hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) 2duy3hj

Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) Empty
MesajKonu: Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273)   Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) EmptyC.tesi Mayıs 08, 2010 8:29 am

Mevlana Muhammed Celaleddin-i
Rumi (1207 - 1273)


Mevlana'nın
asıl adı
Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine
sonradan
verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi,
ona,
daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladığı tarihlerde
verilir.
Bu isim sems-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı
sevenlerce
kullanılmış; Adeta adı yerine sembol olmuştur.

Rumi,
Anadolu demektir.


Mevlana'nın,
Rumi diye
tanınması, geçmiş yüzyillarda Diyari Rum denilen Anadolu
ülkesinin
vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturması, ömrünün büyük
bir
kismının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır.

Mevlana'nın
doğum yeri, bugünkü Afganistan'da bulunan, eski büyük Türk kültür
beldesi Belh'tir.


Mevlana'nın
Doğum tarihi
ise (6 Rebiu'l Evvel, 604) 30 Eylül 1207'dır. Bazı
araştırmacıların
tespitine göre, O'nun doğum tarihi 1182'dir.

Asil
bir
aileye mensup olan Mevlana'nın annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı
Mümine
Hatun; babaannesi, Harezmsahlar (1157 Dogu Türk Hakanlığı)
hanedanından
Türk prensesi, Melike-i Cihan Emetullah Sultan'dır.

Babası,
Sultanü'l-Ulema
(Alimlerin Sultani) ünvanı ile tanınmış, Muhammed
Bahaeddin Veled;
büyükbabasi, Ahmet Hatibi oglu Hüseyin Hatibi'dir.
Sultânü'I-Ulemâ
Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta
olan Moğol
istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmış
Sultânü'I-Ulemâ
1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın
dostları ile
birlikte Belh'den ayrılmıştır.


Sultânü'I-Ulemâ'nın
ilk
durağı Nişâbur olmuş burada tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar
ile
de karşılaşmışlardır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin
Attar'ın
ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.


Sultânü'I
Ulemâ
Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket
etmiştir.
Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a
uğradı.
Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile
Lârende'ye
(Karaman) gelip Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın
yaptırdıkları
medreseye yerleşmişlerdir.


1222 yılında
Karaman'a
gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kalmışlardır.
Mevlâna 1225
yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile
Karaman'da evlenmiş
bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve
Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu
olmuştur. Yıllar sonra Gevher Hatun'u
kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul
olan Kerrâ Hatun ile ikinci
evliliğini yapmıştır. Mevlâna'nın bu
evlilikten de Muzaffereddin ve
Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile
Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya
geldi.


Bu yıllarda Anadolunun
büyük bir
kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da
bu
devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim
adamları
ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en
parlak
devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi.
Alâeddin
Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan
Konya'ya
davet edip ve Konya'ya yerleşmesini istemiştir.


Bahaeddin
Veled
Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında
ailesi
ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem
bir
törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine
tahsis
ettiler.


Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında
Konya'da
vefat etmiştir. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül
Bahçesi
seçilmiştir. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna
Dergâhı'ndaki bugünkü
yerine defnolunmuştur.


Sultânü'I-Ulemâ
ölünce, talebeleri ve
müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde
toplanmış Mevlâna'yı babasının
tek varisi olarak görmüşlerdir.
Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve
din bilgini olmuş, İplikçi
Medresesi'nde vaazlar vermeye başlamıştır.


Mevlâna
15
Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmıştır. Mevlâna
Şems'de
"mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını"
görmüştür.
Ancak beraberlikleri uzun sürmemiş Şems aniden ölmüştür.


Yaşamını
"Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273
Pazar günü vefat etmiştir.


Mevlâna
ölüm
gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman
sevdiğine
yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe
düğün günü
veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve
dostlarına
ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek
vasiyet
ediyordu.


MEVLÂNA'NIN ESERLERİ

MESNEVİ
Mesnevî,
klâsik
doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Sözlük anlamıyla
"İkişer,
ikişerlik" demektir. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti
kendi
arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevî adı
verilmiştir.


Her
beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli
olması nedeniyle
Mesnevî'de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu
nedenle uzun sürecek
konular veya hikâyeler şiir yoluyla
söylenilecekse, kafiye kolaylığı
nedeniyle mesnevî tarzı seçilir. Bu
suretle şiir, beyit beyit sürüp
gider.


Mesnevî her ne kadar
klâsik
doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de "Mesnevî" denildiği zaman
akla
"Mevlâna'nın Mesnevî'si"gelir. Mevlâna Mesnevî'yi Çelebi
Hüsameddin'in
isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi'nin
söylediğine
göre Mevlanâ, Mesnevî beyitlerini Meram'da
gezerken,otururken,
yürürken hatta semâ ederken söylermiş, Çelebi
Hüsameddin de yazarmış.


Mesnevî'nin
dili Farsça'dır. Halen
Mevlâna Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278
tarihli, elde bulunan en eski
Mesnevî nüshasına göre, beyit sayısı
25618 dir.


Mesnevî'nin vezni : Fâ i lâ tün- Fâ i
lâ tün - Fâ i lün'dür


Mevlâna 6 büyük cilt olan
Mesnevî'sinde, tasavvufî fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış
hikayeler halinde anlatmaktadır.


DİVAN-I KEBİR
Dîvân,
şairlerin
şiirlerini topladıkları deftere denir. Dîvân-ı Kebîr "Büyük
Defter"
veya "Büyük Dîvân" manasına gelir. Mevlâna'nın çeşitli
konularda
söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Dîvân-ı Kebîr'in
dili de
Farsça olmakla beraber, Dîvân-ı Kebîr içinde az sayıda Arapça,
Türkçe
ve Rumca şiir de yar almaktadır. Dîvân-ı Kebîr 21 küçük dîvân
(Bahir)
ile Rubâî Dîvânı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.
Dîvân-ı
Kebîr'in beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. Mevlâna, Dîvân-ı
Kebîr'deki
bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu dîvâna,
Dîvân-ı
Şems de denilmektedir. Dîvânda yer alan şiirler vezin ve
kafiyeler
göz önüne alınarak düzenlenmiştir.


MEKTUBAT
Mevlâna'nın
başta
Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerin.e nasihat
için,
kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda ise
açıklayıcı
bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. Mevlâna bu
mektuplarında,
edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu
gibi
yazmıştır. Mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç
yer
vermemiştir. Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna,
mektup
yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre
kendisine
hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla
hitap
etmiştir.


Fİ Hİ MA Fİ H
Fîhi
Mâ Fih "Onun içindeki
içindedir" manasına gelmektedir.. Bu eser
Mevlâna'nın çeşitli
meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan
Veled tarafından
toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden
oluşmaktadır. Bu
bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman
Pervane'ye hitaben
kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da
temas edilmesi
yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak
olarak da kabul
edilmektedir. Eserde cennet ve cehennem, dünya ve
âhiret, mürşit ve
mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir.


MECÂLİS-İ
SEB'A

(Yedi
Meclis) Mecâlis-i Seb'a, adından da
anlaşılacağı üzere Mevlâna'nın yedi
meclisi'nin, yedi vaazı'nın not
edilmesinden meydana gelmiştir.
Mevlâna'nın vaazları, Çelebi
Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled
tarafından not edilmiş, ancak özüne
dokunulmamak kaydı ile eklentiler
yapılmıştır. Eserin düzenlemesi
yapıldıktan sonra Mevlâna'nın
tashihinden geçmiş olması kuvvetle
muhtemeldir. Şiiri amaç değil,
fikirlerini söylemede bir araç olarak
kabul eden Mevlâna, yedi
meclisinde şerh ettiği Hadis'lerin konuları
bakımından tasnifi şöyledir
:


1. Doğru yoldan
ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı.

2.
Suçtan kurtuluş. Akıl yolu ile gafletten uyanış.

3.
İnanç'daki kudret.

4. Tövbe edip doğru yolu bulanlar
Allah'ın sevgili kulları olurlar.

5. Bilginin
değeri.

6. Gaflete dalış.
7.
Aklın önemi.


Bu
yedi meclis'de, asıl şerh
edilen hadislerle beraber, 41 Hadis daha
geçmektedir. Mevlâna
tarafından seçilen her Hadis içtimaidir. Mevlâna
yedi meclisinde her
bölüme "Hamd ü sena" ve "Münacaat" ile başlamakta,
açıklanacak
konuları ve tasavvufî görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip
hale
getirmektedir. Bu yol Mesnevî'nin yazılışında da aynen
kullanılmıştır.

Mevlana
Muhammed
Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) Full indir,Mevlana Muhammed
Celaleddin-i
Rumi (1207 - 1273) Full izle,Mevlana Muhammed Celaleddin-i
Rumi
(1207 - 1273) Full Torrent İndir,Mevlana Muhammed Celaleddin-i
Rumi
(1207 - 1273) Torrent İndir,Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi
(1207 -
1273) DivX indir, Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 -
1273)
DvdRip indir,Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) HD
Kalite
İndir,Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273) mp4 indir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mevlana Muhammed Celaleddin-i Rumi (1207 - 1273)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hz. Mevlana´dan özlü sözler
» Eşrefoğlu Rumi İznik'te Anılacak
» Hz. Muhammed (sav) Efendimiz
» Hz.Muhammed (s.a.v) ve Atatürk
» Muhammed Bin Mesleme

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Biyografiler-
Buraya geçin: