.
Dua; ıstırapların, maddi ve manevi dertlerin şifa menbaıdır. Dua, ümit ve huzur kaynağıdır; yaşama aşkını dirilten bir rahmettir. Peygamberimiz (s.a.v) duayı; rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir. [Tirmizi, No: 3368-69] Çünkü dua etmenin özünde Allâh’a teslim olmak, O’na kulluk etmek bilinci vardır.
Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.”[Mü’min, 40/60] Kullarım beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” [Bakara: 2/186] buyurarak, kendisine dua edilmesini istemekte, yapılan duaları da kabul edeceğini müjdelemektedir.
Kabul edileceğini ümit ederek dua etmeliyiz. Dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirelim. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Kul, elini açarak Allah’tan hayır bir şey dilerse; Yüce Allah, kulunun elini boş olarak geri çevirmekten haya eder” [Tirmizi No: 3556] Bu hadîs-i şerîften; içtenlikle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır. Bir başka hadîs-i şerifte de: Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a, (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere çok yakındır.” [İbn’i Hanbel, III, 18] buyurulur.
Yüce Allah:”Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin, O’na korku ve ümitle dua edin” [Ârâf, 7/55,56] buyurarak duanın nasıl yapılacağını bildirmiştir.
İnsan, sadece sıkıntılı olduğu zaman değil; rahatlık anında da çokça dua etmeli ki sıkıntılı anında yapmış olduğu duaları kabul görsün.
İnsan, elde etmek istediği şeyin maddi sebeplerine de baş vurmanın şart olduğunu bilmeli, bununla birlikte Cenâb-ı Allâh’a da dua etmelidir. Dua etmek hiçbir zaman bir Müslüman’ı tembelliğe sevk etmemelidir. Bir hastanın ilaç kullanmaksızın: “Allah’ım şifa ver” diye dua etmesi yanlış olduğu gibi; ilaç kullandığını düşünerek Allah’tan şifa dilememesi de doğru değildir.
Özetle, isteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı ve dertlerimizin bitmesi için önce üzerimize düşeni yapmalıyız, sonra da Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın bir parçası haline getirmeli, her zaman Allah’a içtenlikle yalvarmalıyız.
Kaynak: Diyanet hutbesinden alıntıdır.