hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Gönül yapmak, Gönül yıkmak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Gönül yapmak, Gönül yıkmak 2duy3hj

Gönül yapmak, Gönül yıkmak Empty
MesajKonu: Gönül yapmak, Gönül yıkmak   Gönül yapmak, Gönül yıkmak EmptyPtsi Tem. 12, 2010 9:57 am

Gönlümüz Yüce ALLAH’ın nazar ettiği yerdir. Gönül Yüce ALLAH’a iman
edip, O’nun sevgisiyle mamur olunca, en kıymetli cevher, en kudsî yer
olur.
Bu iman ve sevgi ona öyle bir hatır kazandırır ki, haksız yere onu
incitenin düşmanı Yüce ALLAH olur. ALLAH, mümin kulunun gönlüne özel bir
değer vermiştir. Onun değerini düşürenden hesabını sorar. Bu hep böyle
olmuştur. Onun için gönül yıkmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha
tehlikelidir.sevgi
Bir gönül yapmak ise Kâbe’yi yeniden yapmaktan daha kıymetli,
sevaplıdır. Büyük veli Yunus Emre gönlü ne güzel tarif etmiş:

Gönül Çalab’ın tahtı
Çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise...

Evet; gönül yıkmak Kâbe’yi yıkmaktan daha tehlikelidir. Bir gönül yapmak
ise Kâbe’yi yeniden inşa etmekten daha sevaptır.
Kâbe’yi Halil İbrahim Peygamber taş ile inşa etmiştir. Ona “Beyt-i
Halilî: Dostun Yaptığı Ev” derler. Mümindeki gönül kâbesini ise Yüce
ALLAH nurlarıyla kuşatıp, aşk ve sevgisiyle süslemiştir. Ona da “Beyt-i
Celilî: Yüce ALLAH’ın Yaptığı ev” derler. İkisinin de hakkı ve hatırı
vardır. Ancak müminin hatırı öndedir, ona karşı koruyacağımız haklar
daha çoktur. Bunu bizzat Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Kâbe’yi tavaf
ederken şöyle ifade buyurmuştur:
“Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün; hürmetin de
çok büyüktür! ALLAH’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin
hürmetinden daha büyüktür. Şüphesiz ALLAHu Tealâ sende bir şeyi haram
kıldı; seni haram bölgesi yaptı. Fakat müminin üç şeyini haram kıldı;
malını, kanını ve şerefini... Bir de müminin hakkında kötü zan beslemeyi
yasakladı.” (İbnu Mace, Tabaranî, Beyhakî, Heysemî)
Gönülsüz Güzellik Olmaz
Yüce ALLAH’a dostluğun merkezinde gönül vardır. Gönülsüz kulluk ve
dostluk olmaz. Sevgi gönüle girmedikçe, iman kalbe inmedikçe sahibine
fayda vermez. Bunun için Yüce ALLAH gönüle öncelik vermiş, ilk olarak
onu davet etmiş, peygamberlerine önce gönüle girmelerini, kalbi
kazanmalarını emretmiştir. Kalbi kazanan kimse en büyük zaferi elde
etmiştir. Kalbi kaybeden kimse ise, ne yapsa, her ne yapsa, insandan ve
insanlıktan uzaktadır.
İlim, servet, siyaset, sanat ve bütün fenler, insan gönlünü süslemeye ve
sevindirmeye hizmet ederse ne güzel, yoksa hepsi boşa gitmiş olur.
Bütün dünya insana hizmet için hazırlanmıştır. İnsan ise ilâhi sevgiyi
taşımak, yüce ahlâkı yaşamak, kendisi ve kainat adına Yüce Yaratıcı’ya
şükretmek için yaratılmıştır. Bunu yapacak olan ise gönüldür. İşte bu
gönlü hazırlamak için yapılan hizmetler, dünyada yapılan en büyük
iyiliktir.
Hizmet ehli, bu işte gönlünü ortaya koymalıdır. Gönülsüz hizmet ve
ibadet olmaz. Yapılsa, hayır ve sevap yazılmaz. Çünkü güzel amelin
birinci şartı iman, ikinci şartı iradedir. Yani gönlün hayırlı işe istek
ve sevgi ile katılması gerekir. Sonra ameli usulüne ve edebine göre
yapmak gelir.
Arifler der ki: İnsan ALLAH yolunda önce kendi gönlünü kazanmalıdır.
Yani herkes gönlünü gündemine almalı; onu manevi kirlerden temizlemeli,
şeytanın tasallutundan kurtarmalı, kötü arzulardan arındırmalı, sevgi
ile güzelleştirmeli, ihlâs ile ibadet yapmaya hazırlamalı, ilâhi sevgiyi
taşıyacak, güzel edebi yaşayacak hale getirmelidir. Kendi gönlüne ilaç
bulmayan kimse, başkasının derdine derman olamaz.
Gavs-ı Sâni k.s. Hazretleri bu konuda şu mühim uyarıyı yapmıştır:
“Başkalarına hizmet etmek isteyenler, kendilerini ıslah etsinler yeter.
Çünkü nefsini ıslah eden kimse başkalarına fayda verebilir ve güzel
şeyleri temsil edebilir. Sâdât-ı Kiram, nefislerini ıslah edip güzel
ahlâkı elde ettikleri için ALLAH yolunda insanlara büyük fayda
vermişlerdir. En büyük hizmet, güzel ahlâklı ve edepli bir insan
olmaktır.”
Yollar Sevgi Çiçekleriyle Bezeli
Gönüle girmenin yolu sevgi ve inceliktir, nezakettir. Sert ve kaba
insanların bir gönüle girmesi düşünülemez. Gönül sevgi dilinden anlar;
bu dilden konuşmayana kulağını tıkar, kapısını kapar. Nefis mala mansıba
meyleder, mide yemeği bulunca keyfeder, fakat gönül sevgiden başkasına
iltifat etmez. Onu korkutarak da kazanamayız.
Bunun için, gönülleri ALLAH sevgisiyle buluşturmak için görevli bütün
peygamberler en güzel sıfat ve ahlâkla insanlığın önüne
çıkarılmışlardır. Onlar ince ruhlu, güzel huylu, sevgi yüklü, samimi,
edepli, cömert ve mert kimselerdir. Onların izinden giden ve hakka
daveti üstlenen ALLAH dostları da aynı güzel sıfatlarla gönülleri
fethetmişler ve onlara ilâhi sevgiyi aşılamışlardır.
Yüce ALLAH, Rasulü Hz. Muhammed s.a.v.’e gönüllere girmenin ve onları
hak yolda bir araya getirmenin ancak rahmet, merhamet, bağışlama ve
sevgi ile olabileceğini şöyle bildirmiştir:
“Rasulüm, ALLAH’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen
kaba davranışlı ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz onlar etrafından
dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et,
bir iş yaparken kendileriyle istişare yap.” (Âl-i İmran, 159)
Diğer ayette, hak yolda gönülleri birleştirmek için dünya dolusu mal
harcansa buna imkan olmayacağı, bunun ancak ilâhi sevgi ve yardım ile
mümkün olduğu bildirilmiştir. (Enfal, 63)
Şu halde hak yolunda hizmeti seçenler, insanların kalplerini neyin
etrafında toplamak istediklerine iyi bakmalıdırlar. Bunun gönüllere
ALLAH sevgisini işlemekten ve onun meyvesi olan güzel edebi elde
etmekten başka bir yolu olmadığı bilinmelidir.
Her Gönül Kıymetlidir

Sevgide, edepte ve hizmette insan ayırımı yapılmaz. İçinde iman
bulunan her gönül hürmete layıktır; kıymetlidir, şereflidir. Her mümin,
farklı derecelerde olsa da sevgiye, edebe ve hizmete layıktır. Hatta
inkârcıların gönlü de, müminlerin sebep olacağı iman hizmetine ve gerçek
sevgiye muhtaçtır. Gönül ehli olanlar gönlün kıymetini bilir. Gözünü
benlik ve menfaat hırsı bürümüş olanların ise, gönül deyince aklına oyun
ve eğlence gelir.


ALLAH rızasına aşık olanlar, insan ayırımı yapmadan hizmet ederler.
Onlar anne-babalarının gönlü gibi, diğer insanların gönlünü de kazanma
peşindedirler. Herkese layık oldukları edebi gösterirler. Kimseye karşı
büyüklük taslamazlar, iki yüzlü davranmazlar, içten pazarlık yapmazlar.
Kibarlıkları zengine fakire göre değişmez. Yaratılan bütün varlıklara
Yüce Mevlâmız’ın sanatı diye, sevgi gözüyle bakarlar, hepsine edeple
davranırlar. Her gönlün bir rızası ve duası vardır; onu almaya
çalışırlar.
Özellikle fakir ve gariplerin gönlünü almaya çalışmalıdır. Hiç kimseye
ikinci sınıf insan muamelesi yapmamalıdır. Bazı müminleri göğe çıkarıp,
diğerlerini yerin dibine batırmamalıdır. Yüce ALLAH’ın verdiği kıymet
kadar herkese kıymet vermelidir. Yüce ALLAH gönüllere ve güzel niyete
bakar. Biz gönülleri ve niyetleri bilemeyeceğimize göre, en iyisi
herkese edepli davranmaktır. Atalarımız “Her geceni Kadir, her geçeni
Hızır bil!” derken, bu edebe dikkat çekmişlerdir. Gösterdiğimiz edep,
onu hak edene hürmet yerine geçer; hak etmeyene ise ibret olur.
Kalpler Bir Kez Soğuyunca
sevgiEtrafınızda, bir zamanlar hayır ve hizmetler içinde koşarken,
kendisini bir kenara çekip nefsiyle baş başa kalmış insanlar görürsünüz.
Ona: “Niçin hayırdan uzaklaştın, ibadetlerini aksattın?” diye sorsanız,
sebep olarak davranışı bozuk bir mümini gösterecektir. Çünkü o önce
edepli bir mümini sevmiş hayra sarılmış; sonra sert suratlı, acı dilli
bir mümine kızmış, hayırdan kaçmıştır.
ALLAH Rasülü s.a.v., bir gönlün ALLAH yoluna yönelmesine vesile olmayı,
bütün dünyaya ve içindekilere sahip olup onları sadaka vermekten daha
hayırlı görmüştür. Çünkü bir gönlün ilâhi sevgiden birazcık nasiplenmesi
ona ebedi saadeti, cenneti ve ALLAH’ın cemalini seyretme nimetini
kazandırır. Bir gönlün bu sevgiden soğumasına sebep olmak en büyük
cinayettir. İyi niyetle ve hizmet adına da olsa, insanlara kaba
davranıp, gereksiz yere kızıp, onları ebedi sevgi yolundan soğutamayız.
Şu hadiseden ibret almalıdır:
Ashab-ı Güzin’den Hz. Ebu Hureyre r.a. anlatıyor:
Henüz yeni müslüman olmuş, Medine dışında yaşayan bir zat, ALLAH Rasulü
s.a.v.’e geldi. Ciddi bir ihtiyacı olduğunu söyleyerek yardım istedi.
ALLAH Rasulü s.a.v. kendisine bir şeyler verdi ve adama:
- Nasıl, sana yeterince iyilik ettim mi? diye sordu. Adam:
- Hayır, güzel bir iyilik yapmadın! dedi.
Bunu işiten bazı müslümanlar adamın sözüne kızdılar ve harekete geçmek
istediler. ALLAH Rasulü s.a.v. onlara yerlerinde durmalarını, bir şey
söylememelerini işaret etti. Daha sonra hane-i saadete gitti, adamı eve
çağırttı ve:
- Sen bizden yardım istedin, biz de bir şeyler verdik. Sonra da o
şekilde konuştun! buyurdu ve biraz daha şeyler verdi. Sonra adama:
- Şimdi sana yeterince iyilik ettim mi? diye sordu. Adam:
- Evet. ALLAH ailen ve kabilen adına sana bol mükâfat versin, dedi.
ALLAH Rasülü s.a.v. buyurdu:
- Sen şimdi söylediğin bu sözleri, git aynı şekilde ashabımın önünde de
söyle ki, sana karşı içlerinde oluşan o sıkıntı gitsin.
Daha sonra adam mescide geldi. Yapılan iyilikten memnun olduğunu
belirtip, aynı sözleri tekrarladı. O zaman ALLAH Rasülü s.a.v. şöyle
buyurdu:
“Benimle bunun arasındaki olay, şu adamın haline benziyor:
Bir adamın devesi vardı. Bu deve azgınlık edip sahibinin elinden kaçtı.
Bir grup insan deveyi yakalamak için peşine düştüler, fakat deve onları
gördükçe hepten ürküp kaçtı. Devenin sahibi onlara: ‘Beni devemle baş
başa bırakın! Onun halinden, dilinden ben anlarım!’ dedi ve yerden bir
miktar ot koparıp deveye yanaştı. Deve otu görünce sahibine doğru geldi,
teslim oldu. Adam da yükünü yükleyip üzerine bindi.
Eğer ben size uysaydım ve ona karşı sert tavrınızı engellemeseydim, bu
adam (size vereceği tepki ile) ateşe girerdi.” (Bezzar, Heysemî)
Mümini Küstürmek, ALLAH’ı Küstürmektir
İyi niyetle de olsa, şahsımızdan kaynaklanan usül ve edeb hatası
yüzünden hiçbir müminin gönlünü kırma, incitme, haktan soğutma hakkımız
yoktur. Yapmışsak derhal özür dileyip kusurumuzu itiraf etmeli, karşı
tarafla helalleşmeli, onun gönlünü almadan rahat etmemeliyiz. Çünkü
gönül kâbesini yıkanın hesabı ağır olur. Bu ümmetin içinde gönül ehli
öyle erkek ve kadınlar vardır ki, onu incitmek ilâhi gazap altına girmek
demektir.
Şu hadiseyi iyi düşünmemiz gerekir:
Ebu Süfyan r.a. henüz müslüman olmamıştı. Bir ara Medine’ye geldi. Hz.
Selman, Suhayb ve Bilal’in -hepsinden ALLAH razı olsun- içinde bulunduğu
bir topluluğun yanından geçiyordu. Onlar Ebu Süfyan’ı görünce:
“ALLAH’ın kılıçları daha ALLAH’ın düşmanın boynuyla buluşmadı.” dediler.
Yani, boynu kesilesice adam, hâlâ aramızda dolaşıyor diye söylendiler.
Bu sözleri işiten Hz. Ebu Bekir r.a., onları uyardı:
- Kureyş’in reisi ve efendisi için böyle mi söylüyorsunuz?
Sonra ALLAH Rasulü s.a.v.’in yanına geldi, olanları anlattı. Efendimiz:
- Ebu Bekir, belki de sen onları kızdırdın. Eğer onları kızdırmışsan,
bil ki Rabbini gazaba getirmiş oldun, buyurdu. Hz. Ebu Bekir r.a. hemen
geri döndü seslendi:
- Ey kardeşlerim, sizi kızdırdım mı?
- Hayır kardeşim, ALLAH seni affetsin.
(Müslim, Nesaî)
Dinimizde yalnız ALLAH için kızmak vardır. Bir müminin açıkça yaptığı
bir yanlış işinden dolayı kendisi uyarılır, hataya devam ediyorsa ALLAH
için kızma hakkımız vardır. Kusura kızarız, fakat mümin kardeşimizden
nefret edemeyiz. Ona “ne halin varsa gör, kahrol git!” diyemeyiz.
Nasihat, ikaz ve dua ile kötülük ve hatasından dönüşüne yardımcı olmaya
çalışırız.

Bir insana yapılacak en güzel iyilik, onu ALLAH için sevmek ve onun
gönlünü bu sevgiden nasiplendirmektir. Sadakaların en güzeli, mahzun bir
gönlü samimi ve sıcak bir tebessümle sevindirmektir.En hayırlı insan,
gönlündeki hayrı diğer insanlara ulaştırandır. Hayır, kalbe nur, gönle
sevinç veren ve kabri cennete çeviren güzelliklerdir. Buna kısaca edep
denir. Bir babanın çocuğuna bırakacak en güzel mirası edeptir.
Yıkılmayan saltanat, gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır. Ve bugün en
muhtaç olduğumuz şey, ALLAH için birbirimizi sevmek ve bu sevginin
hakkını vermektir.

Dr. Dilaver Selvi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gönül yapmak, Gönül yıkmak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: İslam ve İnsan-
Buraya geçin: