| hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum |
|
| TAYLAND / Asya Kıtası | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: TAYLAND / Asya Kıtası Cuma Mayıs 07, 2010 9:59 am | |
| Ülke Coğrafyasının Genel Görünümü Tayland, karmaşık ve bazı kaygı verici yanları da olan bir gercek gizler: Kambocya' daki savaş,sınırların ötesine taşmıştır, sınır bölgeleri de mültecilerle doludur ve Khmer ve Vietnam birlikleri arasındasık sık catışmalar olmaktadır. Kuzeydoğuda Cin yanlışı silahlı gruplar orduyu kanlı gerilla eylemlerinin icine cekmektedirler. Laos ve Birmanya sınırındaki "Altın Ücgen" , kacakcı cetelerinin ve afyon satıcılarının eline gecmiştir. Birmanya' daki ic catışmalardan dolayı, ülkeye belli aralıklarla binlerce Karen mülteci gelmektedir. Buna bir de güney uctakı cengellerin Malaysia yanlışı müslüman gerillaların elinde olduğu ve Siyam körfezindekorsanların kol gezdiği eklenirse, durumun ne kadar tehlikeli olduğu ortaya cıkar. Bu tedirgin alanların tümünün ülkenin kenarlarında, sınır boylarında olduğu ileri sürülse bile, toplum içindeki calkantıların ve gerilimlerin günden güne artması, ülkeyi patlamaya doğru giden bir barut fıcısına benzetmektedir. "Özgür insanlar ülkesi" ( Tayland sözcügü bu anlama gelir ), birleşik bir coğrafi bütün oluşturmaz. Merkezi, ülke topraklarının aşğı yukarı 1/3' ine eşit olan ve Cao Phraya ( Chao Phraya ) ırmağının sularıyla sulanan orta ovadır, gerek halkın büyük bölümü, gerek devletin bütün iktisadi etkinlikleri bu ovada toplanmıştır. Chao Phraya...[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ...ile kolları Tayland' in kuzeyinden güneyine kadar inerler: Taşıdıkları alüvyonlu birikintiler ırmağın ağzına yaklaştıca 100 m kalınlığında bir tabaka oluşturur ve ırmağın ağzı her yıl Siyam körfezine doğru 30 m ilerler. Siyam körfezi cok geniş ve sığlıktır, deniz gelgit sırasında kabardıkca, dalgalar ırmakların ağızlarından kilometrelerce iceriye girer, birikintilerin temizlenmesine yardımcı olurlar. Pek yüksek olmayan bir dağlar dizisi ( Dong Phraya ), orta ovayı doğu bölgesinden ( Khorat ) ayırır, doğuda yer yer alcak tepeler görülen geniş bir yayla Mekong ve Laos' a doğru yavaş yavaş alcalır. Yörede alüvyon birikintileri azdır, toprak kolaylıkla aşınabilen çok ince bir hümüs tabakasıyla örtülüdür. Gözenekli topraklar, zaten ülkenin başka yerlerindekinden daha az olan yağmur sularını pek iyi tutamaz. Güneybatıdan gelen yaz musonlarının etkisi doğuya doğru azalır. Cao kadar sürer Dong Phraya dağlarınınkuytuluğundaki doğu bölgesindeyse, 1,5 ay önce kesilirler ( üstelik, coğunlukla öylesine düzensizdirler ki, ya ürünlerin kurumasına ya da korkunc su baskınlarına yol acarlar ) . Mart tan mayısa kadar iklim sıcak ve kuraktır (..[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]..Bangkok' ta ortalama 30° ) , kasımdan subata kadar sıcaklık biraz düser ( 24° C ), kasımdan şubata kadar sıcaklık yer alan dağlık bölgelerde, özellikle kuzeyde, su altında kalan pirinc tarlalarının Mekong' un kollarının vadileriyle sınırlı olduğu yerlerde, kışlar serin gecer. Dağlar, ülkenin yaklaşık yarısını kaplayan ormanlarla örtülüdür. Dağlılar bitki örtüsünü ateşe verdikten sonra toprağın gecici verimliliğinden yararlanır, sonra da başka yerlere göc ederler. Coğu yerde aşınım olgusu nedeniyle ormanların yeniden büyümesi engellenir ve toprak verimini bütünüyle yitirir. Meseler, bambular ve daha yükseklerde kozalaklı camlar, kuzey kesiminin her yanına yayılmışlardır. Güneye doğru gidildikce dağların yağış alan yamaclarında düz ve iri gövdeli ağacların bulundugu yüksek ormanlar yer alır ( aralarında kerestesi değerli ağaclar da vardır ) . Khorat yaylasındaysa ağaclar daha alcaktır ve kurak mevsimde yapraklarını dökerler. Ülkenin yarımada uzantısı yılın öbür aylarında da yağış alır, her yeri çok gür bir ekvator ormanıyla kaplıdır, dev ağacların boyları 60 - 70 m' yi bulur. Bu sık bitki örtüsünde son derece cesitli bir hayvan topluluğu yaşar: [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]...Papaganlar, maymunlar, ucan sincaplar daldan dala sıcrarlar, sürüngenlerin ve sülüklerin kaynaşltığı ağac diplerinin üstünde binbir renkte kelebekler ucuşur. ..[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]...Orkide türlerinin saysı bini bulur. Batılıların hic alışık olmadıkları bicim ve lezzette meyveler vardır, muz türlerinin sayısı oturzu bulur. Hint Okyanusu' na bakan batı kıyısı dağlık ve cok girintili - cıkıntılıdir binlerce kücük adayla sarılıdır, yağmur en cok yaz aylarında yağar: Yağış oranı Birmanya sınırındaki Ranong' da yılda 6 700 mm' yi bulur: Bunun 810 mm' si temmuz ayında düşer ( orta ovadaysa yagis ortalamasi 1 200 mm dir) Yarimadanın doğusu da aynı derecede yağışlıdır, ama en cok yağış ekim - ocak ayları arasında görülür: Genellikle kuru ve serin hava getiren kuzey rüzgarları, Siyam körfezini aştıktan sonra yöreye nem taşırlar. Malaysia sınırından Kambocya sınırına kadar uzunluğu asağı yukarı 2 000 km' yi bulan Siyam körfezinin kıyıları genellikle alcaktır, sık sık koylara ve denizkulaklarına raslanır. Bircok bölümü mangrovlarla kaplıdır, mangrovlarin birbirinin icine girip yumaklar oluşturan kökleri, deniz alcaldığında suların birkac metre üstünde kalır ve yılanların yaşamasına son derece elverşsli bir ortam oluşturur: Bangkok' ta cok önemli bir panzehir merkezi kurulmuştur. Ülke Tarihine Genel Bakış Başlangıcta Güney Cin ' de ( Yunnan ) yerleşmiş olan Tay ( Thay ) halkı, Cinlilerin yayılması üstüne, XII. yy' da güneye kaymaga başladı. Kücük toplulukların göcü, Kubilay Han' in tahta cıkarak "Göksel Imparatorluğun " sınırlarındaki halkları boyunduruk altına almak istemesiyle gercek bir kitle göcüne dönüştü. Cao Phraya' nin vadisinde o dönemde doğuda Angkor Khmerleri ve Monlar yaşıyorlardı ( Iravadi' nın bütün vadisini denetim altına almaya calışan Birmanların baskısı karşısında buralara itilmişlerdi ) . Catişmayı Taylar kazanarak Suhotay' i ( Sukhothai ) kendilerine başkent yaptılar ( 1238 ) . Yendikleri halkların dinlerini, kültürlerini, dillerini özümseyerek özgün bir uygarlık yarattılar ve kısa süreli olmakla birlikte cok parlak bir dönem yaşadılar: Daha 1320' de bu uygarlık cökmeye yüz tutmustu, devlet iktidar kavgalarıyla sarsılıyor, halk salgın hastalıklardan kırılıyordu. Aynı yüzyıllın ortalarında, güney doğru ilerleyen bir Ciang Ray prensi, Ayutthaya' da yeni bir krallık kurdu, eski baskente egemenligini kabul ettirerek, yeni bir kararlılık dönemini başlattı. Devlet, merkezleşmiş bir piramit biciminde örgütlendi ( piramidin tepesinde Tanrı gibi tapılan kral bulunuyordu ) , saray yasamı ve derebeylerin gücü kesin kurallara bağlandı. XVI. yy’ da ülkede Batı etkisi duyulmağa başlandı : Orduda hizmet eden Portekizli paralı askerler yeni ve öldürücü savaş tekniklerini yöreye taşıdılar, Fransızlar, Ingilizler, Hollandılılar ülkeyi baştan başa dolaştılar, Konstantinos Phaulkon adlı bir Yunanlı başbakanlığa kadar yükseldi, saray muhafiz alayıysa katolikliği benimseyerek ülkelerinden kacmış olan Japonlardan oluşuyordu. Saray entrikalari ve ayaklanmalarıyla sarsılan krallığı Birmanlar, 1767’ de Ayutthaya’ yı ele gecirerek yerle bir ettilerse de, krallık birkac yıl sonra yeniden canlandı : Eyaletlerden birinin valisi olan Sin Tak, Birmanları ülkeden kovarak, günümüzdeki Bangkok’ un hemen batısında yer alan yeni başkent Thonburi’ de tac giydi. Ama birkac yıl sonra cıldırdı ve 1782’ de öldürüldü. General Cakrı, Rama I adını alarak yeni bir sülale kurdu ve Bangkok’ un temellerini attırdı. O tarihten başlayarak ülke modernleşmeye başladı ve Rama IV ( 1851 – 1868 ) ile Rama V ( 1868 – 1910 ) dönemlerinde önemli reformlar yapıldı : Ordu ve yönetim Batı modeline uyularak yeni baştan örgütlendi, kölelik kaldırıldı, ticaret geliştirildi, ilk üniversite kuruldu. Ama asıl büyük başarı, ülkenin sömürge olmamayı başarmasıydı : Fransızların Vietnam’ a Laos’ a ve Kambocya’ ya egemen olmalarına ve Ingilizlerin doğudan ( Birmanya ) ve güneyden ( Malezya ) yaptıkları baskılara karşın, Tayland büyük bir ustalıkla tampon devlet rolünü sürdürdü. 1930 ‚ daki büyük dünya bunalımı sırasında, başlıca dışsatım ürünü olan pirinc fiyatlarında ki düsme, Tayland’ ı enflasyona ve ic istikrarsızlığa sürükledi. Kral bir anayasa hazırlatmak zorunda kaldı ( 1932 ) iktidar birkac yıl sağcılar ile solcular arasında el değiştirdikten sonra Japon ulusculuğundan esinlenen sağcılar sonunda üstünlük sağlamayı başardılar. Ikinci Dünya savaşından önceki yıllarda ülke, yayılmacılık ve ırkcılık eğilimleriye sarsıldı : Birmanya’ da Cin de ve Laos ta bulunan Taylandlıları tek bayrak altında birleştirecek bir taybirliği ilkesinin propagandası yapıldı ve Japon orduları Güneydoğu Asya yı işgal edince, bu ilke gerceklesme yoluna girdi: Cao Phraya nın vadisi, Büyük Britanya ve Fransa nın sömürgelerini ele gecirmek icin bir hareket üssüne dönüştü. Üstelik Taylan, Japon imparatorluğun bozguna uğramasından da pek zarar görmedi. Savaşı izleyen on beş yılda, ordudaki cesitli kümelesmelere bağlı, kralın az cok desteklediği bir dizi otoriter hükümet birbirini izledi. Kamu yaşamının değişik kesimlerinde rüsvet olayı kaygı verici oranada yayıldı. Ayrıca A.B.D. ne verilen bazi asker ödünler, durumu büsbütün ağırlaştırdı : Tayland da bazı A.B.D üsleri kuruldu ve ülkeye sel gibi dolar akması sonunda bazı bölgelerin iktisadi kökünden değişti. Iktidar kavgası da bu arada sürüp gitti : 1932 den bu yana kimi kanlı, kimi kansız 17 hükümet darbesi yapıldı, anayasa da tam on iki kez değistirildi. Vietnam savaşının ardından ülkeyi terk etmeleri istenilen Amerikalilarin cekilmesinden sonra ( 1975 ) iktisat büyük ölcüde sarsıldı ve ic gerilim artti : 1976 Ekiminde Bangokok taki öğrencilerinin 1963 ten 1973 e kadar iktidarda kalan diktatör Kittikachorn un yönetimi yeniden ele almasını protesto etmek icin giriştikleri eylemler cok kanlı bicimde bastırıldı. Siyasal yaşantida karşıt güclerin cekismesi günümüzde hala sürmektedir. Bir yandan , son elli yıldır siyasal yaşama egemen olan ordu, büyük rütmeli tutucu subaylar ile daha kücük rütbeli, demokrasi değil reform isteyen kücük rütbeli subaylar arasında bölünmüştür, öte yandan kral, oldukca ilerici anayasayı uygulamak istemekte, ama Özel Konsey indeki tutuculara söz gecirememektedir. Yaşama gücü, genel secimlerle işbaşına getirilen bir millet meclisi ile kral tarafından atanan bir senatonun oluşturduğu parlamentodadır ( başbakanı, dokuz üyeli bir Özel Konsey in yardımci oldugu kral secer ). Ülkenin iç kesimlerinde uluşlararası durumdan güc alan gerillalar şiddet eylemlerini sürdürmektedirler. Amerikalıların gidişinden sonra kömünist ülkelerle dostluk ilişkileri yeniden kurulmuştur, ama Kambocya yla sürüp giden savaş ve bunun sonuncunda kitle halinde kacan insan toplulukları, sınırı asan askeri birlikler, Tayland i da günden güne cekişmenin icine doğru sürüklemektedir. Iktisat Yüzyıllar boyu kendi göreksinimini üretmeye yönelik bir iktisadın sınırlarını asmayan Taylan, XX.yy. başlarından sonra modern bir ticaret iktisadı cercevesi icine girdi ve 1950 yıllarına kadar dünyanın en büyük pirinc üreticilerinden biri olarak kaldı. Ikinci Dünya savaşından sonra Ingilizlerin cekildikleri Birmanya da tek Tipp ürün olarak pirinc yetiştirilmesinden vazgecilmesi, dolayısıyle de üretimin düşmesi, Tayland ın işine yaradı. Vietnam ve Kambocya daki savaş da, öbür iki tehliklei rakibi uluslararası pazardan sildi. Ama bütün bu elverişli koşullara karşın , tarım yöntemlerinin geriliginden dolayı ülke, dünyada altıncı sıraya indi: Günümüzde kücük motorlu tarım aracları ve zararlılara karşı kimyasal ürünler kullanılmaya başlanmıştır ama , işin büyük bölümü he pelle ve mandaların yardımıyla yapılmaktadır. Cao Phraya ovasında her yer, sular altında kalmış pirinc tarlalarıyla kaplıdır. Kasım ayına kadar kabaran ırmağın suları geniş ve karmaşık bir kanal ağıyla ( klong ) ovaya dağıtılır ( sürekli bakım dolayısıyle çok sayıda işcinin calışmasını gerektiren kanalların bazıları XVII. Yy’ dan kalmadır ) ama sulamayı sağlayarak yılda iki kez pirinc ürünü alınmasına olanak verecek barajlarin ve depoların sayısı hala yetersizdir: Coğunlukla, kurak mevsimde yerfıstığı ve susam ekilir. Kirsal kesimde, geri kalmışlığın nedenlerinden biri de toprakların dağılımıdır, toprağın büyük bölümünü ellerinde tutan büyük toprak sahipleri, bunları kücük tarlalara ( 1 – 5 ha ) bölüp kıraya vermektedirler. Toprak sahiplerinin ilgisizliği, aracıların acgözlülüğü, köylülerin yatırım gücünün yetersizliği, kıracıların, ürünün yetersiz olduğu yıllarda tefecilerin eline düşmesine yol acmaktadır. Öbür ülkelerde, her zaman gelir kaynakları nüfusun gereksinimleri karşısında yetersiz kalmış, ama Tayland, Asya nın geri kalan bu sıkıntılı durumuna uzun süre düşmemiştir. Ne var ki son yirmi yıldır bu ayrıcalıklı durum ortadan kalmaya başlamis, 1960 ta belenmesi gereken nüfus 26 milyonken, günümüzde 45 milyonu bulmuştur. Üretilen pirincin ülke icinde tüketilmesi sonucunda, dışsatımda da düşme olmuştur. Gene son yirmi yıldır, yabancı sermayenin yardımıyla ekime acılan alanlarda bol bol üretilen mısır ve rafine şekerse, dış pazara gönderilmektedir. Doğu bölgelerini başkente bağlayan “ dostluk yolu” boyunca Bangkok un doğusunda yer alan 100 000 hektarlık “ kara topraklar” , mısır ve şekerkamışıi tarımın ayrılmıştır. Bir başka öneli ticaret ürünü, Cinhindi yarımadasında cok yaygın olan lastiktir. Güneyin ekvator iklimi kaucuk yetiştiriciliğine son derece elverişlidir, hükümet de ormandan kazanılan topraklarda kücük köylü isletmelerinin gelişmesini özendirmektedir. Ülkede, komsu Malaysia dan farklı olarak, önemli sermaya yatırımı gerektirdiği icin ( gercekten, bir kaucuk ağacının ortalama ömrü otuz yıldır, ama üretime gecmesi icin 7 – 8 yıl beklemek gerekir ), bütünüyle bu tür üretime ayrılmış sömürge tipi büyük müliyet yoktur. Devlet fideleri dağıtır, uzmanların yardımını sağlar ve kücük mükiyetin gelişmesine yardımcı olur. Kaucugun yanı sıra ( özellikle kıyıya yakın yerlerde ) hem liflerinden, hem yağından yararlanılan hindistancevizi palmiyesi yetiştirilir. Ülkenin geri kalan kesimlerinde, palmiyenin pek yaygın olmadığı yerlerdeyse, lifinden yararlanılan jüt ve bir kenevir türü olan “dah” yağından yararlanılan susam, yefıstığı, pamuk ve soya tarımı yapılır. Halkın beslenmesi icin gerkli porteinin büyük bölümü soyadan sağlanır, çünkü bütün Asya’ da olduğu gibi, Tayland’ da da hayvan yetiştiriciliği gelişmemiştir, dolayısıyle hayvansal protein tüketimi yetersizdir. Ama birkac yıldır, pirinc üretimi yapılan tepelerde sığır beslenmeye başlanmıştır. Ülkenin orman zenginlikleri günden güne azalmaktadır: Değerli kerestelerin ( tek, yang, abanoz, sanal ) elde edildiği yerler aşırı işletilmiş, kesilen ağacların yerine planlı bir ağac dikimi yapılmamıştır. 1950 yıllarına kadar bazı yabancı sermaya şirketleri ve çok sayıda Cinli tüccar, ormanları acımasızca yağmalamıştır. Ayrıca ülkenin kenar kesimlerinde sürdürülen gezgin tarım nedeniyle her yıl, yüksek gövdeli ağaclar büyük zarar görmektedir. Ülkede fosil yakıt kaynakları oldukca kıttır, 1974’ teki dünya petrol bunalımından sonra kuzey kesimindeki ırmaklardan sağlanan hidroelektrik potanisyelden elden geldiğince yararlanılmaya calışılmaktadır. Enerjinin bir bölümü Laos tan gelir: Laos ta sermayenin bir bölümünü Tayland ın sağlamasıyla büyük bir baraj yapılmıştır. Malaysia ve Endonezya kıyılarına denizden petrol cıkarma amacıyla girişilen sondajlardan iyi sonuclar alınınca, Siyam körfezi kıyılarında da aramalara başlanmıştır ( körfez kıyılarında doğal gaz yatakları da işletilmektedir ) . Başlıca yeraltı gelir kaynağı , Malezya yarımadasının her yanında bol bulunan kalaydır. Büyük bölümünün yöreye XX. Yy in başlarında taşınmış olan cinli işciler tarafından, yetersiz tekniklerle işletilmesine karşın, Tayland kalay üretiminde dünya dördüncüsüdür. Doğu Tenasserim den cıkarılan tungsten de özellikle, A.B.D. ve Japonya ya bol miktarda satılmaktadır. Sanay ı özellikle 1960 yıllarında büyük bir gelişme göstermiş, ülkede bol miktarda nitelikli uzun lifli pamuk ve ipek üretildiğinden, dokuma sanayısı büyük bir atılım yapmıştır. Baskentte ve cevresinde toplanmış olan sanayı etkinlikleri, bütünüyle tarım ürünlerinin işlenmesine yöneliktir, ağır sanayi yeterince gelişmemiş olduğundan, ülke uluslararası pazrin dalğalanmalarından ve yabancı yatırımlardaki değişikliklerden dolayı şiddetli sarsıntılar gecirmektedir. A.B.D nin askeri üslerinin sökülmesi ve petrol fiyatlarındaki artışlar, iktisadı olumsuz yönde etkilemiştir. Ama cin ve Vietnam la yeniden kurulan siyasal yakınlaşma, sermayenin ülke dışına kacırılmasını önlemiş, Japonların yatırımlarıysa iktisat alanında yeni bir atılım yapılmasını sağlamıştır. Tayland böylece, Güney Kore, Tayvan, Filipinler gibi , Japon sanayı imparatorluğunun bir şubesi haline gelmektedir: Şimdiden Japonya icin ucuz bir isgücü deposu ve düşük nitelikli malları satın almaya hazır bir Pazar olmuştur. Daha kırk – elli yıl öncesine kadar, ülkede ic ulaşım yalnızca akarsu yollarından sağlanıyor, yolculukların pek azı karadan, yaya olarak ya da fil sırtında yapılabiliyor, üstelik böyle bir ise yalnızca birkac zengin girişebiliyordu. Günümüzdeyse etkili ve iyi örgütlenmiş bir ulaşım ağı kurulmuştur. Demiryolu ülkenin en kuzeyi ile en güney ini birleştirmektedir : Güney de ikiye ayrılan hatlar Malasiya kıyılarından singapur a ulaşır, kuzeydoguda Bangkok, Laos un başkenti Vientiane la bağlantılıdır. Ayrıca doguya ( Ubon ) ve Kambocya sınırına giden hatlar da vardır ( uzun süredir savaş, bu hattın Phnom Penh e kadar uzatılmasını engellemiştir ) . En cok askeri üssün bulunduğu doğu kesimindeyse, Amerikalılar, yağmur mevsiminde ulaşımı sağlamak için çok yararlı olan nitelikli bir yol ağı ( arasında ünlü dostluk yolu da vardır ) düzenlemişlerdir. Günümüzde kuzeydoğuda ulaşım ağının daha da iyileştirilmesine calışılmaktadır, ama bazı yerlerde santiyelerin ordu denetimine alınması gerekmektedir, çünkü Cin yanlışı gerillalar kendi alan ları icindeki calışmaları engellemektedirler. Bütün ulaşım ağının bağlı olduğu Bangkok ta, Batı, Uzakdoğu ve Okyanusya arasında gecis yolu olan büyük bir havalimanı kurulmuştur. | |
| | | Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: Geri: TAYLAND / Asya Kıtası Cuma Mayıs 07, 2010 10:00 am | |
| Bölgelerin Genel Görünümü Bankok tan kuzeye gidilirken, krallık kanallarından gecilebilir ( krallar kanallardan gercerek Tay sanatının başyapıtlarının yeni klasik üslupta saraylarla karşıtığı yazlık yerleri Bang - pa - in e giderlerdi ) . Bang - pa – in e varmadan önce, yemyeşil bir denizden Ayutthaya nın yıkıntıları yükseleri, eskimiş yapıların kendi ağırlıkları altında cökmelerini önlemek icin, bircok adada tapınakların sipsivri ucları karmakarşık bir kablo düzeniyle ayakta tutulmaktadır. Ama Ayutthaya ölü bir kent değildir: Eski başkenti savunmakta yetersiz kalan yapay adanın kıyılarında, sıra sıra yüzer evler ve lokantalar yer alır. Orta ovaların tam ortasını oluturan yörede mayıs sonunda, cevreye mavi gömlekli, geniş sapkalı köylüler doluşur, sıcaktan kavrulup yarılmış toprağı işlerler. Bir ay sonraysa, muson yağmurları tarlaları suyla doldurur, her yan pirinc başaklarının dalgalandığı bir düzlüge dönüşür. Kasımda sular tarlalardan cekilince, ortalık gene hasada gelen köylülerle dolar. Köylüler oturup sabırla yağmurun dinmesini bekledikleri köylerden cıkar gelirler, kentte mevsimlik ise girmiş olanlar da geri döner. Yaşamın aile, pirinc tarlası ve tapınak arasında gectigi köylerden bakılınca, Bangkok Insana çok uzak gelir. Köylülerin yaşamları son derece yalındır, ama yoksul değildirler. Ovadaki seyrek kentler önemli yol kavsaklarında büyük hizmet merkezleridir. Nakhon Sawan da, Cao Phraya nın kollarının ( Ping, Yan ve Nan ) ırmağa kavuştukları yerde, kuzeye uzanan demiryolu [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.].. ve karayolu ikiye ayrılır. Cok büyüyük sallar halinde birleştirilmiı değerli tomruklar, cengelin icindeki karsularda aylarca sürüklendikten sonra kente ulaşırlar. Nan ırmağının kıyısında Pitsanulok’ ta demiryolu hattı, Cao Phraya nın kollarının havzalarını birleştiren yan hatlarla kesişir: Kentte yirmi yıl önce cıkan korkunc yangında Suhotaylarin egemenliğinin son döneminden kalma gösterişli yapıların büyük bölümü kül olmuş, geriye yalnızca görkemli kalıntılar kalmıştır: Ic ice üc sıra halinde surlar, derin hendekler, Khmer etkisinin yeni Siyam estetiğinin etkisi altında ezildiği tapınaklar. Kuzey doğru tırmanıldıkca vadiler derinleşir, tepelerin sayısı artar, yollar seyrekleşir: Köylerin arasındaki uzaklıklar artık kilometreyle değil, kac saat yürüyüş gerektirdiğiyle ölcülür. Chiang Mai ye varan demiryolunun döşendiği 1930 yılına kadar, başkentten Kuzeye gidebilmek günlerce süren bir işti: Cavlanlar nedeniyle akarsu yollarından yararlanılamadığı icin, taşımada yalnızca fillerden yararlanılabiliyordu. Günümüzde yol, yaklaşık on saat sürmektedir, ucakla da bir saatte gidilebilir, ama kuzeyin vahşi görünümünde hic bir değişiklik olmamıştır. Ova Tayland geleneklerinin ve kültürün en arı bicimde sergilendiği yerdir, Kuzey bölgesiyse, farklı ırkların, cevredeki bölgelerden buraya kadar sızmış insan topluluklarının kaynaştığı bir pota gibidir: Dağlarda ceşitli kabileler renk renk bir mozaik oluşturur, kentlere ve vadi tabanlarındaki köylerde Taylar yaşarlar. El sanatları eskisi gibi sürüp gitmektedir: Lake, değerli madenler, sert tahtalar gercek sanat boyutlarına ulaşan bir ustalıkla işlenir. Ceşit ceşit bicimler, değişik geleneklerin, Cin ve özellikle Birmanya geleneklerinin, katkısıyla zenginleşmiştir. Kuzey bölgesinin 300 m yükseltide yer alan ormanlık dağlarla cevrili olan merkezi Chiang Mai de , yer yer Bangkok un tipik celişkilerinden bazıları da gözlenir: Kent merkezindeki sokaklar, büyük otellerin cevresinde değersiz dönüşmüştür: Geleneksel giysileri icinde dağ köylüleri, dedelerinin yaşamını sürdürmektense, gercek ya da köylerden toplanmış sahte antika eşyaları satmayı yeğlerler. Birkac kilometrelik bir alan icinde cevrede, kitle turizminin hizmetine sunulmuş „vahsilerin „ nasıl yaşadıklarını yarım günde görmeye heveslenen meraklı turistler için yapay bir ortam yaratılmıştır. Ama Chiang Mai nin bütün yaşantısı turistlerin cevresinde gecmez. Kentin dış semtlerinde, eski pagodaların aralarinda el sanatcılarının atölyeleri yer alır ( bir yanda demir dövülür, bir yanda güneşte kurumaya bırakılmış rengarenk kağıttan şemsiyeler görülür ) . Daracık eğri büğrü yollar olaganüstü güzellikte doğa görünümleri arasından dağlara tırmanır, sınırlara doğru uzanır, ormanda yalnızca göcebe ciftcilerin yaktıkları ateşler yer yer ağacsız alanlar oluşturmuştur, bu kesimlerde, kömürleşmi ağac gövdelerinin arasında pirinc yetiştirilir. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]....Chiang Mai nin doğusunda, Mae Hong Son ile Mae Sariang arasında kalan kesimde, Taylar azınlıkta kalırlar. Güneş alan yamaclarda yer yer kücük Karen köylerine raslanır. Haritaya bakılınca her türlü iktisadı etkinliğin dışında gibi görünen en büyük köyler, aslında Birmanya ya yönelik çok işlek bir kacakcılığın yuvalarıdır ( Birmanya, kendi sınırlarını denetleyememektedir ). Bu alanda gercek bir sınır cizgisi de yoktur, en kuzeyde, Laos ve Birmanya sınırlarındaki Altın Ücgen bölgesinde de kesin bir sınır cizilmediğinden, yaşadışı ticaret büyük bir serbestlik icinde sürüp gider, yöre öncelikle, afyon kacakcılığında dünyada ilk sırayı alır. Birmanya sınırına birkac kilometre uzaklıktaki Fang, „ Altın Ücgen“ in merkezidir. Uzakbatı ile kendine özgü gizemli Doğu karması havası, kentteki yaşadışı işleri maskeler. Irmaktan aşağı, kanolarla inilirse Laos sınırına varılır ( ırmak, Chiang Saen düzeyinde, ağzından daha bin kilometre icerde bile görkemli bir görünümü olan Mekong’ a karışır ). Birkac yıl öncesine kadar ırmak kayıklarla doluyken, Vientiane’ da rejimin değişmesiyle cinhindi’ nin çok sıcak noktalarından biri haline gelmiştir ve Laos – Taylan sınırını cizen suları günümüzde bomboştur. Birkac yüz kilometre daha güneydeki kıyılarında, tepelerde üslenmiş ceteciler yaşar., hükümet kuvvetlerine sık sık baskınlar düzenler, ülkenin en kenarında kalan illerin bağlantısıni sağlayan karayollarına saldırırlar. Bundan önceki hükümetler gibi, günümüzdeki hükümet de, Kuzeydogudaki Khorat bölgesini gerilikten kurtarmayı bşsarmakmaktadır. Yetkililerin umursamazlığı ile doğanın cetinliği, yöre insanlarına yaşımi zehir etmek icin ele ele vermiş gibidir, oysa burada, ülke halkının 1/3 ini oluşturan Laos kökenli kalabalık topluluk yaşar. Ataları yüzyıllar önce Mekong ırmağını aşarak o zamanlar kuskusuz daha verimli olan bu topraklarda yerleşmişler, ama coğunlukla orman yakarak tarla acma sistemiyle toprakların uzun süre işlenmesi sonucu, yaylanın büyük bölümünün yozlasmasına yol acmışlardır. Bu yüzden yöreden baskente göc , nüfusun artışına koşut olarak artmaktadır. Khorat in ülkenin geri kalan kesimleriyle karayolu bağlantısı uzun süre sağlanamamış, hatta halkı, gercek başkent olarak Laos daki Vientiane i benimsemiı, yöre ancak 1960 yıllarında, iyi bir karayolu ağının hizmete girmesiyle ülkenin geri kalan bölümüyle bütünleşmiştir. Hatta A.B.D. hava kuvvetlerinin kurduğu üstlerin ve „ Ho Si Minh yolu’ nun gözetim altında tutulması icin modern elektronik merkezlerin sayesinde, o zamana kadar yalnızca kendi gereksinimini karşılamaya yönelik olan iktisadı oldukca canlanmış, askerler icin cesitli eglence yerleri acılmasının yanı sıra yapı sanayısınden ticarete kadar çok cesitli etkinlikler başlamıştır. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]..Kelebek 30 cm Böylece, siyaset ve ahlak konularındaki sakıncaları bir yana, ülkede Amerikalıların varlığının olumlu bir Etkisi de görülmüş, en büyük merkezler ( Ubon Ratcha Thani, Odon Thani ve halkın bölgenin adıyla „ Khorat „ dediği Nakhon Ratchaşiima ) yüzyıllardır icinde bulundukları durgunluktan kurtulmuşlardır. Ne var ki, üsler sökülünce eski sorunlar yeniden ortaya cikmiş, kentler yeniden sessizlik ve durgunluğa gömülmüştür. Kuzey bölgesinin doğal güzellikleri ve başkent gibi büyük merkezler de bulunmadığından, yöreye turist de gelmemeye başlamıştır. Khorat ta gecmisten kalma anıtlar bulunmakla birlikte, coğu Laos ve Kambocya sınırında yanı güvenlikten yoksun yerlerdedir. Pimai deki Khmer yıkıntıları, bu eski uygarlığın en ilgi cekici ve anlamlı kalıntılarından biridir. Kuzeydoğudan Dang Raek tepeleriyle ve aşağı yukarı ıssız olan Aranya cöküntüsüyle ayrılmış bulunan başkent’ in doğusundaki kıyı alcaktır, kücük verimli ovalara ve mangrov şeritleriyle kaplı ırmak haliclerine raslanır. Kıyının acığındaki sığlıklarda çok sayıda kayalık ada ( coğu olaganüstü güzellikte mercan oluşumlarıyla sarılıdır ) yer alır. Kambocya ya yaklaşıldıkca, bölgedeki nem oranı artar: her yan „ yang“ kerestesi elde edilen ormanlarla kaplıdır, nüfus azalır ve sınira doğru Khmer kökenli halklar coğunluğu oluşturmaya başlar. Son yirmi yıl icinde tuizm, kıyı bölgesi iktisadını günden güne daha çok etkilemeye başlamıştır. Taylandlıların en sevdikleri kumsal olan Bang Saen yakınında, yabancı turistlere başkent otellerinin lüksünü ve gece yaşamının cılgın eglencelerini aratmayacak bicimde düzenlenmiş Pattaya tatil kasabası kurulmuştur. Kıyıdaki yerleşme merkezlerini birbirine bağlayan rahat ve kullanışlı karayolunu. Amerikalılar Sattahip teki üslerine ulaşmak amacıyla acmışlardır. ( Günümüzde Sattahip, Tayland in askeri limanıdir. )Ama kıyı bölgesinde tek etkinlik turizm değildir. Ülkede tüketilen ya da dışarıya satılan deniz ürünlerinin büyük bölümü kıyıdan elde edilir, tropikal meyveler ( özellikle Rayong ile Chanthaburi arası, meyve bahceleriyle kaplıdır ) de buradaki büyük tarım işletmelerinden kent carşılarına gönderilir. Ama yörenin asıl gelir kaynağı Tayland in en büyük safir yataklarıdır. Chanthaburi de çok sayıda mücevher traşlanan atölye vardır ( atölyelerde özellikle öğlenden sonra, sıcak yüzünden meyve bahcelerinde iş durduğunda calışılır, tarım işcilerinin tümü, aynı zamanda da usta birer el sanatcısıdır ) . Bir başka karlı etkinlik de orkide yetiştiriciliğidir, Geniş seralarda büyütülen milyonlarca orkide, dünyanın her yanına gönderilir. Su ürünlerinin ve meyvelerin konserve yapılması ve saklanması için cesitli besin sanayısı tesisleri de kurulmuştur ( özellikle Si Racha ve Rayong ta , Tayland yemeklerinden hic eskik olmayan salamura balıktan yapılma acılı sosun üretildiği fabrikalar ). Sattahip’ ten Laem Mae Phim’ e giden kıyının yakın gelecekte kitle tuizmine acılması beklenmektedir: ama henüz kumsallar işsiz ve sakin, deniz tertemizdir. Yol , resmen gecişe kapalı olan Kambocya sınırından önceki son il merkezi olan Trat’ ta biter. Aslındaysa, Taylan’ ın bu uc kesimini Aranyaprathet’ e birleştiren yolda da sık sık catışmalar olur: Yöre, gercek ya da sahte Khmer yandaşlarından, eşkiyalara kadar her ceşit silahlı toplulukla doludur. Ülkenin güneyinde Malaysia’ ya doğru uzanan daracık toprak şeridi, vahşi görünümlü kumsallarla, kayalık dağlarla örtülüdür. Bu kesimde pirinc tarlalarının yerini yavaş yavaş kaucuk ekili büyük tarım işletmeleri alır, pagodaların eğri damlarından çok, cami kubbeleri göze carpmay abaslar. Sınıra yakın illerde hem malezya dili, hem tayland dili kullanılır. Tayland’ in kuzeyi gibi güneyi de uzun süre özerk kalmış ve XX. yy’ da ülkenin geri kalan kesimiyle bütünleşmiştir, ama söz konusu bütünleşmenin tam anlamıyla gercekleştiği söylenemez: Yöre halkı, devleti bölgenin gelir kaynaklarını işletip, halkın gereksinimlerini karşılamamakla suclamakta ( kamu hizmetleri Bangkok’ tan gelen devlet memurları tarafından yürütülmektedir ), güney illerinin Malaysia’ yla birleşmesini isteyen ayrılıkci harekte bağlı silahlı topluluklar, hükümet kuvvetleriyle sık sık catışmaya girmektedir. ~~ [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]..Nehir'de Pazarlar..[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Gelişim Büyük Coğrafya Ansiklopedisinden Alıntılar, Resimler google üzerine bulabildiklerim / 11 Aralık 2008 | |
| | | | TAYLAND / Asya Kıtası | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|