Olayı biliyorsunuz.
TBMM çatısı altında büyük bir kavga çıkmasının fitili de oldu.
Konu; Üç yıl önce Nejat Uygur’u GATA’da ziyaret etmek isteyen Başbakan’ın
eşi Emine Erdoğan’a izin verilmemesiydi.
Başbakan Erdoğan bu olayı geçtiğimiz pazar günü gazetecilere açıkladı.
Ve Başbakan bu açıklamasıyla yine gündemi belirledi. Gerçekten de GATA
yönetimi Emine Erdoğan’a kapıları kapatmış mıydı? Resmi açıklama henüz
yapılmadı. Gerçi, biliniyor ki, TSK iç yönetmeliği gereği GATA’ya
başı tam olarak kapalılar ya da kara çarşaflılar sokulmuyor. Ancak
eşarp ya da Anadolu kadının giysisi tül vs ile girilebiliyor.
Neyse, bizim üzerinde durmak istediğimiz mesele bu değil.
Tarih 18 Mart 2006.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül GATA’da tedavi altına alındı. Hürriyet
Gazetesi’nden Fatih Çekirge, Hayrunnisa Gül’ün GATA’nın arka kapısından
hastaneye girdiğini yazdı.
Bu haber üzerine Dışişleri Basın Sözcüsü Namık Tan, Dışişleri
Bakanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün hastaneye 'arka kapıdan'
alındığı yönündeki haberin doğru olmadığını ve Gül’e yattıkları andan
taburcu edilmelerine kadar geçen tedavi süresi boyunca Hayrunnisa
Hanım'ın refakat ettiğini ve hastaneye 'arka kapıdan' alınmalarının söz
konusu olmadığını açıkladı. Yani 18–24 Mart tarihleri arasında
türbanlı Hayrunnisa Gül, GATA’da refakatçi olarak kalmıştı. Peki, Bayan
Gül’e kapılarını açan GATA Bayan Erdoğan’a niye kapılarını kapatsın?
Güya…
Emine Erdoğan Nejat Uygur’un eşi Necla Uygur’a telefon açmış; o da bu
durumu bazı doktorlara söylemiş; o doktorlardan biri de demiş ki;
“Gelmesin.”
Açıklama böyle. GATA ise bu konuda suskun. İnsan sormadan edemiyor:
Bayan Gül’ü, 7 gün konuk eden GATA, Emine Erdoğan’a 10 dakikayı mı çok gördü?
Ya da...
Tüm bu olan bitenler son yıllarda sık sık gördüğümüz “biz mağduruz” politikasının yeni bir versiyonu mu?