Safra taşları nasıl oluşur
Safra taşları, safrayı oluşturan maddelerin safrakesesinde çökmesiyle
oluşur. Safrayı oluşturan bazı maddelerin çökerek taş oluşturmasının
nedenlerini anlayabilmek için önce safranın yapısı ve safrake sesinin
işlevleri konusunda bilgi edinmek gerekir.
Taş oluşumunu kolaylaştırıcı (litojen) nitelikteki safra ise kolesterol
fazlası içerir ve safrakesesinde çökerek taş oluşumuna yol açabilir.
Taş yapıcı safra salgılanması karaciğerin safra asitleri salgısının
azalmasına ve safrayla aşın miktarda kolesterol atılmasına bağlıdır.
Taş yapıcı safra salgılanmasını kolaylaştıran durumlar , taş yapıcı
safra salgılanmasını ve kolesterol taşlarının oluşumunu kolaylaştıran
birçok etken vardır.Kolesterollü safra taşı oluşumuyla yaş ve cinsiyet
arasında kesin bir ilişki gözlenir. Safra taşı oluşumu çocuklarda
ender görülür; ergenlikten sonra özellikle de kızlarda sıklaşır ve
doğurgan çağdaki kadınlarda yüksek östrojen düzeyine bağlı olarak
belirgin ölçüde artar.Fazla kalori ve protein içeren be sinler gelişmiş
ülke insanlarında safra taşlarının sık görülmesinin başlıca
nedenlerden biri olarak kabul edilir.
Kimyasal katkı maddeleri içeren hazır yiyeceklerin yaygın tüketimi,
özellikle genç ve-zayıf insanlarda kolesterol taşlarının oluşumunu
kolaylaştıran etkenler arasında sayılmaktadır.
Safra taşları görünümleri
Safra taşlarını oluşturan başlıca maddeler kolesterol, bilirubin ve
başta kalsiyum tuzlan olmak üzere tuzlardır. Taşların özellikleri
bileşimlerine göre değişir.Ağırlıklı olarak ya da yalnızca
kolesterolden oluşan taşlar oldukça sert, grisan renkli, yuvarlak ve
biraz taneciklidir. Genellikle büyük boyutlu ve tek olur.
Bilirubin (pigment) taşlar koyu renklidir. Siyah olanlar daha sert,
kahverengi olanlan yumuşaktır. Kahverengi taşlar safra yollarında
bulunur. Safraya rengini veren bilirubin, alyuvarlardaki hemoglobinin
karaciğerde parçalanmasıyla oluşur ve safrayla bağırsağa taşınarak
dışarı atılır.Bazı taşlar karışık yapıdadır ve değişik oranlarda
kalsiyum, bilirubin ve kolesterol içerir. Bunlar en sık görülen safra
taşlarıdır. Koyu renklidirler. Her zaman çok sayıda bulunurlar.
Karışık taşlar piramit biçiminde ve içerdiği kalsiyum miktarıyla
orantılı sertliktedir. Safrakesesini tümüyle dolduracak kadar çok
miktarda birikebilirler. Bu durumda safrakesesi fıjminde petekli bir
görünüm saptanır.Safra taşlan, safra akışını engelleyerek safrakesesi
koliği denen ağnh krizlere yol açar. Bu tür krizlerin başlamasında
safrakesesinin kasılmasını uyaran aşın yemek ya da aşın yağlı beslenme
etkili olabilir. Taş safrakesesi duvarım zedeleyerek safrakesesinin
kasılmasına yol açabilir. Böylece safrakesesi içinde durmakta olan taş
harekete geçebilir.Taş safrakesesinin boynuna ya da safra yollarına
doğru hareket eder ve ulaştığı noktalarda kas spazmlan biçiminde tepkiye
yol açar. Tıkanma nedeniyle safra akışı engellenir; ani ve şiddetli
ağrı ortaya çıkar.
Belirtileri
Safrakesesinde kolik dışındaki belirtilerle kolik belirtileri arasında
bir ayrım yapmak gerekir. Safra taşı çoğu insanda hiçbir belirtiye yol
açmaz ve her safra taşı başlangıçta uzun süre sessiz kalır. Taşın
varlığı birçok olguda başka organların radyolojik ya da ultrasonografik
incelemesi sırasında ya da karındaki bir cerrahi girişimde
rastlantıyla saptanır. Kolik dışındaki safra taşı belirtileri basit
kronik safrakesesi iltihabını (kolesistit) andırabilir.Belirtiler bazen
anlaşılmaz ve önemsenmez. Hastada iştahsızlık ya da iştahla yemeğe
başladıktan hemen sonra tokluk duygusu ve yiyeceğe karşı isteksizlik
görülebilir. Yemekten sonra şişkinlik duygusu, gaz çıkarma ve sindirim
güçlüğü safra taşlarının başlıca belirtileridir.
Kızartmalar safra taşına bağlı sindirim güçlüğünü artıran ve yüksek
oranda yağ içermeleri nedeniyle safra kesesinin kasılmasını uyaran
besinlerdir. Yemekten sonra sağ kaburga yayının altında hafif ağrıların
ortaya çıkması hekimin tanı koymasını kolaylaştırır.
Tanı
Safra taşı hastalığının tanısında kullanılan iki temel yöntem
radyografi ve ultrasonografidir.
Radyolojik inceleme yapılmadan bir önceki gece hastaya safrakesesinde
toplanan ve safrayı X ışınlarıyla görülebilir hale getiren bir ilaç
verilir. Ertesi gün çekilen filmde (kolesıstografi) safra taşlan
görülebilir; ayrıca safrakesesinin biçimi ve işlevi incelenebilir. İyi
tedavi edilmemiş bir safrakesesi iltihabı safrakesesinin sertleşmesine
yol açabilir. Bu durumda safrakesesi küçülür, duvarları sertleşir ve
safra depolama işlevini yitirir. Ama safra artık safrakesesine
girmediğinden kolesistografide görülemez. Safranın safrakesesine
girişini bir taşın tıkamasıyla da aynı durum ortaya çıkar.
Gerek bu durumda, gerekse daha önce safrakesesi alınmış kişilerde safra
yollarında taştan kuşkulanıldığında safrayı bütün yolu boyunca
görülebilir hale getirecek iyotlu bir maddenin damar içine
verilmesinden sonra radyolojik inceleme (kolanjiyografi) yapılmalıdır.
Bu yöntemle çekilen film kuşkulu sonuç verirse ya da safra yollarını
göstermezse bazı uzmanlaşmış merkezlerde uygulanan “ters yönde”
kolanjiyografiye başvurulabilir. Bu yöntemde onikiparmakbağırsağına
kadar sokulan gastroduodenoskop adlı aygıtla ana safra kanalının
pankreas kanalıyla birleşip onikiparmakbağırsağına açıldığı yere
ulaşılır. Buradan bir sondayla girilerek, röntgen filminde görülen
(radyoopak) sıvı safra akışının tersi yönünde ana safra kanalına
şırınga edilir. Bu sıvı geriye doğru safra yollarında
ilerler.Ultrasonografi ağrısız ve uygulanması kolay bir incelemedir.
Sanlık bulunan ve karaciğer yetmezliği nedeniyle kontrast maddeyle
kolesistografi yapılamayan hastalarda da uygulanabilir. Ayrıca
radyasyon gerektirmediğinden gebe kadınlarda herhangi bir sorun
yaratmaz. Ama safra taşlarının X ışınlannı geçirip geçirmediği ve buna
bağlı olarak cerrahi girişim yerine tıbbi tedaviye uygun olup olmadığı
ultrasonografiyle anlaşılamaz. Ultrasonografi safra taşından kuşku
duyulduğunda yapılacak ilk incelemedir. Taş görülürse taşın yapısının
ve uygulanacak tedavinin belirlenmesi için kolesistografi yapılır.
Safra koliği
Safra koliğinde sağ kaburga yayının altında aniden ortaya çıkan, omza,
sırta ve göğsün sağ yansına yayılabilen şiddetli ağn görülür. Ağrı
batıcı özelliktedir ve hasta hareket ettikçe artar. Bunu genellikle
bulantı ve safralı kusma izler. Daha da halsiz düşen hastanın ateşi
hızla yükselir. Muayane eden hekimin ağrılı bölgeye dokunması bile
ağrıyı dayanılamaz hale getirir.
Safra koliği hekimin girişimiyle kısa sürede denetim altına alınabilir.
Hekime başvurulmazsa ağrı saatlerce sürebilir.Ani şiddetli ağrıyı
izleyen günlerde, gözlerde sarılık ortaya çıkabilir. îdrar normalden
koyu, dışkı ise daha açık renk alabilir. Sağlıklı kişilerde sindirim
sırasında, karaciğer dışı safra yollarındaki hareketler çok düzenlidir,
safrakesesi kasılıp içindeki safrayı bağırsaklara doğru iterken ana
safra kanalının sonunda yer alan oddi büzgen kası gevşer ve safranın
bağırsağa akmasına izin verir. Oysa taşın neden olduğu zedelenmeden
sonra safrakesesiyle birlikte büzgen kas da kasılır. Safra dışarı
akamadığından basınç artar ve bunun sonucunda karaciğerin daha sonraki
safra salgısı da engellenir. Gözlerde sanlık ve açık renk dışkı gibi
belirtiler safra yolu tıkanmasına bağlıdır.
Dışlanın açık renkli olmasının nedeni bağırsağa akan ve dışkıyla çıkan
bilirubinin çok azalmasıdır. Buna karşılık bilirubin kana kanştığmdan
daha sonra idrarda yoğunlaşmasıyla idrar rengi koyulaşır ve özellikle
gözaltında sarılık belirir.
Tedavi
1972′ye değin safra taşı için hekimlerin önerdiği tek tedavi
safrakesesinin (ve taşların) cerrahi girişimle alınmasıydı. Günümüzde
kolesterol taşı olan birçok hasta ameliyat istemediği ya da edilemediği
için başka yöntemlerle tedavi edilmektedir.Tıbbi tedavi hastaya her gün
kenodezoksikolik ve ursodezoksikolik asi-tin verilmesinden oluşur.
Kenodezok sikolik asit insan safrasında, ursodezoksikolik asit ise ayı
safrasında bulunan safra asitlerindendir. Yukarıda belirtildiği gibi
kolesterol taşlarının oluşumu safranın aşırı kolesterol içermesine ya
da safra asitlerinin yetersizliğine bağlıdır.
Kenodezoksikolnc ve ursodezoksikolik asit verilmesiyle safranın
bileşimindeki safra asitleri artar. Böylece safra, taşı oluşturan
kolesterolü çözerek yavaş yavaş atabilecek duruma gelir. Çözünme
süreci taşın boyutlarına bağlı olarak yavaş ve aşamalıdır. Ortalama
süre 1-2 yıl arasında değişir. Büyük taşların çözünmesi daha çok zaman
alır, ama en kısa çözünme süresi 6 ay kadardır. Safra taşlarında tıbbi
tedavinin başarı olasılığı büyük ölçüde hekimin bu tür tedavi için
hasta kabul ölçütlerine bağlıdır. Hastanm safrakesesi aç karnına iyi
doluyor ve yemekten sonra düzenli boşalıyorsa, safrakesesinde de X
ışınlarını geçiren kolesterol taşlar varsa kenodezoksikolik/
ursodezoksikolik asit tedavisinden iyi sonuç alınır.
Hastaların büyük bölümünde safra asitiyle tedavi sorun yaratmaz. Az
sayıda hastada, özellikle tedavinin ilk günlerinde ishal gibi geçici
belirtiler ortaya çıkabilir. Ana safra kanalında taş, safrakesesinde
irin birikmesi (ampiyem), mukuslu sıvı birikmesi (hidrops) ve
kanserleşme gibi komplikasyonlarda bu tip tedavi uygulanmaz; acil
cerrahi girişimle sorunun ilerlemesi önlenir. Çünkü ampiyem karın zarı
iltihabına (peritonit), ana safra kanalının taşla tıkanması safra
göllenmesine bağlı sarılığa ve gittikçe artan zehirlenmeye, safrakesesi
kanseri de kanserin başka organlara yayılmasına yol açabilir.
İlaçların dikkatli ve düzenli olarak alınmasına karşın tıbbi tedavi her
zaman etkili olmamakta, birçok kişi bundan yarar görmemektedir. Bunda
psikolojik etkenlerin de rolü vardır. Etkinliklerinin azaldığı
duygusuna kapılmak ve sürekli perhiz yapmak bazılarının ruhsal durumunu
olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu tip tedaviyle taş tümüyle erişe de
yüzde 40 olasılıkla iki yıl içinde yeniden oluşmaktadır.
Son yıllarda safrakesesınin içine dışarıdan yerleştirilen bir tüp
aracılığıyla bazı özel ilaçlar verilerek taşların doğrudan eritilmesi
yoluna da gidilmektedir. Tedavi süresi (birkaç gün) safra asitiyle
tedavi süresinden çok daha kısa ve başarı oranı daha yüksektir. Ama
hastanın safrası taş yapıcı özelliğini koruduğu için yineleme olasılığı
gene yüksektir.İlaç tedavisinin başarısız kalması, çeşitli
komplikasyonların ortaya çıkması ve kötü huylu tümör gelişmesi gibi
olasılıklar nedeniyle birçok hastada safrakesesinin cerrahi girişimle
alınması yoluna gidilir. Safrakesesi safranın depolandığı organdır.
Organizma için yaşamsal önemi yoktur ve alınması fazla bir sorun
yaratmaz. Cerrahi girişim de oldukça basittir. Tanının konmasından
sonra ameliyat ne kadar erken yapılırsa o ölçüde kolaylaşır.
Çünkü zaman geçtikçe safrakesesi ve çevresindeki organlar arasında
yapışıklıklar oluşarak cerrahi girişimi zorlaştırır. Ameliyattan sonra
hasta normal yaşamma dönebilir; beslenmeyle ilgili katı kısıtlamaları
kaldırarak sağlıklı her insan gibi yaşayabilir. Ameliyat teknik açıdan
basittir, ama yapışıklıkların bulunması ve safra yollarında sık
rastlanan yapısal bozukluklar nedeniyle bazen komplikasyonlar ortaya
çıkabilir.Ameliyat sonrasında genellikle düzenli iyileşme görülür ve
10-12 gün sonra hasta iyileşmiş kabul edilir. Cerrahi girişimin ana
safra kanalını da kapsadığı durumlarda, buraya yerleştirilen özel tüp
yaklaşık 15 gün sonra alınır. Hastaneden çıkan hasta olağan günlük
etkinliklerine dönebilir.Bazı hastalar ameliyattan sonra ameliyattan
öncekilere benzer çeşitli belirtilerden yakınır. Bazen aylarca süren bu
durum, “safrakesesi alınması sonrası sendromu” olarak adlandırılır.
Sinir sistemi düzensizlikleri olanlarda daha sık görülen bu sendrom,
safra yollarının ve bağırsağın, safrakesesinin yokluğuna uyum sağlama
çabasına bağlıdır. Zamanla hafifler; özellikle de perhize dikkat
edilmesi, sindirime yardımcı ve safra salgısını artırıcı ilaçların
kullanılmasıyla bir süre sonra geçer.
Son yıllarda böbrek taşları gibi safra taşlar da ses üstü (ultrason)
dalgalardan yararlanarak parçalama olanağı doğmuştur. Taşlar mekanik
olarak ya da laser ışınlarıyla da kırıla-bilmektedir. Ayrıca klasik
cerrahi dışında endoskopik (laparoskopik) safrakesesi ameliyatı
yöntemi geliştirilmiştir. Bu işlemde göbek ve karın duvarına açılan
iki delikten içeri sokulan laparoskop aracılığıyla safrakesesi
çıkarılmaktadır. Hasta ertesi gün evine dönebilmektedir.