ATATÜRK'ÜN "VASİYETNAMESİ"
"Dolmabahçe: 5-9- 1938
Malik
olduğum
bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayri
menkul
emvalimi Cumhuriyet Halk Partisine atideki şartlarla, terk ve
vasiyet
ediyorum:
1) Mevkut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası
tarafından nemalandırılacaktır.
2)
Her seneki nemadan, bana
nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları
müddetçe Makbule'ye
ayda 1000, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye
200 lira ve
Rukiye ile Nebile'ye şimdiki gibi 100'er lira verilecektir.
3)
Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4)
Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde
kalacaktır.
5) İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini
ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6) Her sene
nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına
tahsis edilecektir. K. Atatürk"
ATATÜRK'ÜN KURUMU
TÜZELKİŞİLİĞİNE KAVUŞMALIDIR!
Türkçenin, bütün
bilim,
sanat ve teknik kavramlarını karşılayacak denli varsıl bir dil
olduğu,
bir başka deyişle görkemli bir bilim ve sanat dili olduğu Dil
Devrimiyle
başlayan süreçte ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün başlattığı Dil
Devrimiyle
beklentisi de buydu; bunun doğru bir eylem olduğunu ise
bilimci ve
sanatçıların pırıl pırıl Türkçeyle yazdıkları ürünleri
kanıtlamıştır.
Eleştirilen,
yasaklanan, horlanan sözcükleri, 2000’lerin Türkiyesinde
her kesimin
kullanması da devrimin ve Türkçenin gücünün başka bir
kanıtıdır.
Türkçe doğru kullanıldığında her ağza yakışmakta, devrim
süreci
akışını doğal olarak sürdürmektedir.
Atatürk'ün kurumun
kapatılmasından sonra dil kullanımında görülen
özensizlik, yazım
birliğinin bozulmasıyla doğan kargaşa, yazık ki genç
kuşakların dil
bilincini yaralamaktadır. Daha doğrusu ulusun dil
bilinci amaçlı
olarak yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle 1982
Anayasasının
134. maddesi ve buna dayanılarak çıkarılan ve ATATÜRK'ÜN
KALITINI yok
sayan yasadan kaynaklanan kargaşa, hukukun üstünlüğü ile
çözülebilir.
1983 yazından bu yana geçen zaman, bugün Türkçenin içine
itildiği
bütün sıkıntılar, Dil Devrimini savunanları doğrulamıştır.
Keşke
yanılmış olsaydık da Türkçe yeniden yabancı dillerin ve
yayılmacıların
saldırısıyla yüz yüze kalmasaydı. Keşke yalancı
çıksaydık da ulusal
kimliğimiz olan dilimiz, bugünkü kirlenme sürecine
girmeseydi.
Türkçe;
dünya görüşü, kökeni, dini ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarının
ortak iletişim aracıdır. Laik cumhuriyetimizin
yurttaşlarının
birbirini daha iyi anlaması, düşünce özgürlüğünün
kurumlaşması için
Atatürk'ün açtığı yolda yürümek de çok onurlu,
kesinlikle
vazgeçilemez görevimizdir.
Bu nedenle TBMM'deki siyasi
partileri, özellikle CHP'yi, bütün kitle
örgütlerini, Türk Devrimine
emek veren bütün aydınları, ATATÜRK'ÜN
KALITININ VE KURUMLARININ ESKİ
YAPISINA KAVUŞMASI için DİL DERNEĞİ'NİN
bilimsel ve hukuksal
savaşımına omuz vermeye çağırıyoruz!