hukuk.forum.st
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

hukuk,hukuki,adliye,dava,müvekkil,hukuk haberleri,avukat,savcı,hakim,forum
 
AramaLatest imagesAnasayfaKayıt OlGiriş yap

 

 Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Jensen
Hukuk Forum
Jensen


Giriş Tarihi : 30/03/09
Yer : İstanbul
Yaş : 34
Mesajlar : 14824
Rep Puanı : 14472
Rep Gücü : 6503
Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar 2duy3hj

Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar Empty
MesajKonu: Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar   Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar EmptyC.tesi Nis. 17, 2010 3:32 pm

>>> 1 Afrikanın ne özelliği var da
ilk primatlar orada ortaya cıktı ?

Primatların ilk olarak ortaya çıkışı Eocene
dönemine, yaklaşık 50-55 milyon yıl önceye tarihlendirilir. Bu döneme
ait fosiller Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’da bulunmuştur. Yani
primatların Afrika’da ortaya çıkması gibi bir durum söz konusu değil.
Fosilleri bulunan primatlar yaklaşık sincap büyüklüğünde.

Maymunların ortaya çıkışı ise 35-30 milyon yıl
önceye tarihlendiriliyor. Anthropoidea olarak adlandırılan bu alttakıma
ait bilinen en iyi örnekler Apidium ve Aegyptopithecus. İlki büyükçe bir
sincap, ikincisi bir ev kedisi boyutlarında. Maymunların çok büyük bir
ihtimalle Afrika’da ortaya çıkmış olduğu düşünülüyor. Güney Amerika
maymunlarına ise 30 milyon yıl öncesinde itibaren rastlanıyor. Bunların,
Afrika’dan, büyük bir fırtına ile ağaç kütükleri ve molozlar üzerinde
Amerika’ya sürüklendiği tahmin ediliyor. Tıpkı Galapagos’a sürüklenen
iguanalar gibi.

Ape olarak isimlendirilen kuyruksuz maymunlar
(orangutan, goril, şempanze, bonobo) ise yaklaşık 20 milyon yıl önce,
Miocene döneminde maymunlardan evriliyor. En iyi bilinen maymundan ape’e
geçiş formu, Proconsul olarak adlandırılan bir tür. Bu tür 21-14 milyon
yıl önce Afrika ormanlarında yaşamış. Ayrıca 15 milyon yıl önce yaşayan
Dryopithecus’lar var. 8-9 milyon yıl önce Dryopithecus’ların bir kolu
gorillere, diğer kolu insan, şempanze ve bonoboya giden kola ayrılıyor.
5-6 milyon yıl önce de insan, şempanze ve bonobolara giden koldan
ayrılıyor.


>>> 2 Afrika haricinde baska kıtalardada
"öncesiz" primatlar ortaya çıkmışmıdır? varsa ve mümkünse türlerinin
isimleriyle beraber.

Hiçbir canlı türü öncesiz olmadığı gibi,
primatların da doğal olarak ataları mevcut. Bunlar 65-55 milyon yıl
önceye tarihlendirilen Paloecene döneme ait primat benzeri memeliler.
Bunlar Plesiadapiformes olarak isimlendiriliyor. Bunlar 55 milyon yıl
önce günümüzdeki lemur, loris ve tersiyerlere benzeyen Prosimian’lara
evriliyor. Bunların en iyi bilinen türleri Adapidae ve Omomyidae.


>>> 3 Evrim haritasında görmüştüm ,
evrimin yolculuğu , etiyopya civarından kuzey arab yarımadasına oradan
güney asyaya oradanda ikiye ayrılıp avrupa ve kuzey amerikaya diye .
burada sormak istiyorum , etiyopya civarından kuzeye değilde batıya
hatta güneye doğru giderek ortaya cıkan türler varmı ? varsa ve
günümüzdede hala yasıyorlarsa , ulus isimleri nelerdir ?

Bu bahsettiğin, evrim yolculuğu değil, 70 bin
yıl önce Afrika’dan diğer kıtalara dağılan bazı Homo Sapiens
atalarımızın göç yolculuğudur. En eski Sapiens buluntusu 195 bin yıllık
ve Afrika’da. Sapiens atalarımızın 250 bin yıl önce ortaya çıkmış olduğu
değerlendiriliyor. 70 bin yıldan sonraki Sapiens buluntularına ise
diğer kıtalarda da rastlanıyor. Ancak, Afrika’dan yayılan ilk tür
Sapiens değil. Erectus’ların da Afrika’dan diğer kıtalara yayıldığı ve
farklı türlere dallandığı biliniyor. Neanderthaller de mesela Afrika’dan
göçen ve Avrupa’da buzul çağına adapte olacak şekilde evrim geçiren bir
tür.

Günümüzde yaşayan insanların hepsinin soyu,
Afrika’dan dağılan Sapiens atalarımızdan geliyor. Bu insanlar,
Neanderthaller ile bir dönem beraber yaşadılar ancak bir şekilde, 30 bin
yıl önce onların soyu tükendi. Dolayısıyla uluslararası farklı türleşme
gibi bir durum söz konusu değil. Ancak, coğrafik izolasyonlar
neticesinde, farklı bölgelerde bugün bildiğimiz ırklar ortaya çıkmış.

Sadece anneden çocuğa aktarılan mitokondriyal
DNA analizlerine göre, bugün yaşayan tüm insanlar, yaklaşık 160 bin yıl
önce Afrika’da yaşamış tek bir dişinin genlerini taşıyor. Buna
mitokondriyal Eve (Havva) adı veriliyor. Yani, tüm insanlar arasında
uzak geçmişten gelen akrabalık mevcut. İnsanların ne zaman nereye
göçtükleri de bu mtDNA analizleri ile kestirilebiliyor.


>>> 4 2.nci sorumu dahada genişleterek,
eger ki primatlar ortaya cıkmışsa , sonraki zamanda bunlar bizler gibi
akıllı bilinçli varlıklar haline geldilermi ? geldilerse ve hala
günümüzdede yasıyorlarsa ulus isimleriyle beraber

Başka tür primatların insan haline gelmesi gibi
bir durum yok. İnsana giden kol 6-7 milyon yıl önce, şempanze ve
bonobolara giden koldan ayrıldı ve bu koldan dallanan başka bir çok
koldan bir tanesi biz insanlara dönüştük. Bu kolun diğer dallanmalarının
(Erectus, Habilis, Heidelbergensis, Flouresiensis vs. gibi) ise soyları
tükendi. Yani, ulusların farklı primat türlerinden gelmesi gibi bir
durum yok.


>>> 5 Bir keresinde homo sapiensle
ilgili , ne zaman ve nerde cıktığına dair cok az sey biliniyor diye
okumuştum , eger bu doğruysa , nasıl oluyoda taaa 100 - 200 - 300 milyon
önceki primatlar hakkında daha fazla bilgi varda sapiensle ilgili yok ?

Modern insan 200-250 bin yıldır dünyada ve
genetik takip neticesinde, atalarımızın 90 bin yıl önce büyük bir
darboğazdan geçtiklerini, nüfuslarının 2.000 bireye kadar düştüğünü
görebiliyoruz. Yani ortada fosili bulunacak çok fazla birey ve uzun
zaman periyodu yok. Ayrıca bu insanlar tropikal bölgede yaşıyor ki,
buralar fosilleşmeye pek uygun olmayan bölgeler.

Buna mukabil, genel olarak primatlar 50 milyon
yıldan beri varlar ve pek çok yerde yaşamışlar. Doğal olarak, bunlara
ait çok sayıda fosil bulunabiliyor. Ayrıca, Australopithecus ve Homo
cinsine ait çok sayıda fosil buluntuları da mevcut.


>>> 6 Zeki bilincli canlılar olabilmemiz
milyonlarca yıl sürdü , bu süreç neden yüzbinlerce hatta onbilerce yıl
içinde olmadı ? eger olabilme imkanı olsaydı ne gibi koşullar gerekliydi
?

Bu süreç çok daha uzun aslında. 3.8 milyar
yıllık bir süreç. Çünkü kendini kopyalayabilen ve enerji kullanan,
dolayısıyla canlı olarak tabir edebileceğimiz ilk oluşumlar 3.8 milyar
yıllık. 570 milyon yıl önceki Kambrien patlamasına kadar hayat,
denizlerde yaşayan mikroorganizmalar seviyesinde ve bu dönemde 30 milyon
yıl içinde bir çok tür ortaya çıkıyor. Bu türlerden bir tanesi de o
zamanlar, denizde yaşayan yassı bir kurt olan ilk omurgalılar. Bu türün
devamında önce çenesiz balıklar, sonra sırasıyla çeneli balıklar,
amfibyanlar, reptiller, ilkel memeliler, modern memeliler, primatlar,
maymunlar, kuyruksuz büyük maymunlar (ape’ler), hominidler ve sonunda
modern insan ortaya çıkıyor.

Bilinçli bir tür olabilmek kolay değil.
Vücuduna oranla dev bir beynin olması gerekir. Bu beyni besleyebilecek
kadar proteinle beslenebilmen gerekir çünkü beyin en fazla enerji
tüketen organdır. Ayrıca bu beyni taşıyacak yavrunun büyük bir kafası
olması, bunu doğuracak dişilerin leğen kemiğinin de bu kafayı
çıkartabilecek genişlikte olması gerekir. Bütün bunların gerçekleşmesi
çok uzun zaman ister, zaten öyle de olmuş.

Önce atalarımız ağaçlardan inmişler, iki ayak
üzerinde durmayı ve yürümeyi öğrenmişler. Yerdeki böcek, kurt vs. gibi
protein kaynaklarıyla beslenmişler. Leğen kemikleri genişlemiş, çünkü
daha rahat ayakta durmalarında avantaj sağlıyormuş bu durum. Proteinli
gıdalarla daha büyük beyni destekleyebilmişler ve daha büyük beyinli
olanlar daha zeki olduklarından, doğal seçilim gereğince daha çok
hayatta kalmışlar. Böylelikle, mevcut popülasyonun gen havuzunda, büyük
beyinlilerin gen frekansı çoğalmış. Kuşaktan kuşağa, nesilden nesile
beyin sürekli büyümüş. Fosil buluntularında bunu açıkça görebiliyoruz.

Bugün beynimiz vücudumuza oranla o kadar büyük
ki, kafatasında bıngıldakla doğan tek canlı türü insanoğlu. Çünkü
kafatası kemikleri beynin gelişimine ayak uyduramıyor.

Doğada bir süreç yaşanmış ise tekrar yaşanması
kaçınılmazdır. Örneğin kanatlar en az 5 farklı şekilde ortaya çıkmıştır.
Uçan böcekler, sürüngenler, dinozorlar, kuşlar ve memeliler vardır. Her
birinin gelişim süreci farklı yoldan olmuştur. Farklı yollardan
evrimleşmiş en az 50 farklı göz türü vardır. Eğer dünyada insanoğlu
olmasaydı, mesela bonobolar 20 milyon yıl sonra bizim gibi bir beyin
geliştirebilirlerdi. Bunun olmasını bekleriz çünkü daha önce olmuş bir
şeyin tekrar olmaması için hiçbir neden yok. Üstelik bu canlıların
beyinlerini büyütebilmeleri için her şey müsait. Ancak, insanoğlu
dünyaya hakim iken, başka bir türün bize tehdit olmasına müsaade
etmeyiz. Tıpkı dinozorların, kendilerinden daha önce ortaya çıkmış olan
ilkel memelilerin dünyaya hakim olmasına müsaade etmedikleri gibi.


>>> 7 Primattan önce sürüngendik,
primata dönüşmeden sürüngen halimizi koruyarak , yine bu denli zeki
canlılar olabilirmiydik ? mesela pullu derilerimiz , yılan gözleri gibi
gözlerimiz, bu tür seyler ,hatta dahada zeki ?

Bu soruyu Anibal'in cümleleriyle cevaplayalım:
Akılla uzun vadeli, planlı iş yapabilmek için,
öncelikle bu plandaki öğeleri saklayacak bir hafızaya, o kadar hafızayı
da işleyecek kesime ihtiyaç vardır. Bu apaçık bir şekilde, nöron sayısı
ihtiyacı demektir. Nöronlar, yani beyin, enerji gereksinimi yüksek bir
organdır ve bu evrim için bariz bir dezavantaj oluşturur. Eğer mekanik
düşünürsek, evrim, beynin bu kadar gelişmesine izin veremez bile
denebilir. Oysa, sorun aslında, büyük beyin sorunundan önce, bu kadar
büyük beyni idare edecek diğer vücut organları sorunudur.

İnsan evriminde farklı sebeplerden dolayı
beynin evrilmesinin yolu açılmıştır. Örneğin alet kullanma, insan için
et yiyebilme yeteneğini getirmiştir. Bu apaçık şekilde daha çok enerji
sağlama demektir. Örneğin, daha erken doğabilme. Örneğin, daha kolay
doğum için kalçaların genişlemesi. Bunlar "büyük beyni" mümkün kılmış,
ilerleyen dönemde ise bu beyin kendi avantajını ortaya sermiştir.

İşte, insan beyinsel faaliyet endeksi (borsa
endeksi gibi) 1000 olan bir canlıdır. Beyni vücuduna göre bin
oranındadır da ondan. Ama beyni vücuduna göre 100 oranında olan bir fil,
bir babun vs.’nin beyinsel faaliyet endeksi yine 100 civarında
olmaktadır. Sonuçta, insan akıl yönünden çok çok ileridir ama bu akıl
denen şeyin, insan dışında görülmediği sonucunu getirmez. Hayvanlarda
alt uç, akılsız örnekler çoktur. Hatta çoğunluktadır. Ama örneğin,
orangutanlar soyutlama yapabilir. Benzer şekilde, belli bir plan, proje
gerektiren faaliyetlerde bulunabilirler.

Sonuçta, her hayvan aynı nicelikte akla sahip
değildir. En büyük değeri olan insandır, hem de çok açık farkla. Fakat,
"akıl" yapısı tamamen reflekse dayanmayan canlılarda, bilhassa
vücut/beyin hacmi oranına uygun bir akıl mevcuttur.

En çok yanlış bilinen husus şudur. Yaşamak için
gereken beyinsel akıl, gerçekte o kadar fazladır ki, bu değerin %10
fazla olması bile, ansiklopediler dolusu bilgiyi ifade eder. Basitçe,
aslanı ceylandan ayırmak için gereken bilgi, roket biliminden fazladır
diyebiliriz. Ama beyin organizasyonu, aslan/ceylan ayrımını yapacak
otomatik bir düzeneğe sahipken, roket bilimini anlamak için, eğitimle bu
düzeneğin kurulması gerekir. İşte bu noktada konuşma devreye girer.
Konuşma ise, yine aynı şekilde, yüksek beyin gücü gerektirir. Bu,
öncelikle, yaşama kriterlerini etkilemeyecek kadar artık nöron niceliği
gerektirir. İşte bunu bir şekilde sağlayabilen canlının ancak önü
açılabilir. Evrimsel çizgide böyle olunca konuşma gelişir, zeka gelişir
diye bir kural yok. Ama ön şartlar bunlardır.

Eee, nasıl oluyor? Primatlar akıl yönünden
ileridir. Ama bir babun’a bakarsanız, bu farkı göremezsiniz. Karga,
tilki ve babun pek fazla fark göstermez. Fakat, kuyruksuz maymunlara
bakarsanız, durum birden değişir. Bunlar iletişim, alet kullanma, hatta
aya gitme vs. mevzularında fark atarlar. Neden? Basitçe şöyle düşünün.
Ağaçta gezerken, tutunacağınız dalın sizi taşıyacağını hesaplama,
kuyruğunuzla dengeyi sağlama gibi bir fonksiyona sahip olmanız gerekir.
Eğer, kuyruğunuza ihtiyaç kalmaz ve körelirse, demek ki, bu gerek
azalmıştır. Buna harcanacak nöronları, akla harcayabileceğiniz görülür.
İşte, Lucy (Australopithecus Afarensis) yere indiğinde, başına gelen
buydu. Beyni, hem ağaçta, hem bazen yerde yaşayacak sistemi idare edecek
şekilde büyüktü. Bu beyin ona, yaşamasına yetecek kadarını sağlıyordu.
Halbuki, yerde kalıp, o denge vs. sorunları ortadan kalkınca, beyninde
boşta bir sürü nöron açığa çıktı ve o bunu alet kullanma vs. yönünde
değerlendirdi. Ve primatlarda alet kullanma, içgüdüsel değil, öğrenilen
bir şeydir. Atalar, oğulları toplar ve bunu öğretir.
Akıl, beynin bir fonksiyonudur. Daha büyük beyin, daha çok akıl
demektir. Ama beynin tüm işi gücü bizim akıl dediğimiz mekanizma değil.
Yürüme, dallarda gezinme gibi çok çok karmaşık bir sürü işe bakıyor.
Enerji ihtiyacı da yüksek. Bu sebeple insan dışındaki hayvanlarda beyin
ancak temel yaşam fonksiyonlarını yerine getirecek kadar büyük. İnsanda
ise öncelikle bu fonksiyonlardan bir kısmı ortadan kalkıyor. Örneğin
koku alma, duyma gibi fonksiyonlar azalıyor. İnsan bunlardan arta kalan
beyni akıl için kullanmaya başlıyor. Böylece doğal seleksiyondan
kurtulma yolu "aklını kullanmak" oluveriyor. Bunun sonucu,

daha büyük beyin -> daha çok akıl -> daha
çok üreme/hayatta kalma

geri beslemesi yoluyla hızla beyinlerimiz
irileşip, gelişiyor. Bu insanın, sadece biz homo sapiens türüne ait bir
özellik. Neanderthal, H.Fluorensiensis gibi türler bu avantajı
geliştiremiyor ve yok oluyor.

Ama onlar da ateşe hükmetmeyi ve mızrakla
avlanmayı bilecek kadar beyne sahiptiler.

Akıl, beynin bir fonksiyonudur. Ve bir beyne
sahip her canlı akıllıdır. Mesele bu aklın niceliğidir. Ve dahası,
neticeye bakarsan, onların aklının bizden az olduğunu ama aynı olduğunu
görürsün. Tahminim, önümüzdeki 30 - 40 Milyon yıllık süreçte, başka zeki
canlıların da ortaya çıkacağıdır. Çünkü, akılla baş etmek için, akıl
şarttır. Burada, insan kadar büyük, dev beyinler olması değil, vücuduna
göre büyük beyne sahip canlılar ortaya çıkması asıl husustur.

50 yıl önce RACUMIN gibi fare zehirleri ilk
ortaya çıkınca, fareleri duman etmişti. Fareler yiyeceğin başında ölü
fare bulunan yemleri yemez. Bu zehirler saatler sonra etkisini gösterir
ve fare yemin başında ölmez. Fakat, aradan geçen 50 yıl içinde fareler,
ölü farelerin ağzını koklayıp, son yediği şeyin kokusunu öğrenip, bu
kokuya sahip yemlerden uzak durmayı öğrendiler. Evet, öğrendiler, bu
içgüdüsel değil, aile içinde öğretilen bir davranış.

Benzer tonla mesele söz konusu. Bir aladoğan
ile tavuğun uçma kabiliyetleri arasındaki fark neyse, diğer primatlar,
filler gibi canlılar ile bizim aramızdaki fark da o kadar aslında. Ama
aladoğan uçma yeteneğini biriktirip, daha üst bir işe tahvil edemiyor.
Akıl ise birikerek, aya gitmeyi sağlayabiliyor.

Peh diyebilirsiniz. Ama bugün pek çok vahşi
kabile, ormanda hem av, hem de avcı olarak yaşıyor. Son 100 yıldan
öncesinde, Afrika ve uzak doğu kabilelerinin hali resmen buydu. Taş
devrinde yaşıyorlardı ki, hala böyle yaşayan pek çok kabile mevcut.
Bizim aya gidiş sebebimiz, bilgiyi biriktirmeyi ve üst üste eklemeyi
akıl etmiş olmamız. Bizi buna zorlayan da, gene doğal seleksiyon.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Evrimle İlgili Soru Ve Cevaplar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Türk tarihinden sorular ve cevaplar
» Ehliyet Nasıl Alınır Hakkında Herşey Sorular Cevaplar
» Kübik Bir Soru
» Soru sormadan önce lütfen okuyunuz!
» (FBI öncesi Sizi sınamak icin Sorulan bir Soru)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
hukuk.forum.st :: Kültür ve Sanat :: Enteresan Olaylar-
Buraya geçin: