hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Kanama şoku

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kanama şoku 2duy3hj

Kanama şoku Empty
MesajKonu: Kanama şoku   Kanama şoku EmptyCuma Mayıs 14, 2010 3:31 pm

Kanama şoku
Çeşitli kanamalar görülebilir vücut içi ve dışında, bu kanamalar dikkate
alınması gereken çeşitli hastalıklardan kaynaklanan kanamalar
olabilir.Kanamalar vücut dışına doğru olabileceği gibi {örneğin, delici
bir yaralanma] vücut içine doğru da olabilir; örneğin karın bölgesine
gelen şiddetli bir darbenin dalağı parçalayıp, karın boşluğuna kan
kaybedilmesi durumu. Kanama ne biçimde olursa olsun, sonuç olarak
damarlarda dolaşmakta olan yaklaşık 5 litrelik kanın belli bir miktarı
damar dışına çıkar. Damar içindeki kan miktarındaki azalma, kalbe
dönmekte olan kanın da miktarında azalmaya neden olur. Kalp ise
kendisine daha az miktarda kan geldiğinden, aynı oranda daha az miktarda
kan pompalamak zorunda kalır. Bu durum organlara, dokulara ve hücrelere
daha az miktarda kan gönderilmesine neden olur. Her dokunun
yaşayabilmesi için belli miktarda taze kanı sürekli olarak alması
gerekmektedir. Yeterince kanlanamayan dokular, yaşam işlevlerini yavaş
yavaş kaybederler. Damarlardaki kanın miktarındaki azalma, kan
basıncının da düşmesine neden olur. Kan basıncı düştüğündeyse, sempatik
sinir sistemi uyarılır. Bu uyarılma sonucu “Adrenalin” denilen ve
sempatik sinir sistemi hücreleri tarafından salgılanan özel bir sinir
hormonunun salgılanışı artar. Adrenalin, damarların daralmasını sağlayan
bir maddedir. Adrenalinin etkisiyle damarlar daralır ve bu daralma ile
kan basıncının yükseltilmesine çalışılır. Sempatik sinir sistemi ile
birlikte böbrek üstü bezinin medulla bölgesi de uyarılır. Bu
bölgenin’uyarılması ile böbreküstü bezinden de “Adrenalin” ve
“Noradrenalin” denilen özel sinir hormonları salgılanır. Bu sırada
böbreküstü bezinin kortizol salgısı da artar. Adrenalin ve noradrenalin
maddelerinin etkisiyle daralmış olan kan damarlarındaki hidrostatik
basınç düşer. Hidrostatik basınç düştüğünde ise dokuların hücreler arası
sıvısının bir bölümü kan damarlarının içine doğru yer değiştirip, kanın
hacmini çoğaltmaya, böylece kan kaybı ile ortaya çıkmış olan hacim
azalmasını belli bir ölçüde karşılamaya çalışırlar. Böylelikle yaklaşık 1
litrelik kan kaybı, 1-2 saate karşılanabilir.Ancak bu yolla
çoğaltılmaya çalışılan kan hacmi, kanın kalitesi bakımından uygun
değildir.
Çünkü buyolla, kaybedilen kan hücrelerinin yeri değil, yalnız kaybedilen
kan hacmi karşılanmış olmaktadır. Basit bir anlatımla kan sulanmış
oluyor. Gerek kan miktarındaki azalma, gerek kan damarlarının daralması
ve gerekse de kanın, özellikle alyuvarlar bakımından kalitesinin
bozulması kanın dokulara taşıdığı oksijen miktarında belli bir azalmaya
neden olur. Bu durum hücrelerin yaşamak, enerji üretmek ve işlevlerini
yerine getirebilmek için gereksindikleri oksijeni yeterli miktarda
bulamamaları ile sonuçlanır. Hücreler enerji üretmek için oksijen
bulamayınca değişik bir yolla [oksijene daha az gereksinim duyan bir
yolla) enerji üretmeye çalışırlar. Bu yolla enerji üretilirken, hücre
içinde fazla miktarda asit biriktiği gibi, hücre tarafından enerji
maddesi olarak sentez edilen ATP (adenozintrifosfat) de daha az miktarda
üretilir. Okâijen azlığı nedeni ile hücre tarafından üretilmekte olan
ATP adlı enerji ham maddesi azahnca, hücre zarının ve hücredeki
“Lizosom” denilen hücre içi organcıklarınm zarları bozulur. Bu durumda
hücre içinden hücre dışına doğru potasyum kaybedilirken, buna karşılık
hücre dışından bol miktarda sodyum hücre içine girer. Bu durum hücre
için olumsuz bir etki yaratır. Diğer yandan lizosomların zarlarmdaki
bozukluk nedeni ile bu hücre içi organcıklarınm içinde bulunan bazı
enzimler lizosomlardan dışarı çıkıp hücre içinde serbest kalırlar. Bu
enzimler hücreyi zedelerler ve sonunda öldürürler. Oksijen azlığı nedeni
ile hücre içinde artmış olan asitler (bunlar kimyasal olarak laktat ve
piruvattır) hücre dışına çıkarlar. Bu asitler kılcal damarlara gelen
atardamarların genişlemesine neden olurlar. Kılcallara gelen
atardamarlar genişlediğinde, özellikle kılcal damarlardaki kanın
hidrostatik basıncı yükselir. Hidrostatik basıncın yükselmesi ise,
kandan dokulara doğru sıvı kaybına neden olur. Bu durum, kanama ile
zaten azalmış olan kan hacminin daha da azalmasına neden olur. Kan
hacminin daha da azalması ise hücrelerin daha da az oksijenlenmesi
anlamına gelir. Hücreler daha az oksijen alınca, daha çok asit
üretirler, bu da yukarıda anlattığımız mekanizma ile kandan daha fazla
miktarda sıvının dokulara kaçıp kan hacminin daha da azalmasına neden
olur. Görüldüğü gibi şok olayı aslında uçurumdan aşağı yuvarlanmak gibi,
bir başladı mı sonuna kadar gidebilen bir olaydır. Hasta bu kötü
gidişten ancak iki biçimde kurtulabilir; ya hastanın kendi vücudu fazla
olmayan bir kanamayı dokulardan damar içine çektiği sıvı ile karşılayıp
şoktan kurtulur ya da hasta acilen, yoğun bir şok tedavisine alınarak
kurtarılmaya çalışılır. Şoktan geri çevrilemeyen hastaların kaybedilmesi
kaçınılmazdır. Şoktan geri çevrilemeyen hastaların ölümü hangi nedenden
olmaktadır? Bu ölüme tek bir neden göstermek gerekirse şöyle
diyebiliriz: Yukarıda anlattığımız mekanizmaların etkisiyle ölen ya da
işlevleri bozulan vücudun hemen hemen bütün hücreleri artık o kişinin
yaşayabilmesine olanak bırakmamaktadır. Beyin ödemi, akciğer ödemi,
böbreklerde gelişen nekrozlar, ölümü getirebilecek kadar ciddi
bozukluklardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kanama şoku
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Danışmanlık ve Yardımlaşma :: Sağlık Sorunları :: Sağlık Bilgileri-
Buraya geçin: