hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı 2duy3hj

Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı Empty
MesajKonu: Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı   Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı EmptyCuma Mayıs 14, 2010 7:55 pm

Küreselleşen dünyada hekimlik mesleği, hastalıkları önleyen ve
sağlığı koruyan bir sanat olmaktan çıkarak hastalara ilaç ve yüksek
teknoloji giydiren bir konfeksiyona dönüşüyor. Hekimin ilgisi ve
iyileştirici gücü ise ilaç, teknoloji ve paraya devrediliyor. Artık
hekimin saygınlığı bile kariyeri, şöhreti ve aldığı ücreti kadar...

Geleneksel tıbbın ‘hastalık yoktur hasta vardır’ anlayışında, genetik ve
bünyesel farklılığı nedeniyle her hastanın hastalığı farklıydı. Bu
yüzden hekimler de hastanın dilinden ve ruhundan anlayan, onun bünyesine
göre davranan kutsal bir otorite idi. Bu anlayışın hakim olduğu
dönemlerde hastayı korkutan dev hastaneler, cihazlar ve fabrikasyon
ilaçlar yerine, hekimin ilgisi ve şefkati vardı. Hastaları fabrikasyon
robotlara benzeten yeni anlayış ise, konu mankeni yaptığı hastaları geri
plana iterken, hastalıkları ve kanun hükmündeki şablon tedavileri ön
plana çıkardı. Artık hastalar, hastalıkları bile birbirinin kopyası
olan, aynı tornadan çıkmış robotlarmış gibi, aynı şablon tedavilerin
konu mankeni.

Seri üretimi yapılan ilaç ve teknolojinin maksimum tüketimi için, yaşam
tarzının piyasaya sürdüğü hasta kuyruklarını kar amacıyla işleyen dev
hastaneler fabrika gibi çalışıyor. Paket fiyatlarla kurulan hastalık
borsasında Yasaklı kelimeler sistemce kaldirilmiştir hastalıklar, hasta
ve hastanelerin beğenisine sunuluyor. Seç, beğen, al! Hastaneler ucuz
fiyat biçilen hastalıklardan şikayet ederken, hastalar köşe bucak fark
almayan hastane arıyor. Yaratılan moda herkesi hasta ediyor.

Hastayı müşteriye indirgeyen bu yeni anlayış, korku tüneline sokulan
müşteriler için sanal hastalıkları, ilaçları, teknolojiyi ve
'guidelines' adı verilen kanun hükmündeki kuralları dayatıyor. Hekimlik
sanatı da sanat olmaktan çıkarak alışveriş merkezleri gibi dev
hastanelerde seri imalata geçen konfeksiyon işine dönüşüyor.

Sevilen, sayılan ve kutsal bir otorite gibi duran hekim algısı artık
yok! Hekim yüzünüze değil bilgisayarın ekranına bakarken sizinle değil
bürokratik işlemlerle ilgileniyor. Soğuk makinaların içinde,
bilgisayarların teşhis ve tedavisine sunulan, ölçülüp biçilen, borsada
işlem gören ve menkul değerlere çevrilebilen bir dünyada yaşıyoruz.
Sağlık ise paranın gücüne göre alınıp satılan tüketim malzemesi oldu.
Sosyal güvenlik kurumunun paket programına giren hastalar, hastalık
borsasında ödenen para kadar hizmet alabiliyor. Hastanelerin sağlıksız
salonlarında ‘sıradaki gelsin’ komutuyla harekete geçen hastalar, dev
süpermarketlerde alışveriş krizine girmiş müşteriler gibi köşe bucak
şifa arıyor.

Artık hekimin ve hastanın robotlaştığı, sağlığın ise metalaştığı
duygusuz ve vicdansız bir dünyada yaşıyoruz. İnançları bile
sorgulamaktan çekinmeyen bu yeni dünya, kanıta dayalı bilim ve tıbbı
tabulaştırırken sektörün yönlendirdiği milyar dolarlık araştırmaların
özeti olan bilimsel rehberleri kutsal kitaba dönüştürüyor. Dün yumurtayı
yasaklayan, bugünse helaldir diyen kutsal(!) metinler karşısında,
hastalar ne yapacağını ve kime inanacağını bilemiyor. Araştırmaları,
ilaçları ve teknolojiyi kutsallaştıran bu yeni tıp anlayışı, sağlığı
korumak ve hastalıkları önlemek yerine, gittikçe büyüyen dev bir sektör
yaratıyor. Sağlığın önündeki en büyük engel; hayatın her noktasına
burnunu sokan, kurallar koyan, özgürlüğü kısıtlayan, tehdit eden ve
hatta aforoz eden işte bu küresel sağlık anlayışı.

Küresel sağlık anlayışı
Sağlığı koruma ve hastalıkları önleme yerine, para getiren işlemlere
odaklanan bu anlayış, sağlığın önündeki en büyük engel. Çünkü herkesi
hasta, hastaları da müşteri olarak gören bu sistem, sağlığın önünde bir
duvar gibi duruyor. Sağlığa kavuşmak bu yüzden parasal engellerle dolu
zorlu bir yarış. Bu engele takılanlar için sağlık, hastalık çölünde
Leyla gibi bir serap. Hastalık ise bu hasta yaşam tarzında herkes için
mecburi istikamet.

Hastalık için yapılması gereken hastalıklarla boğuşma iken, sağlık için
gereken yöntem; başarı oranı çok daha yüksek olan hastalıkların
önlenmesidir. Birinci yol dev hastaneler, ithal doktorlar ve milyar
dolarlar getiriyor. İkinci yol olan hastalıkları önleme; sağlığı koruma
yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise sektör için çöküş getiriyor.
Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe
büyüyen trilyonlarca dolarlık sektör ne olacak?

Daha fazla kar etmek hırsıyla her alana yayılan küresel anlayış,
sağlığımızı yarış pistine çevirirken sağlık çalışanlarını da para
hırsıyla koşturulan yarış atı yapıyor. Bu yarışta kullanılan
‘Performans’ adı verilen gavur icadı kırbacın amacı, trilyon dolarlık
küresel değirmeni döndüren bu yorgun atları çoşturmak. Hedefi ise ilaç
ve teknolojinin üretim dağlarını öğütmek. Bu değirmen, gerçekte
hastalıkları değil sağlık ve hayatımızı öğütüyor. Uygulandığı her yerde
hasta sayısını ve ölümleri azaltmıyor, aksine artırıyor. İnsanlık
vicdanını ve genel ahlakı kanatan bu anlayış mutlaka değişmelidir ama
nasıl?

Hastayı müşteri olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de
paranın gücüne devrediyor. Paranın karşılığı ise her zaman sağlık olarak
dönmediği için, müşterinin hekime olan saygı ve güveni sarsılıyor.
Müşteri haline getirdiği hastayı kışkırtarak çatışma ortamı yaratan bu
anlayış, her iki tarafı mahkemelik hale getiriyor. Amerika’da hekimler
kendilerini korumak için aldığı ücretin önemli bir kısmını sigortaya
harcıyor. Hastalar ise, hastalıkları önlemek ve sağlığını korumak için
değil, hasta olduktan sonra tedavi olabilmek için milyarlarca doları
özel sigortalara ödemek zorunda kalıyor. Hastalık üreten yaşam tarzı
yüzünden artan sağlık harcamaları ise, kar etme telaşında olan sigorta
şirketlerini hastalarla mahkemelik hale getiriyor.

Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren bu anlayışın gayesi
sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı
metalaştıran bu sistem, pazarlama görevi verdiği hekimi komisyoncu
duruma düşürüyor. Kutsal vakıf şifahanelerinin yerini, kar etmezse
kapatılmakla tehdit edilen hastaneler alıyor. Bu dev hastanelerin
sağlığı koruma ve hastalıkları önleme işlevi ise budanmış durumda.
Sosyal Güvenlik Kurumları ve hazinenin oluk gibi akıttığı harcamaların
devamı için gerekli olan bu! Yoksa hastaya susayan ve sürekli hasta
üreten bu sistem her an çökebilir. Oysa ki bu sistem yüzünden devlet ve
toplum yapısı çöküyor, kimse farkında değil.

Ülkemizdeki diyalize giren böbrek hastalarının yarısında sebep;
hipertansiyon ve diyabet. Bu iki neden de önlenebilir. ‘Arkası bitmez
dertlerle değil buna yol açan sebeplerle uğraşın’ çığlığını, akıl ve
yetki sahipleri duyamıyor. Sivrisinek bulutlarıyla uğraşmaktan bataklığı
göremiyoruz. Diyalize giren hastalarda diyabet oranı 15 yılda 5 misli
arttı. Diyabet hızla artıyor, küçük Amerika oluyoruz. Hipertansiyonlu
hasta sayımız ise 16 milyon. 21 milyon kişi de sırada bekliyor yani
aday. Bu felaket değilse nedir? Sebep; yaşam tarzımız. Yaşam tarzı
düzeltilirse böbrek nakli ve diyaliz sayısı hızla azalacak. Hızla
arttığına göre, demek ki kıt kaynaklarımızı sebepleri önlemeye değil
sonuçlarla uğraşmaya harcıyoruz. Bu yanlış yolun sonu, mahalle aralarına
kadar yayılan zincir hastanelerle beraber doktor, ilaç ve tıbbi malzeme
ithalatının patlamasıdır.

Türkiye’nin toplam sağlık harcaması 1992 yılında 6 milyar dolar iken,
2006 yılında yüzde 500 artışla 30 milyar dolara yükseldi. Kamu ilaç
harcamaları 2003’de 5 milyar dolar iken 2006’da on milyar dolara çıktı.
Son 4 yılda ruhsal depresyon ilaçları tüketimi bile % 85 oranında arttı.
Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan ameliyat sayısı 2002’ye
göre 2005’de yüzde 270 arttı. Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç
satışı artmasına rağmen, tedavi nedeniyle azalması gereken hasta sayısı
ise 3 yılda % 50 arttı. 2007 yılında muayene olan hasta sayısı 500
milyon adete ulaştı. yani kişi başına ortalama 7 kere doktora gitmişiz.
Dünya ve Olimpiyat rekorları kırarken bunlarla övünen başka toplum var
mı? Sağlığımızın iyi olduğunu ve iyiye gittiğini söyleyebilirmiyiz?

...
...

Küresel sağlık anlayışı ise bu yaşam tarzının daima sonuçlarıyla
ilgilenir. Sonuçları düzeltmek için araştırmalar ve keşifler yapar,
çözümler üretir. Çünkü sonuçlarla uğraşmak karlı bir iştir; altın
yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektördür. Akvaryumu temizlemek,
kirleten kaynaklara akıllı filtreler takmak ise, altın yumurtlayan
tavuğu kesmektir.

Sektörün, yaşam kaynağı olan herkesi hasta, hastayı müşteri ve her şeyi
de para olarak görme anlayışı işte bu nedenlerden dolayı sağlığın
önündeki en büyük engeldir. Sağlığın önündeki engel sanıldığı gibi tıp
kurumu veya bilim dünyası değil, günümüz tıbbını ve bilimi bu yola sevk
eden anlayıştır. Hasta ile doktorun arasına karakedi gibi giren bu
anlayış, sağlığın önündeki duvardır. Hastalık üreten yaşam tarzı ise bu
anlayışın hayat kaynağıdır. Sağlığın önündeki bu duvar yıkılmalıdır, ama
nasıl ?

Kanser, diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları gibi takip ve
tedavisi son derece pahalı ve zor olan hastalıkların önlenmesi için,
Sosyal Güvenlik Kurumunun ülke çapında yapılacak kampanya ve bilimsel
araştırmalara destek vermesi ve hatta bunları kendisinin düzenlemesi
gerekmez mi? Özellikle kalp, böbrek, karaciğer nakline götüren
hastalıkların önlenmesi hem daha kolay hem de daha ucuz ve mantıklı
değil mi?

Artan hasta sayısı karşısında ne yapmalıyız? Doktor ithali çözüm
olabilir mi? Sürekli artan tecavüzlere karşı, sermaye ithali nasıl ki
çözüm değilse, giderek artan hasta sayısına karşı da, hastane furyası ve
yüzbinlerce doktor ithali çözüm değildir. Kötülük ve hastalığın çaresi
önlemektir. Geleceği planlarken kötü sonuçlarla uğraşmak yerine, bunları
oluşmadan önlemek gerekir. Kötü örnek, emsal olmaz! Hastalıkları önleme
ve sağlığı koruma savaşı ciddi bir şekilde yapılırsa, hasta sayısı
hızla azalarak sağlığın önündeki engeller kalkacak, toplum daha sağlıklı
olacaktır. Bilimsel veriler çok açıktır. Örnek aldığımız İngiltere bile
şimdi bu yolu seçmiş bulunuyor.

Doktor ve hastane ithal eden değil ihraç eden sağlıklı bir ülke olmak
dileği ile...


Doç. Dr.
Kemal Yeşilçimen
kemalyesilcimen.com
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap
8. Baskı, 2008
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sağlığın Önündeki En Büyük Engel - Küresel Sağlık Anlayışı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Danışmanlık ve Yardımlaşma :: Sağlık Sorunları :: Sağlık Bilgileri-
Buraya geçin: