hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Antalya

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Antalya 2duy3hj

Antalya Empty
MesajKonu: Antalya   Antalya EmptyÇarş. Mayıs 05, 2010 5:53 pm

ANTALYA TARİHİ
Söylentilere göre, İ.Ö.2.
yüzyılın ortalarında
Bergama Kralı Attalos'un; bana bir yeryüzü cenneti
bulun; buyruğuyla
kurulan ve adını kurucusundan alan Attaleia, bugünün
Antalya'sı Antik
Pamfilya, Psidya, Likya Bölgelerinin kesiştiği,
Anadolu'nun en
bereketli coğrafyasında kurulmuştur. Antalya, tarihi
boyunca hep
kültürün, sanatın, mimarinin, mitolojinin doruğudur. Çünkü,
doğasını
oluşturan lacivert denizleri, görkemli Torosları, coşkun
çağlayanları,
renk renk ağaçları, çiçekleri ve böcekleri esin kaynağı
olmuştur
Antalyalı'ya.

Büyük Önder Atatürk 1930 yılının
ilkbaharında
ilk kez gördüğü Antalya'da lacivert denizlerin ardındaki
dağların
anlık renk renk değişimini izlerken boşuna;”Antalya hiç
şüphesiz ki
Dünyanın en güzel yeridir”; dememiştir tarihin değişmezliği
içinde...
19. yüzyılda bir Avustralya'lı araştırmacının benzetmesiyle
Antalya;
Avrupalı yazarların çizdikleri hayal ürünü güzel manzaraların
belki
de hayal edilemeyecek kadar güzeli ve gerçeğidir. Bugün
Antalya'yı;
turizmin başkenti; kılan uzun ve zorlu bir serüvenin
kaynağı işte bu
gerçektir. Doğal güzellikler arasında yer alan Antalya
palmiyelerle
sıralanmış bulvarları, uluslararası ödül sahibi marinası
ile
Türkiye'nin en önemli turizm merkezidir. Geleneksel mimarisi ile
şirin
bir köşe oluşturan Kaleiçi'nde dar sokaklar ve eski ahşap evler
tarihi
şehir duvarlarına dayanır. Bergama Kralı 2. Attalos tarafından
İsa'dan
önce ikinci yüzyılda kurulan ve antik çağlardaki adı olan
Attaleia'yı
da bu kralın adından alan Antalya tarih boyunca sürekli bir
yerleşim
bölgesi olmuştur. Osmanlı hakimiyetinden önce şehir sırası ile
Roma,
Bizans ve Selçuk egemenliğinde kalmıştır. 13. yüzyılda Selçuklu
sultanı
Alaeddin Keykubat tarafından inşa edilmiş olan Yivli Minareli
Cami
Antalya'nın sembolü haline gelmiştir. Kaleiçi'nde yer alan aynı
döneme
ait Karatay Medresesi Selçuk taş işçiliğinin kent'deki en güzel
örneğini
sergiler. Şehrin en önemli iki camisi 16. yüzyıldan kalma
Murat Paşa
Camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa Camisi'dir.
Marinanın
yanında 19. yüzyılda, kesme taştan, doğal bir pınarın üzerine
dört
sütun üzerinde inşa edilmiş olan İskele Camisi yer alır. Hıdırlık
Kulesi
Milat'dan sonra ikinci yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak
inşa
edilmiştir. Kesik Minareli Cami Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı
dönemlerini
yaşamış, şehrin tarihinin bir özeti konumundadır. İmparator
Hadrianus
Milat'dan sonra 130 yılında Antalya'yı ziyaret ettiğinde onun
şerefine
şehir duvarlarına üç kemerli bir kapı inşa edilmiştir.
Hadrianus
Kapısı bugün bütün güzelliği ile hala görülebilir durumdadır.
Kale
kapısı meydanı'nda saat kulesi de eski şehrin surlarının bir
parçası
idi. Birbirinden güzel çeşitli sub-tropikal bitkilerin
süslediği
Atatürk ve Karaalioğlu Parkları'ndan günün her saatinde
değişen renk
tonlarıyla Antalya Körfezi ile bütünleşen Bey Dağları'nın
tablo gibi
manzarasına doyum olmaz.

Antalya Kale içi Marina ve
eğlence
merkezi yurdumuzun en güzel marinalarındandır. Hediyelik eşya
dükkanları,
kafe, bar, disko ve restorantları yat hizmetleri ile Turban
Kaleiçi
Marina her turistin gereksinimini sağlayabilecek boyuttadır.
Sabah
yelken açanlar öğleden sonra Antalya Setur Marina'nın sakin
ortamında
dinlenebilirler. Geceleri aydınlatılan eski şehir surları
kente
tarihi kimlik kazandırır. Paleolitik (Yontma Taş Devri) çağdan
Osmanlı
dönemine uzanan eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi yörenin
zengin
tarihini yansıtır. Atatürk Müzesi'nde Cumhuriyetimizin kurucusu
Atatürk'ün
kullandığı kişisel eşyalar sergilenmektedir. Sonbaharda
yapılan
Antalya, Altın Portakal Film Festivali hem katılanları hem de
izleyenleri
cezbetmektedir. Aspendos'daki antik tiyatroda yılın belirli
günlerinde
bazı tiyatro eserleri ve klasik müzik konserleri
sahnelenmektedir.
Antalya civarındaki bölge hayranlık uyandırıcı tarihi
kalıntıların
yanı sıra şaşırtıcı doğal güzellikler sergiler.
Antalya'nın 14 km.
kuzeydoğusunda yer alan Yukarı Düden Şelalesi'nin
muhteşem
güzelliğini görüp ve akan şelalenin hemen arkasında yer alan
mağarada
yürüyebilirsiniz. Lara Plajı yolunda yer alan Aşağı Düden
Şelalesi
gözleriniz önünde 40 metre yükseklikten denize dökülür.
Şelalenin
görünümü denizden daha da güzeldir. Antalya'dan 18 km.
mesafede yer
alan Kurşunlu Şelalesi ve Nilüfer Gölü olağanüstü
güzellikler
sergilerler. Geniş kumsala sahip olan Lara Plajı kentin 12
km.
doğusunda yer alır. Batıda yer alan ve Antalya'ya daha yakın olan
çakıl
taşlı Konyaaltı Plajı nefes kesici Bey Dağları'nın silsilesi ile
bir
başka güzelleşir. Biraz ötede Olimpos, Bey Dağları Milli Parkı ve
Topçam
Plajı gözler önüne kusursuz manzaralar sergilemektedir. Doğal
güzellikler
arasında dolaşmak isteyenler için parkın kuzey ucunda kamp
alanları
yer almaktadır. Bölgenin kuşbakışı görüntüsü Tünektepe'den
gözler
önüne serilmektedir. Antalya'dan 50 km. uzakta Bakırlı Dağı'nın
kuzey
eteklerinde yer alan Saklıkent 1750-1900 m. yükseklikte ideal bir
kış
sporları merkezidir. Mart ve Nisan aylarında, sabah kayak
yapabilir,
öğle yemeğinde Antalya'da lezzetli taze balık yiyebilir ve
öğleden
sonra güneşlenebilir, yüzebilir ya da su kayağı yapabilirsiniz.
Antalya'nın
kuzeyindeki Düzlerçamı Parkı'nda doğal yaşam (geyik ve dağ
keçileri)
koruma altındadır. Düzlerçamlığı'nın yakınlarında yer alan
115 m.
derinliğindeki Güver Kanyonu'nun görünümü nefes kesicidir. Çam
Dağı'nın
doğu yüzünde, Antalya'dan 30 km. mesafede, tarihi Paleolitik
(Yontma
Taş Devri) Çağ'a kadar uzanan Karain Mağarası Türkiye'deki en
eski
yerleşim merkezidir. Sabah güneşiyle aydınlanan tek giriş
birbiriyle
bağlantılı üç bölmeye açılmaktadır. Her ne kadar
buluntulardan
bazıları girişte yer alan ufak müzede sergilense de
eserlerin büyük
çoğunluğu Antalya müzesinde sergilenmektedir.
Antalya'nın
kuzeybatısında Güllük Dağı Milli Parkı'nda yer alan
Termessos antik
kentinin sit alanı, Güllük Dağı'nın batı yamacında,
1050 m.
yükseklikteki platoda yer alır. Bu kentin anıtsal eserlerini
keşfederken
çevrenizi el değmemiş bir doğa çevreler. Park girişinde bir
doğal
yaşam müzesi bulunmaktadır. Deniz seviyesinden birdenbire dimdik
yükselen
dağlar, Konyaaltı Plajı'ndan Kırlangıç Yarımadası'na kadar
uzanan
bölgede Olimpos, Bey Dağları Milli Parkı ile koruma altındadır.
Bu
bölgenin, antik Likya Yarımadası'nın tarihi Beldibi'ndeki yerleşim
mağarası
ile Paleolitik çağa kadar uzanır. Antalya'dan Kemer'e giden 42
km.
lik yol dağlar arasından geçer.

Çevresindeki güzellik ile
kaynaşabilmesi
için özenle planlanmış olan Kemer şahane bir tatil için
ideal bir
yerdir. Tam donanımlı Kemer marinası yatçıların ilçenin
güneyindeki
mükemmel koyları ve kumsalları keşfedebilmeleri için
hazırlıklıdır.
Alış veriş sevenlere her türlü hediyelik eşyayı sunmaya
hazır sayısız
butik Kemer çarşısında bulunmaktadır. Marinanın kuzeyinde
yer alan
Akdeniz Kordon Promenadından basamaklarla denize inilir.

Yörük
Parkı'nda
geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçılar ve yörük çadırları
izlenebilir;
Kemer koyunda çam ağaçları ardına gizlenmiş günü birlik
dinlence
tesisleri sizleri beklemektedir. Nisan ayı renkli Kemer
Karnavalı'nın
yapıldığı aydır. Bahar mevsiminde de Kemer ile Kuzey
Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin limanı Girne arasında yat yarışları
düzenlenmektedir.
Kemer'in kuzeyindeki Kızıl Tepe, Göynük (Mavi Bayrak)
ve Beldibi
(Mavi Bayrak) güneyindeki Kiriş, Çam yuva ve Tekirova (Mavi
Bayrak)
ünlü tatil merkezleridir. Doğaya saygılı ve çevreye duyarlı
olan
tatil köylerinin tümü ormanlarla bütünleşmiştir. Kemer'in 15 km.
güneyinde
yer alan Tahtalı Dağı'nın (Likya'nın Olimpos Dağı)
eteklerinde yer
alan Antik Phaselis'in üç limanı bir zamanlar önemli
bir ticaret
merkeziydi. Su kemerlerinin, agoraların, hamamların,
tiyatronun,
Hadrianus Kapısı'nın ve Akropolis'in kalıntıları şehrin
tarih
içindeki önemini gözler önüne sermektedir. Girişte yer alan küçük
müze
ayrıntılı bilgi vermektedir. Güney limandan Tahtalı Dağı ve
çevresinin
görünümü muhteşemdir. Phaselis'in rüzgarlara kapalı sakin
koyları
kusursuz bir dinlenme ortamı oluşturur.Antik Olimpos kenti
Tahtalı
Dağı'nın güneyinde yer alır. Kara yada deniz yoluyla
ulaşılabilen
Olimpos Vadisi'ni defne ağaçları ve zakkumlar gölgeler.
Antik
devirlerden günümüze kadar gelmeyi mabed kapısı tiyatro, hamam ve
agora
gelmeyi başarmıştır; kent surları ve körfezdeki kuleler Orta
Çağ'lara
aittir. Olimpos'un kuzeyinde yer alan Çıralı Plajı'nın
yamaçlarında
yaklaşık 300 m. yükseklikte, Yanartaş yer alır. Mitolojiye
göre
Likya'lı Kahraman Bellerophon kanatlı atı Pegasos'un sırtında
ağzından
ateş püskürten canavar Kimera ile savaşmış ve onu burada
öldürmüştür.
Yöresel inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün
hala
yanmaktadır. Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede
Romalılar
ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne
çıkan doğal
gaz, havanın oksijeniyle birleşerek, antik devirlerden beri
yanmaktadır.
Olimpos'un güneyinde, berrak denizi ve kumlu plajları ile
Çavuş
Körfezi yer alır. Burada sakin denizde huzur içinde yüzebilir
yada
kuzey sahilindeki deniz mağaralarını keşfe çıkabilirsiniz.

Olimpos'un
batısında,
turunçgil ağaçları ve bahçeleriyle kuşatılmış Finike Körfezi
bulunur.
Doğusunda kumlu sahili uzanan Finike, batıda kayalık koylarla
çevrilidir.
Eski bir Likya şehri olan Liymra deniz kıyısından 10 km.
içerdedir.
Turuçova üzerinden gidilmektedir. M.Ö. dördüncü yüzyıla ait
Akropolis'deki
Perikles Anıtı antik sanatın eşsiz örneklerindendir.
Şehir surları
Likya mezarları ve Roma tiyatrosu da görülmeye değer
eserler
arasındadır. Turunçova'dan sonra 20 km.lik harikulade güzel
panoromik
dağ yoluyla Kızlar Sivrisi Dağı'nın batı yamaçlarındaki
setlerde yer
alan Likya'nın ünlü antik kenti olan Arikanda yer alır.
Ülkemizin en
güzel vadilerinden birine bakan Arikanda'nın harabeleri
arasında
agora, tiyatro, stadyum, su sistemi, hamam ve her yana
dağılmış
mezarlar sayılabilir. Finike'nin 25 km. batısında yer alan
kale eski
adı ile Myra çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosunun yanı
sıra bu
tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Aziz
Nikolas
(Noel Baba) dördüncü yüzyılda bu Akdeniz şehrinde din
görevlisiydi.
Çocukların, denizcilerin ve yardıma muhtaç insanların
koruyucusu olan
Noel Baba M.S. 342 yılında burada öldü. M.S. dördüncü
yüzyılda
Anadolu'daki hümanist prensip ve fikirlerin oluşmasında önder
olmuş
ve daha sonraki yüzyıllarda batıda fikirleri giderek yayılarak
saygınlaşan
ve batı hümanizmine de katkıda bulunan Anadolu'lu sempatik
Noel Baba
bugün 20. yüzyılın dünyada en sevilen iyilik sembollerinden
birisidir.
Beşinci yüzyılda Noel Baba'nın lahidininde içinde bulunduğu
onun
adına Myra'da bir bazilika yapılır. M.S. 1042 de Bizans İmparatoru
Konstantin
Monomakos ve İmparatoriçe Zoe tarafından restore edilmiştir.
19.
yüzyılda da Ruslar tarafından restore ettirilen yapı bugün Noel
Baba
Müzesi olarak düzenlenmiş olup ziyarete açıktır. Her yıl aralık
ayındaki
Noel Babayı anma törenleri için ve ;Güneşli Noel Tatili;ni bu
antik
Likya şehrinin sıcak kumsallarında geçirmek isteyen bir çok
turist
buraya gelmektedir.Myra'nın antik limanı olan Andriake
(Dalyanağzı)
Kale'nin batısında olup güneşlenmek ve yüzmek için güzel
bir kumsala
sahiptir.Dalyanağzı'nda deniz yoluyla yarım saatlik
mesafede yer alan
Kekova bölgesi, aynı zamanda yörede yer alan, antik
şehir ve
koyların genel ismidir. Kekova bölgesinin bu koyları her
mevsimde
doğal liman görevi üstlendiği için yatçılar el değmemiş bu
sahilleri
keşfetmekten ayrı bir zevk alırlar. Kekova Adası'nın kuzey
sahili
boyunca, antik Apollonia kentinin M.Ö. dördüncü yüzyıla ait
yazlık
yalıları, batık kent görünümünde yer yer su içinde görülebilir.
Tarih
içinde yörede oluşan tektonik olaylar bazı yalıların deniz
seviyesinin
altında kalmasına yol açmıştır. Kaleköy Kalesi (Simena) bu
berrak
sularda gezinen yatların, sayısız koyların ve adaların kuşbakışı
seyredilebileceği
en iyi yerdir.

Kekova'dan batıya doğru
gidildiğinde üç
tarafı dağlarla çevrili sevimli Kaş ilçesine ulaşılır.
Burada yerel
balıkçılar işlettikleri deniz taksileriyle sizi güzel bir
koya ya da
kumsala götürmeye hazırdır. Kaş civarındaki serin sularda
yüzüp
dalmanın zevki başkadır.Kaş'ın eski adı olan Antiphellos'dan
günümüze
sadece Likya kaya mezarları, anıt mezarlar ve tiyatrosu
kalmıştır.
Yine de, Kaş çekiciliğinden hiçbir şey yitirmemiştir ve Türk
el
sanatları, deri eşyalar, bakır ve gümüş takılar, giysiler ve el
dokuma
halıların satıldığı dükkanların arasında dolaşmak ayrı bir
zevktir.Alışverişten
sonra ister çiçeklerle bezeli sahilde gezinin,
ister bir palmiyenin
gölgesinde serinleyin. Kaş'ın restoranları,
barları ve caz kulüpleri
dolu dolu bir gece yaşamı sunar. Türk
mutfağından örneklerin
sergilendiği açık büfe ilçeye özgü bir
gelenektir. İlçeyi kuşatan
dağlarda yapılacak çok şeyler olduğunu
kanıtlar gibidir. Ağaçlık
tepelerde yürüyüşlere çıkarak köşelere
gizlenmiş köyleri ve antik
harabeleri keşfedebilirsiniz. Kendisini dinç
hissedenler bölgenin en
yüksek noktası olan Kızlar Sivrisi Dağı'na
(3086 m.) ya da ikinci
yüksek noktası olan Akdağ'a (3030 m.) tırmanmayı
deneyebilirler.
Kalkan yolunda, Kaputaş Plajı turkuaz denizi ile
unutulmayacak
güzellikte bir kumsal sunar.Batıya doğru yapılan kısa bir
yolculuk
ile şirin bir koyun etrafına yerleşmiş olan Kalkan'a ulaşır.
Geleneksel
beyaz renkli evleri, kepenkleri ve çiçek fışkıran balkonları
ile
Kalkan alabildiğine huzurlu bir beldedir. Hediyelik eşya
dükkanlarının
sıralandığı dar sokaklar marina da son bulur. Her sabah
tekneler
turistleri yakınlardaki koylara ya da kumsallara götürür.
Günbatımında
çatı teraslarda yemekten önce bir aperatif için bir araya
gelmek,
yatların geliş gidişini, marinadaki telaşlı faaliyeti izlemek
bir
gelenek gibidir. Burada da, Kaş'da olduğu gibi, her akşam sahil
boyunca
açık büfelerin yer aldığı restoranlar sıralanır. Antik
Likya'nın
önemli bir limanı olan Patara virajlı bir yolun sonundadır.
Mitolojiye
göre Güzel Sanatlar Tanrısı Apollo, Patara'da doğmuştur.
Tarihsel
belgeler bu bölgenin Aziz Nikolas'ın da (Noel Baba) doğum yeri
olduğunu
ortaya koymaktadır. Arkeolojik eserler sayısız ve ilginçtir.
Patara
aynı zamanda kumsal severler içinde idealdir. 22 km.
uzunluğundaki
ince kumsalı göz alabildiğince uzanır ve her türden kum
sporu için
uygun bir mekan sağlar.


Antik Likya'nın başkenti olan Xanthos,
Patara'nın 18 km. kuzeyindeki
Kınık ilçesindedir. Harpi mezarı, Nereid
Anıtı, tiyatrosu, agorası ve
yazıtlı sütunu ile Xanthos Likya, Roma ve
Bizans dönemlerinden
seçkin mimari örnekler sergiler. 6 km. ilerideki
kutsal Likya şehri
Letoon'da mitolojinin üç gözde tanrısı ve
Anadolu'nun kutsal ailesi
olan Leto, Apollo ve Artemis'e atfedilmiş üç
mabet ve tiyatro
görülebilir.Antalya'nın doğusunda geniş verimli ovalar
altın gibi
parıldayan kumsallara paralel gider. Modern tatil beldeleri
ve iyi
korunmuş tarihi eserler çok sayıda seçenek sağlarlar.Antik
Pamfilya
Bölgesi'nin önemli bir şehri olan Perge Antalya'dan 18 km.
uzaklıktadır
ve yapılan kazılardanErken Tunç Çağı’nda (İO 4-3 bin)
iskan edildiği
kanıtlanmıştır. Perge’deki arkeolojik buluntuların çoğu
Roma
İmparatorluk Çağına aittir. Antalya Müzesi’nde sergilenen
heykeltıraşlık
eserleri Perge’de ileri düzeyde bir heykeltıraşlık
atelyesinin
varlığına işaret etmektedir. Sergilenen Perge Heykelleri
ile Antalya
Müzesi dünyanın en zengin Roma Dönemi heykel koleksiyonuna
sahip
müzelerden biri haline gelmiştir.Perge’ye giden ziyaretçiler iki
yüksek
kule ile şehir kapısını, bir zamanlar mozaiklerle kaplı olan ve
dükkanların
çevrelediği sütunlu uzun yolu, geniş agorayı ve halk
hamamlarını
görmeden edemezler.

Hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi
hem de golf
sporunu sevenler için Antalya'nın 40 km. uzağındaki modern
tatil
merkezi Belek kusursuz olanaklar sağlar. Belek'deki National Golf
Club
su sporları, 18 delikli profesyonel golf sahası ve 9 delikli
akademik
sahası ile tatilcilere spor imkanı sağlamaktadır. Ziyaretçiler
bölgede
Türk mutfağının en güzel menülerini tadabilir. Akşamları açık
hava
diskoteklerinde eğlenebilirler.Aspendos'a giden yolun kenarında
Köprü
Irmağı üzerinde iyi korunmuş tarihi bir Selçuklu köprüsü görülür.
Antik
devirlerden kalma en iyi korunmuş tiyatro olan Aspendos tiyatrosu
15.000
kişilik kapasitesi ile bölgenin en iyi korunmuş antik
tiyatrosudur.
Bugün hala çeşitli konser, bale, opera ve tiyatro
gösterileri için
kullanılmakta olan tiyatronun koridorları, sahne
süslemeleri ve
akustiği mimarın ustalığını kanıtlamaktadır. Tiyatronun
yakınında
bazilika, agora ve Anadolu'nun en uzun su kemerlerinin
kalıntıları
yer almaktadır.Antalya Alanya karayolundan, Beşkonak yoluna
sapıldığında,
Köprülü Kanyon Milli Parkı'na giden yola girilir. Virajlı
yol
dağdaki dereler ve yemyeşil el değmemiş ormanlar arasında ilerler.
Bir
sonraki virajdaki manzara her zaman için bir öncekinden daha güzel
olduğu
için araba yolculuğu bile yavaş olacaktır. Antalya'nın 92 km.
ötesindeki
park doğal güzellikler ortasında zengin bir bitki örtüsüne
sahip bir
vadide yer alır. Kanyon, Köprü Irmağı boyunca 14 km. uzanır
ve bazı
yerlerde 400 m. derinliğe ulaşır. Dinlenme yerlerinde balık
lokantaları
hizmete hazırdır. Roma devrinden kalma Köprü Irmağı
üzerindeki
kanyonda yer alan Oluk Köprüsü ve Kocadere Deresi üzerindeki
Büğrüm
Köprüsü antik dönemlerin mühendislik harikalarıdır. Bu parktan
iki
ayrı yere gidilebilir; Selge antik kentine veya Dedegöl Dağları'na
bu
silsile en yüksek dağ olan Dedegöl Dağı 2992 m. yüksekliğe
ulaşır.Köprülü
Kanyon Milli Parkı'nın kuzeydoğusunda yer alan antik
Pisidya
Bölgesi'nin önemli bir kentine Altınkaya'ya (Selge) zikzaklı
bir dağ
yolu ile ulaşılır. 950 m. yükseklikteki bu kentten geriye şehir
duvarları,
kuleler, sarnıç, Zeus için yapılmış bir mabed, agora,
stadyum,
tiyatro, Jimnazyum ve nekropolis kalmıştır.

Manavgat
Şelaleleri
yüksek olmamalarına karşın kayalıklardan tüm gücüyle akan su
bembeyaz
köpükler saçar. Şelalalerin yakınlarında gölgelere sığınmış
çay
bahçeleri ve restorantlar burayı tüm günün yorgunluğundan sonra
dinlenmek
için ideal bir yer konumuna getirir. Bu güzel yöreyi daha iyi
görebilmek
için Manavgat Nehri boyunca eğlenceli bir tekne gezisi
yapmakta
mümkündür.

Ülkemizin en çok bilinen antik yörelerden
biride
Side'dir. Eski bir Liman olan Side'nin ismi nar anlamına
gelmekteydi.
Bugün güzel bir sahil kasabası olan Side'de antik
kalıntılar, güzel
iklim, kumlu plajlar, birçok alışveriş merkezi ve
modern konaklama
tesisi buraya turist akımını sağlayan başlıca
nedenlerdendir. Deniz
manzaralı sayısız restorant, kafe, bar ve
diskoteğin yanısıra dar
sokaklar boyunca uzanan ve Türk el
sanatlarından örnekler satılan
çarşılar bulunmaktadır. Sütunlu kemerler
üzerine inşa edilmiş olan
tiyatro yöredekiler arasında en büyük
olanıdır. Diğer kalıntılar
arasında agora, jimnazyum deniz kıyısındaki
Apollo Tapınağı, çeşmeler
ve nekropolis sayılabilir. Şimdi müze olan
geniş Roma hamamı
Türkiye'nin en güzel arkeolojik kolleksiyonlarından
birine
sahiptir.Side'nin doğusunda yer alan Sorgun ve Titreyen Göl çam
ağaçları
arasında kalmış kumsalları ile ünlü tatil merkezleridir.
Rahatlatıcı
atmosferi sayısız konaklama tesisi ve aktiviteleri ile
önemli bir
yöredir. Side'nin batısında bulunan Kumköy ve Çolaklı'da
önemli tarih
beldeleridir.Bu beldeler hem deniz ve güneş imkanı sunar
hem de
tarihi mekanlara yakındır. Side'nin 15 km. kuzeydoğusunda yer
alan
Bucakşıhlar'da iyi bir durumda korunmuş Roma hamamı, kilisesi,
tapınağı
bir mozolesi, tiyatrosu ve angorası vardır. Türkiye'de en çok
ilgi
çeken ve bilinen mağaralardan birisi Altınbeşik Mağarası Milli
Parkı'dır.
Burası Aydınkent'in 12 km. güneydoğusunda ve Manavgat'ın 55
km.
kuzeyinde yer almaktadır. Göller ve enteresan kaya formasyonlarıyla
travertenler
ve dereler bu bölgeyi daha da güzelleştirmektedir.
Altınbeşik
Mağarası Manavgat Nehri Vadisi'nin batısına düşmekte olup
otantik
Ürünlü Köyü'nden ulaşılabilir. Bölgede seyahat edenlerin
mutlaka
görmeleri gereken yerlerden birisidir.13. yüzyıldan kalma bir
kervansaray
olan Alarahan Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında
Alarahan
Irmağı'nın kıyısında inşa ettirilmiştir. Yakınlardan bir
tepenin
üzerinde yer alan Alara Kalesi tüm bölgeye hakimdir.

Alanya,
geniş
plajları, turistik tesisleri ve tarihi eserleriyle önemli bir
tatil
kentidir. Gelenleri ilk karşılayan Alanya Yarımadası'nın üzerinde
bir
taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu
Kalesi
olur. Çifte duvarlı ve iyi korunmuş kalenin duvarlarını 150 kule
kuşatır.
Dış duvarlarda bir caminin yıkıntıları bir kervansaray ve bir
kapalı
çarşı iç duvarlar içinde de harap olmuş bir sarnıç ve bir Bizans
kilisesi
yer alır. Her ne kadar Alanya'nın tarihi Roma dönemine kadar
gitsede
Alanya en görkemli dönemini Alaeddin Keykubat kışlık konaklama
yerini
ve donanma üssünü buraya taşıyınca yaşamıştır. Binalar şehrin
Selçuklular
döneminde taşıdığı önemi sergilemektedir. Etkileyici
kalenin yanı
sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki
sekizgen
Kızıl Kule'nin görülmesi gerekir.Alanya modern otel ve
motellerin
sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir
tatil
merkezidir.Limanı çevreleyen kafeler ve barlar akşam saatlerinde
liman
yolu boyunca el sanatları, deri, giysi, mücevherat, el çantaları
ve
yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı
butikler
yer alır. Ağustos ayında yapılan Alanya Uluslararası Folklor
Festivali'de
şehre ayrı bir canlılık kazandırır.Eğer mağaraları
keşfetmekten
hoşlanıyorsanız Damlataş Mağarası'nı gezmeniz gerekir.
Mağara
yakınında Etnografya Müzesi yer almaktadır. Tekneyle üç deniz
mağarasına
ulaşabilirsiniz: fosforlu kayalarıyla Fosforlu Mağara,
korsanların
kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar
Mağarası.Alanya'nın
15 km. doğusunda yer alan Dim Çayı Vadisi
gölgelerin serinliğinde
dinlenmek içim ideal bir yerdir.Alanya'nın
yaklaşık 25 km. batısında
yer alan Avsallar kumsalları ile güzel bir
tatil merkezidir.
Alanya'dan doğuya, Gazipaşa'ya doğru gidecek
olursanız karşınıza
mükemmel kumsallar çıkacaktır. Tarihi bir liman
olan Alanya'nın 30
km. doğusundaki Aytap: Roma kalıntıları korunmuş
plaj ve koyları
önemli bir gezi noktasıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Antalya
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Turizm ve Tatil-
Buraya geçin: