hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 'Dizi derdi'ni bize sorun

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
'Dizi derdi'ni bize sorun 2duy3hj

'Dizi derdi'ni bize sorun Empty
MesajKonu: 'Dizi derdi'ni bize sorun   'Dizi derdi'ni bize sorun EmptyPtsi Tem. 12, 2010 9:55 am

*'Dizi derdi'ni bize
sorun


Mısır, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan gibi ülkelerde hummalı bir
faaliyet var; çanak antenler toplanıyor. Maksat, “Gümüş” isimli Türk
dizisini izlettirmemek. Âlimler de fetvalar veriyor, “Bu diziyi
izlemeyin” diye. Biz ki; her sezona, 60-70 diziyle giren bir milletiz.
Ol sebepten, “diyeceklerimiz” var!

TACEDDİN URAL
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, “Kadınla İlgili Görüşüm”de anlatır.
Mısırlı “yenilikçi” kadınlardan Huda Hanım Şa'ravî, - Zeynep Gazalî'yle
önceleri ilgilenen Şa'ravî, sonraları fikirlerini “İslâmcı” bularak
onunla çatışmıştı- 1930'larda Kahire'deki bir konferansında, Ankara'nın
yürüttüğü “sert modernleşme”den bahisle, “Türkler bile böyle yaptıktan
sonra, Mısırlılar'ın hala şeriatı tutmaları gerekir mi?” demişti. Hatay
Bağımsız Cumhuriyet iken görev yapan vali de, Ankara'ya geçtiği raporda,
“Suriye'li kadınların çarşaflarını çekip çıkardık, hayırlı neticeler
aldık” diye yazmıştı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün istihbarat raporlarını
derlediği bir kitapta. Duyuyoruz ki, Türk dizileri Arap dünyasında ilgi
görüyormuş. Din adamları da, ahlaksız buldukları dizilerin
izlenmemesini istiyormuş. Ama iktibasta da görüldüğü üzere, bizim
oraları karıştırmamız yeni bir şey değil. Bugün yaşanan ise “bir
sürecin” renkli cama da yansıması, hepsi bu. Biz de, diziler
vesilesiyle, Müslüman-Arap kardeşlerimize bir “hizmet” olması
bakımından, “ortalama bir Türk TV izleyicisi” kimliğimizle engin
deneyimlerimizi paylaşmak istedik. Evvel emirde, “Halinize şükredin”
diyoruz.

“BESMELE'YLE RAKI İÇERLER”

Ya, bizim gibi, “Yalan Dünya”da, Bülent Kayabaş'ın rakıyla demlenirken
“Bismillah” dediğine şahit olsalardı? Veya “Doktorlar”da, ameliyat için
“garanti” isteyen bir hasta yakınına doktorun, “Böyle bir sözü ancak
Allah verir, onun da ameliyata girdiğini hiç görmedim” dediğinden
haberdar olsalardı? Daha “Avrupa Yakası”ndaki “seçkin bar”a sınavla
müşteri kabul eden “Şesu”nun, “Bilirsen barda bir içki içebilirsin”
demesi üzerine müşterinin, “Hadi İnşallah” dediğinden bahsetmiyoruz
bile!

KİBAR FEYZO “MİNAREDE ŞARKI OKURKEN”

“Gümüş” vesilesiyle yaramız deşildi açıkçası. Siyah beyaz salon
komedilerinden renkli Yeşilçam kurdelalarına kadar neler gördük, neler
işittik biz. Ekranlarda tekrarlandıkça da, bunları aslında duymama,
bilmeme şansı olan yeni nesillere de itinayla aktarıyoruz olanı biteni.
Çırılçıplak kadınının yanına girip, “Selamünaleyküm” diyen Öztürk
Serengil'i mi, işret ve fuhuşiyat turunu bitirip eve dönünce
“Nerdeydin?” sorusuna, “Cennetteydim, cennette” cevabını veren Salih
Güney'i mi, “Allah'cığım” diye dua eden Sadri Alışık'ı mı, gözlerini
ameliyat ettiren dostlarına rakı sofrası kurup, “Allah sizden razı
olsun” diyen Muhterem Nur'u mu, minarede şarkı okuyan Kemal Sunal'ı mı,
hangi birini saymalı? Eh, böyle bir vasatta yetişen bugünün “dizi
eşrafı” da aynı hattı izleyecekti elbette.

ESMAÜL HÜSNA'YA REVA GÖRÜLENLER

Dizilere dönersek… Yüce Allah'ın 99 ismi ile dinî içerikli sair adların
özensizce, hatta belki de kast-ı mahsusa ile abuk sabuk dizi
karakterlerinde kullanılması da bir başka sorundur. Merhamette sınır
tanımama anlamındaki “Gaffur”, Avrupa Yakası'nın “sapık kapıcısı”dır.
“Dinin tacı” Taceddin, Sihirli Annem'de bir köpeğin adıdır. “En Son
Babalar Duyar”daki üçkağıtçı damadın adı, yine 99 İsm-i Mukaddes'ten
birisidir: “Kadir” Yıllardır, “Hocam” diyen öğrencilere, “Hoca camide”
diye fırça atan Perran Kutman'lı “Hayat Bilgisi”ndeki Mennan da, sarsak
bir hademenin adıdır. “Çok lütuf sahibi” anlamına gelen bu ismi taşıyan
karakteri, müdürü “Gel lan Mennan” diye çağırmaktadır. “Çocuklar
Duymasın”daki arızalı tiplere uygun görülen isimler de yine dinî kökenli
adlardır. Cahil, temizlikçi kadın “Emine”, tam bir cinsî sapık olan
işadamı “İsmail”, her fırsatta rakı içen, kumar oynayan Çaycı “Hüseyin”,
onun yoldaşı “Şükrü”. Çiçek Taksi'de ise aklı kıt çaycı, Sahabe'den Ebu
Zer Hazretleri'nin adını taşımaktadır; “Abuzer” yaygın galatıyla.
“Kavak Yelleri”nde de, bir köpeğe “Hüseyin” adı takılmış, tepkiler
üzerine bu fecaattan vazgeçilmişti. Bu isim tercihlerine karşılık iyi,
doğru, güzel, yakışıklı, zengin karakterlerin adları ise Galib, Balım,
Aslı, Aliye, Volkan, Seymen, Eylül, Şehrazat, Sıla, Kubilay'dır.

BİRİNİZ DE NAMAZ KILIN, ZEKAT VERİN YAHU!

İş, sadece isimle de kalmıyor elbette. Ülkenin sosyal gerçekleri ile
bağdaşmayan senaryo akışı da ayrı bir dert. Bazen, dört sezon oynayıp
da, tek bir karakterinin tek bir rekat namaz kılmadığı, fonda bir kez
bile ezan sesinin duyulmadığı, senaryoda nadiren dinî bayramlar yer alsa
bile kimseciklerin fitre, zekât vermediği, hatta, “bayramlık likör”
içildiği, dizi kahramanlarının bir tanesinin bile Hacca gitmediği,
tesettürün sadece temizlikçi kadınlara, kenar mahalle yaşlılarına “reva
görüldüğü”, “günaydın”ın, “selam”ın gırla gittiği karşılaşma
sahnelerinde “Selamünaleyküm”ün “inadî” bir ısrarla kullanılmadığı,
sanki bütün ülke insanı her vesileyle içki içermişçesine bardakların
dolup dolup boşalmasına karşılık tek, ama bir tek kahramanın bile,
“günah olduğu için ben alkol kullanmam” demediği, hatta “ladinî” bir
yaklaşımla alkol kullanmamanın sağlık nedenlerine bağlanmaya bile layık
görülmediği , 8-10 yaşındaki çocukların “sevgili yaptığı” bir dizi
vasatı rehin aldı adeta koca bir milleti. Üstelik, bütün bunlar, onca
“kalabalığa” rağmen oldu/oluyor. Unutulmamalı ki, 2007-2008 sezonu
itibarıyla sayısı neredeyse bini aşkın dizi karakteri var ekranlarda.
Mesela; “Hayat Bilgisi”nin 131, “Kurtlar Vadisi”nin 101, “Sihirli
Annem”in 32 kişilik oyuncu kadrosu bulunuyor.

Yerimiz bitti... Diziler? Elbette bitmez, “çekimiz” sürecektir. O
nedenle, Arap dostlarımız bir bilseler; tek bir “Gümüş”e nasıl razıyız…

Nusret Baba'nın mini ve dekolte hoşgörüsü

“Ekmek Teknesi”nde Nusret Baba, beş vaktini aksatmayan, çevresinde çok
dürüst, vakur, yani “adam gibi adam” olarak tanınan birisiydi. Lakin, bu
zat, evinde “inanılmaz hoşgörülü” bir baba oluyordu. “Türk medya
gerçeği”ni dikkate alarak kahvede, dükkanda zaten mahcup mahcup “İslâmî
hikmetler”i telaffuz eden Nusret Baba, evinde ise “misyon”unu iyice
boşlamaktaydı. Meselâ, İslâm'ın çok önemli rükünlerinden biri olan
“tesettür”, Nusret Baba'nın gündeminde yoktu. Tamam; hayalci değiliz,
“Kızlarım, size ipek eşarplar aldım. Hadi hepiniz örtünün” yollu bir
replik elbette ki beklemiyorduk. Ama kızlarının “çatala kadar” görünen
dekolteleri, hatlarını ortaya koyan dapdaracık streçleri ya da bir karış
etekleri de mesele olmamaktaydı Nusret Baba'nın nazarında.

Irak'lı “çocuklar duymasın”

2003 bahar ayları, ABD'nin Irak'ı işgâli yeni başlamış. Ekranda,
Çocuklar Duymasın var. “Rakı, ton balığı, ganyan” üçlemesinde sıkışan
Çaycı Hüseyin her zamanki gibi parasızdır. Güncelden hareketle, “Irak'a
yardım topluyoruz, gitti gül gibi Irak” diyerek karısı Emine'den para
çarpmaya çalışmaktadır. Sonunda ikna olan Emine parayı verir, Hüseyin de
rakısına, ganyanına kavuşur... Birol Güven'in bu “esprili senaryo”yu
yazdığı günlerde, Irak'ta bazen bir tek patlamayla her yaştan 200-300
insan; yani çocuk, kadın, yaşlı, erkek katledilmekteydi!
[/b]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
'Dizi derdi'ni bize sorun
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: İslam ve İnsan-
Buraya geçin: