Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: İsraİl’e ne yapmali? Paz Haz. 06, 2010 11:40 am | |
| İSRAİL’E NE YAPMALI? [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]5 Haziran 2010 Usu ve onun gereği davranış biçimini unutmuş toplumların yaşadığıdır başımıza gelen! Sövmeli mi yoksa dövmeli mi? Ya da biraz daha ileri gidip “tektirden anlamayanın hakkı kötektir!” deyişine uyup asıp, kesmeli mi? Her zaman olduğu gibi kentlerimizin alanlarında azımsanmayacak sayıda İsrail bayrağı yakarak başladık eylemlere! Karşıtla uğraşmak ve buna bağlı olarak ona odaklanmak da kaçınılmaz olabilir. Ama, bu kaçınılmazlık bir başka gerekliliği göz ardı etmemize yol açıyorsa durup düşünmek gerekir. Kişinin de, toplumun da sorunlarıyla ve sorun kaynaklarıyla savaşımında öz değerlendirmesini yapması, bu noktadaki eksikliklerini gidererek işe başlaması yaşamsal önemde bir öğedir. Kısaca “aynaya bakmak” olarak da tanımlayabiliriz bu durumu. Doğrudur! İsrail korsanlık yapmıştır, orantısız güç kullanmıştır, hiç de gerekli olmadığı halde ölümcül eylemlere girişmiştir. Kabul edilemez yaklaşımlar olduğuna kuşku yok tüm bunların! Diğer yandan, Türkiye’nin Filistin konusuna ilgisi dindaşlık sığlığında karaya oturtulacak kadar sıradanlaştırılabilir mi? Konu Filistin ya da başka bir coğrafyadaki soruna ilgi olduğunda dünyayı da görmek ve böylelikle resmin bütününe bakmak önemli bir gereklilik değil midir? Ancak, böylesi bir bakışla daha sağlıklı, sürdürülebilir ve sonuç alınabilir bir eylemlilik ve söylemlilik sergilenmiş olmaz mı? Her ne kadar, süreç içinde İsrail’in kendisi de bulunduğu bölgede var olmayı sürdürebilmek için kendi becerilerini geliştirmeyi başarmış olsa da; dünya yayılmacılığın son yarım yüzyıldaki odağı göz ardı edilerek İsrail gerçeği algılanabilir mi? Kuklanın iplerini elinde tutan güçle başı sonu belirsiz bir ilişkiniz varken ve bu ilişki kendi çıkarlarınızla hiç örtüşmezken Gazze ya da başka bir gerekçe kullanılarak İsrail karşıtı efelenme yeterince inandırıcı ve sonuç verici olabilir mi? Bu arada çok ilginç bir gelişme de yaşandı! Hatta, çoğunlukla aynı safta yer alanların bu gelişme karşısında şaşkına döndükleri de gözlendi. Oysa, asıl şaşırtıcı olan onların bu akıl almaz şaşkınlığıydı. Okyanus ötesinden buralara kadar erişen “sahibinin sesi” buradaki sözde İsrail karşıtlarına efendisi adına uyarıda bulunarak kendisinden beklenen ve belki de beklentiden öte efendisi adına sergilemek zorunda olduğu davranışı ortaya koymuş oluyordu. İsrail’den izin almayan yardım filosunu eleştirdi, ABD paralelinde mesajlar verdi Gülen’den şaşırtan açıklama ‘Otoriteye başkaldırı’ ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen, İsrail’in izni olmadan Gazze’ye yardım götürülmesini “faydalı sonuçlar doğurmayacak” bir eylem olarak niteledi. Wall Street Journal’a röportaj veren Gülen, “Haberlerde izlediğim şey çok çirkindi. Organizatörlerin İsrail ile yardımın gönderilmesi konusunda uzlaşmaması otoriteye başkaldırıdır” dedi. İHH’den tepki Yardım filosunun önder organizatörlerinden biri olan İnsani Yardım Vakfı’ndan (İHH) kısa bir süre önce haberdar olduğunu söyleyen Gülen, “İHH’nin politik bir amaç güdüp gütmediğini söylemek kolay değil” dedi. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Gülen’in sözlerine üzüldüğünü belirterek “Doğrusu ben başsağlığında bulunmasını bekliyordum” diye konuştu. (Cumhuriyet, 05.06.2010) Böyle durumlarda aynaya bakmanın önemine değinmiştik! Ezilen ve sömürülen, şiddete uğrayan kişilere de uluslara da ilgi ve destek göstermek, onlarla dayanışma içinde olmak kuşkusuz sıradan bir görev olmalıdır insanlar ve toplumlar için! Ama, bu sıradan görevin yerine getirilmesinde olmazsa olmaz bir gereklilik de göz ardı edilmemelidir. Özellikle, dünya yayılmacısı konumundaki güçlere karşı gösterilecek tepkilerin sürdürülebilir, anlamlı ve sonuç alıcı olabilmesi tepki gösterenlerin her şeyden önce bağımsız ve akılcı bir duruş içinde olmalarına bağlı değil midir? Meydanlarda öfke boşaltımı amaçlı ve bayrak yakmaktan öteye geçemeyen dinselliğe indirgenmiş sözde tepkileri gösterenler farkında mıdır acaba; ordumuzun araç-gereç ve donanım temininde İsrail’in önde gelen “stratejik ortağımız” olduğunun ve bu ortaklıktan hazırlıksızca vazgeçilmesinin ölümcül iç ve dış güvenlik eksikliklerine yol açabileceğinin. Özetle, bölgemizde ya da dünyanın bir başka yöresinde egemen ve yayılmacı güçlere karşı sözde değil ama özde karşı duruşlar göstermek isteyenler her şeyden önce us ve bilime dayanmak durumundadırlar. Parası karşılığı tüketen olmaktan çıkıp, çalışıp, çabalayıp üreten ve böylelikle de bağımsız olmadan ne İsrail’e ne de başka bir güce kafa tutulabilir. Olsa olsa kafa tutuyor görüntüsü verilebilir ki; günümüz Türkiye’sinde yönetenlere göbeğinden bağlı medya ile bu gereği yerine getirmek hiç de güç olmasa gerektir. “İsrail’e ne yapmalı?” sorusunu seslendirmeden önce “aynaya bakmanın” gerekliliğini kavrayarak başlayabiliriz işe! Aklımızı başımıza toplayarak bir an önce bilgi toplumu olmamız dileği ve umuduyla… Bir kez daha anımsamanın zamanı değil midir; “yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğu” gerçeğini!
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] | |
|