hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An 2duy3hj

Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An Empty
MesajKonu: Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An   Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An EmptyPtsi Mayıs 10, 2010 10:51 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]....Ali Şenol





ZOR


"DAVUL DENGİ DENGİNE ÇALAR DERLERMİŞ"

BEN SENİN RİTMİNİ TUTTURAMADIM.

ÜNİVERSİTELER KAZANDIM DA ZOR SINAVLARDA,

HAYATTA TEK SENİ OKUYAMADIM.


Ali Şenol





Deli miyim Yoksa


Ne bakıyorsun öyle korkuyla şaşkın şaşkın

Gülmek suç mu kahkahalarla alabildiğine

Sen dememiş miydin değmez yazık gözyaşlarına diye

Işte ben de gülüyorum dünyanın şu acımasız rezil
haline


Biliyor musun bir ünlü kişi ne demiş

Hayat duygulananlar için dram düşünenler için se bir
komedidir


Duygularım çoktan çalınmış usumu düşünceler sarmış

Ve düşünüp düşünüp gülüyorum çaresizce


Nilgün ACAR 17.11.1977



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
...Ibrahim Çallı




Ressam ( Izmir, Cal 1882 - Istanbul 1960 ). 1914
döneminin ressamları arasında sanat bakımından Ibrahim Çallı


kadar güçlü olanlar vardı ama, hic biri, iğneleyici
sözleri, hicivleri ve yaşantışıyle Callı' nın erdiği üne kavuşamadı.



Idadi ögrenimini Denizli' de bitirdikten sonra
Istanbul' a gelen Çallı ( 1896 ), Adliye' de katiplik yaparak üc beş
kuruş


kazanıyor, bir yandan da , geceleri mum ışığında
resim yapmağa calışıyordu.


Sonun da bir gün ressam Şeker Ahmed Paşa' nın
ilgisini cekti, Sanayii Nefise Mektebi müdürü Osman Hamdi' yle


tanıştırıldı ve okula girdi ( 1906 ) .

Dört yıl süren okul calışmalarından sonra acılan
Avrupa yarışmasını kazanan Ibrahim 1910' da Paris' e gitti.


Devlet hesabına gittiği için yine bir devlet okulunda
calışmak zorundaydı, Güzel Sanatlar Okulu' na yazıldı.


Orada, dört yıl Fernand Cormon' un atelyesinde
çalıştı. 1914' te, Paris' te birlikte calıştıkları Ruhi Arel


ve Hikmet Onat' la Türkiye' ye döndü. Istanbul' a
gelişinin ilk yılı, Fransa' da calışmış olmanın verdiği hizla meydana


getirdiği tablolarından, Ibrahim' in dört yıl
atelyesinde bulundugu Cormon' dan bir şey almadıgı anlaşlıyordu.


Daha doğrusu oradan cıkar cıkmaz hocasının
geleneksel, akademik öğütlerini unutmuştu.



Gercekten de, hem Çallı' da hem de öteki
arkadaşlarında göze carpan başlıca özellik, renk parlaklığı, saydamlığı,


acıkhava ressamlığıdır. Çallı ve arkadaşları için çok
kullanılan izlenimcilik terimi bir bakıma doğru olmakla birlikte,


onları tam anlamiyle nitelendirmez.


Gerçi paletlerinden kara, koyu tonları ayıklayan ve
tayf' in yedi rengini esas bilen izlenimcilerden çok şey öğrenmişlerdi


ama, bu akımla bağlantıları çok sıkı değildi. Önceki
kuşaktan Osman Hamdi, Şeker Ahmed, Süleyman Seyyid,


bir bakımada Hoca Ali Riza doğaya sıkı sıkıya
vermişlerdi kendilerini, kişilikleri doğanın kalın perdesi arkasına


saklanmıştı. Oysa başta Çallı olmak üzere, 1914
kuşağında görülen belirli eğilim, doğadan ayrılmamakla birlikte


onu daha rahat, daha lirik bir seyrediş, hele tenikte
daha büyük bir özgürlük, bir çesit romantizim idi.


Osman Hamdi bir yana, eski ressamların hic biri insan
resmin, figüre yanaşmamış , ondan korkar gibi olmuşlardı.


Görünümlerde, natürmort denilen cansız nesnelerde
karar kılmışlardı. Çallı Ibrahim ,


adada çamlar altında gezinen beyaz meslahli
hanımları, çıplak kadınları, portreleri, mevlevileri, manolyalariyle
eski türk


ressamlarının o dar çerçevesi dışına cıkarak, cağdaş
resiminizin kurucularından biri oldu.


Mevleviler dizisi belki de en ilginc yapıtlarıdır.
Duru, sematik çizgilerinin, kahverengi ve yeşil renklerin egemenliği


altındaki bu orta çap düzenlemelerde izlenimcilikten
çok anlatımcılığa yöneldiği görülen Çallı, tüm veriminin en ilginc


yapıtlarını meydana getirdi.

22 Mayıs 1960 yılında mide kanaması sonucu
İstanbul’da yaşamını yitir di.




Üsküdar


Aklıbaşına sarınmış laciver aksam

Sönmüş yangın ıssızlığında karşı kıyı

Işıltıyla bakıyor tambur rengindeki cam

Dingin gülüşünün derinliğinde


Durmadan akıyor ve sürüklüyor anlamı

Ahşabına zamanı sindiren yalı

Yakamoz titreşiminde karara kılan

Hüznü hüzzamda vuran bir ses aramalı


Eski ormanların yetim dalları yaban

Tutuşmuş bir nefes huruç ediyor

Yankılanan ezgisi takılıyor ağlara

Su sesi saydamlığında bir bakıştır o an




Aydın Hatipoğlu


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]......Zeynep Akgün / 2006 / Yuva




Yüreğimiz Sırıl – Sıklam


-Çocuklara -


Anneniz ben ikimiz

Bildiğimiz yollardan caddelere indik

Nasıl cicekler bahce bahce allı morlu

Bir coşup acmışlar dal dal baş baş

Özlem özlem mavilere doğru

Nasıl tormanmışlar ağac ağac

Nasıl büyümüşler gölge gölge

Inip havuzlarda derinliğine


Amma siz yoktunuz...


Boyunca korkuluklar kaldırımların boyunca parmaklık


Duvarlar öyle yüksek öyle dik

Zincir üstüne zincir kilit üstüne kilit

Öylesine simsıkı

Öylesine kapılar üstlerine kapalı

Renkler aşamaz bu yasağı taşamaz sokakları

Kokularından duyup bildik



Anneniz ben ikimiz bir sabah vakti bir kuşluk

Aynı yolda aynı aralıklarda bakınıp duruduk

Önümüzde elele iki çocuk

Erkek de kız da

Esmer de beyaz da.. olabilir


Bir kara gözlü bulut dolaştı başımızda bucak bucak

Güneşte gecikmiş bir yağmur yağdı yüzümüze sicak
sıcak



Amma siz yoktunuz


Icimizde bir soğuk bir soğuk

Yüregimiz sırıl- sıklam

Bir kuşkulu bir zehir gibi boşluk

Tepeden tırnağa ıslandık


Kim demis ?.. Hayır !.. biz ağlamadık



SITKI
YIRCALI



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
..."Küskün Kız" Resmi


"5.Şefik Bursalı Resim Yarışması"na katılan 641 resim
arasında "sergilenmeye değer" görülen 82 resimden biri olmuştur.




Tarih : 9/01/2007 10:50 am


Sayin Birce,

3ocak tarihli aşağıdaki e-postanız elime
gecmedigi icin cevaplamakta geciktim. “Küskün Kız�da dahil olmak
üzere resimlerimi basıp çoÄŸaltmadığınız sürece kopyalayabilir;
.... paylasabilirsiniz. EÄŸer paylasim yaptiginiz sayfanin bir kopyasini
bana iletebilirseniz cok sevinirim.Tek ÅŸartım: resmin (Küskün kiz;
88x94 cm; y.boya) ve sanatçının adının (adımın) ve web sitemin [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
adresinin kaynak gösterilmesi.


Gösterdiginiz ilgi icin tesekkürler. Mutlu ve renkli
bir yıl dileğiyle


Alaattin Bender

~~~~~



Sayın Alaattin Bender bey, bende buradan size
ilginizden dolayı ve beni cevapsız bırakmadığınızdan..çok teşekkür etmek
istiyourum.


Sanat dünyasında, şairlerimiz siirleri ile,
ressamlarımız renkleri ile bizlere birçok şeyi ifade etmektedir.


„Sadece bir kalemden, sadece bir fırçadan“ onca güzel
eserler doğmaktadır… burada da “sadece“ kelimenin ne kadar yanlış
olduğunu görmekteyim…bilmem anlatabildim mi.


Tüm sanat dünyasında yer alan şairlerimiz ve
ressamlarımıza ….


ayrıca Salih Yön bey` e teşekkürünü asıl ben bir borç
bilir teşekkür ederim…


Kaleminiz, fırcanız…bundan doğacak olan, onca
kelimelerin yetersiz kalacağı… eserleriniz`in her zaman var olması
dileği ile…


Saygılarımla / 15 Ocak 2007





Kardelen Uğultusu

Munzur'un Küskün Çiçeğine

Siz bir küçük dağlı kızdınız

yavru bir ceylanın

gözlerinde ağlarken gördüm sizi

munzur`un tepesinde

öyle yalnız

çaresiz

ve tek başına

ellerinizde deste deste umut

avuçlarınızda gül kokan dualar vardı


siz gözleri rüzgar desenli

Munzur dağının esmer gülüydünüz

umutla bakıyordunuz dünyaya, yarınlara

ağladığınızda, gözyaşlarınız umut oluyordu

hasret oluyordu, rüzgar oluyordu

haykırıyordu dağların eteklerinde


ağladığınızda

hâle hâle oluyordu gözlerinizden

küçük yağmur taneleri

dökülüyordu çağlayanlara

ve çağlayanlarla beraber

damla damla gözyaşı olup

düşüyordu yüreğimin orta yerine


ey munzur dağlı küskün çiçek

bilirim,

siz bu dağların kanadı yaralı kuşusunuz

nazlı umudusunuz

bulutların arkasındaki ışıltı

gökyüzünün binlerce yıldızısınız


bilirim,

yeryüzü ve gökyüzünün

kesiştiği nokta da unutulmuştunuz

bakışlarınız hilal hilal

saçlarınız lüle lüle

gamzeleriniz yıldız kokuyordu


bilirim,

ipek kanatlı bir kelebeğin

ipeksi kanatlarıdır

çiçekleri okşayan elleriniz

ah eli düşlerdeki kız

yeryüzü sizin için renklidir

güneş

ay

yıldızlar

gökyüzü sizin için mavi

ve bu yüzdendir

munzur'a sevdalı bahar


siz bir küçük dağlıydınız

bir rüzgarlara açıyordunuz kalbinizi

bir de dağlara

ve hilesiz taşıyordunuz içinizde

o kardelen uğultusunu


bir masal fısıldayın istedim

o masalda hayalleriniz

yaralarınız

içinizde yanan ateşler

kır çiçekleri

kar çiçekleri

ateş böcekleri

ve size ihanet edenler olsun


bir dağ yamacının güzelliğine

saklayıp kelimelerinizi

sustunuz

boynu bükük menekşeler gibi


boyun büküyordu

bakıp gözlerinize

ıslak dağ menekşeleri

rengarenk kelebekler konuyordu

saçlarınıza


bu dağlarda

menekşeler hep boynu büküktü belki

belki, gelin gelin ağlıyordu gelincikler

belki bu yüzden suskundunuz

ve bu yüzden yalnız gözlerinizle konuştunuz


şiirlerim,resimlerim

hep sizi yazacak, sizi anlatacak

uzaklarda olsam da

hep kederinizde olacağım

neşenizde açıp, acınızda solacağım


vakit yok ağlamaya küskün çiçeğim

küsme, yine geleceğim

yaram yaranıza kardeş

sevdam sevdanıza eş

derdim derdinize dost

gönlüm gönlünüze yoldaş


güleceğiz hep beraber

vakit yok ağlamaya küskün çiçeğim

Nuri Can

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
...Salih Yön




Öyle Bir Dünya Ki



Öyle bir dünya ki !

Menfaatperest insanların olmadığı,

Açan güllerin hiç solmadığı,

Hiçbir kimsenin ağlamadığı,

İşte bu, Benim Dünyam Olmalı.


Öyle bir dünya ki !

Sınırsız sevgilerin yaşandığı,

İnsanların hiç üzülmediği,

Dostlukların hiç bozulmadığı,

İşte bu, Benim Dünyam Olmalı.


Öyle bir dünya ki !

İnsanların birbirini satmadığı,

Hergün acı üstüne acı katmadığı,

Güneşin hiç batmadığı,

İşte bu, Benim Dünyam Olmalı.


Öyle bir dünya ki !

İnsanların birbirine darılmadığı,

Kalplerin hiçbir zaman kırılmadığı,

Mutsuzlukların hiçbir zaman görülmediği,

İşte bu, Benim Dünyam Olmalı.


Öyle bir dünya ki !

Yemyeşil sınırsız ormanları, kırları,

Masmavi bir gökyüzü,

Cıvıl cıvıl çocukları, berrak suları,

İşte bu, Benim Dünyam Olmalı.




Salih Yön / Mayıs 1979


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]...Emre Özbas 8-C



TANIYIN BENİ




Küçük ama nasırlı ellerim var benim.


Kir pas içinde yorgun bedenim.


Oysa bir bilseniz ne kocamandır yüreğim.


Bir çift ayakkabı boyamak için


Soğukta beklemekteyim.


Yarın pazarda, öbür gün bir başka sokakta


Simit satacağım,


Evin geçimini sağlayacağım.


Tamirhanelerin soğuk taşlarında


Arabaları yağlayacağım.


"Anneme ilaç, kardeşlerime ekmek" derken


Belki elimi, kolumu


Makinaya kaptıracağım...


Sigortasız, ücretsiz, tatilsiz hiç durmadan
çalışacağım...



Ben de çok isterdim okula gitmeyi,


Öğretmenimin gözleriyle dünyayı görmeyi, bilmeyi


Arkadaşlarımla koşup oynayıp gülüp eğlenmeyi.


Salıncakta sallanıp tahteravalliye binmeyi.


Ben de çok isterdim sevmeyi, sevilmeyi


Temiz giysiler giymeyi, iyi beslenmeyi.


Ailemle güzel bir tatil geçirmeyi.


İstemezdim insafsızca değerlendirilmeyi.


Sadece bir düş benimki.


Çocukluğa heves belki.


Çocuk olup çocukluğu özlemek,


Yaşama sevincini ertelemek,


Bilir misiniz nedir ki ?


Ellerinizi uzatın bizlere


Sevgiyle dostlukla kucak açın


Korkmayın, çok şey değil istediğimiz,


Birazcık sevgi ve
ilgi


Hepsi bu...



( Yeşim Çizmeci -13 yaşında- )


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
...Remzi Taşkıran



1961 Yılında Adıyaman’da doğdu.

Orta öğrenim döneminde öğretmenlerinin
yönlendirmesiyle Resim sanatını geliştirmeye başladı.


Askerlik yaptığı dönemde kendini tamamen Resme verdi
ve resim sanatı tam bir tutkuya dönüştü.


İstanbul da bazı gazetelerde ressam olarak çalıştı.

Temalarını yöresinin kültüründen oluştururken
kompozisyonlarına renk


ve ışık fantezilerini katarak özel bir ayrıntı
oluşturdu.


Artık sanat onun için bir meslek değil yaşama biçimi
oldu.


Yurtiçi yurtdışı özel ve devlet koleksiyonlarında
tabloları bulunmaktadır.



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]




Nemrut Tarihtir



Güneş doğar sini gibi,

Nemrut dağı tepesinde…

Taşlar parlar çini gibi,

Nemrut dağı tepesinde…



Harikadır her bir anıt,

Dünümüze birer kanıt,

Kâhta tarih işte yanıt,

Nemrut dağı tepesinde…



Ders al dünden yap sen küpe,

Mucurdandır koca tepe,

Tarih yatar sere serpe,

Nemrut dağı tepesinde…



Gelmiş geçmiş iki bin yıl,

Tarihini çok iyi bil,

Bu emektir boş laf değil,

Nemrut dağı tepesinde…



Cantekin der; selam düne,

Kucak açtım doğan güne,

Yarın bizim gel düğüne,

Nemrut dağı tepesinde…


Mahmut
Cantekin


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]




[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]...Mesut Dikel





RESİM


Her gün

Enginlerden engin

Yücelerden yüce

Bir duygu sarar bizi

Bu sınıfa girince.


Yanda, bir uçtan bir uca.

Mavi deniz

Odanın içinde güneşleri bulunca.

Isınırız.


Enginlerin engini deniz olsa

Deniz ufak !

Yücelerin yücesi güneş olsa

Güneş küçük !


İlk günü gördük, nerden geldi:

Duvardaydı

Denizleri, güneşleri

Küçülten büyüklük.


Kürsünün üstünde bir resim:

Gözleri denizlerden mavi

Bakışları güneşlerden sıcak.

Dört mevsim.


Kürsünün üstünde:

Atatürk'üm, arkasında al bayrak

Kolları kavuşturmuş göğsünde.


Bu resimle başlar bizim günümüz

Karşımızda Atatürk'ü gördükçe

Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.


Öğretmenimizin kürsüde

Verdiği dersi

Dinler bizimle birlikte

Atatürk'ün resmi.


Çalışkanız, çünkü

Çalışınca

Bakarız, Atatürk güldü.


Bir yanlışlık yapsak

Bulutlanır gözleri

Anlarız Atatürk üzüldü.


Gelsek kürsünün dibine

Görür bizi

Eğilince.


Kalksak, gitsek gerilere

Otursak arkalarda;

Başımızı kaldırmadan duyarız:

Atatürk orada.


Öteki odalarda

Başka başka resimleri Ata'mın.

Atatürk'üm artık ömrüm oldukça

Bu resminle karşımdasın !


Yok hiç birinde

Bundaki tılsım

Değişen çizgilere

Canlı gibi bu resim.


Öyle canlı ki sanırım

Bende bir gün okulu bitirince

Uzanan ellerinle

Okşanacak sırtım.


Öyle canlı ki, sanırım

Karanlık bile olsa

Aydınlanır yollarım.


Tıpkı sınıftaki gibi

Yapacağım bir işte

Bu resmindir rehberim:

Kötülüğe uzanırsam

Çat kaşlarını

Tutulsun ellerim .


Tıpkı sınıftaki gibi

Bütün ömrüm boyunca

Yaptığım her işte

İyi, doğru oldumsa

Sevincini belli et.

Gülümse !


Yaprak yaprak dökülürken önümde

Her yıl dört mevsim;

Sınıflar içinde yalnız bu sınıf

Resimler içinde yalnız bu resim !



Behçet NECATİGİL



1916-1979


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
...Mehmet Pesen / 1986 UNICEF karti oldu.





HÜZZAM
BESTE




Şarkılar anlatırdı maceramızı

Şarkılarla güler ağlardık şarkılarla

Çiçekler denizler gök kıskanırdı

Bahçeler ayak sesimizden tanırdı

Düşerdik yollara kuşlar gibi baharla

Şimdi o günlerden yüreğinde iz var mı

"Anlat bana ey sevgili aşkın bu kadar mı"



Bizim de sevdiğimiz şarkılar vardı

Yeşil gecelerde dinlediğimiz

Dalgalar söylerdi, rüzgâr söylerdi

Sonra o şarkılar tükeniverdi

Sen dönmedin gittiğin ötelerden

"Beklerim her gün bu sahillerde mahzun böyle ben"



Bizi ağlatan şarkılar vardı

Gecelerin esmer dudaklarında

Bir yavru ceylan gibi uyurdun kollarımda

Aşkımızda her mevsim bahardı

Ben hâlâ yarım kalan sevdamızdayım

"Gittin artık seni ben nerde bulup yalvarayım"




Sonra sevdiğimiz şarkılar sustu

Sustu saçaklarda âşık kumrular

Unutuşun rüzgârı dolaştı bahçemizde

Düştü gül yüzlü çiçekler derde

Kararan ufkumuzdan çekilip gitti bahar

"Aşkın bana bir gizli elem oldu güzel yâr"



1986 Mustafa Ilhan Gecer


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]




[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]...Atlar / Nilgün
Gündüz 2003




Troya
Önünde Atlar




Kör bir ozan anlattı bunları,

Atların da ruhu vardı Troya önünde,

Ta Hades'ten duyulurdu kişnemeleri,

Atsız bu bu kişneme ölüleri ürpertir,

Köpeği deliye çevirirdi.

Kimi de Troya önünde nal sesleri gezinirdi,

Gömülmemiş bir atın erinçsiz ruhundan.


O gün Akhalar başka biri için yarışsalardı

İlk ödülü Akhileus götürürdü barakasına.

Çünkü ölümsüz atları vardı,

Onları Poseidon vermişti babası Peleus'a,

Peleus da oğluna armağan etmişti.

Şimdi atlar yas tutuyorlar Patroklos'a,

Yürekleri burkuk, toprağa değiyor yeleleri.


Diomedes Tros atlarını koştu arabasına

O atları savaşta Aineas' tan almıştı.

Bir tanrı kurtarmıştı Aineas'ı.

Sarı Menelaos kalktı sonra, Atreusoğlu,

Tanrısal yiğit koştu arabasına iki at,

Agamemnon'un kısrağı Aithe'yi, kendi atı Podargos'u.

Antilokhos koşum taktı Pyloslu atlarına.

Sonra Köroğlu kalktı, koştu Kır At'ı.

Her yanında çifte kanat

Bilmez yakını ırağı.

Kendini beğenmiş Tahta At'ı çıkardılar sonra,

Yayıldı ortalığa yanık sedre kokusu.

Huylandı öbür atlar bu büyülü kokudan.

Sonra göründü Muhammed'in damadı Ali'ye

Benzer iyi huylu Düldül, edep yeri kapalı,

Dolandı çok tanrılı atlar arasında ağır ağır,


Gözleri iyi görmüyordu.

Başını yana eğen İskender'in Bukephalus'u

Geldi sonra, Hint kızları gibi derin bakışlı

Güneyden yana bakayordu ikide bir,

Sezmiş gibi Granikos suyunun yakınlığını.

Elcid'in Babeica'sı, derken Rocinante çıktı

Ağlayarak.

Anlatma bana atları !

Bilirim, ana rahminden gelir, gece, karanlık

Bir ahırda lamba tutar biri, ışık titrer

Samanların üztünde, hayvanın öksürüğü ve soluğu...

Başını döndürür bakar, "Bana benziyor mu?"

"Sekili mi ayakları?"

Anlatma bana atları !

Sabahın yerden kesilmiş tarlaları ve çığlık

Çığlığa suları gibi gök yarığından atlayan

Kanatlı Pegassos! Gençliğim benim, oğlum !

Delirmiş bir zamandı, yas, ölünün öcü, gövdesiz kuş,

Kırılan yıldız, unutulmuş bir günün yarısı.

Tohumsuz küçük göller ölüm anıtı gibi yükselen,

Ve giysisiz boşluk, yılgın uzay, o bitmeyen

Koşu...Atlar, atlar.Yaşlananı görmedim hiç.

Kimi yelesiyle devirmek ister burçları,

Kiminin eşeler toprağı hala toynakları.

Anlatma bana atları !

Yüreğim kaldırmıyor düşündükçe vurulup

Vurulup yerlerde yattıklarını, anlatma,

Anlatma bana, görmedim Troya savaşını.



Melih Cevdet Anday


1915 - 28 Kasım 2002


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şiirlerin Tabloya Yansıdığı An
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Kültür & Sanat-
Buraya geçin: