hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Psikiatri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Psikiatri 2duy3hj

Psikiatri Empty
MesajKonu: Psikiatri   Psikiatri EmptyPerş. Ara. 10, 2009 11:09 am

Alkol bağımlılığı

Tarihçe

* 8 bin yıl önce Mezopotamyalıların arpayı ekmek yapmak için ilk ıslah etmesiyle bira yapımı başladı.

* 6 bin yıl önce Sümerler, Godin Tepelerinde (Batı İran ve Anadolu) bira ve şarap içiyorlardı.

* Paleolitik çağda fermente edilmiş meyve, tahıl ve baldan alkol yapılıyordu.

* Metanol, Yunanca Methy ve Sanskritçe Madhu kelimelerinden gelir ve bal, sarhoş eden madde anlamına gelir.

* Alkol kelimesi Arapçadan gelmektedir.

* Distilasyon, İS 8. yy’da Arabistan’da başlamıştır.

Alkolizmin Kliniği

* Alkolizm, davranışsal bir bozukluktur.

* Tekrarlayıcı olarak fazla miktarlarda alınan alkole bağlı problemler gelişmesi anlamına gelir.

* Alkolik, kötü sonuçlar doğurmasına rağmen, kompulsif bir biçimde alkol içmeye devam eder.

* Alkolizmde, alkol alımının sınırlanması ile ilgili kontrol kaybolmuştur

İnsanlar neden içiyorlar?

- Zevk almak

- Duygudurumu düzeltmek

- Stresle başa çıkmak

- Alkol içme arzusu (craving, aş erme)

Alkoliğin hayatı

* İçenlerle arkadaşlık eder, evlenir

* İçmek için her zaman neden vardır: mutluluk, neşesizlik, gerginlik vs

* İçme fırsatları sonsuzdur: maç, av, parti, tatil, doğum günü vs

* Alkolizm ilerledikçe problemler artar, yalnız içmeye başlar, gizlice
içer, şişeleri saklar, durumun ciddiyetini saklamaya çalışır

* Suçluluk duygusu gelişir, suçluluk ve pişmanlık duygularını bastırmak
için daha çok içmeye ve sabahları kalkınca içmeye başlar.

Alkolizmde kısır döngü

Suçluluk ve anksiyete nedeniyle daha çok alkol alır, alkol aldıkça
anksiyete ve depresyon derinleşir ve şu belirtiler ortaya çıkar: Uyku
kalitesinde bozulma, gece uyanmalar, depresif duygudurumu, huzursuzluk
ve sıkıntı hisleri, panik nöbetleri, göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes
almada zorluk …...

Alkolizmde fiziksel bulgular

- Arkus senilis: gözün kornea tabakasında yağ halkası

- Acne rosecea : kırmızı burun

- Palmar eritem: avuç içinde kırmızılık

- Asteriksis: Elde flapping tremor (büyük amplitüdlü titreme)

- Sigara yanıkları: parmak, göğüs vs’de

- Morarıklıklar (düşme ve çarpmalara bağlı)

- Hepatomegali (karaciğer büyümesi), karın ağrısı

- Spider anjioma

- Periferik nöropati (el ve ayaklarda his kusurları, uyuşma vs)

- Kan tetkiklerinde anormallikler: GGT, MCV, AST, ALT, ürik asit, trigliseritler, üre yükselir

Doğal gidiş, cinsiyet farkı

Erkeklerde daha erken başlar (20 civarı), sinsi gidişlidir, 30 yaşından
önce problemleri farketmek zordur. 45 yaşından sonra başlama nadirdir.

Kadınlarda başlangıç daha geç olur, depresyon daha sıktır.

Alkolizm tipleri

Gamma tipi alkolizm: Çok aşırı miktarda alkolün aralıksız biçimde
alındığı epizotların yaşandığı, ama aralarda alkol alınmayan dönemlerin
olduğu alkolizm tipi. Örneğin kişi günler boyunca sızıncaya kadar alkol
alıp ayılır ayılmaz içmeye devam eder. Sağlık durumu nedeniyle içemez
hale gelince birkaç gün hasta yatar, daha sonra 1-2 hafta alkol almaz
ve sonra herşey yeniden başlar. Bu kişilerde temel problem alkol alımı
ile ilgili kontrol kaybıdır, yasal ve sosyal problemler ön plandadır.
Bunun tersine “Fransız tipi alkolizm”de kişi sürekli olarak fazla ama
aşırı olmayan miktarlarda alkol alır, alkol kullanımı bir hayat tarzı
haline gelmiştir. Herhangi bir nedenle alkol içmeyi durdururlarsa alkol
yoksunluğuna girebilirler. Uzun vadede sağlık problemleri ortaya çıkar.

Tip A-B ya da 1-2: Erken yaşlarda başlayan, ailede alkolizm öyküsünün
varolduğu, antisosyal kişilik bozukluğu ile birlikte sık görülen kötü
gidişli alkolizm ve daha geç yaşta başlayan, aile öyküsünün olmadığı,
daha çok depresyonun eşlik ettiği, daha iyi gidişli alkolizm tipi.

Komplikasyonlar (alkolizmin sonuçları)

Sosyal:

Boşanma, terkedilme

İş sorunları, devamsızlık

Ev-iş-trafik kazaları

Adli problemler

Tıbbi: 1.Akut sorunlar 2.Kronik sorunlar 3.Yoksunluk belirtileri

Karaciğer harabiyeti, kardiyomiyopati (kalp büyümesi), anemi
(kansızlık), yüksek tansiyon, trombositopeni (pıhtılaşma sağlayan
hücrelerde azalma), miyopati (kas yıkımı), kanser, teratojenite (anne
karnındaki bebekte anormallikler), pankreatit (pankreas iltahabı),
pnömoni (zatüre), merkezi sinir sistemi bozuklukları (retrobulbar
nörit,Wernike-Korskof Sendromu ve bunaması, serebeller atrofi)

Alkol Yoksunluğu belirtileri

Otonomik hiperaktivite (terleme, nabız 100’ün üstünde)
titreme
uykusuzluk
bulantı ve kusma
geçici halusinasyon ve ilüzyonlar: alkolü bıraktıktan sonra 1-2 gün içinde görülür.
psikomotor ajitasyon
anksiyete
grand mal konvülzyonlar (epileptik nöbetler): alkolü bıraktıktan sonra 2 gün içinde görülür.

Deliryum tremens: Uzun süre fazla miktarda alkol alan kişilerde alkolü
kestikten 2-3 gün sonra ortaya çıkabilen, ölüm riski taşıyan bir
tablodur.

Bilinç ve konsantrasyon bozukluğu, görsel halusinasyonlar (gerçekte var
olmayan şeylerin görülmesi), bulunduğu zamanı ve yeri karıştırma ile
kendini belli eder, hızlı başlayıp dalgalı bir seyir gösterir.

En sık eşlik eden psikiyatrik bozukluklar:

- Majör Depresyon: Alkol bağımlılarının %30-50’sinde görülür

- Anksiyete bozuklukları: %30 sıklıktadır. Erkeklerde sosyal fobi, Kadınlarda agorofobi sıktır.

- İki uçlu duygudurum bozukluğu (manik depresif b)

- Diğer madde bağımlılıkları: başta sigara olmak üzere esrar vs.

- Kişilik Bozuklukları: antisosyal ve sınırda kişilik bozuklukları.

Alkolizm tedavisi

* Alkolikler tedavi için başvurduklarında genellikle ‘dibe
vurmuşlardır’ yani sağlık, aile, meslek, sosyal yaşam vb yönlerden
büyük kayıplara uğramış ve çaresiz duruma düşmüşlerdir. Bu hale
düşmeden pek çok alkolik bu zevki terketmeye yanaşmaz, ya da buna karar
verse de kolayca vaz geçer. Önemli olan bu denli kayba uğramadan bu
kısır döngüyü durdurmaktır. Bu nedenle kişinin alkolik olduğu yani
alkol karşısında zayıf, hatta alkolün esiri olduğunu farkedip
kabullenmesi düzelmenin başlangıç noktasını oluşturur. Erken dönemdeki
alkoliklerin bu gerçeği farketmeleri için “motive edici görüşmeler”
yapılır.

* Alkolizm tedavisi yoksunluk belirtileri kalktıktan sonra başlar

* Hedef ayıklıktır (sobriety): Eşlik eden psikiyatrik bozuklukların ayırıcı tanısı ve tedavisi için de bu önemlidir.

* Ekip tedavisi gerekir

* Tedavi hastanın ihtiyaçlarına göre seçilmelidir.

* Tedaviden sonra uzun süreli izlem gereklidir. Kişi uzun süre
hastanede kalsa bile daha sonra izlenmezse alkole dönmesi kolaydır.
Düzenli aralıklarla görüşmelere ya da kendine yardım gruplarına
katılmalıdır.

* Nüksler (tekrarlamalar) ilk 6 ayda en sıktır.

İlaç tedavileri

* Disulfiram (Antabus)

* Antidipsojenikler:

Naltraxone, Acomprasate

* Seratonerjik antidpresanlar

* Lityum

Psikoterapi

* Sıcak ama biraz otoriter bir yaklaşım gereklidir.

* Adsız Alkolikler gibi kendine yardım grupları tedaviye entegre edilmelidir.

* Davranışçı-kognitif tedaviler iyi sonuç verir.

* Eğitimsel faaliyetler tedavinin önemli bir parçasıdır.

* Psikoterapilerde iç görü üzerinde yoğunlaşılmamalıdır. Psikanaliz
gibi bu türdeki terapiler alkol kullanımını daha da arttırabilir.

* Hastanın içinde bulunduğu aile ele alınmalıdır, çünkü alkolizm bir “Aile Hastalığı”dır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Psikiatri 2duy3hj

Psikiatri Empty
MesajKonu: Geri: Psikiatri   Psikiatri EmptyPerş. Ara. 10, 2009 11:09 am

Alkolizm, aşırı alkol kullanımı

TANIMLAMA:
Genellikle alkolizmin tanımı tanımlayan kişiye göre değişir. En basit
anlamda ve en eski tanımı, kronik ve aşırı alkol alınmasıyla oluşan
hastalıktır. Bağımlılığın farmakolojik ve psikolojik tanımı, gittikçe
artan dozlarda alkol alma isteğidir. Ancak bu tanım da çok yeterli
değildir, çünkü alkolizm diğer bağımlılıklara pek benzememektedir.
Afyon bağımlıları, gittikçe artan dozlarda ve sonunda öldürücü miktarda
madde ihtiyacı duyarlar, ancak alkoliklerin ihtiyaç duyduğu alkol
miktarı tek seferde öldürücü olmamaktadır.Alkolizmi tanımlamak için en
belirgin sinyal kişinin davranış şeklidir. Modern tıp; alkolizmi sebebi
bilinmeyen, belirgin anatomik işaretleri olmayan ve alkol
bağımlılığıyla ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlar. Ayrıca, hem
psikolojik hem de fiziksel tıp, alkolizmin bir başka hastalığın,
çoğunlukla da psikolojik bir bozukluğun, semptomu olabileceğini
söylemektedirler. Bu anlamda, alkolizm, kronik, ilerleyen bir
hastalıktır ya da psikolojik veya fiziksel bir başka hastalığın
belirtisidir.

BELİRTİ VE BULGULAR :
• Şunu unutmamak gerekir ki, alkolizm davranışsal bir bozukluktur ve
sürekli ve artan miktarlarda alınan alkole bağlı problemlerin gelişmesi
anlamına gelir.

•Bir alkolik, tüm kötü sonuçlarına rağmen sürekli alkol içmeye devam
eder ve bir süre sonra alkol alımını sınırlayamaz bir hale gelir.

•Alkolikler genellikle, alkol içen kişilerle arkadaşlık eder, hatta eşlerini bile onların arasından seçebilir.

•Alkolik bir insan, içmek için her zaman bir sebep bulur. Bu mutluluk,
mutsuzluk, gerginlik, üzüntü, neşesizlik olabilir. Ayrıca, içmek için
her zaman fırsat yaratırlar, maç, av, parti, doğum günü, düğün, sünnet
vb.

•Alkolizmin ilerledikçe, alkolik kişilerin sorunları da artmaktadır.
Örneğin, yalnız içmeye başlarlar, çevrelerinden saklayarak gizli
içerler, şişeleri saklarlar. Bütün bu davranışların sebebi alkolik
olduklarını çevrelerinden saklama arzusu duymalarıdır.

•Gittikçe artan bir suçluluk duygusu geliştiririler, bu suçluluk
duygusu, pişmanlıkla birleşir ve bu duyguları bastırmak için daha çok
içmeye başlarlar. Hatta sabah kalkar kalmaz içmeye başlarlar.

•Alkolizm bir kısır döngüye dönüşür. Suçluluğa ve alkolün yaptığı
tahribata bağlı olarak kişide anksiyete ve depresyon başlar ve bu
yüzden kişi daha çok alkol tüketir. Alkol tüketimi arttıkça depresyon
derinleşir, kişi uyuyamamaya ya da sızmaya başlar, geceleri uyanır,
depresif bir duygu durumu içine girer, kendisini sürekli huzursuz ve
sıkıntılı hisseder, panik nöbetleri geçirir, göğüs ağrısı, çarpıntı ve
nefes almada zorluk çeker.
• Arkus senilis: gözün kornea tabakasında yağ halkası

•Acne rosecea : kırmızı burun

•Palmar eritem: avuç içinde kırmızılık

•Asteriksis: Elde flapping tremor (büyük amplitüdlü titreme)

•Sigara yanıkları: parmak, göğüs vb.

•Morarıklıklar (düşme ve çarpmalara bağlı)

•Hepatomegali (karaciğer büyümesi), karın ağrısı

•Spider anjioma

•Periferik nöropati (el ve ayaklarda his kusurları, uyuşma vb.)

•Kan tetkiklerinde anormallikler: GGT, MCV, AST, ALT, ürik asit, trigliseritler, üre yükselmesi.

ETKİLENEN SİSTEMLER:
Alkolün kalbe çok zararlı olduğu bilinmektedir, bir alkolik sadece kalp
hastalığına yakalanma riski altında değildir, alkol kalbe direk zarar
da verebilir. Çoğunlukla, alkolizm, lipid seviyesinin aşırı
yükselmesiyle oluşacak damar tıkanıklığı, kalp krizi ve erken ölümle
sonuçlanır. Eğer alkolizm tedavi edilmezse, hasta kalp hastalıkları
yüzünden büyük bir ihtimalle hayatını kaybedecektir.Aşırı alkol
kullananlarda, vücut vitaminsiz kalacak ve özellikle B vitaminin
eksikliğinden kaynaklanan hastalıklar başlayacaktır. Alkol tüm zihin
fonksiyonlarına zarar verecektir. Yapılan tüm beyin hücreleri
araştırmaları, alkoliklerin beyin hücrelerinin, normale oranla çok daha
hızlı bir şekilde yok olduğunu, hatta "hücre deposunun" zamanla tamamen
boşaldığını ortaya koymuştur. Bu durumda ne yazık ki, hastanın hemen
hemen tüm zihinsel faaliyetleri durmaktadır. Gastrointestinal sistem de
alkolden fazlasıyla zarar gören organ sistemlerinden biridir. Alkolizm
sonucu, çok ileri düzeyde ülser (mide kanaması ya da delinmesi),
ölümcül pankreas problemleri (akut pankreas vb.) ve pek çok başka
hastalık ortaya çıkabilir. Ancak, tüm bunların arasında alkolizm konusu
geçince en çok dikkat edilmesi gereken organ karaciğerdir.Alkolizm
karaciğeri, çok sinsi ve tehlikeli bir hastalık olan sirozla sarar.
Sirozun ilk basamağı, karaciğer hücrelerinin zedelenerek, yağ
zerrecikleriyle dolmalarıdır. Karaciğer hücreleri bozulup, yağla
kaplandıkça karaciğer büyümeye başlar. Eğer, alkolizm devam ederse,
yaralar oluşmaya başlar. Yaralar gittikçe çoğalır ve sonunda tedavi
edilemez hale gelir. Siroz ilerledikçe, alkolik çok daha ciddi sağlık
problemleriyle karşılaşır. Bunlar çoğunlukla, kan zehirlenmesi (amonyak
ve bilirubin), iktidarsızlık, kanamalar, bacakların ve bileklerin
şişmesi, vücutta asit üretilmesi (içi sıvı dolu bir göbek) olarak
ortaya çıkmaktadır. Eğer erken teşhis yapılıp, tedaviye başlanmazsa
siroz öldürücü bir hastalıktır.

ALKOLİZM TEDAVİSİ:
Alkolikleri tedaviye razı etmek zor bir iştir. Pek çok alkolik,
hastalığını inkar eder. Alkolikler tedavi için başvurduklarında
genellikle "dibe vurmuşlardır" yani sağlık, aile, meslek ve sosyal
yaşamlarından büyük kayıplar vermiş ve çaresiz duruma düşmüşlerdir. Bu
hale düşmeden önce alkolikler, bu zevki terk etmeye pek yanaşmazlar, ya
da buna karar verseler de kolayca vazgeçerler. Önemli olan bu denli
kayba uğramadan bu kısır döngüyü durdurmaktır. Bu nedenle kişinin
alkolik olduğu yani alkol karşısında zayıf, hatta alkolün esiri
olduğunu fark edip kabullenmesi düzelmenin başlangıç noktasını
oluşturur. Erken dönemdeki alkoliklerin bu gerçeği fark etmeleri için
"motive edici görüşmeler" yapılır.
Alkol Tedavisinin Önemli Özellikleri Şunlardır:
•Alkolizm tedavisi yoksunluk belirtileri kalktıktan sonra başlar.


•Hedef ayıklıktır (sobriety): Eşlik eden psikiyatrik bozuklukların ayırıcı tanısı ve tedavisi için de bu önemlidir.


•Ekip tedavisi gerekir


•Tedavi hastanın ihtiyaçlarına göre seçilmelidir.


•Tedaviden sonra uzun süreli izleme gereklidir. Kişi uzun süre hastanede kalsa bile daha sonra

•izlenmezse alkole dönmesi kolaydır. Düzenli aralıklarla görüşmelere ya da kendine yardım gruplarına katılmalıdır.


•Nüksler (tekrarlamalar) İlk 6 ayda en sıklıkla görülür.


•Alkol tedavisi, fizyolojik, psikolojik ve sosyal olarak
sınıflandırılabilir. Çoğu zaman, fizyolojik tedavi, psikolojik tedaviye
ek olarak yapılmaktadır. Alkol tedavisinde psikoterapi vazgeçilmez bir
yöntemdir.

KAYNAKLAR:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
• Clarck, W.: alcoholism: Blocks to Diagnosis and Treatment. Am Med. 71:275-286,1981
• Johnson B., Clark, W.: alcoholism: a challenging physician-palient
encounler. J Gen Internal Med. Vol 4 (Sepl/Oct): 445-452,1989
• VVallace, J.: The new disease model of alcoholism. wesl J med. 152:502-505,1990
• National ınslilule on Alcohol Abuse and Congress on alcoohol and Heallh DHHS: Rockville, MD, 1990
Yazarı Dr. M. Dambro
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Psikiatri 2duy3hj

Psikiatri Empty
MesajKonu: Geri: Psikiatri   Psikiatri EmptyPerş. Ara. 10, 2009 11:10 am

ALZHEİMER HASTALIĞI, BUNAMA,PRESENİL DEMANS

TANIMLAMA:

Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta
unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol
açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır.
Beynin belli bölgelerinde, bilinmeyen bir nedenle birtakım proteinler
birikir. Bu da beyindeki haberleşmeyi sağlayan sinir hücrelerinin hasar
görmesine yol açar.Tanısı ön planda öykü almaya dayanmaktadır. Demans
sebepleri arasında birinci sırada gelir.Bellek ve bilişsel işlevlerde
günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayacak derecede kronik ve ilerleyici
kayıpla karakterizedir. Yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkar
ve 50 yaş altında görülmesi pek nadirdir. Alzheimer hastalığı'nın
görülme sıklığı yaşla birlikte artar, 65 yaşında gözülme sıklığı yüzde
5’lerdeyken, 60 yaş üstünde yüzde 30’a çıkar.

BELİRTİ VE BULGULAR:
Alzheimer hastalığının ilk belirtisi genellikle unutkanlıktır. Yakın
zamana ait bilgileri hatırlama ya da yeni bilgiler öğrenme güçlüğü
görülür. Ayrıca konuşma bozukluğu, karar verme güçlüğü, kişileri
tanıyamama ya da yolunu kaybetme gibi başka zihinsel sorunlar' da
başgösterir.
Alzheimer hastalarında tabloya çoğu kez davranış ve kişilik
bozuklukları da eşlik eder. Özellikle hastalık ilerledikçe, birçok
hastada depresyon, saldırganlık, huzursuzluk, hayaller görme, uyku
bozuklukları ya da amaçsızca dolaşma gibi ruhsal sorunlar görülebilir.
Zihinsel bozukluklar:
• Unutkanlık
• Öğrenme güçlüğü
• Konuşma bozukluğu
• Yolunu kaybetme
• Kişileri tanıyamama
• Karar verme güçlüğü

Ruhsal bozukluklar:
• Huzursuzluk
• İlgisizlik
• Saldırganlık
• Uyku bozukluğu
• Amaçsız dolaşma
• Gerçekdışı hayaller
• Depresyon

TANI:
Alzheimer belirtileri ile başvuran hastalara yapılacak radyolojik ve
laboratuvar incelemeleri sonrası uygulanacak tanı kriterleri ile
Alzheimer Teşhisi % 90 doğruluk ile konulabilmektedir.Alzheimer
hastalığı bunamanın en sık nedenidir, ancak benzer belirtiler veren
başka hastalıklar da vardır. Bu nedenle, Alzheimer hastalığının diğer
bunama nedenlerinden tam olarak ayırt edilmesi gerekir.Sinir
hastalıkları uzmanları, yani nörologlar ve ruh hastalıkları uzmanları,
yani psikiyatristler, çeşitli testler, beyin filmleri ve laboratuvar
tetkikleri sayesinde bugün büyük oranda kesin teşhis koyabilmektedir.

HASTALIĞIN SEYRİ:
Alzheimer hastalığı yavaş ilerleyen, ancak zaman içinde günlük yaşamı
etkileyerek, hastayı geri dönüşsüz bir şekilde bakıma muhtaç bırakan
bir hastalıktır.
Genel olarak 3 evreye ayrılır:
•Birinci evrede, unutkanlık, bildiği yerleri tanıyamama, bazı
kelimeleri bulamama, işine ve hobilerine karşı ilgisini yitirme gibi
erken belirtiler verir ve genellikle hasta olduğunu kabul etmek istemez.
•İkinci evrede, bellek kaybı belirginleşir, yakınlarının isimlerini
unutabilir, yolunu kaybedebilir, konuşma bozukluğu artar, yıkanma,
giyinme gibi gündelik işlerinde yardıma ihtiyaç duyabilir ve bazı
hayaller görebilir.
•Üçüncü evrede, artık aile üyelerini tanımayabilir, yemek yemede ve
yürümede güçlükler başlar, idrarını ve dışkısını tutamayabilir ve ciddi
davranış bozuklukları görülebilir.
Alzheimer hastalığı, yaklaşık 5-8 yıllık bir ilerleme süreci içinde
hastayı yatağa bağlı ve tamamen bakıma muhtaç duruma getirir.



TEDAVİ:
Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi bugün için
ne yazık ki yoktur. Ancak belli bir süre hastalığın ilerleme hızını
durduracak ya da yavaşlatacak bazı yeni tedavi olanakları
bulunmaktadır. Kolinesteraz inhibitörleri adı verilen bu yeni ilaçlar,
beyindeki sinir hücrelerinin hasarı sonucu azalmış olan asetilkolin
adlı haberci madde miktarının dengelenmesine yardım ederek zihinsel
işlevleri korurlar. İlaç tedavisi, Alzheimer hastalığını tamamen
durdurmaz, ancak bellek kaybı dahil, çeşitli zihinsel bozukluk
belirtilerinin hafiflemesini sağlar. Böylelikle hastanın günlük yaşam
aktiviteleri daha uzun süre korunur. Depresyon, huzursuzluk, uykusuzluk
ya da hayaller görme gibi davranış bozukluklarını tedavi etmek için de
uzun zamandır kullanılmakta olan çok sayıda etkili ve güvenilir ilaç
bulunmaktadır. İlaç tedavisine karar verecek olan kişi, nörolog (sinir
hastalıkları uzmanı) veya psikiyatristtir (ruh hastalıkları uzmanı).
Sonuçta ilaç tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırır ve daha uzun
süre kendine bakabilmesini sağlar.

KAYNAKLAR:
• Abrams, W.B. Berkow , R. (eds.): Merck Manual of Geriatrics. Rahway, NO, Merck Co., 1990
• Tierney, M.C., et al.: The N1NCDS-ADRDA Work Group crileria for Ihe
clinical diagnosis of probable Alzheimer's disease: A climcopathologic
study of 57 canes. Neurology38:359,l988
• Plurn, F. (ed.); Handbook of Physiology: Higher Finctions of the
Nervous System. Bethesda, MD, American Physiological Society, 1987
Yazarı Dr. M. Dambro
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Psikiatri 2duy3hj

Psikiatri Empty
MesajKonu: Geri: Psikiatri   Psikiatri EmptyPerş. Ara. 10, 2009 11:10 am

ANAREKSİA NERVOZA

Genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır
korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile
belirlenen bir bozukluktur. Toplumda ortaya çıkma sıklığı bilinmemekle
birlikte eskiden sanıldığı gibi çok ender rastlanan bir rahatsızlık
değildir. Anoreksia Nervozalı bireylerin yaklaşık %95' i kadındır. Ve
bir kişinin kız kardeşinde bu tür bir bozukluk varsa o kişide aynı
hastalık riski belirgin oranda artmaktadır. Bozukluk daha üst
sosyoekonomik sınıflarda daha sıktır.

En temel belirti aşırı kilo alma korkusudur. Bu durum kişinin yiyecek
konusunda neredeyse fobik olacak noktaya dek varmasına neden olabilir.
Şişmanlama korkusunun yanı sıra beden imgesinde de bozulma vardır. Buna
bağlı olarak bu kişiler çok zayıf ve ince olsalar bile kendilerini
şişman bulabilirler. Vücut ağırlığını kontrol altında tutabilmek için
iki yolu kullanırlar: Kişilerin bir bölümü yiyecek alımını ileri
derecede kısıtlarlar. Zaten aldıkları çok az yiyeceğin de çok az
kalorili yiyecekler olmasına dikkat ederler. Bu kişiler buna rağmen
ağır egzersizler de yaparlar. Diğer gruptaki kişilerde yiyecek alımının
ileri derecede azaldığı açlık dönemleri ile aşırı yeme dönemlerinin
birbirini izlediği gözlenir. Bu gruptaki kişiler, aşırı yemeden sonra
şişmanlayacakları korkusuyla boğazlarına parmaklarını bastırarak
kusarlar. Sık sık bunu yapan kişilerin el sırtında deri sertleşmesi
olabilir. Sık kusan kişilerde mide asidinin etkisiyle dişlerde
bozukluklar, çürümeler olur.

Bu kişilerin yeme davranışlarında ve yiyeceklerle olan ilişkilerinde
gariplikler gözlenebilir. Yiyecekleri saklayabilir, yemek yapmak için
mutfakta saatlerce uğraşabilirler.

Anoreksia Nervoza' nın nedenleri günümüzde kesin olarak
bilinmemektedir. Hastalığın oluşumu psikolojik, sosyolojik ve biyolojik
olmak üzere üç boyutta ele alınabilir. Hastalığın ergenlikte ortaya
çıktığı; bu dönemin cinsel ve sosyal çatışmalarla yüklü oluşu dikkate
alınacak olursa; cinsel ve sosyal çatışmalarla başa çıkma konusundaki
yetersizliklerin yiyeceklerden fobik kaçınma şeklinde ortaya çıkması
öne sürülebilir.

Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir.

1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en
az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun
bulmayıp,kabul etmeme.

2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu
olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.

3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır.
Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan
çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki
kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.

4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması

Bu rahatsızlığın kısıtlı ( bu durum yaşanırken kişide bir anda
"patlayıncaya dek" yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar
söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışının olmadığı) tip ya da
bu sayılan davranışların olduğu tiksinircesine yeme/ çıkartma tipi
olarak 2 şekli vardır.

Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri
kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir,
bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir.
Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler.
Başlangıç ta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri
üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri
kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm
olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler.
Kendileri gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartar
Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye
kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel
aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu
gözlenmiştir.

Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya
da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler. Öyle ki kişi daha çok
enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı
yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir.
Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir. Sadece is, fiziksel egzersiz
ve kilo düşünceleri ile ilgilidir. Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu
olduğu düşüncesindedir. Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak
kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları
yemeyeceklerine yeminler ederler. Yarim kilo bile almaları onları
zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri seklinde düşündürür. Uzun sure bir
konuya dikkatlerini veremezler . Kendilerine güvensizlik yoğun bir
şekilde kendini hissettirmektedir. Gitgide sosyal çevrelerini
kısıtlarlar.

Çocuk gelişiminin erken evrelerinde, anne-çocuk iletişiminde çocuğun
kendi başına,özgür davranışları üzerine yapılan müdahalelerin önemine
dikkat çekilmektedir.

Anoreksia başlangıcı sonrasında genellikle obsesif- kompulsif
davranışlar başlayabilir. Özellikle temizlik saplantıları ( ev
temizliğine yönelik aşırı aktiviteler gibi) ve ders çalışma ile ilgili
saplantılara rastlanabilir. Cinsel gelişimlerinde sorun olduğu gibi ,
cinsel isteksizlik ve diğer cinsel sorunlar da beraberindedir.

Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler:

Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda
kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin
yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen
dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik
hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp
atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna
oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir.

Kimlerde görülmektedir:

Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup,
göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati
toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların %
90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında
saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır.

Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır.

Rahatsızlığın oluşumunda etkili risk faktörleri:

- Yaşanılan sosyo-kültürel çevrenin etkisi ile zayıflığın kesin
güzellik ölçütü olması durumu yaygınlaştırmaktadır. Bazı mesleki
alanlar ( hosteslik, modellik, dans ve müzikle uğraşanlarda) bu yüzden
özellikle risk altındadır.

-Bu rahatsızlığı olanların ailelerinde depresyon, alkolizm, şişmanlık
ve gene bir yeme bozukluğuna daha çok rastlanmaktadır. Bu kişilerin
annelerinin daha çok diyet yapıp,yeme bozukluğunun olduğu, sürekli
diyet yapma düşünceleri ile haşır nesir oldukları, kızlarının da
diyetleri konusunda yoğun düşünceler içinde olabildikleri gözlenmiştir.

- Aile yapıları itibariyle, bağımsız hareket serbestisinin verilmediği
ve aile işleyişi açısından yeterli keyif alınmayan doyum sağlanamayan
ilişkilerin varlığı.

-Öncesinde var olan aşırı şişman beden yapısı

-Çocukluk cağı başlangıçlı diabet ( seker hastalığı) varlığı

- Geçmişte yaşanan cinsel, fiziksel tacizler.

Rahatsızlıktaki kişisel düşünce yapıları:

- Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardim edilemez görürler

- Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır.

- Aşırı bir şekilde başkalarının görüşlerine bağımlı olarak
özgüvenlerini koruyabilen, onların yeterli ya da olumlu desteği
olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler

- Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı seklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir.

Hastalığın seyri:

Hastaların yarısının ilerleyen donemde iyileştiği, dörtte bir oranında
hastanın kısmen iyileştiği, ancak bir miktar yakınmalarının sürdüğü
belirlenmiştir. Hastalık sonucu olum oranının % 5 civarında olduğu
gözlenmiştir.

Hastalığın gidisine olumsuz etki yapan faktörler:

-Ailede aşırı geçimsizlik, tartışmalı ortam

-bulimianın hastalığa eslik etmesi

-Kusma, dışkılamayı arttırıcı ilaç kullanımları

-Obsesif-kompulsif, histerik, depresif, nörotik davranış yapıları,
zeminde bulunan psikiyatrik sorunlar nedeniyle, kişide vücutsal
yakınmaların fazlaca gündeme gelmesi (gastrit, kolit vb.)

-Hastalığı inkar eden davranışlar içine girilmesi.

Hastalığın gidisini olumlu etkileyen etmenler arasında ise erken
başlangıç yaşı, hastalığı kabul etmek ve kendine güvenen bir kişilik
yapısının bulunması sayılmaktadır.

Tedavi:
Anoreksia Nervozalı hastaların tedavisi çoğu kez güçlüklerle doludur.
Hastaların çoğunda, hastalık birkaç yıl önce başlamıştır. Tedaviye
katılmak ve tedavi planları için isteksizdirler. Bu sebeple genellikle
çocuklarının bu durumundan üzüntü ve endişe duyan anne babaları
tarafından doktora getirilirler. Tedavide bireysel psikoterapi, grup ve
aile terapisi, ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir

Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade
edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının
değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi,
özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne
yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.Tedavide davranışçı
terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Psikiatri 2duy3hj

Psikiatri Empty
MesajKonu: Geri: Psikiatri   Psikiatri EmptyPerş. Ara. 10, 2009 11:10 am

ANAREKSİA NERVOZA

Genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır
korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile
belirlenen bir bozukluktur. Toplumda ortaya çıkma sıklığı bilinmemekle
birlikte eskiden sanıldığı gibi çok ender rastlanan bir rahatsızlık
değildir. Anoreksia Nervozalı bireylerin yaklaşık %95' i kadındır. Ve
bir kişinin kız kardeşinde bu tür bir bozukluk varsa o kişide aynı
hastalık riski belirgin oranda artmaktadır. Bozukluk daha üst
sosyoekonomik sınıflarda daha sıktır.

En temel belirti aşırı kilo alma korkusudur. Bu durum kişinin yiyecek
konusunda neredeyse fobik olacak noktaya dek varmasına neden olabilir.
Şişmanlama korkusunun yanı sıra beden imgesinde de bozulma vardır. Buna
bağlı olarak bu kişiler çok zayıf ve ince olsalar bile kendilerini
şişman bulabilirler. Vücut ağırlığını kontrol altında tutabilmek için
iki yolu kullanırlar: Kişilerin bir bölümü yiyecek alımını ileri
derecede kısıtlarlar. Zaten aldıkları çok az yiyeceğin de çok az
kalorili yiyecekler olmasına dikkat ederler. Bu kişiler buna rağmen
ağır egzersizler de yaparlar. Diğer gruptaki kişilerde yiyecek alımının
ileri derecede azaldığı açlık dönemleri ile aşırı yeme dönemlerinin
birbirini izlediği gözlenir. Bu gruptaki kişiler, aşırı yemeden sonra
şişmanlayacakları korkusuyla boğazlarına parmaklarını bastırarak
kusarlar. Sık sık bunu yapan kişilerin el sırtında deri sertleşmesi
olabilir. Sık kusan kişilerde mide asidinin etkisiyle dişlerde
bozukluklar, çürümeler olur.

Bu kişilerin yeme davranışlarında ve yiyeceklerle olan ilişkilerinde
gariplikler gözlenebilir. Yiyecekleri saklayabilir, yemek yapmak için
mutfakta saatlerce uğraşabilirler.

Anoreksia Nervoza' nın nedenleri günümüzde kesin olarak
bilinmemektedir. Hastalığın oluşumu psikolojik, sosyolojik ve biyolojik
olmak üzere üç boyutta ele alınabilir. Hastalığın ergenlikte ortaya
çıktığı; bu dönemin cinsel ve sosyal çatışmalarla yüklü oluşu dikkate
alınacak olursa; cinsel ve sosyal çatışmalarla başa çıkma konusundaki
yetersizliklerin yiyeceklerden fobik kaçınma şeklinde ortaya çıkması
öne sürülebilir.

Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir.

1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en
az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun
bulmayıp,kabul etmeme.

2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu
olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.

3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır.
Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan
çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki
kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.

4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması

Bu rahatsızlığın kısıtlı ( bu durum yaşanırken kişide bir anda
"patlayıncaya dek" yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar
söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışının olmadığı) tip ya da
bu sayılan davranışların olduğu tiksinircesine yeme/ çıkartma tipi
olarak 2 şekli vardır.

Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri
kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir,
bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir.
Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler.
Başlangıç ta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri
üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri
kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm
olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler.
Kendileri gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartar
Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye
kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel
aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu
gözlenmiştir.

Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya
da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler. Öyle ki kişi daha çok
enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı
yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir.
Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir. Sadece is, fiziksel egzersiz
ve kilo düşünceleri ile ilgilidir. Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu
olduğu düşüncesindedir. Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak
kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları
yemeyeceklerine yeminler ederler. Yarim kilo bile almaları onları
zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri seklinde düşündürür. Uzun sure bir
konuya dikkatlerini veremezler . Kendilerine güvensizlik yoğun bir
şekilde kendini hissettirmektedir. Gitgide sosyal çevrelerini
kısıtlarlar.

Çocuk gelişiminin erken evrelerinde, anne-çocuk iletişiminde çocuğun
kendi başına,özgür davranışları üzerine yapılan müdahalelerin önemine
dikkat çekilmektedir.

Anoreksia başlangıcı sonrasında genellikle obsesif- kompulsif
davranışlar başlayabilir. Özellikle temizlik saplantıları ( ev
temizliğine yönelik aşırı aktiviteler gibi) ve ders çalışma ile ilgili
saplantılara rastlanabilir. Cinsel gelişimlerinde sorun olduğu gibi ,
cinsel isteksizlik ve diğer cinsel sorunlar da beraberindedir.

Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler:

Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda
kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin
yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen
dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik
hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp
atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna
oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir.

Kimlerde görülmektedir:

Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup,
göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati
toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların %
90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında
saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Psikiatri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Danışmanlık ve Yardımlaşma :: Sağlık Sorunları :: Sağlık Bilgileri-
Buraya geçin: