hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010 2duy3hj

Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010 Empty
MesajKonu: Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010   Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010 EmptyC.tesi Haz. 05, 2010 9:09 am

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

Finansal İstikrar Raporu - Mayıs
2010



GENEL
DEĞERLENDİRME


Küresel ekonomi,
uygulamaya konulan devlet desteklerinin katkısıyla toparlanmaya başlamış
ve yakın döneme kadar dünya geneli için büyüme tahminleri yukarı yönlü
güncellenmeye devam etmiştir. Bununla birlikte, toparlanmanın daha çok
gelişmekte olan Asya ülkeleri ve ABD kaynaklı olacağı tahmin edilmekte
olup, özellikle yüksek bütçe açıklarıyla karşı karşıya kalan Avrupa
ülkelerindeki büyümenin daha yavaş olması beklenmektedir.

Uluslararası finansal piyasalarda oluşan iyimser havanın bazı AB
ülkelerindeki borç sürdürebilirliği ile ilgili kaygıların artmasıyla
bozulduğu görülmektedir. Gerek küresel ekonomik toparlanmanın devlet
desteği olmadan sürdürülebilirliği konusundaki risklerin devam
etmesi,gerekse alınan tedbirlerin kamu bütçe dengelerini bozarak borç
dinamiklerini olumsuz etkilemesi ve bunların yayılma etkilerine ilişkin
endişeleri beslemesi, finansal piyasalarda ön plana çıkmıştır.

Bu çerçevede, söz konusu risklerin gerçekleşmesi durumunda finans
sisteminde yeni bir kredi daralması ve buna bağlı olarak dünya
ekonomilerinin durgunluk sürecinden beklenenden daha yavaş çıkma
ihtimali bulunmaktadır.

Türkiye ekonomisi, başta küresel krizin yarattığı ciddi dış talep
daralması olmak üzere,içeride yatırımlardaki düşüş ve hanehalkının
tüketim harcamalarını kısmasıyla 2009 yılında önemli ölçüde küçülmüştür.
2008 yılının son çeyreğinde ve 2009 yılının ilk çeyreğinde sert bir
şekilde daralan iktisadi faaliyet, dengeleyici para ve maliye
politikalarının etkisiyle 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren
toparlanma sürecine girmiştir. Diğer yandan, büyümenin daha çok iç talep
kaynaklı olduğu ve ihracat performansında henüz arzu edilen ivmenin
yakalanamadığı görülmektedir. Dış talepteki zayıf seyir özellikle sanayi
sektörü kanalıyla ekonomi genelinde iktisadi faaliyeti ve istihdamı
sınırlamaya devam etmektedir. Sanayi üretim endeksi ve kapasite kullanım
oranı gelişmeleri 2010 yılının ilk çeyreğinde çift haneli bir büyümeye
ulaşılacağının işaretini verse de iktisadi faaliyetin yılın üçüncü
çeyreğine kadar kriz öncesi düzeylerinin altında seyredeceği tahmin
edilmektedir. Son dönemlerde, Avrupa ülkelerindeki kamu borç sorunu
nedeniyle Euro’nun değer kaybına uğraması ve söz konusu ülkelerdeki
toparlanmanın yavaş gerçekleşmesinin önümüzdeki dönemde dış talebin
büyümeye katkısını sınırlaması beklenmektedir. Bu çerçevede, süregelen
dış talep belirsizliği nedeniyle özel yatırımların kriz öncesi
seviyelere ulaşmasının uzunca bir zaman alacağı tahmin edilmektedir.
2009 yılında enflasyon hızlı bir düşüş sergilemiştir. Ocak ayında
yürürlüğe giren ve akaryakıt ürünleri ile alkollü içecekler ve tütün
ürünlerini kapsayan vergi düzenlemelerinin oluşturduğu fiyat artışları,
işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen yüksek oranlı artışlar ve geçen
yıl yapılan vergi indirimlerinin oluşturduğu düşük baz nedeniyle 2010
yılının ilk aylarında artan enflasyonun, geçici etkilerin ortadan
kalkmasıyla kademeli bir düşüş sürecine gireceği ve 2011 yılının ilk
aylarında hedeflerle uyumlu seviyelere gerileyeceği tahmin edilmektedir.

2008 yılının son çeyreğinden itibaren iktisadi faaliyetteki yavaşlama ve
düşen enerji fiyatları nedeniyle hızla daralan cari açık, krizin
etkilerinin azalması ile birlikte iç talepte görülen canlanmanın
getirdiği ithalat artışı nedeniyle 2009 yılının son çeyreğinden itibaren
tekrar artmaya başlamıştır. Ayrıca, en önemli dış pazarımız konumunda
olan Avrupa ülkelerinde büyümenin halen ivme kazanamamış olması da
ihracat performansımızı olumsuz etkileyerek cari açık üzerinde
genişletici bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle, cari açığın önümüzdeki
dönemdeki gelişiminde Avrupa ekonomilerindeki toparlanma ile yakından
ilişkili olan ihracat performansımız ve ithalatımız içindeki ağırlığı
nedeniyle enerji fiyatlarının seyri belirleyici olacaktır.

İktisadi faaliyetteki daralmaya bağlı olarak özellikle dolaylı vergi
gelirlerindeki düşüşler ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim gelirleri
tahsilatındaki yavaşlama nedeniyle yapılan transferlere bağlı olarak
faiz dışı harcamaların artması, bütçe açığının 2009 yılının son
çeyreğine kadar artmasına neden olmuştur. Takip eden dönemde ise
ekonomide gözlenen canlanmaya paralel olarak artan vergi gelirleri bütçe
dengesinin iyileşmesine katkıda bulunmuştur. Özellikle Avrupa
ülkelerindeki kamu borcunun yüksekliğinin ve çevrilebilirliğinin
tartışıldığı son günlerde, kamu borcunun milli gelire oranının birçok
gelişmiş ülkenin altında olması ülkemiz açısından son derece önemlidir.
Ayrıca, kamuoyuna sunulan Mali Kural Kanun Tasarısı Taslağı’nın
yasalaşmasıyla mali disiplinin sürdürülmesine yönelik önemli bir adım
atılmış olacaktır.

2008 yılının üçüncü çeyreğinden sonra yavaşlayan hanehalkının kredi
kullanımı 2009 yılının ilk çeyreğinden sonra tekrar artmaya başlamıştır.
Bununla birlikte, hanehalkı borçluluğunun birçok ülkeye göre düşük
seviyede olduğu, faiz ile kur riskinin sınırlı olduğu görülmektedir.

İşsizlik oranlarındaki artışlar hanehalkının borç ödeme gücünün bir
ölçüde azalmasına neden olarak bireysel krediler için tahsili gecikmiş
alacak oranının 2008 yılının son çeyreğinden itibaren yükselmesiyle
sonuçlanmıştır. Bununla birlikte, 2009 yılının son çeyreğinden başlamak
üzere hanehalkının sorunlu kredi oranının gerilemeye başlaması ve
istihdam koşullarında son dönemlerde görülen iyileşme olumlu gelişmeler
olarak değerlendirilmektedir.

2009 yılında kredi kartı bakiyeleri artmakla birlikte faize tabi
bakiyelerin kredi kartı bakiyelerine oranının yatay seyrettiği
görülmektedir. Ancak, son dönemlerde hanehalkının kredili mevduat hesabı
kullanımının arttığı ve buna bağlı olarak bu hesapların kredilendirilen
tutarının da yükseldiği gözlenmektedir. Bu tür hesapların faiz
oranlarının tüketici kredisi faizlerinden oldukça yüksek olduğu dikkate
alındığında bireylerin kısa süreli nakit ihtiyaçları dışında yüksek
faizli kredili mevduat hesaplarını kullanmamaya özen göstermeleri
gerektiği hatırlatılmalıdır.

Toplam talepteki daralmanın etkisiyle firmaların satış gelirleri ve
faaliyet kârları düşüş göstermekle birlikte, Türk lirasının değer
kazanması sonucu kur farkı kaynaklı finansal giderler azalmış ve
firmaların kârlılık performansı 2009 yılında artış göstermiştir.
İktisadi faaliyetteki toparlanma eğilimine paralel olarak firmaların
satış gelirlerinde 2009 yılının son çeyreğinden itibaren gözlenen
toparlanma eğiliminin 2010 yılında devam etmesi beklenmektedir. Bununla
birlikte, firmaların pasif yapısının dolarizasyonu ve taşıdıkları yüksek
yabancı para açık pozisyonu nedeniyle borç yükünün ve kârlılık
performansının döviz kuru hareketlerine karşı duyarlılığı sürmektedir.

İktisadi faaliyette yaşanan olumlu gelişmelerin etkisiyle KOBİ’lerde
belirgin olmak üzere firma kredilerinin 2009 yılının üçüncü çeyreğinden
itibaren artmaya başladığı görülmektedir.32 Sayılı Karar’da yapılan
değişikliğin de etkisiyle firmaların yurtdışından temin ettiği kredileri
azaltarak yabancı para kredi kullanımında yurtiçi kaynaklara yöneldiği
gözlenmektedir. Aynı zamanda, 2009 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren
bankacılık sektörünün firmalardan kaynaklanan sorunlu kredi oranının
düşüş eğilimine girmesi reel sektörün borç ödeme gücündeki toparlanmaya
işaret etmektedir.

İktisadi faaliyetteki toparlanmanın yanısıra, küresel finansal
piyasalarda yaşanmakta olan normalleşme sürecinin de devam etmesi
durumunda bankacılık sektörü kredi hacminin artış hızında görülen
ivmelenmenin ve aktif kalitesindeki iyileşmenin önümüzdeki dönemde de
devam etmesi beklenmektedir.

Politika faiz oranlarının düşmesiyle, vade uyumsuzluğunun bir sonucu
olarak net faiz marjlarının artması, 2009 yılında bankacılık sektörünün
kârlılık performansındaki iyileşmenin temel nedeni olmuştur. Politika
faiz oranlarındaki indirim sürecinin sona ermesiyle faiz marjlarındaki
daralmanın kârlılık üzerinde yaratacağı olumsuz etkiye karşılık, 2010
yılının ilk çeyreğinde görüldüğü üzere, aktif kalitesindeki iyileşmenin
sektörün kârlılık performansını olumlu etkilemeye devam etmesi
beklenmektedir.

Küresel krizin derinleşmeye başladığı dönemlerde, Türk lirası ve döviz
piyasalarına yönelik alınan önlemlerin zamanında ve etkin bir biçimde
uygulanmasıyla piyasalardaki tedirginlik ve oynaklık önemli ölçüde
azalmıştır. Türk bankacılık sektörünün yabancı para ve toplam likidite
yeterlilik rasyoları yasal sınırların üzerinde seyretmektedir.
Sektörünün en önemli kaynağının mevduat olması ve kredilerin tamamının
mevduatla fonlanabilmesi sektörün diğer birçok ülkenin aksine
bankalararası fonların oynaklığına olan duyarlılığını kısıtlamakta ve
yeniden fonlamaya
dayalı likidite riskini azaltmaktadır.

Bankacılık sektörü kur riski taşımama eğilimini sürdürmekte ve bilanço
içi açık pozisyonunu bilanço dışı pozisyon fazlası ile dengelemektedir.
Sektörün yüzde 8’lik yasal sınır ve yüzde 12’lik hedef rasyonun oldukça
üzerinde seyreden sermaye yeterliliği, 2009 yılında yüksek kârlılık ve
kredi riski taşımayan kamu menkul kıymet yatırımlarının artmasıyla
yükselmiştir. Bankaların kredilerini artırmasıyla beraber oranın 2010
yılında bir miktar gerilemesi beklenmektedir. Diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında bankacılık sektörünün hem sermaye yeterlilik
rasyosunun yüksek hem de sermayesinin daha kaliteli olduğu
görülmektedir. Sektörün özkaynakları, birçok ülkeden farklı olarak,
zarar karşılama kapasitesi daha yüksek olan ödenmiş sermaye ile kâr
yedeklerinden oluşmaktadır. Yapılan senaryo analizleri, bankacılık
sektörünün sermaye yapısının çeşitli şoklar neticesinde oluşabilecek
zararları karşılayabilecek düzeyde olduğuna işaret etmektedir.Bankacılık
sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak izlediğimiz Finansal
Sağlamlık Endeksi, sermaye yeterliliği endeksi, kârlılık ve faiz riski
endekslerindeki artışa bağlı olarak 2009 yılı sonunda yükselmiş, 2010
yılı Mart ayında da olumlu seviyesini korumuştur.

Avrupa’da yaşanan mali sorunların ülkemize olumsuz yansımaları bugüne
kadar sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte, söz konusu sorunların
önümüzdeki dönemde kontrol altına alınamamasının küresel finansal
istikrar açısından en önemli risk olacağı değerlendirilmektedir.

Bu riskin gerçekleşmesi, finansal piyasalarda güven kaybına yol açarak
dünya ekonomisindeki toparlanma sürecinin kesintiye uğramasına neden
olabilecek, dolayısıyla ülkemizi de olumsuz etkileyebilecektir.


[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Finansal İstikrar Raporu MAYIS-2010
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Finansal kurumların ötanazi hakkı olmalı
» Bu Hafta Çıkacak Oyunlar (17 - 22 Mayıs 2010)
» Bu Hafta Çıkacak Oyunlar (24 - 29 Mayıs 2010)
» Bu Hafta Çıkacak Oyunlar (10 - 15 Mayıs 2010)
» Bu Hafta Çıkacak Oyunlar(31 Mayıs/5 Haziran 2010)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Güncel Haberler&Bilgiler :: Ekonomi ve Para Piyasaları-
Buraya geçin: