Jensen
Giriş Tarihi : 30/03/09 Yer : İstanbul Yaş : 34 Mesajlar : 14824 Rep Puanı : 14472 Rep Gücü : 6503
| Konu: Gerçek bir dahinin çözümleri Ptsi Tem. 12, 2010 8:33 pm | |
| Gerçek bir dahinin çözümleri
GERÇEK BİR DAHİNİN ÇÖZÜMLERİ
(1) Mimar Sinan'in mektubu:
Birkaç yıl önce, Süleymaniye Camii'nin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış.
Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.
Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş.
Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış.
Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl degiştirileceği bilinmiyormuş.
Hemen Türkiye'nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş.
Ortaya bir sürü fikir atılmış.
Her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış.
Tartışmalar sürerken camiinin içinde büyük bir karmaşa sürüyormuş.
Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş.
Bu adamlardan biri ortalarda dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş.
Bölmede, üzerinde eski yazı olan bir not varmış.
Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu belgelenmiş.
Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan'ın imzasını taşıyan bir mektupmuş.
Mektupta yazılanlar günümüz Türkçesine tercüme ettirilince ortaya şöyle bir metin çıkmış.
" Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz."
Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş.
Bu oyuk içinde yer alan bir şişe ve şişe içindeki notta şöyle bir şey yazıyormuş;
" Her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan söküp öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin".
Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmış. Süleymaniye camiisi böylelikle kurtarılmış.
Bu mektup şu an Topkapı Sarayı'nda saklanıyormuş.
( 2 )
1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş.
Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye baslamış.
Ayasofyayı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan' ın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'in ögrencisi Mimar Davut
Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar.
Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş.
Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.
Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler.
Bunun üzerine Türkiye proğramının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış.
Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanızması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.
Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye,
Sinan'in ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olaganüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar.
Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler.
Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'in sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'in kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler.
Yani şu an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullandıkları çoğu sistem,
yüzyıllar önce Sinan'in geliştirdiği mekanızmalarmış.
( 3 )
Bir gün Selimiye Camii'ne girenler,
kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler
Tabii hemen Japon'u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza gore saygısızlıktır.
Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar.
Ancak, Japon trans vaziyetteymiş,
gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş;
"Bu imkansız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz.
Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı.
Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok..."
( 4 )
Selimiye camisinin zemini gevşek toprakmış.
Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacagı farkedilmiş.
Uluslararası bir grup bilimadamı toplanmıslar.
Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermisler.
Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.
Minarelerin temellerini acınca, koymayı düsündükleri kelepcelerin aynısıyla karsılasmıslar.
Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once aynı seyi düsünmüs meğerse....?
( 5 )
Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana
isleminden farklı besinci bir islem yaratarak çözdüğü söylenir.
Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür.
Almanlar ayni sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar.
Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.
Almanlarin dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir | |
|