Kur'an-ı
Kerim ile ilgili her sorunun mutlaka makul ve mantıklı bir cevabı,
açıklaması vardır. Ancak burada bir şeye çok dikkat etmek gerekir. Şayet
siz, soruyu Kur'an-ı Kerim'e soruyorsanız, cevabı da Kur'an-ı
Kerim'in kendisinden almalısınız. Aslında şunu söylemek istiyorum;
Kur'an-ı Kerim'e sorulan sorularda muhattab Kur'an-ı Kerim'in bizzat
kendisidir; tercümesi, meali ya da tefsiri değildir. Şayet bu ayrımı
yapmadan alınan cevapları değerlendirmeye tâbî tutarsanız daha en
baştan çok ciddi bir yanılgının içerisine düşmeniz kaçınılmazdır.
Pekî neden böyle?
Bir dilin başka bir dile tam olarak çevrilmesi
imkansız değildir! Ancak çok ciddi ve profesyonelce ele alınması
ve çok titizce geçirilen bir süreçten sonra "çevirdik"
denilmesi gereklidir. Özellikle, hedeflenen "tüm dünyayı kendisine
muhatap kabul eden bir kutsal kitap" ise, öyle her çeviriyi muteber
kabul etmek ya cehalettir, ya gaflettir ya da açıkça ihanettir!
Bu gün, ilk okullarda okutulan İngilizce orijinal ders kitaplarının,
Türkçe'ye çevrilmesi konusunda bile çok ciddi titizlik gösterildiği
halde çok basit hatalar yapılabilmektedir. Durum böyleyken, Elmalılı
Hamdi Yazır'dan tutunuz da, Suat yıldırım'a kadar yüzlerce çeşit meal ve
tefsir çalışmasını ayrı ayrı muteber birer Kur'an-ı Kerim kabul etmek,
bilgisizliğin ve cehaletin en açık göstergesidir.
Herşeyden önce, Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini çeviren-yazan ciddi
kişiler zaten, eserlerinin ön sözlerinde "Hiçbir çeviri Kur'an-ı
Kerim'in kendisi sayılamaz" ibaresini sayfalarca anlatmaktadırlar.
Peki bu durumda ne yapmalı?
Elbette, dindar ya da dinsiz Kur'an-ı Kerim'i
merak eden her bir insanın Arapça öğrenmesini istemek ya da beklemek
imkansızdır. Zaten dil öğrenmek, bu işin çözümü de değildir! Zira az -
çok "dil" meselesinden anlayanlar da: "Arapça öğrenmek
Kur'an-ı Kerim'i anlamak için yeterli değildir!" diyeceklerdir.
Diyeceklerdir çünkü dil, her geçen gün değişen, yenilenen ve
farklılaşan bir yapıdadır. Çok eskilere gitmeye lüzum yok,
babalarımızın kullandığı Türkçe ile bizlerin kullandığı Türkçe aynı mı?
Nasıl ki bizler, babalarımızın söylediği deyim ve atasözlerinin bir
çoğunu; kavram ve terimlerin büyük bir kısmını anlayamıyoruz ve
açıklanmasına ihtiyaç hissediyoruz... Bu gün Arap gençleri de, Kur'an-ı
Kerim'i anlama konusunda aynı sıkıntıyı yaşıyorlar. Dolayısıyla mesele
"dil bilmek" ile çözülmüyor.
Yapılaca şey esasen çok zor değil ve eski dönemlerden beri uygulanan çok
kullanışlı bir yöntem zaten var. Bu yöntem: "tek kaynaktan
beslenmeme, farklı farklı kaynaklardan doğru bir çıkarım da bulunabilme"
yöntemidir. Bu söylediğim, "bu yöntemle hüküm koyulabilir"
olarak kesinlikle algılanmamalıdır! Zira Kur'an-ı Kerim dün inmiş bu
gün incelenen bir kitap değildir! Asırlardır, nice yüce şahsiyetlerin
oluşturduğu kalabalık irfan halkalarında, alimlerin toplandığı nice
nurlu meclislerde hükümler en güzel şekilde çıkarılmış ve binlerce eser
yazılarak o mesele en güzel şekilde halledilmiştir. Günümüzün
meseleleri ise, o nadide hükümlerin ışığında çok rahatlıkla
çözümlenmektedir.
Benim az önce bahsettiğim: "tek kaynaktan beslenmeme, farklı farklı
kaynaklardan doğru bir çıkarım da bulunabilme" yöntemi Allah'ın
maksadını ve O'nun isteklerini anlayabilme, böylece yaşamımızın yol
haritasını en sağlıklı bir biçimde çizebilme adına, Allah resulünün
vefatından bu güne kadar kullanılan en sağlıklı yöntemdir.