hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Dört Halife Dönemi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Dört Halife Dönemi 2duy3hj

Dört Halife Dönemi Empty
MesajKonu: Dört Halife Dönemi   Dört Halife Dönemi EmptyPtsi Mayıs 17, 2010 12:09 pm

İslam tarihinde Hz. Muhammed(s.a.v.)’in vefatından sonra halife
seçilen
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin halifeliklerini

kapsayan dönemdir (632-661). Bu dönemde sınırlar batıda Trablusgarp,
doğuda
Horasan ve kuzeyde Kafkasya’ya kadar genişletildi. İslamiyet,
Arap
yarımadası sınırları dışına taşarak, Asya ve Afrika’daki çeşitli
kavimlerce
benimsendi. Yeni kurulan İslam devletlerinin siyasî ve hukukî

temelleri atıldı. Öte yandan, Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde ortaya
çıkan
iç çekişmeler, İslam dünyasını uzun yıllar derinden etkileyen
mezhep
ayrılıklarının ve iç savaşların başlangıcını oluşturdu.
Dört Halife
Dönemi, İslam Tarihi’nin Peygamber Dönemi (Asr-ı Saadet)
faziletlerinin
yaşatıldığı, saf ve parlak bir çağ olarak kabul edilir.
Dört
Halife, Eski Doğu’nun bütün servetlerine sahip oldukları halde,
sürdürdükleri
sade hayatla saf Müslümanlığın örnek önderleri oldular. Bu
nedenle
onlara –özellikle dünya düşkünü Emevî halifelerinden ayırmak
için—
Hulefa-i Raşidin (olgun halife-ler), Dört Halife Dönemi’ne de
Hulefa-i
Raşidin Dönemi denir.
Bu dönemde halifeler seçimle
belirlendiklerinden, bu döneme İslam
Devleti’nin Cumhuriyet Dönemi
de denir.
Bu dönemi halifeleri ile inceleyelim:

Hz. Ebubekir
(Hz. Ebubekr’issıddık) Dönemi (632-634):
Hz. Muhammed hastalanınca,
Müslümanlara imamlık yapma görevini Hz.
Ebubekir’e verdi ve bu
durum onun Hz. Muhammed’in ardılı olmasını
sağladı. Hz. Muhammed’in
ölümü (8 Haziran 632, Pazartesi) yeni İslam
Devleti için tehlikeli
durumlar yaratınca, Hz. Ömer ve arkadaşlarının
önerisi üzerine
halife seçildi.
İki yıl süren halifeliğinin büyük bölümü, bazı
kabilelerin –özellikle
bedevî (göçmen) kabilelerinin— Müslümanlıktan
cayma (ridde) olaylarıyla,
bunların isyanlarıyla ve yalancı
peygamberlerle uğraşarak geçti. Hz.
Muhammed’in ölümünden sonra,
İslam’a karşı hareket eden birçok kişi ve
merkez olmuştu. Bunların
dördünde yalancı peygamberler ortaya çıkmış ve
ayaklanmışlardır. Bu
kişiler Yemen’de el-Esved el-Ansi, Yemame’de
Müseylime, Esed
kabilesinden Tuleyha ve Temim kabilesinden Secah’tır.
Ancak,
“ridde”, yerel koşullara göre, her bölgede farklıydı. İşin içinde

zekâtın ve Medine
’den gönderilen görevlileri dinlememenin rolü
vardı. Ebubekir, ridde
olaylarını bastırmak üzere Suriye seferinden
dönen Halid bin Velid
komutasındaki bir orduyu yalancı peygamberler
üzerine gönderdi. Önce
Tuleyha, Buzaha Savaşı’nda yenildi ve egemen
olduğu bölge ele geçirildi;
arkasından Temim kabilesi Secah’ı
bırakıp Ebubekir’e bağlandı. Ridde
hareketlerine karşı girişilen
savaşların en çetini Yemame’ de Müseylime
ile oldu. İki tarafın da
önemli kayıplar verdiği bu savaşta Müseylime
öldü-rüldü ve Orta
Arabistan bütünüyle ele geçirildi. Muhacir bin Ebu
Umeyye
komutasındaki ordu da Hadramut ve çevresindeki ridde olaylarını
bastırdı.

Hz. Muhammed’in, Suriye’de kazanılacak zaferlerin Arap
kabilelerinin
birleşmeleri konusunda etkili olacağı yönündeki
görüşünü benimseyen
Ebubekir, Müseylime’nin ortadan kaldırılmasından
hemen sonra Halid bin
Ziyad komutasındaki orduyu Irak’a gönderdi.
Halid bin Ziyad, el-Müsenna
bin Hâris komutasındaki kuvvetlerle
birleşerek Irak’ı yağmaladı ve
Hire’yi vergiye bağladı (633). İslam
ordusu daha sonra Ecnadeyn’de
Bizans ordusunu büyük bir bozguna
uğrattı (634). Bu savaşta Müslümanlar
3.000 şehit verirken, 100.000
Bizanslı öldürüldü; savaşta İslam
ordusunda kadınlar da erkekler ile
birlikte savaştılar.
İslam ordusunun giriştiği bu savaşlarda,
Kur’an’ın ayet ve surelerini
yassı kemikler, taş levhalar ve deriler
üzerine yazmakla görevli vahiy
katipleri ve bunları ezberleyen
hafızların çoğu şehit düşmüştü. Bunun
üzerine Ebubekir, Halife Osman
zamanında tedvin edilecek (kitap halinde
çoğaltılacak) olan
Kur’an’ın kitaplaştırılması için bir kurul oluşturdu
ve başına Hz.
Muhammed’in kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’i getirdi. Kurul,
Mushaf
adı verilen ilk toplu Kur’an’ı yazdı.
Hz. Ebubekir, Bizans’a karşı
Ecnadeyn’de zafer kazanılmasından ve Suriye
kapılarının Müslümanlara
açılmasından kısa bir süre sonra hastalanarak
Medine’de vefat etti
(23 Ağustos 634). Vasiyeti üzerine Hz. Muhammed’in
tabutuna
konuldu, cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı ve Hz. Mu-hammed’in

yanına defnedildi.

Hz. Ömer (Hz. Ömer’ül-Faruk) Dönemi (634-644):
Hz. Ebubekir’in vefatı üzerine, Müslümanların önde gelenleri tarafından
Hz. Ömer halife seçilmiştir. Hz. Ömer döneminde Hz. Ebubekir
dönemindeki
fetih hareketlerine devam edilmiş ve devlet büyük ölçüde
teşkilatlandırıldı.
Ebubekir’in sağlığında Suriye seferine çıkan ordunun başkumandanı Halid
bin Velid’i bu gö-revden alarak yerine Ebu Ûbeyde’yi getirdi. Halid bin
Velid’in Ecnadeyn’de bozguna uğrattığı Bizans ordusundan arda kalanlar
Ürdün
yakınlarında Fihl’de toplandılar. Müslümanlar, başkumandanlıktan
alınarak
bir savaş birliğinin başına getirilen Halid bin Velid’in
komutasında,
Bizanslıları takip ederek Beysan geçidini aştılar ve
Fihl’de onları
tekrar yenerek Dimaşk’a çekilmek zorunda bıraktılar
(635). Aynı
zamanda kuzeyde bulunan Hims üzerine de başarılı bir baskın
yapıldı.
Halid bin Velid, buradan da Dimaşk üzerine yürüyerek
Bizanslılara
karşı yeni bir savaşa girişti. Bizanslılar bu savaş sonucu
şe-hirde
kuşatıldılar. 635’te Dimaşk alındı.
Halid, ilerlemesine devam ederek
Kınnesrin’i aldı ve karargâh durumuna
getirdi. Muaviye, Casarca’yı;
Alkame bin Mucazziz, Gazze’yi; Şurahbil,
Beysan ve Ürdün’ü aldı.
Amr İbn’ül Âs da Kudüs üzerine yürüdü.
Antakya’da bulunan Bizans
İmparatoru Herakli-os, 1000 000 kişilik bir
orduyu güneye gönderdi.
Yermük’te Sabellarios komutasındaki Bizans
ordusu, 24 000 kişilik
İslam ordusu ile karşılaştı. Bizanslılar büyük
bir bozguna
uğratıldı. Ordu komutanı öldürüldü (636). Suriye’nin fethi
devam
ederken Ebu Ubeyde, Hire kumandanı Müsenna’yı da yanına alarak
İran
üzerine yürüdü. Behmen, Nersi ve Calinus yenilgiye uğradı. Bu
sırada
Behmen, yeni bir orduyla Medain’den gelerek Fırat kıyısındaki
Kussünnatif’in
yanında konakladı. Ebu Ubeyde, gemilerden kurduğu bir köprü üze-rinden
geçerek ona saldırdı.
Fakat Müslümanlar yenildi ve Ebu Ubeyde şehit
düştü. Bu arada köprü de yıkıldığından geri çekilen
Müslümanlar ağır
kayıplar verdi (636). Müsenna, Halife Ömer’den yardım
istedi. Ömer,
bütün Arabistan’da seferberlik ilan ederek büyük bir ordu
kurdu ve
bu ordunun başına geçmek istedi; ancak, sahabeler bunu kabul
etmediler.
Bunun üzerine Ömer, İran’a giden orduya ko-mutan olarak Sad
bin Ebi
Vakkas’ı tayin etti. Sad, ordu ile Kadisiye’ye geldi. Burada
büyük
bir mey-dan savaşı oldu. Sasani ordusu başkumandanı Rüstem
öldürüldü.
Sasanilerin yüzyıllar boyunca düş-man eline geçmeyen
bayrakları
Derefsî Gavyân Müslümanların eline geçti. 30 000 Sasanî asker

kaçar-ken öldürüldü (636). Sad bin Ebi Vakkas, iki ay Kadisiye’de
kaldıktan
sonra Sasanî başkentine doğru yürüdü. Yenilen Sasanî
ordusundan
kalanları Babil yakınında tekrar yendi. Sad, Dicle’yi geçti
ve
sa-vaşmadan İran kisrası Yezdgerd tarafından boşaltılan başkent
Medain’e
girdi. Celûla yakınında hen-dek ve istihkâmların arkasında
toplanan
Sasanîleri yendi. Yezd-gerd sığındığı Hulvan şehrini terk
ede-rek
Rey’e kaçtı (638). İran’a yapılan sefere katılan gaziler için
Halife
Ömer’in emriyle Kûfe ve Basra şehirleri kuruldu. Öte yandan
636’da
Amr İbn’ül Âs tarafından kuşatılan Kudüs şehri halkı, Halife Ömer

gelirse, şehri teslim edeceklerini bildirdiler. Ömer kölesiyle birlikte
Kudüs’e geldi ve şehir tes-lim oldu. Halka çok iyi davrandı. Bir süre
şehirde
kaldıktan sonra geri döndü. 638’de Antakya ve Ha-lep şehirleri
alındı.
İyad bin Ganem komutasındaki bir İslam ordusu Mezopotamya’daki
bütün
şehirle-ri aldı (641). Yezdgerd’in seferberlik ilan ederek
Nihavend’de
büyük bir ordu toplamakta olduğunu öğrenen Ömer, Numan bin
Mukarin
komutasındaki İslam ordusunun Sasanîlere saldırmasını emretti. O

sırada Râmhürmüz ve İzec’i alan Numan, Kûfelilere komuta ediyordu; daha
sonra Medine’den ge-len yardım kuvvetleriyle birlikte Nihavend’e doğru
hareket
etti. Ni-havend’de Feyruzan komutasında-ki Sasani ordusu ile
karşılaştı
ve onları büyük bir bozguna uğrattı; fakat Numan bu savaşta
şehit
oldu. Müslümanlar Hemedan ve Nihavend’i aldılar (641).
Halife Ömer,
İran’ın fethini tamamlamak için Kûfe ve Basra’da iki büyük
ordu
topladı. Bu or-dulara birçok komutan tayin etti ve onların
fethetmekle
görevli oldukları yerleri kendilerine bildirdi. Kısa bir
süre
içinde İran’ın fethi tamamlandı. İyad bin Ganem Mezopotamya’da
fetihlerini
sürdürür-ken Amr İbn’ül Âs da Mısır seferine çıktı (640). Bu

seferden sonra, 3500 kişilik bir orduyla Babil’i kuşatan Amr’a Halife
Ömer,
Zübeyr komutasında 10 000 kişilik bir yardım kuvveti gönderdi.
Babil’i
alan Amr, İskenderiye üzerine yürüdü ve Kiriaun yakınında bir
Mısır
ordusunu yendi. İskenderiye’de bulunan Mısır kralı Mukavkıs ile
yapılan
görüşmelerden bir sonuç alınamayınca Amr şehri kuşattı ve üç ay
sonra
ele geçirdi. İskenderiye’nin fethinden sonra Amr doğuya yöneldi.
Pentapolis
şehri teslim oldu. Bu arada Manuel komutasında bir Bizans
ordusu
İskenderiye’yi ele geçirdi. Fakat Amr, şehri Bi-zanslılardan geri

alarak yaptıkları surları yıktırdı (642). Halife Ömer’in emriyle
Mısır’da
Fustat şehrini kuran Amr, yakınlarından Ukbe bin Nafi el
Fihri’yi
Kuzey Afrika’nın fethiyle görevlendirdi. Kısa bir süre içinde
de
Bingazi ve Trablusgarp İslam Ülkesi’ne katıldı.
Hz. Ömer zamanında
devlette teşkilatlanmaya gidilmiştir. Bu dönemde
devlette yapılan
teşki-latlanma çalışmaları şunlardır:
• İlk yönetim örgütü kurulup,
fethedilen ülkeler illere ayrıldı. Bu
iller, doğrudan halifeye bağlı
vali-ler atandı.
• Teravih namazının toplu kılınması 636’da onun
emriyle başladı.
• Kureyş kabilesinin ileri gelenlerine savaş
ganimetinden verilen fazla
paya, savaşta kazanılan taşınmaz malların
gazilere dağıtılmasına Kur’an
hükmü olduğu halde son verildi.

Başlangıcı hicret olan ve ay yılı temeline dayanan hicrî takvimi kabul
edildi.
• Dinsel gereksinimlerin Kur’an’a ve sünnete uydurulması
için Osman bin
Affan, Ali bin Ebu Ta-lip, Abdurrahman bin Avf, Muaz
bin Celeb, Übey
bin Kâb ve Zeyd bin Sabit’in yer aldığı bir ku-rul
oluşturuldu.
• İlk malî teşkilat ve Beyt’ül-Mal adı verilen devlet
hazinesi kuruldu
ve devletin mal varlığının sa-yımı yapıldı.

Vergilerin toplanması ve maliyeyle ilgili işlerin yürütülmesi için
defterler
tutuldu. Bu defterlerin tutulma işi, Bizanslı memurların
bilgilerinden
yararlanılarak bir sisteme bağlandı.
• Askerlik işleriyle gereğince
uğraşmaları ve savaşa her an hazır
olmaları için asker olan
Müslüman-ların geçimleri Beyt’ül-Mal’dan
sağlanmaya başlandı. Bunlar
tarımla uğraşmıyorlardı.
• Gayrimüslimlerin ödedikleri cizye ve
haraç, savaşta yaralı oldukları
sürece kaldırıldı.
• İlk adlî
teşkilat kuruldu. Mahkemelere tayin edilen kadıların
yolsuzluk
yapmalarını önlemek için onlara en yüksek memur maaşı verildi
(500
dirhem). Bu mahkemelerin yanında halkın şer’i hü-kümlerde şüpheye
düştükleri
konuları öğrenebilmeleri için itfa mahkemeleri kuruldu.
• Geniş
ölçekli bayındırlık işleri de yapıldı. Bunlardan bazıları;
Basra’ya
su getiren Ebu Musa, Bağ-dat’a su getiren Nehr-i Sad, Nil
nehrini
Kızıldeniz’e bağlayan Nehr-i Emir’ül-Müminin’dir.
• İlk kez,
hapishane olarak kullanılmak üzere Mekke’de bir ev satın
alındı.
Sonraları diğer şehirler-de de hapishaneler kuruldu.
• Antlaşmaların
ve kayıtların korunması için ilk İslam Arşivi kuruldu.
• Askerin
maaşını tayin eden bir kayıt defteri tutulmaya başlandı.

Üzerlerinde “Elhamdülillah”, “Muhammedürresulullah” ve
“Lâilaheillallah”
yazılı sikkeler bastı-rıldı.
• Gayrimüslimlerin bağlı oldukları
idarî esaslar (ahkâm-ı ehli zimme)
tespit edildi ve onlara geniş bir
din hürriyeti tanındı.
• Orduya resmî hekimler, kâtipler ve
tercümanlar tayin edildi.

Hz. Ömer, 644 yılında, bir sabah
namazını kıldırırken, Zerdüşt bir köle
olan Ebu Lülüe Feyruz
ta-rafından ağır yaralandı. Ölürken kendisinden
sonraki halifeyi
seçmesi için bir kurul belirledi.

Hz. Osman (Hz. Osman-i
Zinnûreyn) Dönemi (644-656):
644’te Hz. Ömer’in ölürken tayin ettiği
bir seçim kurulu, Hz. Osman’ı
halife seçti.
Halifeliğinin ilk
yılları daha çok Ömer devrinde başlanan fetihleri
sürdürmekle geçti.
İran ve Ermenistan’ın fethi tamamlandı. Trablus,
Kıbrıs, Rodos,
Malta ve Girit alındı. İslam orduları Anadolu ’da
Ankara’ya kadar
ilerlediler. Bir İslam donanması da İstanbul önlerine
geldi.

Dönemin önemli faaliyetlerinden birisi, Şam Valisi Muaviye’nin ilk
İslam
Donanması’nı kur-masıdır. Bu donanma, Kıbrıs’ı fethetmiş ve
İstanbul
önlerine gelmiştir.
Halifeliğinin beşinci yılından sonra ülkede
huzursuzluklar baş
göstermeye başladı. Osman’ın, özellikle Emevî
ailesinden olan kişileri
yüksek mevkideki memurluklara getirmesi,
halk içinde hoşnut-suzluklara
yol açtı. Kûfe ve Mısır’daki
Müslümanlara karşı girişilen hareketler,
devletin otoritesini
sarsacak bir biçimde gelişti.
Müslüman olan her kavim Kur’an’ı
kendi lehçesine göre okumaya
başlayınca, bazı anlam de-ğişmeleri
oldu. Bunun üzerine Halife Osman,
gittikçe genişleyen İslam
ülkesinde Kur’an-ı Kerim’in belli bir kurala
göre okunmasını
sağlamak için, Zeyd bin Sabit başkanlığında bir komisyon
kurdurdu.
Bu komisyon, Halife Ebubekir zamanında toplanan Kur’an’ı esas
alarak
yedi nüsha hazırladı. Osman bu nüshaları, İslam Devleti’nin
büyük
şehirlerine gönderdi; bunların dışında kalan nüshaların
yakılma-sını
emretti (653).
Hz. Osman’ın halifeliği sırasında Horasan ve
Harezm’i ele geçiren İslam
Orduları, Ceyhun nehrine ulaştı ve
Türgeşlerle karşı karşıya geldiler.
Bu karşılaşma İslam Devleti ile
Türklerin ilk karşı-laşmasıdır.
Halifeliğinin son yıllarında Osman’ın
aleyhinde yapılan propaganda,
İslam Devleti’nde olduk-ça yayıldı.
Halifeden memnun olmayanlar, onun
Kur’an’ları yaktığını, önemli
mevkilerdeki memur-luklara Emevi
ailesinden olan kişileri
getirdiğini ve ganimetlerin dağıtımında adil
olmadığını ileri
sü-rüyorlardı. Bu arada, Yahudilikten Müslümanlığa
geçen Abdullah
bin Sebe adlı bir kişi, Hicaz, Suriye, Irak ve Mısır
bölgelerinde
dolaşıyor ve Ali’nin halife adayı olduğu zamanki
anlaşmazlıkları ve
olayları kullanarak halkı Osman aleyhinde
kışkırtıyordu. Sonraları,
Şiiliğin aşırı kollarının doğmasına yol açan
bu konuda Abdullah bin
Sebe, daha çok halifelik meselesinde Ali’nin
hakkının yendiğini ve
Ali’nin halife olması gerektiğini yayıyordu.
Halife Osman aleyhine
yapılan kışkırtmalar sonucu 600 kişilik bir
topluluk umre yapmak
bahanesiyle Mısır’dan Medine’ye doğru yola çıktı
(656). Osman, bir
olay çık-maması için gelenleri Medine dışında
karşılamasını ve geri
dönmelerini sağlamasını Ali’den istedi. A-li’nin
etkili konuşması
sonucu gelenler geri döndü. Kısa bir süre sonra, bu
defa Mısır,
Basra ve Kûfe ’den hac bahanesiyle yeni topluluklar yola
çıktı.
Bunlar Medine yakınına geldikten sonra, Talha, Zü-beyr ve Ali’ye
heyetler
göndererek halife olmalarını teklif ettiler. İstekleri kabul
edilmeyince,
Medi-ne’ye girerek Osman’ın evini kuşattılar. Hac
dolayısıyla
boşalan Medine’de kendilerini durduracak bir kuvvetin
bulunmaması,
işlerini kolaylaştırdı. Medine’nin ileri gelenleri,
oğullarını
halifeyi korumak i-çin yardıma gönderdiler. Kan dökülmesini
istemeyen
Osman, Mugire’nin aracılığıyla silahlandırdığı adamlarını
dağıttı
ve evlerine gönderdi. Ebu Hureyre’nin “sana itaat edenlerin
yardımı
ile asileri dağıt” şeklindeki uyarılarını dinlemedi. Evi
kuşatanlarla
konuşmak istedi. Yüksek bir yere çıkarak onlara, mushafları
niçin
yaktırdığını, Bedir Savaşı’na niçin katılmadığını, Emevî
ailesinden
gelenlere neden önemli mevkilerde görev verdiğini anlattı;
ganimetlerin
paylaştırılmasında bir yanlışlık yaptıysa dü-zeltmeye hazır

olduğunu belirtti. Fakat, sözleri asileri yatıştıramadı. Evinin
kapısının
Talha Zübeyr ve Ali’nin oğulları tarafından tutulduğu bir
sırada,
komşu damlardan geçen Hz. Ebubekir’in oğlu Mu-hammed, pencereden

atlayarak Halife’nin bulunduğu odaya girdi; sakalından yakalayarak ona
hakaret
etti. Fakat Osman’ın “Baban bu durumunu görseydi üzülürdü” sözü
üzerine
durakladı. Onun arkasın-dan içeriye giren iki kişi Kur’an okuyan

Halife’yi öldürdüler ve kaçtılar. Osman o gece eşi ve birkaç yakın
dostu
tarafından gizlice gömüldü. Muaviye’nin Osman’ı kurtarmak üzere
Şam’dan
gönderdiği ordu, Osman’ın ölümü üzerine geri döndü.

Hz. Ali (Hz.
Aliy’yil-Murteza) Dönemi (656-661):
Hz. Osman’ın öldürülmesinden
sonra, aralarında halifeyi öldürenlerin de
bulunduğu bir kurul
tarafından halife seçildi. Halifelik görevini,
seçilmesinden beş gün
sonra kabul etti. Biat töreni, Hz. Muhammed’in
mescidinde yapıldı
(diğer üçününki başka yerlerde yapılmıştı). Şam
valisi Muaviye,
seçimin bir azınlık tarafından yapıldığını ve Ali’nin
Osman’ı
öldürenlerle işbirliği yaptığını gerekçe göstererek biat
etmedi.
Yeni halifenin, Osman’ı öldürenleri koruduğu yolunda haberler
yayıldı.
Bu, Mekke, Suriye ve Mısır’da tepkilere neden oldu. Başlangıçta

Osman’a karşı olan Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe, bu kez yeni halifeye
de
karşı çıktı ve Mekke’de onun aleyhinde propagandaya girişti. Bir süre
sonra, Talha ve Zübeyr de ona katıldı ve yardım sağlamak amacıyla
Irak’a
gittiler. Basra’da Os-man’a karşı olanları öldürdüler. Hz. Ali,
Kûfe’den
sağladığı kuvvetlerle Basra üzerine yürüdü. Burada Ayşe
yanlılarını
ağır bir yenilgiye uğrattı. “Cemel Vakası”(“Cemel”,
Arapça’da
“deve” anlamındadır.) denilen bu savaştan sonra, Muaviye’yi
görüşmeler
yoluyla kendine bağlayabileceğini umdu. Ancak Muaviye,
Osman’ı
öldürenlerin kendisine teslim edilmesine direniyordu. Bunun
üzerine
Halife, ordu-suyla Şam valisi Muaviye’nin kuvvetleri üzerine
yürüdü.
Sıffin Ovası’nda iki taraf arasında on gün sü-ren çarpışmalar
başladı
(657). Muaviye yenilmek üzereyken, komutanı Mısır Valisi Amr bin

el-Âs, askerlerinin mızraklarına birer Kur’an sayfası asarak,
“Aramızdaki
anlaşmazlığı çözecek hakem bu-dur.” demek istedi. Bu
hareket,
ordusunu etkileyince, Hz. Ali, iki kişilik bir hakem kurulunun
oluştu-rulmasını
kabul etmek zorunda kaldı. Hakem kurulunda Muaviye Amr
bin el-Âs’ı,
Hz. Ali de –komutanlarının baskısıyla— saf bir adam olan ve

damadının halife seçilmesini isteyen Ebu Muse’l-Eşarî’yi temsil seçti
ve
Ali Kûfe’ye döndü. Ancak, Ali daha Sıffin’deyken bir kısım Ali
yanlısı,
hake-me başvurulmasına karşı çıktı. Bunlar, Kûfe’ye dönülünce,
sorunun
hakemle çözülmesinin Kur’an’a aykırı olduğunu söyleyerek halkı
bu
kararı tanımamaya çağırdılar ve Kûfe yakınlarında Harura denilen
toplandılar
(bu nedenle kendilerine Harurîler denildi). Hz. Ali,
Harura’ya
geldi ve çeşitli ödünler vere-rek onları kendisine katılmaya
çağırdı.
Kûfe’ye dönünce de Sıffin Antlaşması’na karşı çıktığı
yolun-daki
söylentileri yalanladı. Bu arada, Ebu Muse’l-Eşarî’nin Amr
bin el-Âs
ile görüşmeye gönderildiği duyulunca, buna karşı çıkan dört
bin
kişi, gizlice Kûfe’den ayrılarak Nehrevan’da toplandı (bunlara da
Haricîler
denildi).
Öte yandan Muaviye, maliyetiyle birlikte hakemlerin
buluşacakları yere
geldi (şubat 658). Hz. Ali, yalnızca Ebu
Muse’l-Eşarî ve amcasının oğlu
İbn Abbas’ı gönderdi. Hakemler
toplantısında, Muaviye’nin hakemi, eski
halife Osman’ın gereksiz
yere suçlandığını ve haksız yere öldürüldüğünü
ileri sürdü. Bu görüş
kabul edildi. Bunun üzerine, Hz. Ali’nin eksik bir
kadroyla ve
Osman’ın katileri-nin de katıldığı bir toplantıda halife
seçilmiş
olmasının tutarsızlığını belirtti ve vekilinden Ali’nin
hali-felikten
azlini istedi. Ali’nin yerine belki damadı halife seçilir
diye
umutlanan Ebu Muse’l-Eşarî, Hz. Ali’yi halifelikten azlettiğini
söyleyince,
Amr bin el-Âs “Öyleyse ben de Muaviye’yi halife ilan ettim”
dedi.
Bu oldubittiye itirazlar sonuç vermedi. Kendi aleyhinde
olduğundan,
Hz. Ali bu kararı da, iki ha-kemi de reddetti. Kuvvetleriyle
Muaviye
üzerine yürüyeceğine, Kûfe’den ayrılarak Nehrevan’da top-lanan
haricîlere
yöneldi. Çarpışmalar sonucunda ancak on kadar haricî sağ
kurtulup
kaçabildi. Hz. Ali, hakeme başvurması ve haricîlere katılan
önde
gelen din adamlarını öldürtmesi sebebiyle Arap dünya-sında
saygınlığını
büyük ölçüde yitirdi. Yakınları ve sevenleri Ali’yi halife
olarak
tanımayı sürdürdü-ler; ancak sayıları gün geçtikçe azalıyordu.
Ali,
bundan sonra Muaviye’nin giriştiği savaşlara seyirci kalmakla
yetindi.
O kadar ki, Busr bin Ertat’ın Medine ve Mekke’yi ele geçirip
Muaviye’yi
güç du-rumda bırakmasından bile yararlanmadı. Sonunda,
Nehrevan’da
yok ettiği haricîlerden birinin akrabası olan Abdurrahman
bin Mülcem
adlı harici tarafından, Kûfe Camisi’nin kapısı önünde zehirli

kılıçla ağır biçimde yaralandı; üç gün sonra öldü. Gömüldüğü yer gizli
tutuldu. Yıllar sonra Abbasî halifesi Harunurreşit, onun mezarını
buldurdu
ve bir türbe yaptırdı. Şiîlerin günümüzdeki kutsal kenti Necef,

burada kurulmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dört Halife Dönemi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Alerji dönemi başladı
» İşte evrenin bebeklik dönemi
» Alışverişte Cepten Ödeme Dönemi
» GTA V'in Çıkış Dönemi Halen Belirsiz
» ÇOK ÖNEMLİ Dört Bilgi‏

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Kültür & Sanat-
Buraya geçin: