hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Kulak Burun Boğaz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:12 am

Ağız içi iltihapları


Ağıziçinin tipik iltihapları ağızdaki nedenlerden kaynaklanıyorsa
birincil, başka hastalıklardan kaynaklanıyorsa ikincil olarak
nitelenir. Stomatit ağız mukozasının akut ya da kronik biçimde
iltihaplanmasıdır. Ağız mukozasında enfeksiyona yol açabilecek duruma
gelmiş çeşitli mikropların varlığına bağlı olarak gelişir. Kanamalı
Stomatit kolayca kanayan dişeti mukozasının kızarması ve şişmesi ile
kendini belli eder. Çoğu kez genel bir hastalığa, zehirlenmeye ya da
vitamin yetmezliğine bağlıdır

Yunanca'da stoma "ağız", itis "ilti*hap" demektir. Stomatit geniş
anlamıy*la ağız içindeki bütün iltihaplan içerir. Dar anlamıyla ise
gerçek ağız boşluğu mukozasıyla sınırlı olarak kullanılır. İl*tihap
dildeyse glossit, dişeti mukozasındaysa jinjivit adını alır. Ağız
mukozası doğrudan doğruya ağızdaki nedenlerle kolayca hastalanır.
Ayrıca bazı genel hastalıkların da ilk belirtileri ağızda or*taya
çıkar. Bu nedenle ağız içi iltihapları birincil ve ikincil olarak ikiye
ayrılır. İlki başka hastalıklara bağlı olmadan gelişir. İkincil olanlar
başka organlann hastalanmasından sonra ortaya çıkar.

Ağıziçi iltihabının başlıca türleri arasında ağız nezlesi ile eksüdalı,
ülser*li, kangrenli, kanamalı ve aftlı iltihaplar sayılabilir.

• Ağız nezlesi- En sık görülen ve en az zararlı türdür. Ağızdaki
yerleşik bakteri florasının, genel ve yerel çeşitli durum*lara bağlı
olarak hastalık yapabilme ye*teneği kazanmasından kaynaklanır. Her
yaşta görülebilir. Özellikle iyi beslen*meyen çocuklarda, diş çıkaran
bebek*lerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü
hastalıklar sıra*sında ortaya çıkar. Erişkinlerde başlıca nedenleri diş
taşları ve uygun olmayan diş protezlerinin kullanılmasıdır. Sindi*rim
bozuklukları, yüksek ateş, örseleyi*ci yiyecekler, çok sıcak içecekler
ve si*gara da ağızda bu tip iltihap yapabilir. Ağız nezlesinin sık
rastlanan bir başka nedeni vitamin eksikliğidir. Artık iskorbüt ve
beriberi gibi ağır vitamin yet*mezliklerinden kaynaklanan hastalıklar
dengeli beslenme bilinci ve olanakları*nın bulunduğu ülkelerin
gündeminden çıkmıştır. Ama yetersiz ve dengesiz beslenmeye ya da
vücuttaki işlev bo*zukluklarına bağlı olarak gizli vitamin eksikliği
hastalıkları görülmektedir.

Ağız nezlesi genellikle ağız boşlu*ğunda kırmızılıkla ortaya çıkar. Çoğu

kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıklar görülür. Hasta
ağzında kuru*ma ve yanma duyar. Yutma ve çiğneme hareketleri güçleşir.
Bu tip ağıziçi ilti*hapları, mikrop öldürücü gargaralar kul*lanılarak
tedavi edilebilir. Ayrıca ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif
uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar yararlı olabilir. İltihap vitamin
eksikliğine bağlıysa tedavi eksik olan vitaminle*rin karşılanmasına
dayanır.

• Eksüdahlı ağıziçi iltihabı
Mukozada üstü beyaz renkli ağır bir iltihaplanma biçiminde ortaya
çıkar. Genellikle ülserli stomatitin başlangıcıdır. Başlıca nedenleri
ağız nezlesininkiyle aynıdır. Bazı meslek hastalıkları ve kimyasal
maddelerin yol açtığı kronik zehirlenmeler de ağızda bu tip iltihaba
neden olur. Bunların başında gelen kurşun ve civa zehirlenmeleri
özellikle dişeti ve bazen dil iltihabına yol açar. Ağızdaki
iltihaplanma bütün vücudu etkileyen hastalıkla birlikte tedavi edilir.

• Ülserli ağıziçi iltihabı

Ağız nezlesinden de, eksüdalı ağıziçi iltihabından da ağırdır.
Genellikle salgın biçiminde ortaya çıkar ve ağız boşluğunun temizliğine
özen gösterilmemesi durumunda kolayca bulaşır. İltihap dişçilerinde
başlar. Daha sonra bütün ağza yayılır. Diş köklerine, hatta dudaklara
da yayılan sarımsı bir eksüdaya ve ağrılı şişkinliğe neden olur.
Ülserli ağıziçi iltihabı Fusobacterium ve spiroketlerin etken olduğu
Vincent anjini gibi yutak enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya
çıkabilir. İlk şişkinlik evresinin ardından çok yavaş iyileşen ülser ve
yaraların belirdiği bu tip ağıziçi iltihabında mikrop öldürücü
gargaralar yeterli değildir. Ayrıca antibiyotik ve sülfamitlere dayanan
genel bir tedavi uygulanır; bazı olgularda kortizon da gerekebilir.

• Kangrenli ağıziçi iltihabı
Ülserli tipin son evresidir. Organizmanın aşın ölçüde güçten düştüğü durumlarda görülür ve doku ölümüne yol açar.

• Kanamalı ağıziçi iltihabı
Kanamalarla ortaya çıkan ağız mukozası iltihabıdır. Genellikle ağızdaki
belirli bir nedenden kaynaklanmaz. Pıhtılaşma bozuklukları, karaciğer
ve kalp-damar hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin yetmezlikleri
(niyasin ve C vitamini eksikliği) gibi genel hastalıkların bir
belirtisidir. Akut lösemi, B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık,
tifo, sıtma gibi hastalıklar sırasında da sık görülür. Tedavi genel
hastalığa bağlı olarak yürütülür.

• Aftlı ağıziçi iltihabı
Çoğu kez virüslerden kaynaklanır. Genellikle süt çocuklarında, gebe kadınlarda ve sindirim

bozukluğu çekenlerde görülür. Bazı insanlarda ceviz, badem, çilek gibi
belirili besinlerin yenmesiyle aftlı oluşumların yinelendiği göz önüne
alınırsa bu hastalığın alerjik bir boyutu da olduğu söylenebilir.

Hastalık titreme ve ateş yükselmesiyle birden ortaya çıkar. Daha sonra
ağız boşluğunda çok ağrılı ülserlere dönüşen sıvı dolu kabarcıklar
görülür. Hastalık hızlı gidişlidir ve 1-2 haftada iyileşir. Gargara
biçiminde bölgesel tedavinin yanı sıra antibiyotikler ve kortizonla
genel tedavi uygulanır.

• Kronik bakteri ve mantar enfeksiyonlarına bağlı ağıziçi iltihabı
Acti-nomyces ağız boşluğunda iltihaba yol açan önemli bir bakteri
grubudur. Bu bakteriler ağızdaki kemik ve kas dokusuna yerleşir.
Oluşturdukları fistüllerden çıkan irin çok miktarda tipik tanecikler
içerir. Bu bakterilerin giriş yollan genellikle diş çürükleridir.

Oldukça sık rastlanan pamukçuk ağızda mantarlara bağlı bir iltihaptır.
Ağız boşluğu mukozasında Candida albicans türü mikroskopik bir mantarın
gelişmesiyle oluşur. Dişetlerini, dili, yanak iç yüzeylerini ve
bademcikleri kaplayabilen kesilmiş süte benzer. Ağızda birbirleriyle
birleşmeye eğilimli beyaz alanlar ortaya çıkar. Kolayca kaldırılabilen
bu oluşumların altında kırmızı bir yüzey görülür. Pamukçuk daha çok
yenidoğanlarda görülür. Yerel olarak uygulanan mantar öldürücü ilaçlar
ve metilen mavisiyle kolayca tedavi edilebilir. Ama bu hastalık zayıf
düşmüş ve organizmanın savunma yetenekleri azalmış yaşlılarda da ortaya
çıkabilir. Bu durumda enfeksiyon derindeki dokulara, yani solunum ve
sindirim mukozalarına yayılabilir.

• İkincil ağıziçi iltihapları
Genel bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar. Kızıl, kızamık,
kızamıkçık ve suçiçeği gibi döküntülü hastalıklar, iskorbüt ve hemofili
gibi kanamalı hastalıklar, lösemi, agranülositoz ve B12 vitamini
eksikliğine bağlı kansızlık gibi kan hastalıkları, civa, bizmut,
kurşun, gümüş, bakır gibi kimyasal madde zehirlenmesine bağlı çeşitli
meslek hastalıkları sırasında görülür.

Özgül mikropların neden olduğu başlıca ağıziçi iltihaplan şunlardır:
Frengide birinci evre lezyonu, ikinci evreye özgü kabartı ya da
kızarıklıklar ve üçüncü evreye özgü göm (yumuşak şişkinlikler) ve
ülserler biçiminde iltihaplar (frengi stomatiti); veremde ülserler ve
çatlaklarla birlikte görülen iltihaplar (verem stomatiti); cüzamda
zamanla ülserleşen derin düğümcük oluşumlan (cüzam stomatiti);
belsoğukluğunda hastalık etkeni olan gonokoklara bağlı iltihaplar;
difteri, yılancık ve impetigo etkenlerine bağlı ağıziçi iltihaplan.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:13 am

Allerjik nezle rinit


Allerjik Nezle

Allerjik nezle, hapşırma, burunda tıkanıklık, kızarıklık, kaşıntı ve
akıntı ile seyreden ve toplumda sık görülen bir hastalıktır. Allerjik
nezle mevsimsel bir seyir izleyebilir ya da belirtiler yıl boyunca hiç
azalmadan devam edebilir.

Mevsimsel seyir izleyen tip daha sıktır, ilkbahar ve sonbaharda çeşitli
polenlerin ortaya çıkması ile belirtilerde artış gözlenir. Yıl boyunca
süren allerjik nezleye ise sebep olarak ev tozu gibi sürekli ortamda
bulunabilen allerjenler gösterilmektedir.

Allerjik nezlenin tedavisi için temel amaç allerjiye neden olan
uyaranın ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Polenlerden korunmak için bahar
aylarında pencereleri kapalı tutmak ve hava filtresi kullanmak
düşünülebilir. Sabah erken saatlerde, kuru ve sıcak havalarda dışarıya
çıkmamak polenlerden kaçınmak için çözüm olabilir. Tatil zamanlarını
bahar aylarının dışında planlamak da faydalı bir önlem olabilir. Evcil
hayvanların tüy, salya, dışkı ve idrarları ile temas etmemeye özen
göstermek gerekir. Ev ve işyerinde küf oluşmaması için gerekli önlemler
alınmalıdır. Akarlar ev tozu üzerinde yaşarlar ve dışkıları ile
allerjik nezleye neden olurlar. Akarları ortamdan uzaklaştırmak için
düzenli olarak elektrik süpürgesi ile temizlik yapmak ve yatak
takımları ile perdeleri sıcak suyla yıkamak yerinde olacaktır.


Allerjik nezle tedavisi için kullanılan birkaç çeşit ilaç vardır;

Antihistaminikler

Sıkça başvurulan ilaçlardır. Histaminin etkisini bloke ederek allerjik
nezle belirtilerini önlemeye yönelik bir yaklaşımdır. Fakat histamin
salınımı allerjik nezleye yol açan mekanizmalardan sadece bir
tanesidir. Antihistaminikler muhtemelen burun akıntısını
iyileştirecektir ancak tıkanıklık konusunda fazla bir şey
yapamayacaktır. Antihistaminikler yan etki olarak en sık sersemlik
hissine yol açarlar.


Dekonjestan

İlaçlar burundaki damarları daraltarak rahatlama sağlamayı hedefler. Bu
ilaçlar bazı kişilerde sıkıntı hissi ve uykusuzluğa neden olabilir.
Dekonjestan ilaçlar fazla kullanılırsa allerjik nezle belirtilerini
daha da kötüleştirebilirler; Örneğin burun tıkanıklığı daha da
artabilir.


Buruna Uygulanan Anti-Enflamatuar İlaçlar


Bugün allerjik tedavi için etkin tedavi imkanı sunan ilaçlar olarak
görülmektedir. Doğrudan buruna uygulanan Flutikazon propiyonat burun
bölgesinde anti enflamatuar etki göstererek tedavi sağlar. Allerjik
nezle belirtilerinin temelinde yatan ana neden burundaki enflamasyon
olduğu için, bu anti enflamatuar etki burundaki kaşıntı, akıntı,
tıkanıklık ve hapşırmanın gerilemesini sağlar. Ağızdan alınarak bütün
vücuda dağılmış olan antihistaminik ve dekonjestan ilaçlardan farklı
olarak Flutikazon propiyonat, sersemlik hissine yol açmaz. Tedavide
ilacı sadece ihtiyaç duyulan bölgeye yani buruna uygulamak mümkün olur.


Kime Başvurmak Gerekir?

Allerjik nezle konusunda hangi tedaviyi almak gerektiğine başvurulan
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı hekim karar verebilecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:13 am

bademcik ve geniz eti ameliyatı

BADEMCİK VE GENİZ ETİ

Bademcik (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) olarak isimlendirilen dokular
lenfoid hücrelerden oluşmuştur. Lenfosit yapımında rolü vardır. Yeni
doğanda anneden geçen immünglobulinler nedeniyle küçüktürler. 4-5
yaşlarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler.
İleri yaşlarda küçülme eğilimi gösterirler. Geniz etinin büyük olması
burundan solunuma engel oluşturur. Ayrıca kulak ve sinüslerin
boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere yol açarlar. Bu
çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri,
burun akıntıları gözlenmektedir. Kronik geniz eti iltihapları veya
büyümeleri ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve
konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir.

Bademcik ve geniz eti büyümeleri üst solunum yolunu daraltacak boyuta
ulaştığında horlama ve apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi
sorunlar başlatır. Bu durumlarda bir KBB uzmanı ile görüşülmesinde
yarar vardır.

Romatizmal ateş olarak bilinen hastalık A grubu beta hemolitik
streptokoklara karşı oluşturulan antikorların yol açtığı bir
komplikasyondur. Kalp kapakçıklarında bozukluklara yol açabilmektedir.



BADEMCİKLER VE GENİZ ETİ HANGİ DURUMLARDA ALINMALIDIR?

Bademcik ve geniz eti ameliyatları KBB kliniklerinde sık
uygulanmaktadır. İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak
bunların çıkartılmasına baş vurulmaktadır. Bu ameliyata karar vermek
için kullanılan iki kriter vardır.

Kesin ve göreceli olarak ameliyatın gerekliliği belirlenir.

Kesin ameliyatı gerektiren durumlar:

Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak tıkanması
Bademcik etrafında abse (Peritonsiller abse)
Kötü huylu tümör şüphesi
Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümeleri.
Göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları
gelmektedir. Bademcik ameliyatlarının %40'ı bu nedenle yapılmaktadır.

Son bir yılda 7 defa veya son iki yılda yıl başına 5 'şer defa veya son
üç yılda yıl başına 3 'er defa yada daha sık ateşli bademcik
iltihaplanması geçirilmesi
Difteri (Kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları
Kalp kapak bozukluğu olan kişiler.
Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi.
Bu gibi durumlarda kronik bademcik iltihaplanması olarak adlandırılır. Çözümünde cerrahi tedavisi önerilir, planlanır.

BU AMELİYATLAR HANGİ YAŞTA YAPILIR?

Bademcik hastalıkları çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinmekle birlikte
erişkin işinde aynı kurallar geçerlidir. Ameliyata engel oluşturacak
herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik
ameliyat uygulanmaktadır. Alt yaş sınırı zorunlu haller dışında 4-5 yaş
olarak belirlenmiştir. Üst yaş sınırını belirlemek mümkün değildir.
Genel olarak ileri yaşlarda bu hastalığın görülme oranı düşüktür ve
çoğu zaman basit çözümler tercih edilmektedir.

BADEMCİK AMELİYATI RİSKLİ MİDİR?

Bademcik ameliyatları riski oldukça düşük orandadır. İstatistiklerde
14.000 ameliyattan birinde anesteziye veya cerrahiye bağlı ciddi
komplikasyon bildirilmektedir. Ameliyat sonrası ciddi kanama oranı
5/1000 gibi düşük orandadır. Bademcik ameliyatından sonra vücudun
savunma sistemi ile ilgili bir çok bilimsel çalışma yapılmış ancak net
bir sonuç elde edilmemiştir. Bademcikleri alınmış insanlarda
lenfositlerin bazı tiplerinin sayısında azalma gösterilmiştir. Ancak
bunun klinik olarak sorun doğurduğuna rastlanılmamıştır. Bademcik
ameliyatından sonra daha kolay farenjit olunduğu yolunda bir inanış
vardır. Bademciği alınmış yada alınmamış insanlarda farenjit görülme
oranı aynı sıklıktadır. Bademciklerin alınması farenjit olma oranını
artırmamaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:13 am

BAROTRAVMA: BASINÇ DEĞİŞİKLİĞİ TRAVMASI

Orta kulağın hava dolu boşlukları temporal (kulak kemiği)kemikteki
pnömatizasyon(havalanma) derecesine göre 2.5ml ile 13 ml arasında çok
farklı gaz hacmine sahiptir. Orta kulaktaki hava, uçakta yükselirken
genişler. Basınç farkı 20 m bar’a ulaşınca tuba (öztaki borusu-kulakla
boğaz arasındaki kanal) pasif olarak açılır ve genişleyen gazlar
nazofarenks (bogazın üst bölümüne)’e geçer.



Alçalış sırasında durum farklıdır. Çevre basıncın artmasına bağlı
olarak orta kulakta bulunan gazın hacmi küçülür. Bunun eşitlenmesi için
nazofarenks’den orta kulağa hava gelmesi gerekir. Ancak tuba’nın tek
yönlü valf mekanizması gibi çalışması nedeniyle nazofarenks’den orta
kulağa hava gönderilmesi pasif olarak geçekleşmez. Bunun için mutlaka
yutkunma, esneme gibi hareketler veya bilinen basınç eşitleme
(Valsalva, Frenzel, vb) manevraları yardımı ile tuba’nın aktif olarak
açılması zorunluluğu vardır.

Basınç değişikliğinin çok hızlı oluştuğu hallerde (jet savaş uçakları)
tuba’nın aktif olarak açılma zorunluluğu önem gösteren bir konudur. Bu
basınç eşitlemesi yapılmadığı takdirde nazofarenks ve orta kulak
arasında basınç farkı artar, tuba artık açılmaz ( tuba blokajı) ve
basınç farkı 80-120 m bar’a ulaştığı takdirde orta ve iç kulak
barotravmaları (basınca bağlı travmalar) oluşabilir.

Barotravmalar

Dış kulak yolu barotravması (DKYB): Uçak gürültüsünü azaltmak için
kullanılan kulak tıkacı veya buşon ile kulak zarı arasında oluşan
havalı sahadan kaynaklanır. Alçalış sırasında bu havalı boşluktaki gaz
küçülür. Bunun sonucu olarak dış kulak yolu derisi ve kulak zarının
epitel tabakasında hemorajik büller meydana gelir. Dış kulak yolu
osteomları(kemik çıkıntıları) ve yabancı cisimleri de DKYB’na neden
olabilen faktörlerdir.

Orta kulak barotravması (aerotitis media): Orta kulaktaki basınç
azlığını gidermek için basınç eşitleme manevraları geç yapılacak olursa
, basınç farkı 80-120 cc su basıncına ulaşır ve tuba artık
açılmayabilir (tuber blokaj). Tuba’nın açılma sıklığı jet savaş
uçaklarında, dalışlarda dakikada 3-5 kez, pike yapan uçaklarda ise
15-20 kez olmalıdır.

Barotravma’ların meydana çıkışında diğer bir etken, tuba’nın
geçirgenlik derecesi ve tuba çevresindeki epitel ile çevre dokuların
durumudur. Başlangıçta kulak zarında retraksiyon (gerilme) olur.
Böylelikle orta kulaktaki basınç azalması %10’a kadar eşitlenebilir .
Basınç azalması devam ettiği takdirde önce manibrium mallei(Malleus
denilen minik kemiğin kulak zarı üzerine yapıştığı alan) üzerinde, daha
sonra tüm kulak zarında hiperemi (kızarıklık) meydana gelir. Daha sonra
hemorajik büller (içi kan ile dolu kesecikler) oluşur. Orta kulaktaki
düşük basınç vantuz mekanizmasıyla orta kulak mukozasında ödem (şişme)
yaratır, submüköz hemoraji (mukoza altı kanaması) görülür.

Orta kulak boşluğunda seröz ve hemorajik eksuda(sıvı ve kan toplanması
) meydana gelir. Eksuda, orta kulaktaki negatif basıncı dengelemek için
damar çeperlerinin geçirgenliğinin bozulmasıyla ortaya çıkan negatif
basınç derecesine göre az veya çok olabilir. Bu sıralarda tuba açılır
ve basınç dengelemesi olursa eksuda kaybolur. Eğer tedavi edilmezse ve
sık sık yinelerse timpanoskleroz’a(kulak zarı kireçlenmesine)
dönüşebilir. Basınç farkı 0.4-0.6 bar’dan itibaren kulak zarının
yırtılmasına neden olur. Perforasyon (yırtılma)genellikle çizgi
biçiminde ve kenarları kanlıdır.

Basınç farkı 20 m bar’dan itibaren kulak ağrısına neden olur. Kulakta
dolgunluk hissi, uğultu, fenalık hissi, bulantı, baş dönmesi ve işitme
eksikliği görülür.

Çevre basıncının azalması yani uçakla yükseliş sırasında orta kulaktaki
gazlar genişler. Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e
geçmesini engelleyecek (iltihap, polip,vb) bir durum varsa, gaz orta
kulakta birikir. Zar dışarı doğru itilir. Kulakta dolgunluk hissi,
işitme kaybı, kulak ağrısı ve baş dönmesi görülür. Eğer östaki
borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e rahatça geçmesini engelleyen
bir patoloji(hastalık) yoksa, bu geçiş pasif olarak yapılacağından
yükseliş sırasında barotravma olma olasılığı azdır.

Orta kulak barotravma’sının sebebi uçuş sırasındaki hava basıncı
değişikliklerinde yatmaktadır. Çoğunlukla üst solunum yollarında akut
bir enfeksiyon vardır. Bunun dışında paranazal sinüs enfeksiyonları,
nazal polip (burun etleri), allerjik rinit (saman nezlesi) gibi tuba
ağzındaki mukozada iltihap ve ödem yapan faktörler tubuler fonksiyonun
bozulmasına neden olurlar.

İç kulak barotravma (İKBT): İç kulak barotravma’sının oluşma
mekanizması için sadece hipotez mevcuttur. Tuba fonksiyon
bozuklularında uçucu, alçalış sırasında orta kulaktaki gaz hacmini
eşitlemek için şiddetle orta kulağa hava vermesi veya zorlu bir
Valsalva sırasında östakinin birden açılması sonucu orta kulağa aniden
basınçlı hava gönderilmesi sonucu yuvarlak pencereyi örten
segonder(ikincil) zar bombe yapar ve rüptüre (yırtılabilir) olabilir.
Bu mekanizma eksplosiv (dış basınçla ) iç kulak barotravma’sı olarak
adlandırılır . Düşünülen diğer bir mekanizma ise implosiv(iç basınçla)
mekanizma olup, tuba’yı açmak amacıyla kuvvetli bir Valsalva manevrası
tatbik edildiği zaman yuvarlak pencere orta kulağa doğru bombeleşir ve
rüptür meydana gelebilir.

Semptomlar 8belirtiler) ani iç kulak tipi işitme kaybı, tinnitus8kulak çınlaması), vertigo (baş dönmesi) ve denge kaybıdır.

Tedavi

Profilaksi(önleme) : Basınç eşitleme tekniği, basınç eşitleme bozukluğu
olan her uçucu ile konuşulmalı ve kontrol edilmelidir. Orta ve iç kulak
Barotravmalarından kaçınmak için basınç eşitleme manevraları mutlaka
yapılmalıdır. En iyi profilaksi bunun bilinmesi olup, basınç
eşitlemenin zamanında ve doğru yapılmasıdır gereklidir.

Uçucu seçimi de profilakside çok önemli yer kaplar. Pilotaj muayeneleri
esnasında uçuşa engel teşkil edecek hastalıkların belirlenerek bu
kişilerin uçmalarının engellenmesi gerekmektedir.

Yolcular açısından ; yolcuların yere iniş sırasında uyumaları
sakıncalıdır. Aksi takdirde basınç farkı büyük olmakta ve tuba blokajı
meydana gelebilmektedir. Basınç eşitlemede sakız çiğnemek, ufak
yudumlarla su almak, bebeklere biberondan sıvı içermek uygundur. ÜSYE,
sinüzit, farenjit, tonsillit gibi durumlarda uçulmamalıdır. Yapılan
çalışmalarda daha evvel uçuş sırasında kulak ve sinüs ağrısı çeken hava
yolu yolcularında özellikle çocuklarda barotitis gelişme riski
fazladır. Valsalva manevrası çocukların 1/3’ de, yetişkinlerin ise
yarısında orta kulaktaki negatif basıncı düzeltmede yeterli olmaktadır.
Ancak Valsalva manevrasının başarısız olması halinde uçağın alçalışı
sırasında veya daha evvel Otovent şişirmenin çocuklarda ve
yetişkinlerde etkili olduğu gösterilmiştir .

Alternobarik vertigonun tedavisi de profilaktiktir. Uçucuların ÜSYE,
sinüzit, farenjit gibi durumlarda uçmalarına engel olunulması, böyle
bir tablonun ortaya çıkmasına mani olacaktır.

Dış kulak yolu barotravması : Dış kulak yolundaki ufak hemorajik
sahalar tedavi gerektirmez. Ancak büyük hemorajik büller enjektör
yardımı ile veya insize edilerek boşaltılır. Dış kulak yolu Castellani
solüsyonu ile temizlendikten sonra terracortril pomat ile bulanmış
steril bez yahut weak kulak yoluna yerleştirilir.

Orta ve iç kulak barotravma: Orta kulak barotravmaların da; sıcak
tatbikatı, antibiyotik, antienflamatuar, mukolitik, topikal ve sistemik
pödoefedrinli ilaçlar verilir. Orta kulakta serözite varsa parasentez
yapılarak boşaltılır. Uçuşa tubal fonksiyonlar düzelinceye kadar
müsaade edilmez. Kronik tuba disfonksiyonlarında havalandırma tüpü
yerleştirilir. Uçucunun işitme sorunu yoksa, havalandırma tüpü ile
uçmasında sakınca yoktur.

Travmatik perforasyon oluşması halinde zorunlu olmamakla birlikte önlem
olarak yukarıdaki tedavi verilir ve ek olarakta uçucunun bir süre
sümkürmemesi istenir. Büyük perforasyonlar ise miringoplasti ile
kapatılır.

Eğer rüptür şüphesi varsa timpanotomi yapılmalı ve fistül kapatılmalıdır.

Orta kulağın hava dolu boşlukları temporal (kulak kemiği)kemikteki
pnömatizasyon(havalanma) derecesine göre 2.5ml ile 13 ml arasında çok
farklı gaz hacmine sahiptir. Orta kulaktaki hava, uçakta yükselirken
genişler. Basınç farkı 20 m bar’a ulaşınca tuba (öztaki borusu-kulakla
boğaz arasındaki kanal) pasif olarak açılır ve genişleyen gazlar
nazofarenks (bogazın üst bölümüne)’e geçer.



Alçalış sırasında durum farklıdır. Çevre basıncın artmasına bağlı
olarak orta kulakta bulunan gazın hacmi küçülür. Bunun eşitlenmesi için
nazofarenks’den orta kulağa hava gelmesi gerekir. Ancak tuba’nın tek
yönlü valf mekanizması gibi çalışması nedeniyle nazofarenks’den orta
kulağa hava gönderilmesi pasif olarak geçekleşmez. Bunun için mutlaka
yutkunma, esneme gibi hareketler veya bilinen basınç eşitleme
(Valsalva, Frenzel, vb) manevraları yardımı ile tuba’nın aktif olarak
açılması zorunluluğu vardır.

Basınç değişikliğinin çok hızlı oluştuğu hallerde (jet savaş uçakları)
tuba’nın aktif olarak açılma zorunluluğu önem gösteren bir konudur. Bu
basınç eşitlemesi yapılmadığı takdirde nazofarenks ve orta kulak
arasında basınç farkı artar, tuba artık açılmaz ( tuba blokajı) ve
basınç farkı 80-120 m bar’a ulaştığı takdirde orta ve iç kulak
barotravmaları (basınca bağlı travmalar) oluşabilir.

Barotravmalar

Dış kulak yolu barotravması (DKYB): Uçak gürültüsünü azaltmak için
kullanılan kulak tıkacı veya buşon ile kulak zarı arasında oluşan
havalı sahadan kaynaklanır. Alçalış sırasında bu havalı boşluktaki gaz
küçülür. Bunun sonucu olarak dış kulak yolu derisi ve kulak zarının
epitel tabakasında hemorajik büller meydana gelir. Dış kulak yolu
osteomları(kemik çıkıntıları) ve yabancı cisimleri de DKYB’na neden
olabilen faktörlerdir.

Orta kulak barotravması (aerotitis media): Orta kulaktaki basınç
azlığını gidermek için basınç eşitleme manevraları geç yapılacak olursa
, basınç farkı 80-120 cc su basıncına ulaşır ve tuba artık
açılmayabilir (tuber blokaj). Tuba’nın açılma sıklığı jet savaş
uçaklarında, dalışlarda dakikada 3-5 kez, pike yapan uçaklarda ise
15-20 kez olmalıdır.

Barotravma’ların meydana çıkışında diğer bir etken, tuba’nın
geçirgenlik derecesi ve tuba çevresindeki epitel ile çevre dokuların
durumudur. Başlangıçta kulak zarında retraksiyon (gerilme) olur.
Böylelikle orta kulaktaki basınç azalması %10’a kadar eşitlenebilir .
Basınç azalması devam ettiği takdirde önce manibrium mallei(Malleus
denilen minik kemiğin kulak zarı üzerine yapıştığı alan) üzerinde, daha
sonra tüm kulak zarında hiperemi (kızarıklık) meydana gelir. Daha sonra
hemorajik büller (içi kan ile dolu kesecikler) oluşur. Orta kulaktaki
düşük basınç vantuz mekanizmasıyla orta kulak mukozasında ödem (şişme)
yaratır, submüköz hemoraji (mukoza altı kanaması) görülür.

Orta kulak boşluğunda seröz ve hemorajik eksuda(sıvı ve kan toplanması
) meydana gelir. Eksuda, orta kulaktaki negatif basıncı dengelemek için
damar çeperlerinin geçirgenliğinin bozulmasıyla ortaya çıkan negatif
basınç derecesine göre az veya çok olabilir. Bu sıralarda tuba açılır
ve basınç dengelemesi olursa eksuda kaybolur. Eğer tedavi edilmezse ve
sık sık yinelerse timpanoskleroz’a(kulak zarı kireçlenmesine)
dönüşebilir. Basınç farkı 0.4-0.6 bar’dan itibaren kulak zarının
yırtılmasına neden olur. Perforasyon (yırtılma)genellikle çizgi
biçiminde ve kenarları kanlıdır.

Basınç farkı 20 m bar’dan itibaren kulak ağrısına neden olur. Kulakta
dolgunluk hissi, uğultu, fenalık hissi, bulantı, baş dönmesi ve işitme
eksikliği görülür.

Çevre basıncının azalması yani uçakla yükseliş sırasında orta kulaktaki
gazlar genişler. Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e
geçmesini engelleyecek (iltihap, polip,vb) bir durum varsa, gaz orta
kulakta birikir. Zar dışarı doğru itilir. Kulakta dolgunluk hissi,
işitme kaybı, kulak ağrısı ve baş dönmesi görülür. Eğer östaki
borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e rahatça geçmesini engelleyen
bir patoloji(hastalık) yoksa, bu geçiş pasif olarak yapılacağından
yükseliş sırasında barotravma olma olasılığı azdır.

Orta kulak barotravma’sının sebebi uçuş sırasındaki hava basıncı
değişikliklerinde yatmaktadır. Çoğunlukla üst solunum yollarında akut
bir enfeksiyon vardır. Bunun dışında paranazal sinüs enfeksiyonları,
nazal polip (burun etleri), allerjik rinit (saman nezlesi) gibi tuba
ağzındaki mukozada iltihap ve ödem yapan faktörler tubuler fonksiyonun
bozulmasına neden olurlar.

İç kulak barotravma (İKBT): İç kulak barotravma’sının oluşma
mekanizması için sadece hipotez mevcuttur. Tuba fonksiyon
bozuklularında uçucu, alçalış sırasında orta kulaktaki gaz hacmini
eşitlemek için şiddetle orta kulağa hava vermesi veya zorlu bir
Valsalva sırasında östakinin birden açılması sonucu orta kulağa aniden
basınçlı hava gönderilmesi sonucu yuvarlak pencereyi örten
segonder(ikincil) zar bombe yapar ve rüptüre (yırtılabilir) olabilir.
Bu mekanizma eksplosiv (dış basınçla ) iç kulak barotravma’sı olarak
adlandırılır . Düşünülen diğer bir mekanizma ise implosiv(iç basınçla)
mekanizma olup, tuba’yı açmak amacıyla kuvvetli bir Valsalva manevrası
tatbik edildiği zaman yuvarlak pencere orta kulağa doğru bombeleşir ve
rüptür meydana gelebilir.

Semptomlar 8belirtiler) ani iç kulak tipi işitme kaybı, tinnitus8kulak çınlaması), vertigo (baş dönmesi) ve denge kaybıdır.

Tedavi

Profilaksi(önleme) : Basınç eşitleme tekniği, basınç eşitleme bozukluğu
olan her uçucu ile konuşulmalı ve kontrol edilmelidir. Orta ve iç kulak
Barotravmalarından kaçınmak için basınç eşitleme manevraları mutlaka
yapılmalıdır. En iyi profilaksi bunun bilinmesi olup, basınç
eşitlemenin zamanında ve doğru yapılmasıdır gereklidir.

Uçucu seçimi de profilakside çok önemli yer kaplar. Pilotaj muayeneleri
esnasında uçuşa engel teşkil edecek hastalıkların belirlenerek bu
kişilerin uçmalarının engellenmesi gerekmektedir.

Yolcular açısından ; yolcuların yere iniş sırasında uyumaları
sakıncalıdır. Aksi takdirde basınç farkı büyük olmakta ve tuba blokajı
meydana gelebilmektedir. Basınç eşitlemede sakız çiğnemek, ufak
yudumlarla su almak, bebeklere biberondan sıvı içermek uygundur. ÜSYE,
sinüzit, farenjit, tonsillit gibi durumlarda uçulmamalıdır. Yapılan
çalışmalarda daha evvel uçuş sırasında kulak ve sinüs ağrısı çeken hava
yolu yolcularında özellikle çocuklarda barotitis gelişme riski
fazladır. Valsalva manevrası çocukların 1/3’ de, yetişkinlerin ise
yarısında orta kulaktaki negatif basıncı düzeltmede yeterli olmaktadır.
Ancak Valsalva manevrasının başarısız olması halinde uçağın alçalışı
sırasında veya daha evvel Otovent şişirmenin çocuklarda ve
yetişkinlerde etkili olduğu gösterilmiştir .

Alternobarik vertigonun tedavisi de profilaktiktir. Uçucuların ÜSYE,
sinüzit, farenjit gibi durumlarda uçmalarına engel olunulması, böyle
bir tablonun ortaya çıkmasına mani olacaktır.

Dış kulak yolu barotravması : Dış kulak yolundaki ufak hemorajik
sahalar tedavi gerektirmez. Ancak büyük hemorajik büller enjektör
yardımı ile veya insize edilerek boşaltılır. Dış kulak yolu Castellani
solüsyonu ile temizlendikten sonra terracortril pomat ile bulanmış
steril bez yahut weak kulak yoluna yerleştirilir.

Orta ve iç kulak barotravma: Orta kulak barotravmaların da; sıcak
tatbikatı, antibiyotik, antienflamatuar, mukolitik, topikal ve sistemik
pödoefedrinli ilaçlar verilir. Orta kulakta serözite varsa parasentez
yapılarak boşaltılır. Uçuşa tubal fonksiyonlar düzelinceye kadar
müsaade edilmez. Kronik tuba disfonksiyonlarında havalandırma tüpü
yerleştirilir. Uçucunun işitme sorunu yoksa, havalandırma tüpü ile
uçmasında sakınca yoktur.

Travmatik perforasyon oluşması halinde zorunlu olmamakla birlikte önlem
olarak yukarıdaki tedavi verilir ve ek olarakta uçucunun bir süre
sümkürmemesi istenir. Büyük perforasyonlar ise miringoplasti ile
kapatılır.

Eğer rüptür şüphesi varsa timpanotomi yapılmalı ve fistül kapatılmalıdır.

KAYNAK : Doç. Dr. M. Faruk Ildız

KBB Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı & Uçuş Doktoru
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:13 am

Baş dönmesi


Baş Dönmesi Nedir: Baş dönmesi diyince hastanın dengesini sağlamadaki
her türlü problem anlaşılır. Bu durum hastayı yatağa düşürüp gözlerini
dahi açamayacağı şiddetten, sadece zaman zaman bir kayma hissine kadar
değişebilir. Hatta sadece bir göz kararması şeklinde ortaya çıkabilir.
Tıp dilinde genel olarak vertigo adı verilir.

Denge Nasıl Sağlanır: Dengenin sağlanması hala tam olarak çözülememiş
çok karmaşık ve çok fazla organın rol oynadığı bir durumdur. Bu konuda
rol oynayan organ ve sistemler arasında beyin, omurilik, iç kulak
(labirent), gözler, eklem ve kaslar sayılabilir. Bu organları etkileyen
herhangi bir hastalık baş dönmesi ile birlikte o organa ait diğer
belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu kadar çok organın rol
oynadığı bir belirti olan baş dönmesi doğal olarak sadece bir branş
uzmanı tarafından değerlendirilemez. Genellikle başlangıçta KBB ve
Nöroloji doktorları muayene etsede göz, dahiliye veya fizik tedavi
branşlarında da muayene olmak gerekebilir.

Ne Gibi Şikayetler Hissedilir: Baş dönmesi her hasta tarafından farklı
anlatılır. Her taraf dönüyor, yer ayağımın altından kayıyor, bir yana
doğru kayıyorum, kafamın içi boşalıyor, gözlerim kararıyor şeklinde
açıklamalar sık duyulur. Bunkarın hepsine birden baş dönmesi denir. Baş
dönmesi olan hastalarda, sebebin ne olduğuna göre başka belirtilerde
olur. Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmelerinde bereberinde kulak
çınlaması, işitme azlığı, kulakta basınç hissi, bulantı-kusma, kulak
akıntısı ve gözlerde anormal hareketler (nistagmus) saptanabilir.
Nörolojik hastalıklara bağlı baş dönmelerinde ise baş ağrısı,
uyuşmalar, felçler, göz hareketlerinde anormallikler olabilir. Baş
dönmesi ile bulunabilecek diğer şikayetler çok değişken olabilir. Ancak
birçok hastada da sadece baş dönmesi mevcuttur.

Sebepleri Ne Olabilir: Yukarıda anlatıldığı gibi baş dönmesi birçok
organa bağlı olabilir. Ancak burada daha çok iç kulaktaki baş dönmesi
yapan hastalıklardan bahsedilecektir. İç kulaktaki herhangi bir
hastalık diğer kulak şikayetleri ile beraber baş dönmesi yapabilir.
Ancak sadece baş dönmeside oluşabilir. Baş dönmesi yapan kulak
hastalıkları arasında şunlar sayılabilir:
-ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu
-Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta
dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması)
-Meniere Hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması)
-Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması)
-Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit)
-Menenjit veya diğer ateşli hastalıkların içkulağı etkilemesi
-İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar

Yukarıda belirtilen iç kulak hastalıkları hakkında kendi bölümlerinde daha ayrıntılı bilgi verilecektir.

Muayenede Ne Görülür: Baş dönmesi eğer iç kulaktaki bir hastalığa bağlı
ise genellikle kulak muayenesinde bir problem görülmez. Sadece orta
kulak iltihaplarının iç kulağı etkilemesine bağlı baş dönmesi varsa
kulak zarında delik ve orta kulakta iltihaplanma görülür. Hastada
anormal göz hareketleri saptanabilir. Bu göz hareketlerinin yönü hangi
kulağın hasta olduğuna dair bazı bilgiler verebilir. Baş dönmesi gözle
görülen bir problem olmadığı için mümkün olduğunca çok bilgi
edinilmelidir. Bu amaçla doktorunuz ayakta yada yatarken hatta yürürken
bazı testlere tabi tutacaktır.

Ne Gibi Tetkikler Yapılır: Baş dönmesi için ne gibi tetkiklerin
yapılacağı muayene sonunda elde edilen bilgilere göre yapılır. Eğer
muayene sonucunda kulakla ilgili bir hastalık olmadığı kararına
varılırsa doktorunuz sizi diğer branşlara sevkedecektir. Ancak buna
karar verirken muayene sonrası bazı tetkikler genellikle yapılır. Bu
tetkikler arasında en sık başvurulan odiometri adı verilen ve hem
işitme hemde iç kulak fonksiyonları hakkında bize bilgi veren test
uygulanır. Ayrıca yine kulakla ilgili normal filmler, bilgisayarlı
tomografi veya manyetik resonans (MR) tetkiki yapılabilir. Bu testlere
bazı kan tahlilleri de eklenebilir. Ancak birçok kulak hastalığında
dahi odiometri, bilgisayarlı tomografi ya da MR' ile bile birşey
görülmemektedir. Bu gibi testler genellikle tümör gibi daha ciddi
problemleri ekarte etmek için uygulanır.

Nasıl Tedavi Edilir: Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka
hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi
gerekir. Ancak birçok başdönmesi hastasında ortaya net bir sebep
konamamaktadır. Bu nedenle asıl amaç baş dönmesini ortadan kaldırmak
haline dönmektedir. Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmeleri (tümörler
hariç) genellikle kısa ya da uzun zamanda kendiliğinden ortadan
kalkmaktadır. Çünkü diğer kulak zaman içinde hasta kulağın problemini
kompanse etmektedir. Bu bazen 6 ay ya da 1 yıla kadar uzayabilir. Baş
dönmesi eğer pozisyonel baş dönmesi (BPPV) ise bunun tedavis Epley
manevrası denen ve doktorunuzun size muayene masasında uygulayacağı
bazı hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç kulaktaki bazı
partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç
tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsada
hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi
şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak
gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi tümörün
çıkarılmasıdır yani ameliyattır. İlaç tedavisine cevap vermeyen Meniere
hastalığında da bazen ameliyat yapılır.

Nelere Dikkat Etmeliyim: Baş dönmesi olan hastaların, bu durumu
azaltmak için evde uygulayabileceği bazı hareketler vardır. Bunları ya
doktorunuz size tarif edecektir ya da verilecek broşürlerle size bilgi
verilecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Kulak Burun Boğaz 2duy3hj

Kulak Burun Boğaz Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz EmptyPaz Kas. 15, 2009 9:14 am

Baş ve boyun kanserleri

Erken teşhis edildiklerinde baş-boyun kanserleri tedavi edilebilirler.
Baş-boyun kanserlerinin çoğu da erken belirtiler verirler. Erken
belirtileri bilmekle, doktorunuzu uyarabilir ve teşhisi
kolaylaştırabilirsiniz. Unutmayınız: baş-boyun kanserlerinin
tedavisinin başarılı olması, erken teşhise bağlıdır. Baş-boyun
kanserlerinin belirtilerini bilmek ve bunların farkına varmak
hayatınızı kurtarabilir.


Dikkat etmeniz gereken belirtiler :

Deri değişiklikleri
Deri kanserleri, en sık görülen baş ve boyun bölgesi kanserleridir.
Deri kanserleri doğru yöntemler zamanında kullanıldığında genellikle
ciddi sorunlar oluşmadan tedavi edilebilirler. Baş ve boyunda en sık
görülen deri kanseri türü "bazal hücreli kanser"dir. En sık alın, yüz
ve kulak kepçesi gibi güneş ışınlarına daha fazla maruz kalan
bölgelerde görülmekle birlikte, her yerde oluşabilir. Bazal hücreli
deri kanseri başlangıçta küçük ve soluk renkli bir leke şeklinde
başlar; daha sonra orta kısmında küçük bir yara gelişir. Bu yaranın
bazı bölgeleri zaman içinde iyileşme gösterebilir, ancak yara tamamen
kaybolmaz.

Baş ve boyun bölgesinde "yassı hücreli kanser" ve "malign melanom" gibi
diğer deri kanseri türleri de görülebilir. Yassı hücreli kanserler
genellikle alt dudak ve kulak kepçesinde ortaya çıkar. Görünümleri
bazal hücreli kansere benzeyebilir ve erken teşhis edilip tedavi
edildiklerinde bazal hücreli kanserlerden daha tehlikeli değildirler.
Dudak, yüzün alt bölümü veya kulak kepçesi derisinde iyileşmeyen bir
yara farkederseniz şüphelenmeniz gerekir. "Malign melanom" deride koyu
siyah veya koyu mor renk değişikliğine neden olur; bazen de ortadaki
bir lekenin etrafında daha küçük lekeler görülür. Baş veya boyun
derisinde özellikle büyüklüğü artan siyah veya koyu mor renkli bir leke
farkederseniz muayene olmanız gerekir.



Ses değişiklikleri
Gırtlak kanserlerinin çoğu ses değişikliklerine neden olur. İki
haftadan uzun süren ses kısıklığı veya herhangi bir ses değişikliğinde
muayene olmanız gerekir. Ses tellerinizin incelenmesi için bir
Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir. Ses
değişikliklerinin çoğunun nedeni kanser değildir; ancak, şansınızı
zorlamayınız ve iki haftadan uzun süren ses kısıklığı halinde bunun
kansere bağlı olup olmadığını anlamak için muayene olunuz.



Ağız içinde şişlik
Ağız ve dil kanserlerinin çoğu ağız içinde yara veya şişliğe neden
olurlar. Bu yara ve şişlikler iltihaplanmadıkça genellikle
ağrısızdırlar. Kanama da görülebilir, ancak bu genellikle geç bir
belirtidir. Ağız içinde bir yara ve şişlik ile birlikte boyunda da
şişlik varsa mutlaka muayene olunuz. Teşhis için muhtemelen bir biyopsi
(dokudan örnek alınarak inceleme) yapılması gerekecektir.



Yutma problemleri
Boğaz ve yemek borusu kanserlerinde özellikle katı gıdalarda olmak
üzere yutma güçlüğü görülebilir. Yutma güçlüğünde alınan gıda boğazda
belli bir noktada takılır, daha sonra yutulabilir veya geri çıkartılır.
Her yutma işlemi sırasında sorun yaşanıyorsa muayene olmanız gerekir.
Teşhis için yemek borusunun ilaçlı bir röntgen filminin çekilmesi ve
yemek borusunun içini görmek için endoskopi yapılması gerekebilir.



Tükürmekle veya öksürmekle kan gelmesi
Bu belirtilerin nedeni genellikle kanser değildir. Ancak burun, ağız,
boğaz veya akciğer kanserlerinin belirtisi de olabilir. Tükrükte veya
balgamda birkaç günden uzun süreli kan gelmesi şikayetiniz varsa
muayene olmanız gerekir.



Sürekli kulak ağrısı
Kulakta veya yutkunma sırasında kulak bölgesinde hissedilen sürekli
ağrı olması, boğazda iltihaplanma veya bir tümörün erken belirtisi
olabilir. Kulak ağrısıyla birlikte yutma güçlüğü, ses kısıklığı veya
boyunda şişlik de varsa bu durum genellikle önemlidir ve muayene
olmanız gerekir.

Boyunda şişlik
Baş ve boyun bölgesinde başlayan kanserler, genellikle vücudun başka
bölgelerine yayılmadan önce boyundaki lenf bezlerine yayılırlar.
Boyunda 2 haftadan uzun süredir varolan bir şişlik, doktora gitmenizi
ve muayene olmanızı gerektirir. Boyundaki bütün şişlikler kanser
değildir; ancak boyundaki şişlik ağız, boğaz, gırtlak, tiroid bezi,
lenf ve kan kanserlerinin erken belirtisi de olabilir. Kanserlerin
neden olduğu şişlikler genellikle ağrısızdırlar ve zamanla büyürler.



--------------------------------------------------------------------------------

Baş ve boyun kanserleri için risk faktörleri
Baş ve boyun kanserlerinin yaklaşık %90'ının nedeni bazı risk
faktörleriyle uzun süreli temastır. Tütün (sigara, puro, pipo içimi ve
tütün çiğneme) ve alkol kullanımı, ağız, boğaz, yemek borusu, gırtlak
ve dil kanserlerinin oluşumunda en önemli faktörlerdir (Tütün ve alkol
kullanmayan erişkinlerde ağız ve boğaz kanseri hemen hemen hiç
görülmez). Dudak ve deri kanserleri için en önemli risk faktörü ise
güneş ışınlarına aşırı maruz kalmaktır.



Ne yapmalısınız ?
Yukardaki belirtilerin hepsi kanser dışındaki hastalıklarda da
görülebilir ve genellikle teşhis kanser değildir. Emin olmak için,
belirtiler ortaya çıktığında doktorunuza muayene olmanız gerekir.

UNUTMAYINIZ Baş ve boyun bölgesindeki kanserler erken teşhis
edildiklerinde ciddi sorunlar olmadan tedavi edilebilirler.
Belirtilerin ortaya çıkması ile teşhis koyulup tedavinin başlaması
arasındaki gecikme, genellikle hastaların doktora geç başvurmasından
kaynaklanmaktadır. Hastaların belirtilerin çıkmasını takiben erken
muayene olup erken teşhisin gerçekleşmesi ile bu kanserlerin tamamen
iyileştirilebilme oranları artacaktır.
KENDİNİZİ GARANTİYE ALINIZ Doktora erken müracaat ediniz! Başta sigara
içimi olmak üzere kanser için risk taşıyan alışkanlıklardan kaçınınız
ve sağlıklı yaşam için gerekli düzenlemeleri kendi hayatınıza
uygulayınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kulak Burun Boğaz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kulak Burun Boğaz
» Orta Kulak İltihabı
» Kulak Ağrısı
» Burun Estetiği
» Boğaz Ağrısı ve Bademciklerin İltihaplanması

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Danışmanlık ve Yardımlaşma :: Sağlık Sorunları :: Sağlık Bilgileri-
Buraya geçin: