hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor! 2duy3hj

Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor! Empty
MesajKonu: Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor!   Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor! EmptySalı Haz. 01, 2010 1:05 pm

Kutuplar hızla eriyor. Nehirler kuruyor. Deniz seviyesi yükseliyor. Hava
kirliliği had safhada. Dünya hiç olmadığı kadar sıcak. Küresel
ısınmanın etkileri artık daha kolay hissediliyor.
2007’nin ilk günlerine bir yığın ilginç uyarı ve haberle girdi tüm
dünya. Gezegenin tamamını ilgilendiren, herkesi kendi çapında önlem
almaya çağıran bir felakete karşı… Bir çok çevrebilimcinin uyardığı gibi
yıllardan beri sözü edilen küresel bir sıkıntı ile karşı karşıyayız.
Gelecek yıllarda bazı kıtalarda kentlerin su altında kalabileceği ileri
sürülüyor. Kısacası, kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir sürece girdik.
Ancak sorunun daha üzücü boyutu, tehlikeyi dikkate almayan ülkelerin
uygulamaları. 11 Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde imzalanan
Kyoto Protokolü’ne göre atmosfere en çok sera gazı bırakan ülkelerin
kendi üzerilerine düşen miktarı azaltması esasına dayalı önlem ile bir
ilerleme kaydedileceği düşünülüyordu. Ancak atmosfere en çok sera gazı
bırakan ülke olan Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya , protokole
kendilerini dahil etmediler. Ayrıca sanayileri henüz gelişme aşamasında
olan ülkelerin de bu protokolün dışında kalması bir başka ciddi engel.
Süreç hızla hayati bir noktaya doğru gidiyor. Fakat nasıl?

Dünya neden ve nasıl ısınıyor?
Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanusların ortalama sıcaklıklarında
belirlenen artış anlamına geliyor. Sorun son 50 yıldır insanlık
tarihinin gündeminde. Küresel çapta ısınmanın sebebi ise temelde sera
etkisi olarak izah edilebilir. Peki sera etkisi ne demek? Bunun
için ilk önce kısa bir bilimsel açıklama gerek: Güneşten gelen ışınlar
yeryüzüne ulaştıktan sonra, dünyanın normal düzeyde gerek duyduğu
sıcaklığı sağlıyor. Bu ışınlar belli bir oranda tutulup ve tekrar uzaya
geri yansıtılırken, böylelikle yeryüzünün hem aşırı ısınması hem de
haddinden fazla soğuması doğal yolla engellenmiş olur. Örmeğin bu ısının
yansıtılmayan kısmı ile oluşan sıcaklık nehirlerin donmasını engeller.
Sera etkisinin doğal dengeye hizmet eden vazgeçilmez bir unsur olduğuna
şüphe yok.. Ancak problem, “doğal” dengenin binlerce yıldır işleyen
düzeninin bilindik bir yolla ihlal edilmesi; diğer bir deyişle insanın
sorumsuzca müdahalesi. Ve bu duruma katkıda bulunmak için büyük bir çaba
harcamaya da gerek yok. Örneğin egzoz gazı, fosil yakıtların (petrol
vs.) kullanılması ile karbondioksitin atmosfere salınımı veya metan gazı
yoğunluğunun artışı sorunu derinleştiriyor. Bu tür gazların atmosferde
oluşturduğu tabaka ile güneş ışınlarının yeryüzünde (atmosferle dünya
yüzeyi arasında) daha fazla tutulmasına sebep olması, küresel bazda her
yıl biraz daha fazla ısı artışı anlamına geliyor. 2000’den bu yana,
atmosfere bırakılan karbondioksit miktarının 2005’te en yüksek seviyeye
ulaşması (7.9 milyar ton) konuyla ilgilenenleri fazlasıyla tedirgin
edecek denli mühim.

Bir başka şaşırtıcı durum ise yine atmosferdeki bulut yoğunluğundaki
artış. Sera gazlarının (sera etkisine yol açan gazlar) neden olduğu
ısınma ve suların buharlaşması yukarıda
anlatılanların tekrarlanmasının bir başka yolu. Özetle üstümüzde
gereğinden fazla dolaşan bulutlar da yerkürenin geleceğini olumsuz
etkiliyor. Bunu anlayabilmek için bulutlu havaların ve açık havaların
sıcaklığını karşılaştırmak yeterli. Soğuk aylarda havanın kapanmasının
(bulutlanma) ertesinde ılıman bir ortamın oluştuğuna şahit olmak mümkün.
İşte bu, küresel ısınmanın mantığını anlamak için kolay bir yöntem.

Sonuçları
Küresel ısınma doğrudan görülebilen bu tür sonuçları beraberinde
getirirken yol açtığı daha karmaşık doğa olayları, bambaşka dertleri
ortaya çıkarıyor. Örneğin 1952 yılında Londra’da 5.500 kişinin ölümüne
yol açan “smog”(dumanlı sis) kirliliğinin , bilhassa büyük şehirlerde
ortaya çıkabileceği öne sürülüyor. Hava kirliğinin yoğun olduğu
merkezlerde karada biriken soğuk ve ağır hava, üzerindeki sıcak ve hafif
havanın engeliyle karşılaşarak hapsoluyor. Rüzgarın çıkmaması, egzoz,
fabrika bacalarından ve kalitesiz yakıttan kaynaklanan duman neticesinde
kalp, damar ve solunum rahatsızlığı olanlar ölüm riskiyle karşı karşıya
kalıyor. Özellikle kış aylarında “gerekmedikçe sokağa çıkılmaması”
yönünde yapılan uyarıların zemininde yatan gerçek bu. Uzmanlar özellikle
içinde yaşadığımız günlerde ılıman hava koşullarına aldanarak sokağa
çıkanların , zehir soluyarak eve döndüklerini belirtiyor.
50 yıldan bu yana uğraşılan ve zaman ilerledikçe geri dönüşü olmayan
noktaya yaklaşmamıza az kalan (ve hatta bazı bilim insanları artık o
noktayı da geçtiğimizi savunuyor) acı bir gerçekle mücadele etmek
mecburiyetindeyiz. İngiltere’nin önde gelen iklim uzmanı Profesör Phil
Jones’un, küresel ısınma ve bu yıl etkili olması beklenen El Nino hava
sisteminin 2007’yi dünyanın gördüğü en sıcak yıl haline getirebileceğini
söylemesi bizleri bekleyenin ne olduğunu alenen ortaya koyuyor. Çünkü
2005 ve 2006 yılının dayanılması zor yaz sıcaklarını hatırlayacak
olursak bu yıl yazın nasıl geçeceğine (veya geçmeyeceğine ) dair bir
ipucu bulmuş oluruz. Jones, El Nino hava sisteminin küresel ısınmayla
birleşerek bu yıl Endonezya’da kuraklığa ve Kaliforniya’da büyük sellere
yol açabileceği uyarısında da bulunuyor. Anlaşılan o ki, 2007 bu
anlamda kritik bir yıl.
Tüm dünyayı etkisine alan küresel ısınma ile ilgili karamsar olmayan bir
şeyler bulmak ise çok zor. Yenilenmesi imkansız veya yüzyıllar alan
doğal hayatın hayatî unsurları teker teker ortadan kalkıyor. Besin
zincirinin en alt üyesi olan okyanuslardaki planktonlar yok oluyor.
Denizlerin ilginç yaşam biçimine sahip planktonları, fotosentezle
doğadaki karbondioksit oranını azaltan olumlu bir etkiye sahip aynı
zamanda. Şu an ise hem planktonlar sayesinde yaşayan canlılar, hem de
karbondioksit dolayısıyla diğer canlılar bu yüzden tehlike altında.
Doğanın dengesi hiç rastlanılmadığı kadar garip şekilde bozulmuş
durumda. 2007’nin ilk haftalarında Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde
portakal ağaçlarının çiçek açması, Berlin’de göçmen kuşların havadan
“memnun kalıp” hiçbir yere göç etmemesi ve sıcak hava dolayısıyla
kendisine besin bulabilmesi, kış uykusuna çoktan geçmesi gereken hayvan
türlerinin hala aktif halde doğada gezmesi, Alp dağlarının yüksek
rakımlarında dahi çiçeklerin açması bunun kanıtı. Daha önceki yıllarda
bilim insanlarını şaşırtan doğa anormallikleri yalnızca birer istisnadan
ibaretken şimdi artık süreklilik kazanmış durumda. Afrika kıtası
(üçüncü dünya) ülkeleri veya geçiminde tarımın hala büyük rol oynadığı
ülkeler ise kuraklık felaketi ile karşılaşacağı için kıtlığın baş
göstermesi kaçınılmaz. Çünkü tarımsal araştırmalar üzerine uzmanlaşan
kuruluşların elde ettiği veriler mevcut tarım ürünlerinin değişen iklime
uymakta zorlanacağını ve bazı bölgelerde mahsulün düşeceğini öne
sürüyor. Buna göre gelişmekte olan veya fakir ülkelerde baş gösterecek
bir kıtlık kitlesel göçe neden olacak. Özellikle 1 milyar’dan fazla
nüfusu barındıran Hindistan’da buğday üretiminin yarı yarıya düşmesi söz
konusu. Bundan dolayı , arpa, buğday, çavdar, bulgur ve pirinç gibi
ürünlerde yeni ve daha dayanıklı tohumların elde edilmesi üzerine
araştırmalar yapılıyor.

Türkiye sorunun uzağında değil
Türkiye’nin bu süreçte olup bitenlerden kendini soyutladığını düşünmek
ve kısır tartışmaların içine girmek gereksiz. Küresel ısınma Türkiye’nin
kaçamayacağı bir felaket. Sorunun özellikle belirtilmesi gerekiyor.
Genel olarak medyada yer alan haberler buzulların erimesi, Türkiye’de
bulunmayan bazı hayvan nesillerinin süratle yok olması, ölümcül
kasırgalar veya büyük sel felaketlerinden söz açtığı için meselenin
bizim çok uzağımızda cereyan eden bir “durum” olduğu düşünülebilir. Tek
etkisinin daha sıcak geçecek bir yaz veya ılık bir kış olduğu
yanılgısına düşülmemeli. Öyleyse neler olacak? TMMOB Ziraat Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık’ın yaptığı araştırmalar
aşağıdaki olası tehlikelerin doğabileceğini gösteriyor:
Sıcaklık artışıyla başta hamsi olmak üzere mevcut balıklar üreme sorunu
yaşayacaklarından, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar. İç
sularımızda meydana gelecek zayıflama, akarsu ve göllerimizdeki canlı
yaşamını da etkileyecek. Bakteri ve hastalıklardaki çoğalma, hem
denizlerimizdeki, hem de iç sularımızdaki balık yetiştiriciliğini
tehlikeye sokacak. Buzulların erimesi sonucu denizlerde görülecek
yükselmeler, özellikle Türkiye'deki sahil kumullarını üreme alanı olarak
kullanan deniz kaplumbağalarının, gelecek nesilleri üzerinde büyük
olumsuzluklar yaratacak.. Yine, deniz seviyelerindeki yükselme,
sahillerde erozyon etkisi yaratacak. Bu da bitki türleri ve topraklar
üzerinde çok kötü bir etkiye doğuracak. Türkiye 13 bin bitki türüne ev
sahipliği yapması nedeniyle zengin bir biyo-çeşitliliğe sahip. Bunun
özellikle tarım ve tıp alanında önemi çok büyük. Küresel ısınmanın
etkisiyle Türkiye, zengin biyolojik çeşitliliğini kaybedecek. Bitkiler
ısınmanın sonucunda kuzeye doğru hareketlenecek ; göç yolları üzerinde
kimyasallar kullanılarak tarım yapılan büyük tarlalarla ya da kentlerle
karşılaşan bitki türleri bunları aşamayacaklarından yok olacak. Tarım
toprakları üzerinde hızlı kentleşme ve sanayileşme yaşanan Bursa,
Sakarya ovaları, Çukurova, İzmir, Manisa, Kocaeli ve İstanbul,
Türkiye'nin en hızlı çölleşen yöreleri. Küresel ısınmanın etkisine
girildiğinde, bu ovaların ve tarım arazilerinin önemi daha çok
anlaşılacak. Şu anda Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde
yaygın olarak yetiştirilen pamuk, meydana gelecek sıcaklık artışıyla
muhtemelen Karadeniz ve Marmara bölgelerimize doğru hareket edecek.
Ancak yağışların kısa periyotta ve birden meydana geleceği düşünülürse,
sık sık yaşanacak sel felaketi de kaçınılmaz bir doğa olayı olacak.
Yağıştaki bu dengesizlik özellikle pamuk üretimini kötü etkileyecek.
Şeker üretimi azalacak ve gıdada dışa bağımlı olacağız.
Önlem alınabilir mi?
Bu felaketlerin hepsinin harfiyen gerçekleşeceğini söylemek doğru değil.
Ancak hareketsiz kalındığı takdirde, böyle bir yok oluşun kıyısına
gelmek kaçınılmaz. Bu durumda hayatî önem taşıyan ve bireysel olarak
dahi gerçekleştirilebilecek önlemlerden bahsedelim. Mesele dünyanın
geleceği olduğu için ve bu geleceği bugünün çocukları yaşacağından önlem
almaya, “zararın neresinden dönersek kârdır” düşüncesini benimsemeye
mecburuz. Konu hakkındaki önemli uyarıları ve yazıları ile bilinen Prof.
Dr. Mikdat Kadıoğlu kişilerin yapması gereken basit birkaç kuralı şöyle
açıklıyor:
1. Bilgilen! Anlamadığınız bir şeyi çözemezsiniz. Ne
konuştuğunuz hakkında bilgilenin, araştırmacı olun, daha fazla ve
sürekli öğrenin. Herkes doğruyu söylemiyor! Her okuduğunuza ve
gördüğünüze de inanmayın. Doğru kaynaklardan iklim değişimi problemini
ve çözüm yollarını öğrenin ki insanlara onun hakkında bir şeyler
anlatabilesiniz ve birilerinden çözüme yönelik istekte bulunabilesiniz.
2. Ağaç dik. Varsa kendi bahçenize, evinizin etrafına veya
komşularınız ile birlikte yerel yönetimlere başvurarak yollara, vb boş yerlere ağaç dikin. Ağaçlar,
havadaki karbonu alıp oksijen verirken, aynı zamanda kışın rüzgârı kesip
buharlaşma ile olan soğumayı önleyip evlerimizin ısıtma faturasını;
yazın ise gölge yaparak soğutma ihtiyacını azaltıp enerji faturasını ve
dolayısı ile fosil yakıtı kullanımını azaltabilir.
3. Enerjiden tasarruf et. Kışın eviniz çok sıcak olunca
serinlemek için pencereleri açmayın; kaloriferleri kısın.
Isıtıcıyı daha fazla açmak yerine sizi sıcak tutacak giysiler giyin.Normal
ampulleri, floresan vb tasarruflu
ampuller
ile değiştirin. Böylece yılda 1.5 ton sera gazı üretmemiş
olursunuz. Aynı zamanda hem elektrik faturanızı azaltabilir, hem de sık
sık ampul değiştirmek zorunda kalmazsınız. Kısa duşlar alın. Çamaşır
makinesini kullanmak için yeterince çamaşırın birikmesini bekleyin.

Yazın kavurucu güneşin içeriye girmesini perdeleri kapatarak
önleyin. Sıcak günlerde klimayı açmak yerine daha hafif, bol giysiler
giyin ve vantilatör kullanın.
4. Elektrikli aletlerini düğmesinden kapat.Kullanmadığımız
zaman ışıkları, televizyonu, bilgisayarı, ısıtıcıları, vb elektrikli aletleri açık bırakmayın.
Tembellik edip TV, bilgisayar, vb.
elektrikli aletleri stand by’da (bekleme) bırakmayın.
Bilgisayar ve
TV’leri de kullanmadığınız zaman düğmesinden kapatın. Şarj aletlerini
saatlerce fişte bırakmayın.
Nadiren kullanılan veya
kullanılmayan elektrikli aletlerin ise fişini çekin. Böylece ailece
karbon dioksit emisyonunuzu yaklaşık olarak yüzde 10 veya daha fazla
azaltabilirsiniz.

5. Alış verişini olduğun yerde yap.Yerel mağazalardan, alış
veriş merkezlerinden ve pazarlardan alış veriş yapın. Yerli malı
kullanın.
Alış veriş için seyahat etmek, sera gazlarını artırır.
Ayrıca dışarıdan getirilen malların uçak ve kamyonlar ile büyük
miktarlarda fosil yakıtları kullanılarak uzun mesafeler boyunca
taşındığını unutmayınız.
6. Daha az ve kısa mesafelere seyahat et. Zorunlu olmadıkça tatil
için çok uzaklara gitmeyin. Uçak gibi büyük miktarda fosil yakıtı
kullanan araçlar ile seyahat etmekten sakının.
Aracınıza binmeyerek
büyük bir fark yaratabilirsiniz; evinizin etrafında 3 km’lik mesafeleri
yürüyün veya bisiklete binin. Toplu taşıma araçlarını veya özel
otomobilleri ortaklaşa kullanın. Araç kullanma alışkanlıklarınızı
değiştirin; unutmayın otomobiller çok hızlı sürülmediklerinde daha az
benzin yakar.
7. Güneş enerjisi kullan.Mümkün olduğunca güneş enerjisi
kullanın. Güneş enerjisi ile doğanın dengesini bozmadan sıcak su elde
edebilir, evinizi ısıtabilir ve elektrik enerjisi üretebilirsiniz.
Hükümetlerden temiz enerjinin yaygınlaştırılmasını ısrarla isteyin.
8. Yemek pişirmeyi öğren ve evde ye. Evde pişirip yemek,
sadece daha ekonomik değil, aynı zamanda seyahat etmeyeceğiniz için
fosil enerjisinden tasarruf sağlayarak küresel ısınma probleminin
çözümüne de katkıda bulunur.
9.Az tüket, yeniden kullan, geri döndür.Plastik vb maddelerin kullanımını ve çöp üretimini
azaltın. Alış verişte aldığınız ürünler aşırı paketlenmiş olmasın.
Mümkünse bu tür çevreye zararlı maddeleri fazlaca satın almayın. Mevcut
plastik alış veriş torbaları gibi şeyleri tekrar kullanın.Alış veriş
torbalarınız ve satın aldığınız ürünlerin ambalajları geri dönüşümlü
olsun. Çöpleri asla yakmayın.
10. Karar vericilerine yaz ki, iklim değişimi problemine karşı
duyarlı olduğunuzu bilsinler.
Birey olarak burada sıralananları
uygulayarak önemli bir fark yaratabilirsiniz, fakat aynı zamanda
idareciler, sanayiciler de üstüne düşenleri yapmalı. Bu nedenle küresel
iklim değişimi hakkında ki düşüncelerinizi gazetelere, belediye
başkanlarına, milletvekillerine ve hükümet üyelerine bildirin. Onlardan
enerji verimliliği ve tasarrufu için önlem almalarını, temiz enerji
kaynaklarının geliştirilmesini ve daha çevreci ulaşım araçlarının
yaygınlaştırılmasını, vb şeyleri
isteyen. Enerji tasarrufu, ağaç dikme, çevre koruma, vb konularda çalışan sivil toplum
kuruluşlarının çalışmalarına da katılın.
Unutmayın kişisel tercihlerinizin küresel iklim değişimi ve bizi
yönetenlerin üzerinde büyük etkisi var. Bu nedenle, tercihinizi lütfen
bugünden yarını düşünerek doğru yapın.
Son not : Suyu israf etmeyin
Elinizden geldiğince sudan tasarruf edin. Çünkü dünyadaki içilebilir
tatlı su kaynakları az ve giderek daha da azalıyor. Banyoda suyun
ısınması için geçen zaman içersinde harcanan suyu biriktirmek ve başka
bir amaçla kullanmak, bulaşıkları düşük tazyikli suda yıkamak çok
önemli. Elleri yıkarken, diş fırçalarken ve tıraş olurken boşa akan su
önümüzdeki yıllarda muhtaç hale gelebileceğimiz birkaç litre sudan çok
daha fazla. Damlatan bir musluğun ayda yaklaşık 3 ton ve sızdıran bir
sifonun ise yine yaklaşık olarak 8 ton suyu boşa harcamanıza sebep
olduğunu unutmayın. Aksi halde tamirat masrafından kaçınmanın veya
üşengeçliğin bedeli daha büyük olacaktır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dünyanın Zor Günleri Yaklaşıyor!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Güncel Haberler&Bilgiler :: Teknoloji Haberleri-
Buraya geçin: