hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Kemal Kılıçdaroğlu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kemal Kılıçdaroğlu 2duy3hj

Kemal Kılıçdaroğlu Empty
MesajKonu: Kemal Kılıçdaroğlu   Kemal Kılıçdaroğlu EmptyÇarş. Mayıs 12, 2010 10:10 am

Dedelik soyundan geliyorum
ama dedelik yapmıyorum
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Kemal
Kılıçdaroğlu'nun sükûnetini, ne sorarsam sorayım hiç kızmadan,
sesini
yükseltmeden gülümseyerek cevap vermesini sevdim.
İstanbulluların
oyunu alabilir mi bilemem. Samimiyeti gerçekse, seçilse
de seçilmese
de CHP Genel Merkezi ile ufukta çatışma görüyorum.


Ankara'daki politbüronun
istediği tavizlere pabuç bırakmayacağı
anlaşılıyor. Bırakırsa,
yıldızını parlatan bu "doğrucu Davut"
tiplemesini kendi elleriyle
yıkmış olur. Çünkü Sevigen hakkındaki
iddiaları ciddiye alarak
"Gereğini yapmalıdır" diyebildi, Baykal'sa ben
bu söyleşiyi yaparken
henüz bu konuda görüş oluşturamamıştı. Sevigen de
istifa etmemişti...

Siz belediyeciliği, seçilirseniz mi öğreneceksiniz?
Ben
biliyorum belediyeciliği. Belediyelerin yasalarını, topladıkları
paraları, sundukları hizmetleri biliyorum.
Ama teorik olarak. Bugüne
kadar çeşnicibaşıydınız. Görevi sadece
yemeğin iyi mi kötü mü
olduğunu söylemek olan bir çeşnicibaşının, bir
patates soymadan sınıf
değiştirip aşçıbaşı olması akıl kârı bir iş mi?
Ben aşçıbaşılık
yaptım. Türkiye bütçesinden sonraki en büyük bütçeyi yönettim.
Ama
yedi yıl boyunca zarar ettiniz. İyi yönetemediniz ki...
Bu doğru
değil. Sosyal güvenlik sisteminde ilk açık 1971'de ortaya
çıktı. İlk
önlem alınmasını isteyen, Uluslararası Çalışma Örgütü uzmanı
Zelenka'ydı.
Raporunda, "Önlem almazsanız kurum yakın bir gelecekte
aylık
ödeyemez." dedi. Önlem almadılar.
Hangi mazeret başarının yerini
tutabilir ki?..
Sistemin bütün kurallarını kim belirliyor?
Parlamento. Ben
Parlamento'nun üstünde bir güce sahip değilim. Ben,
kişilere sen 34
yaşında emekli olacaksın diye bir karar alıp, o
kararın sonucunda
kurumu batırmışsam haklısınız. Ama o karar
yanlıştır, bu uygulama
yanlıştır diye o dönemde bile bunu
söylüyorsam, ben işi doğru yapıyorum
demektir.
Başarısızlığı
Parlamento'ya yüklüyor ama olmayan başarıyı üstleniyorsunuz!
Bakın,
bürokrat, yetkilerini sağlıklı kullanırsa başarılı olur.
Yetkilerini
sağlıklı kullanamazsa başarısız olur. Türkiye'de ilk
eşdeğer ilaç
uygulamasını başlatan benim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
en büyük
tasarrufunu yapan benim. Ve bunun içindir ki; ben o dönemde
yılın en
başarılı bürokratı seçildim.
Kim seçti?
Ekonomi Trend dergisi.
Politikaya
girmeseydiniz sadece SSK genel müdürlüğünüzle nasıl anılırdınız acaba?
Bana
beş tane SSK genel müdürünün ismini sayabilir misiniz?
Sayamam.
Güzel.
Ama Kemal Kılıçdaroğlu adı SSK Genel Müdürlüğü ile özdeşleşmiştir.
Niçin?
Yakınlarınızı işe yerleştirdiğiniz ve ihalelerde usulsüzlük
yaptığınız için olabilir mi?
Hayır. SSK genel müdürü olarak çizdiğim
performans başarılıdır. Kurumda
65 bin kişi çalışıyor. Ben
Tunceli'de de sınav yaptım. Bir tek akrabam
Tunceli'de sınava
girmedi. Hiçbirisine izin vermedim, torpil olur, söz
olur diye.
70
akrabanızın işe girdiği iddiası?..
Efendim soyadı Karabulut olan ne
kadar insan varsa, hepsini alt alta
yazıyorlar. Bunların eski soyadı
Karabulut, akrabasıdır diye.
Sadece Karabulut değil, iki soyadı
daha var. Gündüz ve Düzgün...
Yok, onları bırakın. 65 bin kişinin
çalıştığı kurumda eğer ben
yakınlarımı, akrabalarımı oraya doldurmak
isteseydim, kurum tarihinde
ilk kez ÖSYM aracılığıyla sınav
yapmazdım. Kimin sınav kazandığının
belgelerini, isimlerini noter
huzurunda açtıran benim.
SSK'da bir yakınınız bile çalışmadı mı
yani?
Var efendim, çalışıyor. Ben genel müdür olmadan önce de
yakınlarım
vardı. Ama hiç kimse şu yakınını şurada müdür yapmıştır
diyemez. Sınavı
kazanmış gelmiştir. Düz memurdur, çok istediği halde
asla müdür
olmamıştır.
Diyelim belediye başkanlığını kazandınız.
Bu sefer de iktidar para
musluklarını kesti, şöyle oldu, böyle oldu
diye sürekli topu
başkalarına mı atacaksınız?
30 Mart'ta inşallah
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına
oturacağım. Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın kapısına beş kuruş talep
etmek için dahi
gitmeyeceğim.
Mümkün değil. İhtiyacınız olacak.
Hayır efendim,
10 milyar dolar bütçesi var bu kentin. Sorun şu: Bir
liraya
yaptıracağınız işi beş liraya yaptırıyor ve kaynak
savurganlığına yol
açıyorsunuz. Ben burada iddialıyım. 10 milyar
dolarla İstanbul'u
İstanbul yapacağım. Zaten Tayyip Bey'in korkusu da
o. Acaba diyor, bu
adam gelir, gerçekten beş yılda bizim on beş yılda
yaptığımızı
yaparsa ne olacak?
Topbaş, sizin hesap hatası yaptığınızı söylüyor.
Siz daha önce İstanbul'un 15 yıllık bütçesi 150 milyar dolar demiştiniz.

Ben bütçesi demedim. İstanbul'a harcanan para dedim 150 milyar
dolar.
Gerek Sayın Tayyip Erdoğan, gerek Sayın Kadir Topbaş, benim ne
söylediklerimi
dinlemiyorlar. Kendi algılarına uygun olarak benim
söylemlerimi
alıyorlar.
Topbaş hesaplamış, son 15 yıllık bütçe 59 milyar dolar.
Nasıl olur da 150 milyar dolar harcayabilirler?
İstanbul'a harcanan
para bu. Bunun içinde belediyenin harcamaları
dışında merkezî
hükümetin ve il özel idaresinin harcamaları da var.
Benim sözlerimi
çarpıtıyorlar. Dedim ki beş yılda 80 kilometre metro
yapacağız. Sayın
Topbaş'ın yanıtı, "Bunlar hayal âleminde geziyor. Bir
yılda 80
kilometre metro nerede yapılmış?" oldu. Ben bir yılda demedim
ki.
Bir
kilometre metronun maliyeti 50 milyon dolar. 80 çarpı 50 eşittir 4
milyar
dolar lazım beş yıl için. Nereden bulacaksınız bu parayı?
Beş
yıllık bütçe 50 milyar dolar. Buradan 4 milyar dolarını metroya
ayırırsanız
ne olur? Çok mu büyük para? Kaldı ki 50 milyon dolara
bunlar mal
ediyorlar. Dünya fiyatları 30 ile 40 milyon dolar arasında
değişiyor.

Siparişi verir vermez hemen yapabiliyorlar mı?
Hayır.
Önümüzdeki
beş yıl içinde bunu tamamlamanız mümkün değil yani?
Mümkün. İlk bir
iki yıl biraz ağır gider, ondan sonra süratli gider.
Diyorlar ki,
dünyada üç tane metro üreticisi var. Şu anda kapılarını çalsan ancak üç
yıl sonra işe başlayabiliyorlar.
Siz bir ihale açın bakalım. Kaç
firma giriyor ihaleye.
Yani üç üretici yok mu?
Hayır efendim.
Metro, bir sistemler bütünüdür. Bunların yaptığı bir
bütün olarak
ihale etmemeleri. Sorun da oradan çıkıyor. Tüneli birisine
veriyorsunuz.
Sinyalizasyonu birisine veriyorsunuz. Başka bir işi
başkasına
veriyorsunuz. Sonra bunlar bir araya gelmiyor. Metroyu adam
gibi bir
firmaya verirsiniz. Düğmeye basar, tıkır tıkır gider her
şeyiyle
beraber.
Üçlü yönetime gelelim. "Bu üçlü çok güçlü" sloganıyla
ortaya çıktınız.
Ama daha seçilmeden bu üçlünün bir ayağı genel
merkezle ihtilafa düştü.
Sizi neredeyse yarı yolda bırakıyordu.
İstifanın eşiğinden döndü.
İstifanın eşiğinden dönme diye bir şey
yok.
Var var.
Aday belirleme sürecinde her partide olduğu gibi
kırgınlıklar olur.
Birisi gider, öbürü gelir. Bunlar işin doğası
gereği. Bizim üçlüde bir
ayrılık yok. Ben şahsen liste işine
girmiyorum. Çünkü ben öyle partinin
iç sorunlarına girersem başkan
adaylığımı yapamam.
Ankara'daki politbüro, İstanbul'da işi bilen
insanlara müdahale ediyor.
Gürsel Bey de direniyor. Madem
troykasınız, bu problem sizin de aynı
zamanda.
Hayır. Ben
belediye başkanlığı koltuğuna oturduğumda görevim İstanbul'a
hizmet
etmek. Siyasi partiye değil. Eğer birisi gelip benden ihale ve

ister, "Ben onun için oy verdim" derse baştan söyleyeyim, bana oy
vermesine
gerek yok. Seçildikten sonra, Gürsel Bey de artık o üçlü
yönetim
içinde partiyi değil, İstanbul'u düşünmek zorunda.
O zaman Gürsel
Bey il başkanlığını bir başkasına mı devredecek?
Hukuki olarak, il
başkanlığı yapar mı, yapmaz mı? O süreci bilmiyorum.
Seçilirsek,
ortak tek bir hedefimiz var: İstanbul'u 21. yüzyılın dünya
markası
haline getirmek.
Genel merkez ile kent teşkilatları arasındaki kısır
çekişmeler bu hedefi saptırmaz mı?
Siz beni tanımıyorsunuz. Ben en
uzun süre SSK genel müdürlüğü yaptım. İki veya üç bakan hariç bütün
bakanlarla kavga ettim.
Ufukta CHP yönetimi ile bir kavga mı
görünüyor?
Hayır. Ben İstanbul'la ilgili bütün sağlıklı önerilere
bakarım. Bunun
illa partiden olması şart değil. AKP'den de gelebilir,
vatandaştan,
üniversiteden, yerel aktörlerden de gelebilir. Ama bana
illa şunu
yapacaksın, şuna şu işi vereceksin diyemez kimse. Derse
kavgamı ederim.

Sevigen hakkındaki iddiaları ciddiye alıyor
musunuz?
İddialar ciddi. Önce ses kaseti çıktı, sonra belgeler.
Kendisi zaten
böyle bir durumda yönetimden ve milletvekilliğinden
ayrılacağını açıkça
söylemişti. Bu durumda gereğini yapmalıdır.
Baykal'dan
neden hâlâ ses çıkmıyor?
Bilemiyorum. Ben gerçekten genel merkezden
hiçbir yetkili ile bu konuyu konuşmadım.
Kağıthane yerine Kağıttepe
diyerek diliniz sürçmeseydi gidip orada ev tutar mıydınız?
Evet.
Seçim Koordinasyon Merkezi'ne yakın olduğu için tuttum o evi.
Niye
850 liraya ev tuttuğunuzu cümle âleme teşhir ediyorsunuz?
Cümle
âleme değil. Medya istedi bunu. Bana kalsa ben yapmayacaktım. Ama
medya
mensupları çok ısrar etti. Öyle bir noktaya geldi ki; ya gidelim
biz
de kurtulalım, siz de kurtulun dedik. Kabul ediyorum, eleştiri de
aldım
bu yüzden.
Medyanın gazına geldiniz yani. Peki mokasen
ayakkabılarla çamurlara batmanızı da medya mı istedi?
Sayın
Başbakan, "İstanbul'da çöp, çamur, çukur yoktur." dedi. Biz de
var
dedik. Yoksa ben hiçbir zaman İstanbul'un çöpünü, çukurunu ve
çamurunu
eleştiri konusu yapmadım.
Ama yaptınız...
Başbakan söyledikten
sonra. Söylemese yapmayacaktım.
Bu kadar kolay mı gaza geliyorsunuz?

Hayır, ama söyleyen kişi bir başbakan.
Sizi komik duruma
düşürdü ama. Aranılmış, bulunmuş, işte çamur! Çok eski moda yani.
Hayır,
aranmış bulunmuş değil. Gerçekten bu bölgeye gittiğimizde
insanların
şikâyeti vardı. Biz gittikten sonra oraya mıcır döktüler.
Böyle de
bir katkımız oldu.
Siz gerçekten halk çocuğu musunuz?
Evet.
Nasıl
oluyor da tıraş olduğunuz berbere yüz lira bahşiş verebiliyorsunuz?
Ben
yüz lira bahşiş vermedim. Ama gazeteler öyle yazdı. Berber benden
para
bile almadı. Normalde Parlamento'da tıraş oluyorum. Orada da
yaklaşık
on lira para veriyorsunuz.
İmaj-maker'ınız, size akıl verecek
profesyonel bir ajansınız yok mu sizin?
Bu kampanyanın en büyük
özelliği, çok sayıda gönüllü arkadaş geliyor, bana yardımcı oluyor.
Ama
yanlış yapıyorlar. Ben profesyonel bir ajansın yetkilisi olsaydım
ne
sizi o çamurlara batırırdım, ne evinizde medyaya çay demletirdim ne
de
o berbere gidip tıraş olurdunuz.
Onu da bizim politikadaki
yeniliğimize verin. Bunu çok samimi söylüyorum.
İstanbul'un bir
Paris, bir Tokyo olamamasını parti ayrımı yapmadan
"Çünkü akıllı
adamlar yönetmedi" diye açıkladınız. Bunca belediye
başkanı geçti
İstanbul'dan. Kendinizi hepsinden daha mı akıllı
görüyorsunuz?
Hayır.
Öyle bir iddiam yok. Ben ortak aklı yürütebileceğimizi ve bu
konuda
sağlıklı projeler üretebileceğimizi düşünüyorum. Ben bir hesap
uzmanıyım.
Kaynaklarla öncelikli sorunları kıyaslamak lazım. Bunları
denk
düşürmezseniz kentin sorunu çözülmez.
Akıllı adamlar yönetmedi
diyerek, gelmiş geçmiş başkanları töhmet altında bırakmanın size ne
faydası var?
Belki bu akıllı sözcüğü ile, haklısınız biraz dozunu
kaçırmış olabilirim. Ben devlet adamı eksikliğini dile getirmek istedim.

Baykal'ın sizi aday göstermesi parlayan yıldızınızın matlaşma
operasyonu muydu?
Bunu diyenler var ama sanmıyorum. Beni siyasete
davet eden Sayın Baykal'dır.
Kemal Derviş'in de başına aynı şey
geldi, Yaşar Nuri Öztürk'ün de.
Onları da davet etmişti. Kimler
geldi, kimler geçti Baykal'ın
değirmeninden.
Benim ayrıcalığım
var. Ben, hırsları olan bir insan değilim. Ben
bulunduğum konumun
görevini hakkıyla yapmayı seven bir insanım. Bana
bir görev verilir.
Bu görevi elimden gelen en iyi şekilde yerine
getiririm.
Seçilirseniz
belediye çalışanlarını işten atacak mısınız?
Hayır. İşini yapan
herkes görevinde kalacak. Bir kişi gidecek, o da Sayın Kadir Topbaş.
Türbanlılar
kalacak yani belediyede?
Elbette. O konuda hiçbir tereddüt yok.
Türbanı
sadece temizlik işçisine layık gördüğünüz yalan mı?
Yalan. O konu
çarpıtılıyor. Efendim türbanlı temizlikçi kalacakmış, öbürü gidecekmiş.
Olur mu öyle bir şey?
Soyunuzda Alevi dedeliği var, değil mi?
Ben
dede soyundan gelmekle beraber dedelik yapmadım. Dedelikte
kendinizi
o yola adamanız lazım. O zaman bürokrasiyi bırakmanız lazım.
Dedelikte
içinizde olağanüstü bir sevgi olmalı. Kesinlikle kin
tutmamalısınız.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kemal Kılıçdaroğlu 2duy3hj

Kemal Kılıçdaroğlu Empty
MesajKonu: Geri: Kemal Kılıçdaroğlu   Kemal Kılıçdaroğlu EmptyÇarş. Mayıs 12, 2010 10:10 am

Öyle olmadığınız için mi dede
olmadınız?
Hayır, ben öyleyim. Kimseye beddua etmiş değilim. Eğer
bir yerde bir
yanlışlık varsa önce kendimde kusur ve eksik aramaya
çalışırım.
Kendinizi dindar biri olarak mı tanımlarsınız?
İnanan
birisi olarak tanımlarım. İnanca da saygı gösteririm. Çok sayıda
Refah
Partisi belediye başkanı vardır çocukluk arkadaşım. Hâlâ
birbirimizi
çok severiz, konuşuruz. Önyargıları kırdığınız zaman
sevilmeyecek
insan yoktur.
Başbakan gibi "Yaradılanı severiz Yaradan'dan ötürü"
mü diyorsunuz?
Bir halk ozanı şunu söyler: Cehennem dediğin dal odun
yoktur, herkes
ateşini buradan götürür. Olağanüstü felsefesi olan
bir ikilemdir. Eğer
bu dünyada kötülük yapmıyorsanız insanlara,
cehennemden korkmaya gerek
yoktur.
Zaman 22 Şubat 2009 /NURİYE
AKMAN



xxx
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
Adayı


Doğum
Yeri: Tunceli / 1948

Eğitim İlk ve orta öğrenimini Anadolu'nun
çeşitli il ve ilçelerinde
tamamladı. 1971 yılında Ankara iktisadi ve
Ticari ilimler Akademisinden
mezun oldu.

Yayın ve
Çalışmalar Aynı yıl hesap uzman yardımcılığı sınavını
kazanarak
Maliye Bakanlığı'na girdi. Hesap uzmanı olduktan sonra, bir
yıl süre
ile Fransa' da kaldı. 1983 yılına kadar hesap uzmanlığı
görevini
sürdüren Kılıçdaroğlu, 1983 yılında Gelirler Genel
Müdürlüğü'ne daire
başkanı olarak atandı. Daha sonra aynı Genel
Müdürlükte, genel müdür
yardımcısı olarak görev yaptı.

1991 yılında, Bağ-Kur, 1992
yılında da SSK Genel Müdürlüğü'ne atandı.
Kısa bir süre Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar
yardımcılığı da yapan
Kılıçdaroğlu, Ocak 1999 ayında kendi isteği ile
SSK Genel
Müdürlüğü'nden emekli oldu.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planı
çalışmalarında, "Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu" Başkanlığını
yaptı.

Hacettepe Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak
çalıştı.

Türkiye iş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği görevinde
bulundu.

Halen istanbul Milletvekilliği görevini yürütmektedir.

Ödüller 1994 yılında "Ekonomik Trend Dergisi'nce konusunda yılın
bürokratı seçildi.

Evli ve üç çocuklu olan Kılıçdaroğlu'nun
yayınlanmış üç kitabı ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
xxx

Horasanlı
Baba Kureyş: Kemal Kılıçdaroğlu


Aksiyon Dergisi'nin bu haftaki sayısında
CHP'nin İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu
ile yapılan bir röportaj
yayınlandı.
Haberin spotunda Kılıçdaroğlu
şöyle anlatılıyor: Adı 'dosyalı
siyaset'çiye de çıkan Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, sakin mizacını Alevilikte
dede ocaklarından
Kureyşan aşiretine mensup olmasına bağlamak mümkün.
Zira o da dedelik
makamına sahip; ama bürokratlığı buna engel olmuş.
İşte Cemal
Kalyoncu tarafından yapılan Aksiyon'daki röportajın bir
bölümü.
Kemal
Kılıçdaroğlu, aslında bir aşirete mensup. Ailesi Dersim'in eski
adıyla
Kızıl Kilise, yani Nazımiye ilçesinden. Asıl köyü Ballıca. Ancak
terör
sebebiyle şehir merkezine yakın bir köy olan Kocakoç'ta yaşamış
ailenin
diğer fertleri.
Osmanlı'dan daha evveliyatı da var aşiretin. Aslen
İran Horasan'ına
kadar uzanıyorlar. Önce Konya Akşehir'e
yerleşiyorlar. Kemal
Kılıçdaroğlu'nun da içinde bulunduğu aşiret,
Yavuz Sultan Selim ile Şah
İsmail arasındaki çatışma dolayısıyla
bugünkü yerlerine göçüyor.
Osmanlı kayıtlarında hâlen Akşehir'de
göründüklerini de söylüyor
Kılıçdaroğlu.
Kemal Bey, eski senatör
Arslan Bora'nın da mensubu olduğu Kureyşan
aşiretinden. Kureyşanlılar
bölge halkı nazarında kutsal bir ocak.
Kureyşanlılar'da dedelik
yapanlara, 'Horasanlı Baba Kureyş' denildiği
de söylenir. Dersim'de
Kureyşanlılar'la birlikte Baba Mansur Ocağı da
önemli bir ocak
sayılır. Bu iki ocak arasında akrabalık olmadığını ama
öyle
bilindiğini söylemektedir Kılıçdaroğlu. Bildiğimiz Kureyş kabilesi
ile
bir alakaları olmadığı notunu da düşmek gerekiyor burada.
-Kureyşan
aşireti önemli ocaklardan. Alevi geleneğinde Dedelik makamı buradan mı
geliyor?
"Söyleniyor, evet."
-Sizdeki bu sakin tabiatın altında
böyle bir kültürden gelmenin etkisi olduğu kanaati var.
"O kültürden
gelmenin etkisi var tabii."
-Dolayısıyla dedelik sizde de var mı?
"Ailede
var ama ben bu işi yapmıyorum tabii takdir edersiniz ki."
-Ama siz
de dedelik makamındasınız diyebilir miyiz?
"Diyebilirsiniz tabii.
Ama dediğim gibi bu kültür olmakla beraber hani
o kültürü uygulayan
bir kişi değilim. O da, yetişmem, bürokraside görev
yapmam
dolayısıyla bizim hani o bağlantıda bir şey yapmamız zaten
mümkün
olmuyor."
Kureyşanlı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ailesi Dersim'de
Cebeligiller lakabı
ile de tanınıyor. Kemal Bey, bunun, muhtemelen
ailede birisinin
Osmanlı'da askerlik yapmasından kaynaklandığını
düşünüyor. Osmanlı
zamanında dedesinin dedesini de eşkıya olarak
anlatıyor o. Buradaki
bilgileri tam olmadığı için de muhtemelen o
kişinin Cebeli denen kişi
olabileceğini söylüyor. İhtimal ki Kemal
Bey'in babası Kamer Bey,
1934'te, ailesinin Karabulut olarak aldığı
soyadını eşkıya büyük
dedesine dayandırarak 1950'den sonraki bir
tarihte Kılıçdaroğlu diye
değiştiriyor.
Aile daha çok tarımla
meşgul olmuş. Kemal Kılıçdaroğlu, Yusuf Bey ile
Zeynep Hanım'ın beşi
erkek sekiz çocuğundan biri olan Kamer Bey'in oğlu
olarak 1948'de
dünyaya gelmiş. Kamer Bey, önce Meteoroloji'de, ardından
da
Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki tapu dairelerinde çalışıp en son
Patnos'tan
emekli olmuş. Evliliğini, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in
de
mensubu olduğu Areli (bazı yerlerde Areyli diye de geçiyor)
aşiretinden
Zülfü Bey ile Hatun çiftinin beşi erkek yedi çocuğundan
biri olan
Yemuş Hanım'la yapmış. Yemuş isminden dolayı da Ermeni
iddialarına
maruz kalmış Kılıçdaroğlu ailesi. Kemal Bey bunun 'nüfus
memuru
azizliği' olduğunu belirtiyor.
Aşiretteki feodal yapı aileye de
yansımış. Kamer-Yemuş çiftinin de beşi
erkek ikisi kız yedi çocukları
gelmiş dünyaya. Kardeşlerin içinde tek
üniversite bitiren Kemal Bey.
Kız kardeşlerinden Fikriye'yi okutmamak
Kılıçdaroğlu'nun en büyük
pişmanlıklarından biri. Kılıçdaroğlu,
ikisinin işçi emeklisi, birinin
de ilkokul müdürlüğünden emekli
olduğunu belirttiği kardeşlerinin
isimlerini, nedense 'onların rızasını
almadan vermek istemiyorum'
diyerek vermedi.

Zaman 16 Şubat 2009
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kemal Kılıçdaroğlu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kemal Kılıçdaroğlu Oy Kullanamadı
» itter'da Kılıçdaroğlu geyikleri...
» Baykal, Kılıçdaroğlu'na ne dedi?
» Öcalan’dan Kılıçdaroğlu’na mesaj
» Citi'den Kılıçdaroğlu uyarısı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Biyografiler-
Buraya geçin: