hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Peygamberimizin Gençliği

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Peygamberimizin Gençliği 2duy3hj

Peygamberimizin Gençliği Empty
MesajKonu: Peygamberimizin Gençliği   Peygamberimizin Gençliği EmptyPaz Mayıs 23, 2010 5:15 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği temiz ve iffetli
bir şekilde
geçmişti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlâka sahipse,
kırk yaşından
önceki hayâtı da öyle temiz ve nezihti. Halbuki
gençlik yıllarını
geçirdiği Mekke şehri, o zamanlar o kadar karışıktı
ki, Mekkeliler
arasında yaşayıp da cahiliye çirkinliklerine
bulaşmamak âdeta mümkün
değildi.
İslâm öncesi Cahiliye döneminde
dolandırıcılık, hile, aldatma, hak
yeme, verdiği sözde durmama,
hıyanet eksik olmuyor, çok basit bir iş
gibi görülüyordu.
Peygamberimiz bu dikenli ve tehlikeli yollardan hiç
yara almadan alnı
ak, yüzü pak olarak kurtuldu. Başkalarına bulaşan
kötü hallerden
bütünüyle uzak kaldı. Çünkü Cenab-ı Hak onu Cahiliye
devrinin her
türlü mundarlıklarından, çirkinliklerinden nefret duyacak
bir
kabiliyette yaratmıştı. Peygamberimizin gençliği, amcası Ebû
Talib'in
yanında ve onun himayesi altında geçti. Ebû Talib yeğeni için
o
zaman pek revaçta olan ticareti, meslek olarak seçmişti. Zaten
kendisi
de meşhur bir tüccardı. Peygamberimiz amcası ile birlikte
ticarî
seyahatler yaparak tecrübesini arttırdı. Doğruluğu, alış
verişindeki
adaleti ve hakkaniyeti kısa zamanda çevresinde duyuldu ve
meşhur
oldu. O zamanlar Arabistan'da doğru ve güvenilir kimselere
sermaye
verilir, ticaret yapılarak kârı paylaştırılırdı. Peygamberimize
de
buna benzer işler verilmiş, o da en doğru bir şekilde işini
başarmıştı.
Verdiği sözde durmak ticarî hayâtta en çok aranan bir
vasıftı.
Peygamberimiz, peygamberlikten önce de ahde vefalı ve güven
duyulan,
itimat edilen bir insan olarak tanınmıştı. Kendisi bu alanda
örnek
bir şahsiyet olarak biliniyordu. Abdullah bin Ebi'l-Hamsa,
Peygamberimizle
olan ticarî bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:
"Peygamberliğinden
önce Resulullah Aleyhisselâmla birlikte bir alış
verişte bulunmuştuk.
Bu alış verişten kendisine biraz vereceğim
kalmıştı. Onu,
'Bulunacağın falan yere getireceğim' diye söz vermiştim.
Fakat
verdiğim bu sözü iki gün unuttum. Üçüncü gün hatırlayıp
sabahleyin
gittiğim zaman onu yerinde buldum. Bana, 'Delikanlı, sen
beni
sıkıntıda bıraktın. Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum'
buyurdu."
Peygamberimiz ticarî işlerinde hesabını doğru tutar,
haksızlık
etmezdi. Peygamberliğinden önce kendisiyle alış veriş
yapmaktan çok
memnun kalırlardı. Bir gün Saîb adında bir zât
Peygamberimizin
huzuruna gelerek Müslüman oldu. Saîb, Araplar arasında
tanınmış
birisiydi. Sahabîler, Resul-i Ekremin yanında onu övmeye
başladılar.
Bunun üzerine Peygamberimiz, "Saîb'i methetmeyin, onu ben
hepinizden
iyi tanırım" buyurunca, Saîb de, "Sana canım feda, seninle
ticarî
arkadaşlık etmiştik. Hak hususunda hatır gönül tanımaz, zerre
kadar
riyakârlık göstermezdin" diye Peygamberimize olan hayranlığını
ifade
etti. Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilince Mekkeliler
ona
karşı tavırlarını değiştirdiler. Ona inanmaya yanaşmadılar.
Aleyhinde
konuşmaya, insanlara kötü göstermeye başladılar. Daha önce
çirkin
bir halini görmedikleri için sadece "şair, büyülenmiş" gibi
ifadeler
kullanarak çamur atmaya çalıştılar. Zaten ona kötü bir şey
isnad
edemezlerdi ki... Çünkü sönük şahsiyetli, tanınmayan, bilinmeyen
bir
insan değildi. Araplar onu çok iyi tanıyorlardı. Mekke'de doğmuş,
aralarında
büyümüş, gözlerinin önünde yetişmişti. Bunun için onu
yakından
tanıyorlar, çocukluğunu, gençliğini çok iyi biliyorlardı. Kırk
senelik
hayâtı, aralarında geçmişti. Bu arada Peygamberimiz iman
etmeleri
için onlara davette bulunurken, Kur'ân diliyle onlara
peygamberlikten
önceki hayâtını hatırlatıyor, imana gelmeleri için ikaz
ediyor,
şöyle diyordu: "Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu
düşünmez
misiniz?" (Yunus Sûresi, 16.) Peygamberimizin gençlik
yıllarını
siyer yazarları İbni Sa'd ile İbni İshak şöyle anlatıyorlar:
"Resulullah
Aleyhisselâm gençlik dönemine girinceye kadar mertlik ve
insanlık
bakımından içinde bulunduğu toplumun en üstünü, ahlâkça en
güzeli,
soy sopça en şereflisi, komşuluk haklarını en iyi gözeteni,
yumuşak
huylu oluşuyla en büyüğü, doğru sözlülükte en yücesi,
kötülükten ve
insanları alçaltan huylardan uzak duruşta en önde
olanıydı. Yüce
Allah onda bütün iyi haslet ve meziyetleri toplamıştı.
Bunun için o,
kavmi arasında 'el-Emin (güvenilir insan)' unvanıyla
anılırdı." Ne
gariptir ki, Mekke müşrikleri Peygamberimize
inanmadıkları, onu
öldürmek için plânlar kurdukları sırada bile
mallarını emanet olarak
onun yanında bırakıyorlardı. Nitekim,
hicretinden bir gün önce
topladıkları gençlere, Peygamberimizi öldürmek
için görev
verdiklerinde, Peygamberimiz evine Hz. Ali'yi bırakarak yola
çıkmıştı.
O sırada müşriklerin bazılarının malı Peygamberimizin yanında
emanet
olarak bulunuyordu. Peygamberimiz yola çıkmadan önce Hz. Ali'ye,
sabahleyin
emanetleri sahiplerine vermesini tenbih ediyordu. Dostun da,
düşmanın
da güvendiği, emniyet ettiği, takdir ettiği tek insan; hiç
şüphesiz,
Resul-i Ekrem Efendimizdi. Kaynak: Kuraniterbiye.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Peygamberimizin Gençliği
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: İslam ve İnsan-
Buraya geçin: