hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir 2duy3hj

İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir Empty
MesajKonu: İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir   İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir EmptySalı Ağus. 10, 2010 10:11 pm

İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir
Zühdü Mercan

İslâm binasının inşasında verilen ilk iki kurbanın oğlu misafirimiz
olacak bu sayıda. Kendisi anne ve babasını gözlerinin önünde şehid
vermiş birisi. İsminin ifade ettiği gibi daima müsbet hizmetler peşinde
koşmuş, yaşadığı ömrü Allah rızası uğruna değerlendirmiş bir Kutlu.
İslâm’ın ilk mabedinin binası inşa edilirken, diğerlerinin aksine ikişer
tuğla taşıyarak emre inkıyadın en mümtaz örneğini vermiş bir kahraman:
Ammar b. Yasir radiyallahü anh. Sınırlı sayfalar içinde bu zatın tüm
hayatını ve yaşadığı hayatın Allah rızası uğrunda harcanan dakikalarını
aksettirmemiz zor. Birkaç kelime ile de olsa, arifana bir işaret kafi
fehvasıyla, bazı şeyler söylemekten de vazgeçmeyeceğiz.



Ailesi


Bu kutlu şehidimizin babası Yasir. Annesi Sümeyye. Tüm aile canlarını
Allah yolunda bezletmişler. Hz. Ammar’ın babası aslen Kahtanî, yani
Yemenli bir kabile olan Benû Kahtân kabilesine mensup. Yemen’den yola
çıkarak Mekke’ye gelmiş, burada Mahzumoğulları kabilesinden Sümeyye
isimli cariye ile evlendirilmişti. Bu evlilikten de ismi Ammar olan,
Cennetin kendisine âşık olduğu hadislerde belirtilen genç dünyaya
gelmişti. Yasir, Yemen’den kalkıp Mekke’ye, Âlemlere Rahmet Nebi’nin
burada zuhur edeceğini bilmiş de mi gelmişti, bilinmez; lakin, bu
hicretin kendisine cennetlere giden kapıları açtığı da muhakkaktı.



Müslüman Oluşu


Ammar, Resûl-i Ekrem Efendimiz, henüz Dâru’l-Erkam’da iken Müslüman
olanlardandı. Bir müddet önce Müslüman olan Suheyb-i Rumî Hazretleri
delâletiyle, Ammar da İslâm dairesine girmişti. O günleri hikâye ederken
şöyle der: ‘Resûl-i Ekrem Efendimi gördüğüm zaman çevresinde beş
köle, iki kadın ve Hz. Ebu Bekir vardılar.’ Şüphesiz o günlerde
Müslümanların sayısı Hz. Ammar’ın gördüğünden daha fazla idi, ihtimal
ki, Hz. Ammar, Müslümanların hepsini tanıyamamıştı. Hz. Ammar’ın gönlünü
ışıldatan İslâm nuru, çok geçmeden Hz. Ammar’ın anne ve babasının da
gönlüne girdi.



Ve işkence


Hz. Ammar’ın ailesi dışarıdan geldiği için Mekke’de kendilerini
koruyacak birileri yoktu. Müslümanlıklarını gizlemek mecburiyetinde
idiler. Nihayet Müslüman oldukları öğrenilmiş, Cennetle müjdelenen Yasir
ailesine işkence de başlamıştı.


Önce mükafat vadederek İslâm’dan döndürmeye çalıştılar. Olmayınca
işkencenin türlüsünü tatbike başladılar. Tüm aile, İslâm’ın şehidi olma
yoluna girmişlerdi. Yasir ailesi üzerinde daha fazla duruyorlardı. Bir
kere, Mekke’de onları koruyan kabile Mahzumoğulları idi. Bilindiği gibi
bu, Ebu Cehil’in, yani İslâm’ın ve Müslümanların en amansız düşmanının
kabilesi idi. Onlar üzerinde tatbik edilecek işkencenin envai türlüsü
hedefine ulaşırsa bu diğerlerine de örnek olacaktı. Bu da ikinci
husustu.


Bu işkenceleri bildiği, zaman zaman da şahit olduğu halde Resûl-i
Ekrem’in, elinden bir şey gelmiyordu. Yasir ailesine, sabır telkin
ediyor, Allah’ın onları affetmesi ve mükafatlarının cennet olması için
dua ediyordu.



Nihayet...


İşkenceler devam ediyordu. Azgın zalimler, imanlarının salabeti
karşısında daha da azgınlaşıyorlar, azgınlaştıkça da işkencenin dozunu
artırıyorlardı. Ve bir gün, Ebu Cehil, elini ayağını bağladığı Sümeyye
Hatuna hakaret edip işkence ederken, bu iman abidesi hatundan,
cahiliyenin kötülenmesine şahit oldu. O hınçla elindeki mızrağı, Hz.
Sümeyye’nin edep yerine sapladı. Ammar’ın annesi bir cennet kuşu olarak
dünya hayatını terk edip gitmişti. Bir müddet sonra da kutlu Yasir,
benzeri işkenceler altında şehit olmuştu. Hem, İslâm ilk kurbanını
vermiş, bu şerefe de Hz. Ammar’ın ailesi layık bulunmuşlardı.
(Rahmetullâhi aleyhimâ rahmeten vâsia).


Maddî işkencelerin yanında annesi ve babasının gözlerinin önünde şehit
olmaları gibi manevî işkenceye de uğrayınca Hz. Ammar’ın direnecek gücü
kalmadı, onların istediği kelimeleri dilinin ucuyla söyledi. Serbest
kalınca hemen Resûl-i Ekrem’in huzuruna koştu. Olanları haber verdi.
Efendimiz ‘kalbin nasıldı?’ diye sordu. ‘İmanla dopdolu’ cevabını
alınca, ‘bir daha sıkıştırınca benzeri kelimeleri yine söyle’ diyerek
kendisine ruhsat verdi. Bu ruhsatın ardından hakkında şu ayet nazil
oldu: ‘Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken dini inkâr etmeye
zorlanıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim
imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, gönlüne küfrü
yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir
azap vardır.’ (Nahl,16/106).



Hicreti


Habeşistan hicretine katılması hususu ihtilaflıdır, Medine hicretine
iştirak etmiştir. Burada Efendimizin henüz dile getirmediği mescid
fikrini Ashab-ı Kiram’dan ortaya ilk atan Hz. Ammar’dır. Mescidin inşası
esnasında ikişer kerpiç taşıyarak, büyük gayretler göstermiştir. Bir
yandan kerpiç taşıyor, bir yandan da ‘Biz Müslümanlar mescidler inşa
ederiz’ diyordu. Hz. Ammar’ı, ikişer kerpiç taşıdığı esnada gören
Resûl-i Ekrem’e Cenâb-ı Hak, demek ki, bir pencere açmış ve buradan Hz.
Ammar’ın gelecekte azgın bir topluluk tarafından şehit edileceğini
göstermişti. Bunu da Hz. Ammar’a ‘Eyvah, Sümeyye’nin oğlunu azgın bir
topluluk öldürecek’ buyurarak haber vermişti.



Gazvelerde


Hz. Ammar Bedir gazvesinden başlayarak bütün gazvelere katılmıştır.
Resûl-i Ekrem Efendimizin yanından hiç ayrılmamış, daima ön saflarda
kahramanlıklar göstermişti.


Resûl-i Ekrem’in sağlığında gazvelere iştirak ettiği gibi, O’nun
vefatından sonra da savaşlara iştirak etmiştir. Yine aynı heyecanla
katıldığı savaşlarda tüm varlığını ortaya koymuştu. Bunlardan birini,
bir kahramanlık tablosunu İbn Ömer’den dinleyelim: “Yemame muharebesinde
öyle bir yiğit gördüm ki, düşmanların saflarını yerle bir ediyor,
etrafındaki bahadırlara ‘cennet ileridedir’ diyordu. Araştırınca bu
yiğidin Hz. Ammar olduğunu gördüm.” Bu savaşta Hz. Ammar’ın,
kulaklarından biri şehit olmuştu.



Kûfe valiliği


Hz. Ömer, devrinde onu Kûfe valiliğine tayin etmişti. Kûfeliler’e
hitaben yazdığı tayin kararnamesinde, Hz. Ammar’ı kendilerine vali tayin
etmekle, onları kendi nefsine tercih ettiğini söylemişti. Burada iki
seneye yakın kalan Hz. Ammar, valilik görevini dirayetle yerine
getirmişti.


Kûfeliler’le Basralılar arasında ortaya çıkan bir ihtilaf, Hz. Ammar’ın
idareciliğinin sonu oldu. Hz. Ömer, Kûfeliler tarafından yapılan
devamlı şikayetler üzerine onu görevden almak durumunda kalmıştı.


Hz. Osman, devrinde çıkan fitneler zamanında Hz. Ammar’ı, kendi özel
temsilcisi sıfatıyla Mısır’daki durumu araştırmak maksadıyla oraya
göndermişti.


Hz. Ali’nin halife olmasından sonra, Hz. Ammar, Hz. Hasan’a yardımcı
olmak üzere Kûfe’ye gitmişti. Buraya daha önce gelen Cemel ahalisi,
Kûfeliler’in zihinlerini çelmişti. Hz. Ammar’ın konuşmalarıyla Kûfe, Hz.
Ali’den ayrılmadı.


Hz. Ali ile diğerleri arasında baştan bir sulh hali meydana gelmişti.
Savaşın olmayacağına sevinenlerin yanında üzülenler de varmış. Onların
gece yarısı faaliyetleriyle Cemel savaşı oldu. Ve bu savaş İslâm
tarihinin kanlı sayfalarından biri olarak tarihteki yerini aldı. Hz.
Zübeyr ve Hz. Talha (radıyallahü anhüma), burada şehadet şerbetini
yudumladılar.



Ve Sıffîn Savaşı


Cemel savaşından sonra, Hz. Ali askerlerini yeniden düzenleyip, o
esnada Şam valisi olan Hz. Muaviye’nin üzerine yürüdü. Her iki taraf,
Sıffîn mevkiinde buluşmuşlardı. Bu muharebede yine gayret gösterenlerin
en başında Hz. Ammar gelmekteydi. Savaş esnasında Hz. Amr b. As’la
karşılaşmış aralarında konuşmalar cereyan etmişti, Hz. Ammar, Hz. Amr’ı
ikaz etmeye gayret etmişti.


Savaşın en şiddetli günlerinden biri idi. Biraz dinlenmek ve iftarını
açmak üzere bir köşeye çekilmişti. Kendisine getirilen sütü içince yüzü
parlamış, ‘bugün dostlarıma kavuşacağım, Resûl-i Ekrem ve
arkadaşlarına kavuşacağım’ diyerek sevinç izhar etmişti. Zira, daha
önceden Resûl-i Ekrem ona, bu dünyadan son içeceğinin süt olduğu
müjdesini vermişti.


Yeniden savaşa döndü. Olanca gücüyle çarpışmaya katıldı. Bu sırada İbn
Cediye namındaki bir nasipsiz onu yaraladı, binitinden düşürdü. Biraz
sonra da vefat etti. Hz. Ammar’ın şehit olması karşı tarafı
telâşlandırmıştı. Onun hakkındaki Resûl-i Ekrem’in hadislerini
biliyorlardı. O hadisleri de kendilerine göre tevil ettiler.


Techiz ve tekfini yapılarak Kûfe mezarlığına defnedilmiştir. Şehit olduğu esnada yaşı 91 olduğu rivayet edilmektedir.



Ahlâkı


Hz. Ammar, uzunca boylu, beyaz tenli yakışıklı bir zattı. Terbiyesini
bizzat Resûl-i Ekrem’den almış kutlulardan biri, bir ahlâk kahramanı
idi. Debdebe ve sefahetle alâkası yoktu. Zühd ve takva sahibi idi. Son
derece sade bir hayat sürmüş, mütevazı bir zattı. Toprak üzerinden
yatmak, yumuşak döşeklerde yatmaktan daha sevimli idi. Hz. Ali’nin en
hararetli taraftarlarından sayılabilirdi. Onun tüm savaşlarına iştirak
etmişti.


İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: “Şu ayet-i kerime Hz. Ammar hakkında
nazil olmuştur: ‘Şimdi iyi düşünün: Böyle olanın durumu mu iyi, gece
saatlerinde, ahiretten endişe edip Rabbinin rahmetini umarak gah
secdede gah kıyamda ibadet edenin durumu mu iyi?’” (Zümer:39/9).


Faziletiyle ilgili iki hadisle yazımızı noktalayalım: “Hz. Âişe annemiz
naklediyor. Resûl-i Ekrem Efendimiz buyurmuş: ‘Ammar hangi meselede
muhayyer bırakılmışsa mutlaka en doğrusunu seçmiştir.’” Bu hadisten
anlaşılıyor ki, Hz. Ammar da bu ümmetin mulhemûnundan bir kutludur.


Hz. Ali’den dinliyoruz: “Ammar, bir gün Efendimiz’in huzuruna girmek
için izin isteyince, hem izin verdiler hem de ‘Tayyib ve mutayyeb
Ammar’a merhaba’ diyerek selamladılar.” Yani hem temiz, temizliği Rabbi
tarafından da tasdik edilmiş biri olarak selamlandı. (Hadisler, İbrahim
Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı ve Şerhi’nden alınmıştır. Yazının
kaleme alınmasında en-Nedvî’nin, Asr-ı Saadet isimli kitabından
istifade edilmiştir).


Şefaatlerine nail olmak niyazıyla Şefaat-ı Uzma Sahibi’ne (s.a.s), Ammar’a ve arkadaşlarına rahmetler diliyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İki Şehidin Oğlu Hz. Ammar B. Yasir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Oğlu boğulurken o Twitter'da yazıyordu
» 2 yaşındaki oğlu ölürken o twitliyordu
» Ahmet Türk'ün oğlu askere gitti 12.11.09

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: İslam ve İnsan :: Peygamberlerin, Evliyaların, Sahabelerin hayatları-
Buraya geçin: